Onlara, çok defa tesadüf ederim. Bazan peş peşe takılmış etomobillerin içinde, sağa sola baka baka bilmedikleri bir he- defe doğru ilerler. Bazan Aya- sofya kapısında gözlerinde göz- lük, ellerinde dürbün kırk yıldan hlll'!tmi. gibi duvar taşlarını okşarlar. Bazan da Kapalıçarşıda dükkân dükkân dolaşıp Timür- lengin nargilesini ararlar. — Yine seyyahlar gelmiş ! Hoş geldiler, safa geldiler amma; hoş geldiler, safa geldiler demekle ev sahiplik vazifemizi tamamile yapmış olmuyoruz. iı koskoca İstanbulda görü- şey yalnız Ayasofya camiüi, alışveriş edilecek yer Klpılıçır'. ve nihayet aranılacak yegâne antika Timurlengi Ti 'gin nargi'esi mi? olur efendim.. Senelerden Ayasofya, Ka'riye camiim: ka gürülecek şey yok —:ı;ı;: da onları gösterelim | Cengizin hokkası di ğ ten deve ı.mrmıyılıml’.ı Si * Propaganda için devletler mil- yonlarla lira sarfından çekinmez- ler. Dünyanın her ucunda Propa- ganda vasıtaları icat ederler. Biz #yağımıza gelen şu birkaç yüz yabancıya acaba neler söylüyor, öğretiyoruz? Bunlara ter- tümanlık edenler Türk inkılâbın- dan bir nebze olsun bahsediyor- | larmı? — Ben bilmi: İ Yüran söylürin! yorum, — bilen Memlekete seyyah gelsin de- mek kolay, alış veriş etmiyorlar demek te kolay, fakat s#eyyahı getirebilmek, alış veriş ettirebil- mek güç.. « Bu işler zorla değil güzellikte elür.! En evvel yapılması lâzı; len şey davetin yolunu bilmek, iyi gezdirmek ve zorla Göteberi değil, “ güzellikle — güzel — geyler satmaktır. Pazarola ——— Aksi Hasan Beye sordum: — Senin kazancın da meşhur Ford'un kazancı kadar — olsaydı nasıl yaşardın? — Bunu hiç düşünmedim am- ma aksi, birkaç defa hatırıma geldi. Meşhur Ford'un kazancı benim kazancım kadar olsaydı, © nasıl yaşardı? — Rüyanda kaynananı görsen ne yaparsın Hasan Bey? — Fırsat bu fırsattır yakalar, döveriml diye BAZAR OLA HASAN BEY Beklemezdim Hasan Beyin hizmetçisi kır- mıştı: — Hasan Bey, dedi, ben ar tık bu evde durmam; hanımla anlaşamıyacağım.. Onun için eğ- yamı topladım, şimdi gidiyorum. Hasan Bey içini çekti: —Ah, dedi, keşki ben de hizmetçi - olaydım. Belki Hasan Beyin karısı söyledi: — Amerikada çocuk çalanlar çoğalmış .. Hasan Bey sordu: — Kadın çalanlar yok mimiş? — Varsa ne yapacaksın! — Seni alıp Amerikaya gide- ceğim. Belki bir çalan olur. İncecik Hasan Bey gece sokakta bir sarhoşa tesadüf etti. Sarhoş © duvar senin bu duvar benim diye caddenin bir beri yanma bir öte yanına geçiyor. Güya doğru dü- rüst yürüyordu. Hasan Bey acıdı: — Azizim, dedi, sen biraz fazla kaçır mışsın doğru dürüst yürüyemiyorsun.. Bari şu yaya kaldırımından aşağı inme, ne olur ne olmaz bir otomobil tramvay altında kalmıyasın! Sarhoş bir Haşan Beye bir de yaya kaldırımına baktı: — Amma yaptın Hasan Bey, ben hiç cambazlık yapmadım ki ©o ip gibi incecik şeyin üzerinde yürüyebileyim! z Almanya şimdi de müstemleke istiyor İ | Nasıl Biri Hasan Beyden borç para istiyordu: Olacaktır — Bana yirmi lira borç ver Eskici önünden geçi- l'.lıııı Bey amma, çok rica ede- yordu. aran j rim. Kııu._,. kat'iyen bahsetmel — Kırık tabaklar, kınk ça- ı.,.: Ğt'&:n dlııhıetııeıu hattâ naklar alıyorum. Z luymamış - ola; Hasan seslendi: ölmedek SAM geçen sene öldü | — — Teşekkür ederim Hasen | — — Sana bir mektüp yazmış |— — L ga gel! K SCCa _bl!_ hafta evvel tam Bey, yirmi lirayı ver! tım Hasan Bey! O mektuptan ne — Kırık — tabaklarınız, — karık yüz elli kilo idi. — Nasıl veririm azizim, ben | anladın? çanaklarınız mı var? — Vah vah, işte * büyük ziya ,, diye buna derler. ——— — Okuyup yazmayı doğru dürüst bilmediğini! TESADÜF DİYORLAR Bilmem ki kim ne dermiş? iayee el Ben bakarken o İşç igengeden melçli Rokfeller ııilıoı:::ı?ı.') gl”."“.n Öi Hap tezedij dişorlar Hep tesadüf diyorlar- DAt e Da GN B — Bugün yok fakat sen yarın oğra muhakkak olacaktır. Gece eve biraz geç geleceğim de! Şimdi Hasan Bey karısının geceleri horladığından şikâyet etti: t — Eskiden bu yüzden gece- leri hiç uyuyamazdım. — Ya şimdi? senin borç para İstediğini duy- mamış oluyerum! Dünyada ne olurs. Hep tesadüf diyorlar, l Boşuna sekme tasa; Hep tesadüf diyorlar. —H - — Şimdi uyuyorum. — Demek artık horlamıyor? bi , oyine horluyor amma; ben ayrı odada yatıyorum! Apartmanın Tavanı Hasan Bey yeni — zenginin lPulnEnını gezerken: — Güzel amma, , bir çı alçak! ma, dedi, tavanlar eni zengin alı ibi düdak büktür — S *der. gibi Ziyatette Hasan Bey eve geç gelmişti, | karısı nerede olduğunu sordu: .— | — Bir ziyafette idim! — Hanımlar da var mı idi? — Vallahi billâhi yoktu karıcır —T fra; kes t pi ,;:::ll:nlu ıdı..gıd üti iıeıp. Hııdıı_ııo ı_:çw avuğu » yerde balılar gelince dikkat salça ile ört- fazla kalın olduğu için öyle görünür. görmeyelim diye b müşlerdi. Tahkikat Hasan Bey bir dostuna ın;du; —Tevfik Fikretinasıl bulursun? Uyuyuverdi Hasan Bey köpeğinden bahsetti: — Benim köpeğim çok zeki- evvelki gün bir roman oku- — Üstümüzdeki apartımanda Ti oturan kadının ne güzel gözleri Ycrdum.bokdıı ğammdı oturmuş | var! - :-ıı': buluı:jıı. neye sordun? < Dü ükter ıöylcdıîh;ı: romana : — Hiç, sordum. S :lıy:ı: :omını okudu? — Tabii bir şey.. Kocası göz — Ben anlamadım mı zannedi- Bekyî ldrarımda fazla miktarda — Okumadı. amma, okumuş | dokt yorsun, kızına talip oldu. Şimdi | şeker 'AI:DĞ- KX ei mi? uyuyuverdi. et de hakkında tahkikat yapıyorsun! — Acaba toz mu, kesme mi gibi uykusu - geldi,