6 Sayla — v I Dünya Hâdiseleri l ' Hintlilerin Yarıdan Fazlası Hasta... Bir İngiliz sıhhat mecmu- ası - Hindistanın mhhi vaziyeti hakkında çok en- teresan malümat neşretmiştir. Bu neşriyata — göre Hindistanın muh- telif havalisindeki insanların is- tihlâk ettikleri mevaddı gıdaiye ve bulundukları iklime nazaran bugünkü doğum, ölüm ve sıhhat şartları şöyle tesbit edilmiştir : İngiliz Hindistanında yüzde kırk bir kişinin suitegaddi yüzün- den sıhhatleri muhteldir. Ölüm nisbeti binde yirmi dört buçuktur. Tam (13) milyon Hintli, gizli hastalılkdarla musap bulunmakta- dır. (3) milyon (660) bin kişi ise geceleyin görmek — hassasından mahrumdur. Çocuk vefiyatı yüzde (18) i bulmaktadır. Hindistanda bilhassa doğum esnasında Aannelerin büyük bir tehlike karşısında kaldıkları ve yüzde (43) kadının doğum esna- sında vefat ettiği tesbit edilmiştir. Ayni mecmuanın anlattıklarına bakılırsa — Hindistanda doğum bâdiseleri çok tehlikeli ve kor- kunç bir şeydir. Çünkü en ibtidai malümattan bile mahrum ebeler elinde binbir ıstırap çeken hamile kadınlar ço- çuklarını dünyaya getirme esna- sunda ekseriya dikkatsizlik ve ce- halet yüzünden vahim hastalıkla- ra yakalanmaktadırlar. Ebeler iptidai bir kıskaç ile ana rahminden çekdikleri nevza- dı da tedavi edilemez hastalık- lara maruz bırakmaktadırlar. Çocuk doğar doğmaz çırılçıp- lak toprağın üzerine bırakıveril- mekte ve neticede ciğer hasta- | bkları, Tetanos ( kazıklı hümm.) gibi hastalıklara meydan - verik mektedir. Bundan başka erken — evlen- mek meselesi de umumi sıhhat Bzerinde tahripkâr bir rol oyna- makta ve birçok genç - kızları ebedi bir malüliyete mahküm kık maktadır. Hindistanda yedi sekiz yaşındaki genç kızların evlenmesi kökleşmiş bir adet iken son za- manda İngilizler tarafından bu bususta şiddetli bir memnuiyet vazedilmiştir. Bununla beraber bu memnuiyeti hiçe sayarak eski adete uyanlar yüzde altmıştır. Yeni kanunlarla islâh edilmi- ye çalışılan bu fena sıhhi vaziye- te rağmen Hindistan nüfusunda (12) sene zarfında (42) milyonluk bir fazlalık görülmesi çok dikka- te şayan ve hayret vericibir me- seledir. İLÂN FiATLARI I — Gazetenin esas yazısile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayılır. 2— Sayfasına göre bir santi- min ilân fiatı şanlardır: sayfa |sayfa (sayfa (sayfa | Diğer| Son 1 | 2 | 3 |4-5 yerler sayfa 400/250 200 100| 60 30 Kış. | Krş. | Krş. | Krş..| Krş. | Krş. 3— Bir santimde — vasati (8) kelime — vardır. 4— Ince ve kalın gazılar tutacakları ygere — göre santimle ölçülür. SON POSTA Büyük Postahanede .. “Ne Diyorsun Beyim.. Benim Kızım Annesinden Hanım Olarak Doğdu,, “Sevgili Hadiyecîğim; Mektubu Yazarken Sanki Kulağıma: “Seni Seviyorum!,, Diye Tatlı T — Postrestant!.. Hâdiye Gü- neşi. Var mı?, Lütfedermisiniz?.. Genç kız. fıkırdıyarak yanın daki arkadaşının kolunu çim- dikledi: — Ah ondandır. Kimbilir ne- ler yazıyor?.. — Bahtına imretiyorum Hâ- diyel. — Allah sana da versin kızım., Ah, mersi!.. Genç kız mektubu kapar kap- maz arkadaşım — çeker, — camlı bölmelerle Aayrılan yamı masa- sına sürükler, Ben de arka- larından... Alçak perdeden konu- #uyorlar. Genç kız asabi parmak- larile zarfı yırttı, içinden mavi bir lglğıt çıkardı. Heyecan dehşet!. | Öteki anladı: — Deli, ne de çok seviyorsun.. Yüreğin duracak!, — Dur bakayım, of, yorum.. Hah.. Dinle., — Ne de çok yazmış.. Camlı bölmede onların birbi- açamı- | rine sokulmuş başlarının gölgeleri var. Kısık, heyecanlı, kuru ve titrek bir ses kekeliyerek okuyor: “ Sevgili Hâdiyeciğim, “ Mektup yazarken adeta bir rüya âlemi yaşıyorum, sen, o az ufak - başınla sanki omuzlarımın üstünde bana, yazdıklarıma bakı- yorsun ve her dakika kulağıma ayni şeyi fısıldıyorsun. “ seni se- viyorum, seni seviyoruml. ,, diyor- | sun.. Burada yaşadıkça, ömrümün kısaldığımı, seni aradıkça, sevgi- min arttığımı anlıyorum.. Hani sen benim kuzumdun.. Genç kız heyecanla durdu: — Of, Dedi. Fena oluyorum.. Hep böyle.. Öyle hatıralarımı canlandırır ki.. Âşık olmak — tehlikeliz — Ben kendi nefsime aşktan nefret öde- rim. Kaçmalı.. Henüz birkaç adım atmışken kulağıma yeni bir ses geldi.. Dö- püp bakıyorum.. İhtiyar, çarşaflı bir kadın, 13 yaşlarında sırık gibi bir çocuğa tup yazdırıyor: — *** Tavan arasına çıkarın.. Bu sene yaz soğuk geçecek, Ge- celeri battaniyesiz yatayım deme- in, maazallah hastalanırsınız.. avrunun ara sıra yine karnı tularsa, — kınakına — ile — nane suyunu karıştırın, yatmaz- dan evvel içirin. biz cümlemiz buradan iyiyiz, Baban elhamdü- lillah sıhhattadır. Sizin de s«ıhhat- ta olmanızı daim niyaz eder, — Büyük anne acele #Söyli- yorsun canım. — A, ayol, bunca yıl dirsek çürüttün de, iki kelimeyi bir ara- ya getirip karalayamıyormusun? Bu cam bölmeli, yüksek yazı kür- süleride ne âlem... Biraz ileride, ihtiyar ak sakallı şalvarlı, keçe kasketli köylü dayıyı dinleyin. mektuba henüz başlıyor: Emmimin oğlu haci Yusuf, “ Evvelâ selâm ederim, hatırı- Mektup yazanlar, kâğıt ve kırtasiğe alış verişi ederim,, kadıya selâm ederim, ellerinden öperim.. çavuş Kerime selâm ederim, Yusufgillere se- lâm ederim. Dahi hacı Mehmede... İhtiyar adam soluk almadan boyuna selâm ediyordu. - Böylece koca bi mektup kâğdı doldu. sadede gelince, ağır ağır uzun çubuğuna bir köylü sıgaram iliş- tirerek söylemiye başladı: “ — Çobana de ki, sürülere iyi baksın. Güzde köye yaracağım. Davarlar gof çıkarsa, yıllığından keserim. Anana haber ilet, har- manlardan köye gelsin. Bu gışa bizim oğlamı dünya evine sokmak dilerim.. Eti budu yerinde bir ayrat arayadursun. Dul olmasın, çiçeği burnunda gız oğlan gız isterim. ,, Tam saati.. Bu saatte mektup kutularına mektuplar dolar. Bütün tüccarlar, tüccar yamakları işte bu saatte kutularını açar, mek- tuplarını alırlar. Bakın, şe müna- gerifinizi sual ederim, anana #e- | kaşa da kutularda bulunan bir lâm eder ve dahi bubana selâm | mektuplan çıkmıştır. )'?llıı atlı Fısıldıyorsun..,, Büyük Postahanenin her günkü manzaralarından: Mektap verenler, kutulardan mektuplarını alanlat ı ! ı Mektup yazma masalarında gl:ıîı sakalla — dolmuş, — ihtiyar eni arkadaşına dert yanıyor: — Ne deorsun ahpar, mega- gim çıga. Yüzde iki komisyon kabul etmeorsa, kıyarnet benim sırtımdadır!. Nafilem, bunca sene yaşadıysak, boş yaşamışızdır. Bu zamanda genç olaydım, milyoner oğlu olurdum, agnadımn ?.. Telgraf gişesi önünde münakaşa : — Efendim, Nilüfer Hanim derken, bir kelime mi iki mi?. Bizim Nilüfere hanımlık daha doğar doğmaz mal edilmiştir. be yahu! Hanımlığı kaldırdır. mi, Nilüferde ne kalır. Beyaz saçlı, şişman, tatlı yüzlü yanındakine doğru döndü ; — Efendim, bu biy mesele ndetâ.. Mutlaka Nilüfer ayrı, ha- nim ayrı olacakmış.. Yani iki ke- lime.. Peki amma, Nilüferin ha- nımlığını, buraya getirip te mi is- t edeceğiz... Memur kıskıs gü- oK : e Hşkkuuı var emma bey efendiciğim.. — Vallahi kızdım adetâ yahul.. Ben bunca yıllık kızımı - bilmez miyim?., Tut ki “hanım ,, önün göbek adı l.. — Kah kah kah kah!.. — Gülersiniz ya! Elbet te gü- lersiniz.. Diyojene de gülerlermiş amma, herif kazıklı filosof çıktı. Mektup gişesine — yanaşınız.. İhtiyar bıı"ı kadın, iki büklüm boyile, -gişeye yükselmeğe çahlı- C. ııyo_ ©O pülün neresi bözuk ayol., Ben onu gözümün yaşile yapıştır- dıim. — Bozukluğuna, hadi bozuk değil diyelim hanım valde.. Fakat bu damga pulu bu.. — Damgası, damgasızı - olur- mu?. Devlet pul çıkarmış.. O da, pul, bu da pul. Hepsine de ra veriyorz ya!. Nihayet valde hanım çarşafını kaldırdı. Beline bağlı kesesinden 6 kuruş çıkardı, verdi.. Memur pulu yapıştırdıktan sonra - karşı kutuları gösterdi: — Orada şu sağdaki deliğe at valde!.. Diçin afacakmışım.. — Aaa, bir iMayis 13 Kari Mektupları Sokağımızın Tamirini Rica Ediyoruz “ Beyoğlundaki Zafer sokağ” nın eski vaziyeti ,, ni yazıyorsu' | nuz. Eğer bizim sokağımız, Bey* oğlundaki Zafer sokağının tamif| edilmezden evvelki halinde olsaydi. daha otuz sene şikâyet etmez vE halimize — şükrederdik. Maalesef mahallemiz tamamen nisyan içeri* sinde bırakılmıştır. Ufak bir hime met isteyen mahallemiz - halkınıti arzusuna terücman olmanızı ricâ | ederim. — Belediyemiz himmetini eksik etmezse çok memnun kala- cağız, Edirnekapı haricinde Savaklar mahallesi Cebecibaşı sokağı (imza mahfuzdur ) * Vaziyet İzah Ediliyor Muhterem Efendim, Gazetenizin —17 Nisan 934 tarihli ve 1338 numaralı nüshasır nın Gancı sayfasının kariler mek” tubu — sütununda « Bir ormali Rahribatı » serlâvhası altında mün: | teşir Tarsusun İn köyünden Haşal oğlu Osman imzalı şikâyetnameyt okudum; Sahibi şikâyet Hasan oylu ve ayni köyden birkat refikine İntifa Kanununa tevfikali verilen eşçar ruhsatnamesi - mak” tamda bilâ ruhsat katiyat yaptık* larından ruhsatnamcleri feshedi* lerek mevcut keresteleri hazine namına zapt ve müsadere edi- mişti. Bu veçhile menfaatın halel- dar olmasından muğber olan mus maileyh — Osman Efendi diğer ruhsatname maktalarında da bilâ ruhsat katiyat — vukubulduğunu Ziraat Vekâleti celilesine ve Mü- düriyetimize ihbarı Üzerine - kazâ orman mübendisi Vilâyet ormaS fen kontrolörü taraflarından ma- hallerinde ayrı ayrı ayrı yaptırır lan tetkikatta ihbaratı vakıa ha- kikata — makrun bulunmamıştır. hilâfı vaki ihbaratla makamati işkâl eden muhbir hakkında ka- nuni takibata tevessül — edildiğin” den keyfiyetin ayni sütunda ilâ- nını rica ederim Efendim. İçel Örman Müdürü O, Nuri Cevaplarımız Çorludan H. Ş işaretile mektup gönderen zalar — Adressiz ve imzasız mek« * tuplar neşredilmez efendim. x Çanakkaleden Dr. Hayri Beye: — Mektubunuzu alâkakar ma- kamlara tevdi etmemize muvafa- katinizi bekliyoruz efendim. * Ankaradan Hasan — ve efendilere: — Sarih adresiniz olmadıği için mektubunuzu neşredemedik efendim Ayol ben oğluma nııl:h-ı'b:&îıî: lere atmak için yazmadım. Trab- | Mehmet ) zona göndereceğim., Oğlum orada — nüfus kâtibi.. Para gişesinde de bir başka — âlem... Kâğıdında 80 rakkamımı gören ihtiyar bir adam dert yanıyordu: — Bu kadar sene oldu. Bu başıma bu türlüsü — gelmemişti. Efendim bizim Ayvalıkta biraz arazimiz, zeytinyağlarımız — filan var.. Eh satayım da, burnda şöyle son demimizde, zevkle yaşayalım, dedim. Dün bendenize bir ihbarname ldi. Baktım: 80... kuruş mu, mı yok. Her halde lira olacak, dedim, kuruş için telgraf ha- valesi yapılmaz ya.. Bütün gece hulya içinde sayıkladıktan son- ra, gelip te burada elime B0 kuruş tıkıştırmadılarmı? Eh, lıııtı ölmeme iğne - deliği . kadar. bir şey kaldı.. — * â