e SON- POS TACŞ Prensip Işık bakışlarına, Kalbe akışlarma, Gönül yakışlarına Ben de pervane oldum.. | | l Cömert görünmek is- i terdi: | — Her dakika, arka- İ: daşlarından ihtiyacı olan- lara vermek için cebimde * ikiyüz lira taşırım, derdi. | İnanan ihanır, inanmıyan : inanmazdı. Kalbime dert verdi o, e Ne yaman esmerdi o, Her murada erdi © Artık bigâne oldum. Hiç bağlama bel dedi, Fakat yine “ Gel ,, dedi Bak yüzüm güzel dedi, Baktım divane oldum.. İnananlardan ir gün ihtiyaç için- de kaldı: — Dostum dedi. sen her vakit cebinde arka- daşların için iki yüz lira taşıdığını söylersin benim - de ihtiyacım var. Yüz | lira ver. | — Vermeyi isterim fakat yüz lirayı sana versem geri yüz lira kalacak.. cebim- de her vakit bu iş için ikiyüz lira bulunması be- nim prensibimdir. O yüz- den verememi. — Hani,#endöti bir dakika ayrılar | cak olursam ölürüm, derdin! — Onun için bir seneden evvel dönmiyeceğim!, ğ A e i Saatle kadın | Genç, güzel kadın etrafında pervane gibi dönen erkeklere sordu: — Benimle bir saat arasında ne fark bulursunuz? İçlerinden biri cevap verdi: İnsanın yanında saat bu- lunursa geçen zamanın farkına varır. Siz bulunursanız, geçen zamanı unutur. İyi pişiriyormuş Yeni evliydi, lokantada gör- düm : — Yine lokantada yemek yi- yorsun, Karın evde yemek pişir- Mmiyor mu?.. — Pişiriyorl.. — Peki neye lokantada yi- Yyorsun? — Size hep yaşlılarmı resim çektirir? — Bunu niçin soruyorsunuz?, — Camekânda okadum, elti kart için bir lira alımır yazmışamız!, Kadıköy Yıldızları Ne kadar da cicidir. Kadıköy yıldızları.. , Cilvede birincidir; Kadıköy yıldızları.. Ne bileyim! Efendi uşağını çağırdı: | — Yazıhanemin üs | tünde mektuplar var, on- ! lari alıp postaya ver. Yazıhanenin — üstünde üç kapalı zarf vardı; iki- sinin üzerine adres yazılı, biri adressizdi. Uşak her üçünü de aldı: — Birinde adres yazı- h değil onuniye alıyor- sun.. — Onu da postaya vereceğim.. — Adressiz zarf pos- taya verilir mi?. Aşk sazı telli değil, Çaldığı belli değil; Kırk değil, elli değil Kadıköy yıldızları.. O ne endam, ne biçiml, Kıvnlır biçim, biçim.. Bir yudum su, bir içim Kadıköy yıldızları.. Danış Remzi — Ne bileyim efen- | dim! belki gideceği yeri kimsenin — öğrenmemesi için adresi yazmamışsı- nızdır. — Topları kaçırmıyor.. Hemen ya- | kaliyor. Ğ — Zenginleri de kaçırmaz, onları j da yakalar.. Kt Nurullah Ata, Toplu iğnenin ıf Affedersiniz *olmasaydılar,, isimli yazılarından ee n eee ae eee l vt i birisini okuyordu. kendisine sor- | duk : — Ya Töplü iğne olmasaydı? Nurullah Ata hayretle baktı ve sordü: — Var mı ki?.. Alın İki hırsız. gece saatlerce uğ- | raştıktan sonra kasayı açtılar.. İçi bomboştu. Ev sahibi uyanmıştı, bulunduğu odaya girdi: — Alın şu on İirayı gidin, dedi; boş yere bizi saatlerce Çça- lıştırdı dememeniz için veriyorum. ŞARKI Dalgındı gönül hüznile tâ sabile indim, Tramvayda ayakta duruyor, yanındakine anlatıyordu: — Zihnim okadar karışık ki bastığım yeri bile görmiyorum.. Kendisini ikaz ettim: — Affedersiniz efendim, nası- rıma basıyorsunuz. İki defa Aptal aptal bakıyordu, aptal aptal konuştu: Lâf arasında: — Tifoya tutulmuştum, dedi; bu yüzden yarım aptal oldum.. Dinliyenlerden biri acıdı: — Vah! Vah! Hem görünüşe nazaran iki defa tifo geçirdiniz değil mi?.. ğ Mesele ş Bir çocuk bir mesele sordu: kasanın — Oltanızm etrafında aptal aptal | | âclaşan balıklarımı sayrediyorsunuz!. | — A, sizmiyd'niz| ben de demindev ı beri sudaki gölgenize bokıyordum! — Evde yemeği karım pişir- | diği için!, Evyelden siyah — saçlı Sonradan sarışın olan hanımefen- di anlatıyordu: — Değil içecek, yıkanacağım Suyun bile cinsine ehemmiyet ve- Firim.. Yanımdaki zat kulağıma eğildi — Doğru söylüyor, dedi. Ok- sijenli sudan başkasında yıka- — Bon hiç — bir olmadım.. u — Bu kıyafetle demi?.. Doğru | iken, | Çılgin gibi dün ayrılıyorken yine sizden, Sezdim bir elem sanki elâ gözlerinizden., Geçtim, yine şarkım gibi mehtaplı denizden; Sezdim bir elem sanki elâ gürlerinizden.. Halledemedim. İçinizde bu meseleyi — halle- decek - riyaziyesi kuvvetli kim yar bakalım? Söylediğini aynen yazıyorum: — Ben, dedi, doğduğum za- — man annem yirmi beş yaşında — Mehtapta bütün bir gece sandalla gezindim; Vaktaki uzaktan sizi gördüm de sevindim, Seşdim bir elem sanki olâ gözlerinizden.. Muzatfâr Kemal Hayal Ve Hakikat ü Belli imiş, ben ilkmehktebin dördüncü —— Kuçu. - | snıfında okuyorum. Annem el'an : Küçük — Doğan ı,:i:.':.â?ı?: yirmi dört yıqındı?; ben şimdi —— gekerlikten bir şeker içimiyor; Takai tıçı kaç yaşında olurum?. . aldı: günden güne eza- ğ hyordu. i - — Anne bunu yo _'Hıımtç.ı sinin içtiğinden şüp- ' yiyeyimmit.. belendi, ona sordu: — Olmaz çocu- — Hayır elen- j ğam daha küçük dim ben zerre ka- Â b gağelir dar içmedim, yalmız fiçı altından sızıyor. © Doğuan ayaı çe- Adnan Bey hıçı- j keri (sırıp yarısını nin kapağını açtı.. kopardı, yedi. Geri — Beni aptal ğ yerinemi koyuyur- sun Altından sızmış değil baksana fiçi- mın üstünden dört kalamı annesibe gösterdi: — İşte anne, bu- nu yiyeceğim, dedi- gağm:lk ı==. — Nişanlımın boni sevdiğinden emin gin gibi küçük par- üstünden 4 ğt | olabili aa bundan belli !1... — OÖ zaman senin onu sevmene aa Tüzüm kalmıyacak değilmi?,