SÖON POSTA Sayfa $ ZT Agesca - Siyaset Âlemi — Ehlisalip Ruhu Tekrar Hortlayor Avusturya merkez olmak - üzere hristiyan Avrupada hummalı bir ha- zırlık var: Salip devri duygularından bir karış ayrılamıyan hristiyanlık Osmanlı or« dularının 250 sene evvel Viyana ön- lerindeki askeri bir muvaffakıyetsiz- liğini tes'it edecek. Bu münasebetle, Viyananın Kara Mustafapaşa tepesi lamj verilen yüksek ve hâkim nokta- sında toplanacaklar, © şanlı ordünun aziz hatırasına kim bilir neler yapa- cak, ne gayızlı ve galiz yaveler savu- racaklar ? Eğer bu eski muvaffakıyetten sade Avusturya milleti ve Avusturya ordusu bir iftihar hissesi çıkarıp ta her milletin geçmiş mefahiri gibi bu hatırayı amıp — tes'it etselerdi, me olabilirdi ? Fakat bir milletin zaferini kendi. lerine malederek onu, bütün bir din sâliklerinin bir diğer din mensupları üzerinde ilâhi yardıma müstenit bir muvaffakıyeti gibi görmek demek, orta karınlar zihniyetinden hâlâ kur- tulamamış olmak demektir; engizis yon devri haleti rukiyesini bırakama- mış olmak demektir; uyuz bir eşek üstünde Fransayı baştan başa dola- şarak mukaddes arza - saldıracak baldırıçıplak arayan müteassıp papas kafasını bırakamamak demektir. Asırlar süren fikri bir cidal ve feragat devresinden sonra hafif bir sademeyle - cilâsı Çatlayıp dökülen bugünkü medeniyet sütresi karşısında ne derece huzün ve elem duysak yeridir. Birkısim Avrupa, ehlisalip devrinin hâlâ o eski kıml ve koyu hristiyan Avrupasıdır. Jan Dark cahil fakat iamimi vatanperverleri ecnebi para- sına tamaan yakan, Galile gibi alimlere göz açtrmıyan Avrupa. Zehi Avrupalı — Süreyya Damokrasiye Sadakat Bern, 26 — İsviçre Federasyonları reisi bir nutkun 'a demiştir ki: De- hokrat müesseselerimize sadık kalalım ve köndi topraklarımızdan — gelmiyen Biyasi nazariyelerin tesiri altında kal- mıyalım. Bu nazariyeler memleketi- mize uysalar bile, ona daima yabancı kalacaklardır. Amerikada Adam Kaçakçılığı Albani 26 — Adam kaçakçılarının Klam edilmesi hakkındaki kanunu n**york hükümeti valisi imzalamışlır, Bir Dörtler İçtimat Mı Musolininin Bu Teşebbüs Beğendi Berli Londra 26 — İtalyan Başvekili M. Musolini'nin teşrinievvelde Roma'da Fransız, İngiliz ve Alman Hariciye pazırlarını toplamak niyetinde olduğu bavadisi, Londra'da uzun uzun görü- şülmektedir. Böyle bir toplantının yapılmak ihtimali siyasi mahfellerde büyük bir alâka uyandırmıştır. Bu toplantı fikrinin Berlin'de aleyhtar bir gekilde karşılanmadığı da kaydediliyor. y Diğer taraftan, Çekoslovak Hari- ciye Nazırı M. Benes'in Romaya bir seyahat yapmak tasavyuru Londra- da iyi karşılanmıştır. Zira bu seya- hatte kücük itilâf ile İtalya arasında daba iyi bir münasebet —manası görülüyor. r Amerikada İktısadi Vaziyet Paris 26 — Tan gazetesi, Ameri- kanın iktısat siyasetinden bahsederek, Reisicümhur M. Ruzveltin — yaptığı tecrübenin korkunç akibetlere düşe- bileceğini yazmaktadır. Bununla beraber Fransa tecrübenin büyüklüğünü takdir ediyor ve mu- vaflak olmasımı dileyor. Bilhassa iste- nilen şey Amerikanın sulh muhafızı büyük devletler yanında yerini filen tekrar alabilmesi için bu l sayesinde olsun olamasın buhranın önüne geçilmesidir. Amer!kada İşsizlik Vaşington 26 — 1933 şenesinin ikinci üç ayında, 1,500,000 İşsiz iş bulmuştur. Fakat Federal — Reserv büronun tahminine göre Amerikada daha 11.000.000 işsiz vardır, Bütün sanayide vaziyet süratle TU D, S R biy& Na Hayt pal —- Haeri zını, Reiılcgml':w M. Ruzveltle görüştük- ten sonra Enflâsyonun mevzubahs almadığını, hazinenin iyi bir vaziyette olduğunu söylemiştir. Müflis Bankerin Tevkifi Atina 26 — Amerikan bankerle. rinden Ensül, yeniden hileli — iflâsla suçlandırılarak — tekrar tevkif edil- miştir. Fas Sultanına Ziyafet Paris 26 — Reisicümhur M. Löbrön tarafından Fas sultanı şerefine bir ziyafet verilmiştir. Ziyafette Başvekil ve Hariciye nazırları bulunmuşlardır. HARİCİ TELGRAFLAR Z Londra unüu bahriyesinde her sene bir donanma haftası yapmak mutat Tagiliz olmuştur. Donanma haftasında mürettebata mahsus eğlenceler yapılır. Resmi- miz ateşçi neforlerin güvertede yarış yaptıklarını gösteriyor. eeei e AA Buğday Konferansı An- laşma İlı_e_ljihişîet Buldu Londra 25 — Buğday konferan- | tecrübe olarak telâkki edilmek — icap ettiğini bildirmiştir. Amerika murahhasının sözlerinden sonra celse kaldırıldı ve buğday kon- feransı- kapatıldı. v Şimdi, Ihracat yapan- devletlerin 1933-34 senesi için yapacakları ihra- catın miktarını tesbit kalıyor. Yeni Mançuri Hükümeti Rusyayı Protesto Etti Harbin 26 — Mançukua hükümeti Harbindeki Sovyet Ceneral konsolo- suna bir nota vererek Sovyet süva. t hası bu kad üs- | Filerinin hudut üzerinde akınlar yap- : lAıılı;'nk:e::':;:' î ı—.':lıbı jî;;,,m::, masını îmîlo et:ıluir. Pmıî.m:. he h n | bu akınlar hemen durmazsa çok cid- dolayı memnuniyelini ve bnnu efhan- | A7 yakim akibetleri olacağı bildiril. sında yapılan anlaşma imzulanmıştır. Alman murahhası beynelmilel buğday fiatini kabul etmiştir. Türkiye ile Portekiz hükümetleride ihtiyat ka- yıtları ileri sürmüşlerdir. Kanada mümessili, bu anlaşmamın dünya iktısadi kalkışma işinde birinci muvaffakiyet olduğunu söylemiş ve: — Her memleket, demiştir. müş terek menfaat için fedakârlıklara razı oldu. Bana kalırsa bu uzlaşma, kat'i olmasa bile; relaba dönüş için kuvvetli bir unsurdur. ı Gönül İşleri Kızlar Serbesti İstiyorlar Ammal! Bugünün kızları, dünün kızla- rına benzemez. Bugünün kızı daha serbest bir hava içinde doğmuş- tur, daha hür bir hava içi yaşamaktadır. Kafes arkasında yetişen neslin katlandığı mahru- miyete tahammülü yoktur. _'Lıh .k'ı':d.h.ul M kl'çııııııı.".. bu ıcb:n ıtfehıgkı =&r. Kız dışarda serbest gezmek, erkek, arkadaşlarile istediği yere gitmek arzusundadır. Fakat Lfıı arka- şında yetişen annesi, kızının bu arzuları arkasında gizlenen teh- likeyi sezdiği için, ona mümkün olduğu kadar az serbesti vermek taraftarıdır. Bu çarpışmanın neticesi tabii iki taraftan birinin galibiyeti ile neticeleniyor. Anne galip gelirse kız eski nesil çocukları gibi eve kapanıyor, — kaderini — bekliyor. Kız galıp gelirse, ekseriya bugün- kü neslin hazım ve affedemiye- ceği facialara yol açıyor. Kızın doğurur. — İstiklâl — arzusu, hğu.u ve ev şefkat ve nm betinden mahrumiyeti göze alacak kadar ileri götürülmemelidir. Yukardaki satırları bu günler- de birkaç okuyucumdan aldığım mektuplar üzerine yazıyorum: Bir anne yazdığı mektupta diyor ki: * Kızım, son zamanlarda bir gençle tanıştı. Evvelâ bizden gizle di. Fakat nihayet öğrendik. çıkmıya, akşamları geç gelmiye başlamıştı. Merak - ettik, Yr)qbı— dık ve öğrendik ki gönlünü bir gence vermiştir. Gençtir, sevecek ve sevilecek, dedik. Fakat kızı- mıin bu gençle öteye beriye yak nız gitmesine, olur olmaz zaman- larda evden çıkmasına gönlüm rarı olmadı. Onu ikaz etmek is- tedim, dinleredi. Menetmek iste- dim bu defa isyankâr bir vaziyet aldı, neyapacağımı şaşırdım... Dünkülerin RBomamı Burhan Sonra delikanlının Türk me- deniyeti, Türk ırkı, Türk sanatı hakkında verdiği geniş, tarihi ve ciddi izahat en son şüphelerini de sildi, süpürdü. Şimdi onlar ve - onların dost- lan Türkler ve Türkiye hakkında tamamile yeni fikirlerle kuvvet- mnişlerdi. Ahmet Reşit onlara tam, mü- kemmel, terbiyeli bir Avrupalı hüsnü ve zevkını tattırmıştı. Ve delikanlı temsil ettiği büyük mil- tin şerefi için bütün dikkatini iyordu, Gratta — ona (İstokholm) un "_'e’l'f“.' konservatuvarını, Üniver- | sitesini, kibrit, silâh fabrikaları: ;" bahriye mektebini gezdirdi. | unların bir kısmı yılbaşı tatili | münasebetile kapalı olmakla be- raber yine geziliyordu. :;hk günler tamam oluyordu. “&h:“sşişâı: lıı.ı"ıı sabah dux | Demir gibi vi Edehi Raman mn- Cahit —a G6 ee Bu iklim, insanları gevşeklikten kurtarıyor yaşlıları dinçleştiriyor, gençleri çelikleştiriyordu. Ahmet Reşit on beş gün içinde büsbütün değişmişti. Kafası dinlenmiş, vücudu zin- deleşmiş, ayni zamanda fikren çok değişmişti. Dönecekleri günün gecesi M. Kölmodin samimi bir aile sofrası tertip etti. Buna ( Türk gecesi ) ismini wermişlerdi. Yirmiye yakın misafir bu gecenin şerefine davet edil- mişlerdi. Artık pek iyi tamdıkları bu Türk gencini hep alkışlıyordu. Onların en garibine giden şey bir Türk gencinin büyük bir Fran- sız gazetesinde muharrirlik ede- bilmesi idi. Bu hbakikat Reşidin istidadına hayran bırakıyordu. Mösyö Kolmodin ziyafette Tür- kiye ve Türkler hakkında sena ve sitayiş dolu bir nutuk irat onları Ahmet ve zekâsına şümul bir mahiyette —iktısadi bir |/ mektedir. HANIMTEYZE etti. Abhmet Reşit getiç kızın ter- — E.:. çok.. — Azizim Reşit, dedi. Biribi- — Çok sevimlisiniz? Genç kız Ahmet Reşidin açık kalple verdiği izahatı dikkatle dinliyordu. Gülümsedi: — Fena değil, dedi. Demek arkadaşınız için verdiğiniz pduvan- ları toplarsak netice itibarile iyi not vereceksiniz. — Ona şüiiphe yok. — O halde teşekkür ederim. Şimdi bir şey daha sorayım. Ar- kadaşlığımdan memnun musun! 'ek çok? cümanlğı ile buna mukabele etti. Yediler içtiler, eğlendiler. Henüz ileri gitmeyen İngiliz- cesile meramını lnîlhmııd,ğı için daima genç kızın yanından ayrı- lamıyan Ahmet Reşit: — Sizi rahat Birakmıyorum matmazel; diyordu. Siz olmayınca taştan farkım kalmıyor. Gretta çok neş'eliydi. Fakat daima göz- lerini yumup - dişlerile tebessüm eden genç kızın kaşları çatılır gibi oldul! Ş A — Arkadaşlığımı yalnız bu- — Bu arkadaşlığın devam nun İçinmi iı%:mıı Reşit! etmesini ister misin | — Nasil olur matmazel.. bir- — Tabil, bitimizi yeni mi anlayacağız. — Amma ne kadar. Bir hafta. — Beni anladın mı? — Âi? Ahmet Reşit şaşırdı: y — Bir ay! — Bilmem, anladım zanne- — Ar derim. — Bir sene! Abmet Reşit kısa kesti; — Tahmin edemiyeceğiniz ka- dar uzun bir zaman... Fakat. — Evet, fakat ! — Siz buna tahammül eder misiniz bilmem | Genç kız sakin görünmiye çalışmasına rağmen heyecanlı idi, Göğsü sık sık hareket ediyor. Misafirler salonlara dağılmış- lar, likör, viski içmekte devam ediyorlardı. Genç kız Ahmet Reşidin elin- den tuttu. Salonun köşesindeki geniş kuş tüyü sedire oturttu, — Söyle bakayım, Reşit dedi beni nasıl anladın, Ahmet Reşit biraz lâtife eder gibir Sesinde hafif bir titreyiş sezili. — Nasıl anladım bakın size | yordu. izah ede[î'm. Siz çok terbiyeli, Ona biraz daha yaklaştı. çok nazik, biraz inatçı, fazla Ciddi bir bahse hanırlanırz mağrur ve çok.. gibiydi: 4 y . 4 * rimizi iyi tanıdık. Çok arkadaşlık ettik, Şimdiye kadar ne benm seni, ne dö sen beni kırmadık. hatta aramızda küçük bir fikir ihtilâfi bile çıkmadı.. Bunu dü- şünerek seninle biraz daha ciddi konuşabilirim — kelimeleri. tartar gibi ağır ağır söylüyordu. — Arkadaşlığımı çok uzun zamanlar için kabul edeceğini söylüyorsun. — Fakat bunun ta- hammül edilmiyecek bir şey ol- duğunu nereden keşfediyorsun? Ahmet Reşit düşünüyordu. Girdikleri bahsin ehemmiye- tini, çok açık ve etraflı düşünen uyanık bir Avrupalı kızın karşısın- da daha iyi anlıyordu. ; Dudaklarından çıkacak - keli- meleri heyecan içinde bekliyen genç kızın gözlerine baktı. Gret- ta'nın süzgün yeşil gözleri nemlen mişti. Bu temiz ve terbiyeli şimal mahlüku uzaktan okadar haşin görünmesine rağmen — nekadar içliydi. Ahmet Reşit — birkaç kelime ile maksadını anlatmak istedi: — Tahammül — edilemiyecek noktalar... dedi. — Bunlar okadar karışık şeyler ki.. — Anlati ( Arkası var )