Askere Çağırılan Bir Harbiye Nazırı Fransız Başvekili M. Daladye ihtiyat yüzbaşısıdır. Hem tasar- rufa riayet etmiş b |et Ara efradın sivil ha- Yapmıyor yattaki vaziyetle- rini bozmamak için Fransız or- dusu, ihtiyat zabitlerini kısım kı- sım ve pek mahdut parçalar ha- linde staja çağırır. Bu stajlar sık, fakat çok muntazamdır. Onun içindir ki ihtiyat zabitlerinin ordu ve yeni askerlik tekniği ile alâ- kaları kesilmemiş olur. M. Dalad- yenin de geçenlerde staj müddeti geldiği için usulen milli müdafaa zat işleri müdüriyeti tarafından kendisine bir davetname gönde- rilmiştir. Bu davetname, yine usu- len, zabıta vasıtasile M. Daladye- ye tebliğ ettirilmek istenilmiştir. Zabıta, Başvekilin yazılı olan adresine müracaat etmiş, fakat görmüştür ki M. Daladye yalnız başvekil değil, ayni zamanda milli müdafaa nazırıdır. Onun için tebliğnamenin altına şu der- kenarı yazmış ve iade etmiştir: * İhtiyat yüzbaşısı M. Daladye halen harbiye nezareti vazifesini ifa ettiği cihetle staj halinde bu- lunuyor. demektir. İkinci bir fuzuli () — davetnamenin tebliği varit görülmemiştir. İade olunur.,, * ondrada — çıkan — İngilizçe 'Observer gazetesinin neşri- yatına göre Bos- nanın Vlassenitza lık Derler | köyüne geçen gün bir yıldırm — düşmüştür. Vakit hasat mevsimidir. Aksilik olacak! Bu yıldırım — gelmiş Rauf Bey isminde bir müslüman boşnağın hermanı üzerine düşmüş ve har- man yanmıya başlamış. Yükselen duman ve alevleri gören - komşu köylüler yangını söndürmiye koş- muşlar. Fakat mal sahibinin kat'i muhalefetine — maruz kalmışlar. Rauf Bey, onları, ateşi söndür- mekten menetmek için şu muta- keayı ileri sürmüş: “ Allâh istedi, yıldırımı benim harmanıma düşürdü. İstemeseydi düşürmezdi. Onun arzusuna muha- İefet edemem. Varsın malım yan- sın, fakat arzuyu — ilâhi yerine gelsin.,, Köylüler bu adamı bu garip tevekkülüne hayret ederek dön- müşlerdir. y » Almın fen enstitüleri kuşla- yın arasında milliyet duygu Kuşların n Ş madığını — tesbite llğngşııyoılırmış. Avrupa gazeteleri öyle yazıyorlar. Bu tetkikler bilhassa Stütgart tabiiyat enstitüsünde yapılmakta- dır. Bu tetkikat, muhtelif memle- ketlerde tutulmuş ayni cinsten kuşların ses - ve ötüşlerini plâka almak suretile yapılmaktadır. Bu suretle görülmüştür ki bir Alman sakasile bir Rus saka kuşu ara- »sında esas ötüş — itibarile fark yoksada şivelerinde ayrılık vardır. Bundan da — kuşların -ötüşlerinin kendi milliyetlerine hâs tarzda olduğu nelicesi çıkarılmaktadır. ve farkı olup o- * Aydınlı Ger Ali... —î% Yılmaz Şakisi <afasınıFeda İzmir Civarının Bu |Bir Kız Sözüne Etmişti Ger Ail, bir zamantar Aydın dağla- rını haraca kösmiş bir şakidir. Onun maceraları İzmir ve Aydın havali- sinde, hâlâ, ağızdan ağıza dolaşır. Ger Ali bir nevi Çakırcahdır. İsmi mahdut bir sahaya sıkışan bu kır kabadayısının, bugün, karilerimize bir macerasını naklediyoruz ! — Kara salgıncılar geldi © Bu haber üzerine “ Ger , aşiretinde büyük bir heyecan başgösterdi. Âşiret ağası derhal efrada haber salarak - tertibat aldı ve kara salgıncılara uşaklar- dan birile haber gönderdi: — Buyursunlar |. Kara salgıncılar, derebeylerin haraçlarını ve vergilerini toplıyan kara suratlı, kalpsiz insanlardı. Eski Aydın Vilâyeti İkinci Sultan Mahmut devrinin son senelerinde derebeylerin zulüm ve tehakkümü altında — inim, inim — inliyordu. Memlekette asayiş namma bir Vy yoktu. İkinci Mahmut, Aydın ilâyetine sözünü geçirtemiyor, Eıı(lk. lı:;]küme! h:::giıiı-ıdeıı evvel ara salgın,, cını veriyordu. mıkmcı' .d Mıhııuğ..nAh)ıdmv Vilâ- yetini tedip için n Vilâye- tinden Aydına bir müfreze wıı- dermiş, lgıu salgıncıların adam- ları, bu müfrezeyi geriye çevirt- mişti. Ger aşireti varlıksızdı, Kara sal; 'a verecek parası yoktu. Fakat onlar söz dinliyecek kabi- liyette adamlar değildi, Aşiret ağası lülesini kurmuş, nargilesini içiyordu. " Eırı salgıncıların içeriye gir- diğini görünce yerinden hıfgıçe kımıldadı, yanında yer gösterdi: — Buyur! etti. Ağanın uşaklarından Basiret Oğul, Kara Salgıncıların çubuk- larını ellerine verdi ve huzurdan çıkarak ağayı Kara Salgıncılarla yalnız bıraktı. Kara salgıncı söze başladı: —Ağam,bize neler vereceksin? — Ön kile arpam, 36 torba incirim var. Ne vereBilirim ki!.. İlk — konuşma tatlı olmuştu.” Fakat, Kara galgıncılar sözün esasına varmak için acele edi- yorlardı: — 400 kile arpa ile 500 çuval incir isteriz. Bize de yol harçlığı olarak onar altın vereceksin!.. — Siz ne diyorsunuz, evlât? Bizde o kadar servet ne gezer... Birikmiş beş param bile yok... ü ıâııllıku n.. Sana y;lrım saat kolaylık gösteriyoruz. Hem bize biraz yi:; uek'-;:îııı... Siniler aıynillıı.. Koyunlar ke- sildi, üzüm şerbetleri, erik tatlı- ları, incir ezmeleri Kara Salgıncı ların önlerine bırakıldı, Hâraç Ve Salgın gibi rahatça yemeklerini yediler. Ondan sonra da para ve erzak !ılmıık için ağayı tekrar sıkıştırdılar. Ağa valvarıyordu: — Param yok.. Lütfedin, ke- rem edin, evlâtlar... Diyordu. Ayaklarınızın tozu olayım. Kara Salgıncılar ağayı dinle- mediler ve israr ile para istemek- te devam ettiler. Ağanın verecek parası yoktu. Binaenaleyh bir muhafız ağanın *üzerine hücum etli. Elindeki çam sopasile ağayı fena halde dövmiye başladı. Ağa, ihtiyar halile hem ağ- hyor, hem de dışarıdan istimdat ediyordu. — İçerideki — gürültüleri işiten, aşiret — delikanlılarından *“Ger Ali,, , Ağanın dayak yediğini :ıılıyıucı bıçağını çekmiş ve al içeriye girmişti: — Sıvıgmlı:nı uşaklar!... Ger Ali, kökremiş bir aslan gibi evvelâ Kara ıların üzerine yürümüş, bıçağını çeke- rek Kara salgıncıların başlarını uçurmuştu. Şimdi sıra üç muha- fızda idi. Muhafızlar da palalarını kın- kanlı bir dövüşme başlamıştı. Yarım saat sonra, yerde al kanlar içerisinde yedi insan kellesi ve ayakta yalnız Ger Ali vardı. * Ger Ali, Ger aşiretinin cılız ve zayıf bir efesi idi. Aşiret için- de iyi ata binen, iyi silâh kulla- nan yağız bir delı!iııuh idi. Efe unvanını daha yirmi yaşında ka- O yllagiksdüye kadaridir yaşa eye ka yup işittiği efelik menkıbeleri, onda bir Köroğlu olmak hevesini uyan- dırmıştı. Son hâdise üzerine artık aşiret içinde duramıyacağını an- ladı, Tası 'î:llkğıılll h;,plıd.ı. Aydın dağlarının di ir — tepesine çıktı. Ve Aydın dağlarının kanlı ve “közü pek,, bir eşkiyası oldu. Fakat o mert bir delikanlı idi. * Ger Ali yalnızdı. Dağlarda yalnız olarak İş görmenin zorlu- gunu daha ilk anda anladığından kendisine güçlü, kuvvetli bir kaç arkadaş seçmiye karar verdi. Parmaksız lâkabile maruf Par- maksız Arap Aliyi kendine mu- avin seçti. Ve sonra, saltanat hükümetinin gölgesinde geçinen mütegallibeyi, ahaliye zulüm yap- akla murları Mi tanımmış — mel orta- dan kaldırmıya karar verdi, Ve bu kararını - tellallar vasıtasile ünlerinde Onlar kendi evlerinde imiş — Aydın vilâyetinin her sancağın- da ilân ettirdi. * Ger Ali ilk iş olarak Boladan hükümet merkezini basmıya karar verdi. Tasavvurunu arka par- maksız Aliye açtı. Parmaksız Ali Ger Alinin akıl hocası idi. Bu tasavvurunu bir müddet - tehir etmesini rica etti. Fakat fikrini dinletemedi, bilâ- kis ,adamlarından birini Boladana gönderdi: — Boladanı basacağım, hazır- hklı olunuz!, Bu kuru sıkıya Boladanlılar güldüler ve cevap vermiye bile tenezzül etmediler. Boladan şehir ağası zalim bir adamdı. Köylüyü haraca kesiyor, ihtiyarlığından evvel dün; biriktirmiye - çalışıyordu. Ali onun fazlaca para sahibi olduğu- nun farkında idi. Şehre girer girmez yalınkılıç hül kona- S:Lmdı. O sırada şehir halkı in bir uykuda bulunuyordu. İlk evvel kementle bokı:ı:duı yakalanan subaşı oldu. Za- manda diğer muhafızlar da ayni akibete uğradılar. Ger Ali iki arkadaşile Parmaksızı bunların Kendisi yalnız başına bitişik duvarı aşarak yalımpala ağanın odasına girdi. A-f: uykuda idi. Ayni odada =ı ile kızı da yıhğ::udıı. Ger i, ağanın kanısile a, baş- larına birer örtü almalarını ve ses çıkarmamalarını söyledikten sonra ağaya yaklaştı. Fakat ağanın kızı Nergis, Ger Aliyi eskidenberi tanıyor ve derin bir alâka ile bağlı bulunuyordu. Ondan baba- sını kendisine bağışlamasını rica etti.. Fekoî Ali m:hp v;qıdi: v geç n, Nergis.. Genç kız sordü: F — ÖOnu ne yapacaksın? — Başını koparacağım. — Bunu yapamazsın, Sonra sana gücenirim. Nergis bunu o kadar tabii ve saf bir dille söylemişti ki, bilâih- tiyar bu sözlerin sihrine kapıldı, Ger Ali: — Peki Nergis, dedi. Babanın başını sana bağışlıyacağım. — Yemin et!.. — Senin başın için! x Ağa uyandığıi zaman ispazmo- zâ tuliııh“ı,q hirzııu'ılı gibi titre- başlaı i mıştı. _yâuhll,ıiıııyıuııîıı&. Manisa Bağcıları Yardım İstiyorlar Mevsimsiz yagan yağmurların tesirile zehirli bir hava Manisa bağlarına ( Milidyo ) hastalıği getirdi zarar şimdiye kadar 40 - S0 bin lira tahmin edilmektedir. Alacaklıların üzünder koruk halide iken koydukları hacizler artık meselenin üstüne biber tuz oldu. | Devletin, Bankaların, Koope- | ratiflerin matlübatı birer teminata bağlı oldukları için acülâne yapır lan ve tatbikine pek erken baş- lanan bu hacizler devam edccek olursa bağcı amele yevmiyesi ve- rerek üzümünü kurutmaktan bit- tabi vazgeçecektir. Elim olan şu vak'ayı şe- fik hükümetimizin nazarıdikkatiti celp etmenizi rica ederim. Manisa bağcılarından: Ömer Vapur Tarifelerinden Şikâyet Şimdiye kadar sebzelerimizi kendi yanımızda getirirken posta vapurculuğu — devlet — inhisarina geçince buna musaade edilmedi. Sebzeler ambarda getiriliyoc ve hamule muamelesine tabi tutulur — yor ve bu suretle de ancak iki üç günde çıkarıla biliyor ve bu müddet zarfında bozuluyor. Bun- dan başka navlun ücretleri de arttı. Evvelce bir karpuzun nak- | liyesi 20 paraya mal olurken | şimdi 3 kuruşa mal oluyor. Deh- şetli zarar ediyoruz. Buna bir, çare bulunsa,. | Zonguldak: Sebzeci İhsan — | Yozgat Otübüsleri Yerköyle Yozgat arasında işli- yen ve hurda haline gelmiş bulu- nan iki kamyonet haddiistinbisinin bir misli ve belki daha fazla yolcu alıyor. Kaptı kaçtı sahiplc- rinin fazla para kazanmak hırsın- dan ileri gelen bu ri nizami yolcu alış ekıeıiyeüea:i kazalara sebep olmaktadır. Bunun önüne geçilmesi ve otobüsleri fazla yolcu almaktan menetmelidir. Yozgat : Kahraman Eminönünde Bir Lâğım Patlad Eminönü polis noktası cıva- — rında bir lâğım patlamıştır. Bu — ile bile imkânsız | ir bâl Eminönündeki — dükkânlarda durulama: | maktadır. Şoför Abtı 1 ellerini, kollarını iple sımsıkı beğ: — ladı ve bir külçe halinde yere bıraktı. j kabi yebadi ayat gel eşyaya - geldi. Hepşi üç Mızu sırtına di. — Ger Ali de ü#::e ııım:ı , öteki elinde palası olduğu e — esirlerini önüne katıp yola dü- | züldü. Ger Ali ve avenesini, böy- — lece ve kaçışan halkın korkak — bakışları altında Nazilliye civar — “Avran,, köyü yakınındaki kaya- — lıklarda, bir ine götürdü. Orada — sakladı. K 'dıin — valisi, Fediyci necat olarak 1200 altın verdikten son- ' ra ağa, kızı ve karısı kurtar — rıldılar. — > t ecnebiyi dağa kaldırdı ve 1000 altın fediyek necat aldı. Bu p#* raları, Eşrefpaşanın fakir halkına da, ğatti. akat bu yılmaz şaki, âşık .)d:iu:ıiru kıııım"b’l'l.l"_