VON RT No. 19 15 -5 - 984 Nakili: A.R. Değişen Hayat... £ “ Birkaç Günlük Tecrübem Hayatın Bam- başka Olduğunu Anlatmıştı .. ,, O menhus mayiin, insan mi- desine girdikten sonra, şişede durduğu gibi sakin sakin dura- mıyacağını beş on günlük tec- rübeli hayatımda anlamıştım. Bu- na binaen, daha o rakı içmiye başlamadan, odadan savuşmak için bir çare aramıya başladım. Evvelâ uzun süren tiren yolcu- loğundan.. ve sonra böyle yolcu- luklar da bana musallat olan şiddetli bir baş ağrısından şikâ- yet ettim. Sonra da, rakı tepsisini getiren garson, meze tabaklarını masaya — yerleştirirken — ayağa kalktım: — Sait Efendi!.. Sizi böyle er- kenden yalnız bırakmak biraz say- gisizlik olacak amma.. kusura bakmayınız. Müsaade ediniz de gidip yatayım. —Geceniz hayır olsun... Garsont.. Hadi oğlum.. bana odamı göster. Dedim. Pek iyi dikkat etmedim am- ma, galiba Sait Efendi biraz bozulur gibi oldu: — Aaa.. daha pek erkendi ganım. Derken sesinde gizli bir hay- ret ve telâş hissolunuyordu. Onun vereceği cevabın daha uzamasını istemedim. Daerhâl kapıdan çıkı- verdim. — Garsonun — gösâterdiği tek karyolalı bir odaya girerek kapıyı arkadan kilitledim. Şimdi şu satırları yazarken biraz sıkılır. gibi oluyorum. İhti- malki ben, pek İüzumsuz bir telâş ve istical göstermiş oldum. Fakat neyapayım?. Bu hareke- timde mazarum. Çünkü, artık okadar korkmuşki, insan — oğlu denilen mahlüklara bundan sonra bir türlü emniyet edemiyeceğimi zannediyorum, * Sabahleyin — gözlerimi açar açmaz, yine bu deftere sarıldım. Dün akşam yazdığım yukarıki satırlarla, ne büyük bir haksızlık etmiş olduğumu anladını. Çünkü geceyi, hiç kimse tarafından taciz edilmeden deliksiz bir uyku ile geçirmiştim. Şimdi Sait Efendi ile — karşılaştığımız zaman, dün akşam ona karşı yaptığım kaba- hıktan dolayı kimbilir ne kadar büyük bir hicap hisse Uzaktan bir lokomotif düdüğü duyuluyor. İşte, odamın kapısı da I — Gazetenin esas yazısile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayılır. 2— Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: 1*| 2 ı 406!'256;200 10060 30 Kış. | Krğ. | Keş, | Krş. 3— Bir sanlimde — vasatt (8) kelime — vardır. 4— Ince ve kalın yazılar tulacakları yere — göre santimle ölçülür. vuruluyor, Allah kısmet ederse, bu akşam İstanbuldayız. 28 Eylül Vay alçak herif vay... Meğer bu Sait Efendi denilen herif, ne rezil, ne utanmaz, ne küstah bir mahlükmuş.. — şimdi Macidi onunla kıyas ediyorum da; © yalancı, düzenbaz, vefasız Ma- cidi bu sinsi yılanın yanında kırk kere zemzemle yıkanmış gibi saf ve temiz buluyorum, Dünyada her şey aklıma gelirdi. Fakat başıma böyle bir çorap örüleceği, hatır ve hayalimden geçmezdi. Demek ben, hayatın elifbesini bilmiyen bir cahilmişim. Hatta, burnunun ucunu görmekten âciz olan bir aptal... * Dün, akşama doğru Haydar- paşaya geldik. Trenden indik. Vapura bindik. Sait Efendi, bir aralık kadınlar mevkiinden beni dışarı çağırdı. Gayet ciddi bir tavırla söze başladı: — Melek Hanım! düşündüm, taşındım. Şimdi, seninle doğruca yengenin evine gitsek, olabilir ki kadın birdenbire parlar.. ikimi- zi de kovar. Ben, şakaya hakare- te gelir bir adam değilim. Belki- elimden bir kaza çıkar. İyilik ya- palım derken bir kötülüğe mey- dan vermemek - için şöyle hare- ket edelim. Şimdi doğruca Be- yoğluna çıkarız. Orada, her İstan- bula gelişimde misafir kaldığım namuslu bir pansiyon — vardır. Doğruca oraya gideriz. Ben seni orada bırakırım. Yengene gide- rim. Seni affettirecek — surette meseleyi anlatarak onu yola ge- tiririm. Sonra da ya, onu alır pan- siyona gelirim. Yahutta gelir, seni alır; yengene götürür, teslim ederim. Olmaz mı? Dedi. Tabiidirki, bu fikir ba- na pek mülâyim geldi. Çünkü birdenbire yengemle karşılaşmak- tansa, onun öfke ve nefreti ta- dil edildikten sonra |karşısına çıkmak, şüphesiz ki daha makul ve münasipti... Vapur köprüye yanaşınca, bir otomobile bindik. Beyoğluna çıktık. Büyük cadde- nin yan sokaklarından — birine saptık. Bir iki sokak — dolaş- tıktan — sonra, — siyah — demir kapılı büyücek bir binanın önün- de otomobilden indik — kapının zilini çaldık. Kapıyı ihtiyar bir kadın açtı. Şişman bir Ermeni karısı da bizi merdiven başında karşıladı. Sait Efendiyi görünce: — Ovw, Sait Efendi.. gel bakalım.. nerelerde kaldın, ca- mım., gözlerimizi yollarda bıraktın. Diye yaltaklanmıya — başladı... Bizi evvelâ kirli koltuklar, yırtık ve rengi solmuş örtülü sedirlerle döşeli bir salona aldı. Fakat salona öyle ağır bir koku sinmiş- ti ki: bir anda midem bulandı. O ihtiyar, pis hizmetçinin getir- diği kahveyi bile bin müşkilât ile içtim. —- Sait Efendinin, (Madam Man- nik) dediği o şişman Ermeni ka- rısı beni merak etti: — Bu hamım da kim?.. ( Arkası var ) Sonra — Yarım saat evvel evde bulunsaydım, kendi konferansımı kendim dinliyebilecektim! Dünya İktısat Haberlerl Bir Şimendifer Siparişi Varşovadan bildiriliyor: Lehis- tan maliye müste- şarı ile nazırlardan M. Adam Koc İn- giliz sermayedarla- rından Vestinghavz ile Lehistan şimendiler idaresi arasında yapı- lan sipariş mukavelenamesini tas- dik etmişlerdir. Bu mukavele ile İngiliz fabrikasına (400) milyon franklık bir sipariş — verilmiştir. Fabrika lehistan şimendifer idare- sinin bütün vagonlarına otomatik fren takacaktır. Bu mühim sipariş altı sene zarfında ikmal olunacak- tır. Şayamdikkat olan cihet İngi- liz firmasının İngilterede büyük fabrikaları olduğu halde bu mu- kavele mucibince yapılacak fren- lerin yüzde altmışını Lehistanda yapmayı taahhüt etmiş olmasıdır. » Sofyadan bildiriliyor; Bulgaris- Liyon pa- tan Li_yoın nayı- nayirinden | VHa iştirak etti. ğinin — semeresini Bulgarlar memnun görmiye başlamış- tır, Şimdiye kadar Fransadan Bulgar malları üzerine gelen siparişler ve panayırda ya- pilan satışlardan tüccar çok mem- | nundur. Gelecek sene Bulgaristan bu panayıra daha büyük bir ehemmiyet verecek ve daha vasi mikyasta iştirak edecektir. * Çek kronunun kıymetinde vu- Çekoslovak kua gelen tenez- laihracat| ©8| üzerine durgun bir halde olan enstitüsü Çekoslavakya ih- racatına yeni yeni — mahreçler açılmaktadır. Çek tüccarları bil- hassa Cenubi ve Şimali Ameri- kaya ihracatta bulunmak istiyor- lar. Ancak şimdiye kadar bura- larda büyük faaliyetleri olmadı- ğından piyasa ahvalini ve mev- zuatı İiyi bilmemektedirler. Bu malümatı almak için tüccar, her memlekette olduğu gibi, bir ih- racat ofisi teşkil mesini arzu etmektedir. Bu münasebetle Ti- caret Nezaretine Ticaret Odaları mümessillerinden müteşekkil bir heyet müracaat ederek bu arzu- ların isaf olunmasını rica etmiştir. Ticaret Nazırı M. Dostalek tüccarın bu dileğini esas itibarile kabul ettiğini ve yakında bir Çekoslavakya ihracat enstitüsü ihdas — olunacağını - bildirmiştir. Ticaret Nazırı ayni — zamanda umumi ve milli bir ticaret kong- resi toplanmasını da lüzumlu gör- müştür. Yakında Çekoslıvıîyı iktisadiyatını tetkik ve faydalı tedbirler almak üzere Çek tüccar- ları büyük ve milli bir. kı ıkMec':klerdir. “W' Radyoda Konfe- ! ransını Verdikten İngiltereye Büyük, Balk an Misakı, Boğazl eV YE 115 ar Ve Türk - Rus Dostluğu Tevfik Rüştü Bey Bükreşten Ayrılırken Mühim Sözler Söyledi Bükreş, 14 (A.A. Husust) — Tevfik Rüştü Bey hareketinden evvel gazetecileri kabul ederek mühtelif meseleler hakkında et- | raflı beyanatta bulunmuştur. Vekil bey, evvelâ kendi hakkında gös- terilen çok samimi kabulden do- layı Romanyalılara ve Kıral Hz.ne teşekkürlerini bildirdikten sonra demiştir ki: “— Burada söylediğim nutuk- larda Türkiyenin harici siyaseti hakkında herşeyi anlattım. Bir gazeteci — Yunan Har- biye nazırının Ankara ziyaretinde Balkan misakına vuzuh verilmiş ı midir? Vekil Bey — Bu ziyaret mü- nasebetile neşrolunan resmi uh:!ıâ( | Balkan misakına nekadar sa: bulunduğumuzu ve ileride de ne- kadar sadık kalacağımızı ispat eder. Bu noktayı ehemmiyetle ve açıkça kaydettik. ,, ıılmi" bir gazeteci boğazların vaziyetini sormı Rüştü Bey de çe Seveli v slya * Bir mukavele ile boğazların serbestliğini temin eden bir komisyon teşkil olunmuştu. Fakat bu serbestlik bu mukaveleden çok daha evvel Sivasta akdetmiş olduğumuz kongrede kararlaştı- rılmıştı. Biz boğazların kapalı olmasını istemiyoruz. Bu mesele Osmanlı imperatorluğu zamanında mevzuu bahsedilmiş olsaydı tema- mile bunun aksine tedbirler almak iktiza ederdi. Ben tarihimizden iftihar duymaktayım. Ancak bu meselede son asırlar siyasetinin eskimiş olduğunu müşahede edi- yorum. Felâketli neticeler bunu isbat etmiştir. Milliyetperver ve Kemalist sıfatile hakikati görme- miz lazımdır. Kemalist olmak vatanını, milliyetini sever olmak ve terakkiye, beşeriyetin zekâsına itimat etmek demektir.., Diğer bir gazeteci — şu suali sormuştur: * — Türkiye ile Sovyet Rus- ya arasındaki — münasebat tabii bir şekil aldıktan sonra Komünist propagandası artmış mıdır?,, Tevfik Rüştü Bey şu muka- belede bulunmuştur. * — Nezaketinizi — suiistimal etmeden ""i bizzat sualinizi ele alarak iyeceğim: — So: Rusya ile olan ;ğhmbıt:m,: asla 'k.ı"k.bn bir şekilde olma- mıştı ki, bu münasebatı — tabil bir şekle sokmak ihtiyacını his- setmiş olalım. Komünist propa- gandasına gelince, şunu söyleye- yim ki, asla böyle bir mesele ile karşılaşmadık,, ve bundan muzta- rip olmadık. İki memleketin mü- nasebatı daima samimi olmuştur. Her memleketin kendi bünyesine uyan bir rejimi vardır. Şayet her hangi bir memleketin rejimi diğer her hangi memleket için de şa- yanı kabul olsaydı milli hükümet- lerin hikmeti vücudu kalmazdı. siyasetin gayesi hakikatleri en mes'ut bir şekilde bu ahvale uydurarak tanzim ey- lemektir. Burada Tevfik Rüştü Bey M. Titüleskoya dönerek “öyle değil mi ekselâns?,, demiş ve M. Titü- lesko da bu sözlari te'yit eyle- miştir. Tevfik Rüştü Bey devamla demiştir. ki: * Tarihte en büyük zaferleri ve en büyük felâketleri görmüş bir milletiz. Uzun tecrübelerden sonra şu kanaatlere - vardık ki, şiddetle kaybedilen şiddetle kay- Tevfik Rüştü Bey bedilen şey ancak dostlukla telâ- fi edilebilir.,, Bulgaristanla bir ademiteca- vüz misaki akti sualine Tevfik Rüştü B. demiştir ki: “Nutuklarımızda bu nokta: kâfi derecede sarahatle gösterdi Bulgaristanın Balkanlar ailesine girmesini ve teşrikimesaide bulun- masını daima ısrarla araştırdık ve temennimiz bunun bir an ev- vel tahakkuk etmesidir. ,, Sovyet Rusyanın Milletler Ce- miyetine girip girmiyeceği bak- kındaki suale de şu cevabı ver- miştir : “— Bunun çok mes'ut bir hâdise olacağına şüphe yoktur. Fakat bunun derhal bir hakikat olabileceğini söyleyemem. ,, Nihayet Balkan misakının ne zaman Mer'iyete gireceği sualine de Tevfik Rüştü Bey şu cevapta bulunmuştur : “— Bu misak imrasındanberi mer'iyettedir. Ve böyle bir şey mevzuubahs değildir. Bu mesele ancak, misak parlamentolardan biri tarafından reddedildiği tak- dirde varit olabilir ki, böyle bir şeyi bu misaka imzasını koymuş olan dört memleketten hiçbirinde duymadığım gibi bu memleketle- rin matbuatında da okumadım. ,, Spor Haliç İdman Yurdunda Türkgücü İdman Klübü evelsi L“d:. “İîiıtihk:ıki deı'ux binasında e ini yapmıştır. Bu loplu:':ıu nlyııııııııedı yapılan tadilât —kabul edilmiş, *“Türkgücü,, ismi tekrar “Haliç İdman Yurdu,, unvamına çevril- miştir. Bundan başka Yurdun fahri reisliğine Nafıa Vekili Ali Beyin seçilmesine ve Süleymaniye lâulübâ il:mek fikrinin şid- etle — reddii arar ir. Yapılan — intihapta hlkı= Mehmet, başyazıcılığa Sadi, baş- hesapçılığa Sedat, kaptanlıklara — da Salâhattin ve Necati Beyler seçilmişlerdir. e | İstanbul 5 inci İcra Memur“ luğundanı Mahcuz olup paraya çev- — rilmesi mukarrer 20 adet kadın e- — karpini — 20-5-34 — tarihine — müsadif pazar günü sast 12 den itibarett — Galata Topçular caddesi 258 numa- rah dükkân önünde paraya çevrile” ceğinden taliplerin mahalli mezkür* de hazır bulunacak memura — müre” — eaatleri lüzumu ilân olunur. (16709) j