lıdan Salıya Tuhaf Şeyler Ceçen akşam bir yerde cam- baz seyretmiştim. Cambaz, ko- caman bir demir gülleyi yerden alıyor, omuzuna, oradan başına kaldırıyor, sonra tekrar — yere bırakıyordu. Bu işin Onu çok yorduğu halinden belli idi. Kendi kendime düşündüm: — Bu insanlar ne tuhaf mah- lüklardır. Hafif tahta dururken, ağır demirden gülle yapmak bereden akıllarına gelir?. * Bir sütçü tamırım: Hergün Yayığa yoğurt koyup döver. Ne denilir; bu, onun mesleği, ayraı İ yağ yapacak. : ir cuma ü yine onu gör- Müştüm, Bu =ı yayıkta ayran Vmüyor, ayakta çocuğunu dö- VÜyordu. Kendisini ikaz ettim : — Nafile yoruluyorsun, dedim; Adar dövsen yağ yapamazsın! ıimaiı:g:.ı'.'i“n' ğınikn ye;: adamlar -ıBıı perdenin Üzerini yor, '_moıuıııyoı. şarkı / söylü- bönlüü tuhaf hareketler yapıp v gibi bütün orada bulunan “ym."ı.ı de güldürüyorlardı. Bir aralık, © Bllerin ' beçek perdeden yok oldular, elektrikler yandı. Benim bu halden canım sıkılmıştı. ; Artık çıkayım! edim, tuhaf şey - değil mi? Orada bulunanların ’ı—..î"l kür nim gibi düşünmüş olacaklarki, hep birden sinema denilen yer- den dişarı çıktılar. * Dünyanın her tarafında Aayni şeyi görmüştüm. Beş ile on iki yaş arasındaki çocukların bepsi- | nin ayaklarına bahriye neferleri- nin giydiği pantolonu, sırtlarına bahriye neferlerinin giydiği cake- t, başlarına bahriye neferlerinin giydiği takyeyi geydirirler. Merak ettim acaba neden, dünyanın her tarafında insanlar çocuklarını bahriye neferi kılığı- ha koyarlar da neden dünyanın hiç bir tarafında hiç bir kimse çocuğunun arkasına itfaiye nefe- rinin elbisesini, başına itfaiye ne- ferinin tasını giydirmez. Bu asra kadar altının bu ka- dar müptezel olduğu — görülme- m'“aiııkü şimdi hemen herkes yazdığı yazıyı altın. uçlu dolma kalemle yazıyor!. işe şaşıyorum Hasan er sahte diplomalı in- —. Bey! Meği sanlar da varmış, — Ne şaşıyorsun #zizim! Sah- te malümatlı insan yok mu sahte diplomalı insan olmasın! | — Yakında kocamla beraber | Afrikaya gideceğiz. Oradan sana hediye olarak bir maymun gön: deririm Hasan Bey.. — Ne iyi edersiniz, sizi hatır- lamama bir vesile olur. Tahdidi Teslihat Konferansı Bir kere Daha Toplanıyor: Gazeteler Biraz tuhaftı neden? Bu sene Suadiye, Züppeleşmiş yeniden; Bu sene Suadiye. PAZAR 43 & Boğaziçi İşte benim son sözüm, Dünyada bir tanesin! Açıldı gönlüm, gözüm; Dünyada bir tanesin.. Çirkin mi, hayır neren? Göksuyun, Büyükderen; Ayrılmaz seni seven, Dünyada bir tanesin Cennetsin boydan boya, Süslüsün sanki oya. Sahipsin binbir koya | Dünyada bir tanesin! || - Adına derler Boğaz, Doymam kalsam ben kış yarz; Bir daha eşin olmaz; || Düngada bir tanesin! SAT 1” Hasan Bey — Boşuna yoruluyorsun, şimdiye -kadar kırdıkların masıl cılk çıkdıysa şimdiden sonı kıracakların da öyle cılk çıkacaktır. SUADİYE Kadınlar çok fazla şık, Vapurdan otobüse, Erkekleri hep âşık; Beni etti çapraşık Bu sene Snadiye, Atladım küse küse; We de düşkündür süse Bu sene Suadiye. RİBEY kübik | | — Evimi baştan aşağı mobilyelerle döşetttim Hasan Bey.. — Bâri bir tane de portatif , sandalye alsaydın, ara sıra rahat etmek istersen Üzerine otururdun! | Daha hiç coşamadı, Zevklere koşamadı; Ruhumu okşamadı; Bu sene Suadiye. P.O. H. B. Güç İş Hasan Bey bir hizmetçiye sordu: — Sizin için en güç gelen iş nedir? — çalıştığım evde bulunanları bizim sevdiğimiz yemekleri sev- melerini, bizim istediğimiz tarzda yaşamalarını temin edebilmek., — Siz onların sevdiği yemek- leri sevseniz, siz onların yaşadığı tarzda olsanız olmaz mı? — Biz hizmetçiyiz amıma, oka- İ dar fazla sıkıya gelemeyiz! “İ.sekağa fırlayaı — 'Eskiden kadınlar, aceleden az kaldı çarşafsız sokağa fırlaya- caktım, derlerdi.. — Ya şimdi Hasan Bey? — Şimdi de siz, aceleden az kaldı takma kirpiklerimi takmadan caktım, diyorşunuz! Sigorta Hasan Bey ameliyat olacaktı, operatörle fiatini — kararlaştırdı; iki yüz lira... — Kabul ediyorum, — fakat ameliyat olduktan sonra bu para- yı verebilirim. — Peşin verecek paran mı yok Hasan Bey: — Param var amma, ameli- yatta dikkatsizlik yüzünden bir hata yapılmasmın önüne geçmek isterim de | Hediyelik Hasan Bey büyük mağazalar« dan birine girdi: — Ben birşey almak istiyorum, dedi, seyahate çıkacak birine hediye edeceğim de... — Mağazamızda ne islerseniz | bulursunuz efendim. İğneden, oto- mobile kadar herşey vardır. Hasan Bey düşündü: — Ne onu isterim, ne de öte- kini.. Dükkândan dışarı çıktı. İhtimal Bir ayağı tahta adam kendin| bir hayat sigortasına sigorta ct: tirmişti; Hasan Bay: ü — Harik sigortasına sigorta ettirseydin daha iyi olurdu. —?7??? — Günün birinde tutuşup yan- mana da ihtimal vardır. Neden Hasan Beyin karısı perşembe günü sokağa — çıkmıştı. Birçok dükkâna girdi, bütün — parasını sarfedip bir alay şapka pabuç cinsinden eşya aldı. Eve gelince Hasan B. sordu : — Acelen neydi, bütün paranı sarfedip bu kadar eşya alman neden İcap etti? — Bilmiyor musun elendi; yarın cuma, bütün bir gün sa- bahtan akşama kadar dükkânlar, mağazalar kapalı kalacak. İstidat Bir ressam Hasan Beye söy- ledi: — Bilirmisin bazı ressamlar kendilerinden bahsederken, ben istidatlı bir ressamım — derler. Bunlar hiç istidadı olmiyanlardır. Halbuki, benim fazla istidadım yoktur diyenler mükemmel res- samdırlar. Bir dakika sustu: — Nitekim, dedi, ben resim yaparım amma, fazla istidadım yoktur! Hayret Hasan Beyi yolda sordum: — Nereden geliyorsun? — Birinden borç almıştım, onun bir kısmını ödemiye gitmiş- gördüm, | tim. — Ödedin mi? — Hayır, ne kadar zorladımsa yine — verdiğim — parayı almak istemedi.. — Hayret edilecek şey: — Evet borcumu —tamamen — Şu esnafın yaptığına ne dersin Hasan Bey? Kahveye, ça- ya konulacak vergi daha konul- madan fiatlara zammettiler. — Ne diyeyim, onlar işlerine geldiği zaman çayı görmeden pa- çayı sıvarlar. VAA DA D F c AO Ç