Yenı Ültimatom Tarzı kl | siyaset usulleri gün gün deği- B - iyor. eni Ültima-| *Y Evvelden mil- tam Tarzi | letler hudutlarda çarpışırlardı, şimdi konferanslarda kavga ediyorlar. Evvelce yalnız silâh ile harp edilirdi, şimdi en büyük harp silâhı olarak parayı kullanıyorlar. Eskiden devletler, haklarını temin için evvelâ karşı devleti protesto eder, sonra ültimatom vererek harple tehdit ederdi. Şimdi pazarlarını tehdit ede- rek ültimatom veriyorlar. Bu yeni ültimatom —tarzımı da Amerika icat etti. Amerikanın elinde geçen se- nelerden kalmış 200 milyon Buşel buğday vardır. Bu buğdayları elden çıkarmadıkça Amerikan çiftçisinin belini doğrultmasına imkân yoktur. Amerika — ticari yollarla bu buğdayı — satama- yınca işi tehdide bindirdi. Geçen gün Avrupa devletlerine bir ük timatom verdi. Avrupa, ağustosun 27 sine kadar Amerikan buğday- larını istihlâk ve buğday ekiminin tahdidi hususunda anlaşmıya ha- zr — bulunduklarını — Amerikaya bildirmedikleri takdirde, Amerika Avrupaya karşı istediği gibi ha- rekette serbest olduğunu bildirdi, Londrada bu hafta toplanan buğday konferansına iştirak eden Amerikan murahhası bu ültima- tomu şöyle izah etti: * Avrupa buğday zeriyatını azaltıp bu sene bizim buğdayları- mızı satın almazsa yapacağımız şey- şudür: Birincisi Avrupayı borcunu ödemiye mecbur etmek; ikincisi buğdaylarımızı . yok fiya- tine dünya pazarlarına döküp buğdaylarını — tamamen | Avrupa kıymetten düşürmek ve bu suretle Avrupayı müthiş bir buhrana sürüklemek. ,, Avrupalılar Amerikaya henüz | bir cevap vermediler. Londra konferansının da buna — müsbet | bir cevap verebileceğini zannet- | miyoruz. Zalen Rusyada da bu sene buğday mahsulünün pek bol olduğu - bildiriliyor. Avrupa- iki taraflı bir tehlike içinde bulunu- yor demektir, Yeni biriktısadi harbin âarife- sinde bulunuyoruz. Japon Siyaseti Borlin, 26 — Fokişle Zeytung ga- Zetesinin yazdığına göre Japonya, üzak şarkta, harpten evvel İngiltere- nin oynadığı rolü oynıyacaktır. Ve bu rolünde tutunabilmek için, İngil- tere'nin de o zaman yapmış olduğu Yibi, harp ve ticaret donanmasını inkişaf ettirmek için kuvvetini ve rıırııını sarfetmekten çekinmiyecek. ir. Siyasi sahada, Japonya Milletler Cemiyeti muahedesini dinlemiyerek hareket serbestliği temin etti. Uzak tarkta Japonya'nın yegâne muhtemel rakibi Çindir. Japonya'nın Çin'i bu- Zünkü zaif vaziyetinde tutmak ve Sncak hakiki bir kuvvet olabilecek “ memleketin — siyasi Mesine mani olmak Muhakkaktır. Muş'ta Bir Tayin Müuş ( Hususi ) — Vilâyetimiz | Baytar Müdürü Ferit Bey Uzun- y'?h mıntakası Zootekni Baytar | üdiriyetine tayin edilmiştir. kuvvetlen- istemiyeceği Eski bir darbı mesel vardır: *“ Dervişin fikri ne ise zikri de odur ,, derler. olan manayı alır. Lâkırdı söylendiği zaman ondan | çıkacak manaları da düşünmelidir. Çünkü her kelimenin birkaç vardır. ve herkes te kendine uygun Yerinde söz söylemek ve keli- melerin yanlış anlaşılmasına mahal vermemek çok mühimdir. Bilhassa konuşurken bu hususa dikkat etmek lâzımdır. arma SON TELGRAF HABERLERİ Gazi Hz. İş Bankasını Takdir Buyurdular Yalova 26 (Hususi) — İş bankası Vkunıluş senci Tmeden batmış nice müesseseler tanırız. Demekki bir | devriyesi münasebetile buraya bir tenezzüh tertip etmiştir. Banka erkânından mürekkep bir heyet Gazi Hz.ne arzı tazimat etmek için müsaade istemişlerdir. Gazi Hz. bu heyeti kabul buyurmuşlar ve esnayı müsahabede kendilerini şu cümlelerle taltif buyur- muşlardır: “İş Bankasının dokuzuncu yıldönümünü bütün mensuplarına tebrik ederim. İş Bankası mütevazi bir sermaye ile işe başlamıştı. Mütevazi olan maddi sermaye idi. Fokat manevi sermayesi çok büyüktü. Çünkü işin başında gayet kıymetli, halük ve sebatlı Celâl Bey ve onun yanında birkaç kişiyi geçmiyen güzi- de arkadaşlar bulunuyordu. Bu maddi sermayenin müessesenin yaşaması,inkişaf etmesi, muvaffak olması o müessesenin başına geçenlerin halük, dürüst, imanlı zatlar olmasına bağlıdır. Banka memleketimizin iktısadiyatına çok nafi hizmetler ifa etmiştir. Bence bütün bu hizmetlerin fevkinde daha büyük olan bir hizmeti de bankacı- lığa gençlerimizi yetiştirmiş olmasıdır. En çok bu- nunla iftihar ederiz. Celâl Beyin İş Bankasını tesiste ve onun inki- şafında gösterdiği muvaffakıyeti şimdi başında bu- lunduğu İktısat Vekâletinde de göstereceğine şüp- hem yoktur.Bankanın yıldönümü münasebetile Celâl Bey adımı anmayı bir borç bilirim. İş Bankasına yeni ve daha parlak muvaffakiyetler dilerim. Bu duygur yüzlerce ııılıli]î işe başlamış ve hiç muvaffakiyet göster-| larımı arkadaşlarınıza lütfen söyleyiniz.,, Afyon Mıntaka- ları İkiye Ayrıldı Ankara, 27 (Hususi) — Mem- leketimizde afyon ekme mınta- kalarını göstermek üzere tertip edilen liste Vekiller Heyetince tasdik edilmiştir. erlerden gelen ak ğemşrriluin.n de iltihakile hayli Bu liste ile afyon ekecek mım- takalar ikiye ayrılmaktadır. Bi- rinci mıntakaya Ankara Vilâyeti- nin Beypazarı, Nallıhan kazalari- le Afyonkarahisar ve Burdur, Bursanın Orhaneli, İnegöl, Yeni- şehir kazaları, Bilecik, Denizli, Eskişebir, Isparta, Konya ve An- çoğalmıştır. vattun ettikleri Sultanhisar'da Grebee Mühacirleri Çoğalıyorlar Sultanhisar ( Hususi ) — Yedi sekiz sene evvel mübadele suretile Sultanhisarda yerleşen muhacirleri, Amerikadan ve diğer Örebneliler, Sultanhisarda ta« halde türkçe görüşmemekte ve rumca tekellüm etmektedirler. Bir Kamyon Türbelere Mum Yakan Adam Sultanhisar (Hususi) —Burada, halk arasında geniş dedikodu uyandıran bir hâdise cereyan etmiştir. Bu hâdise hakkında kulaktan kulağa dolaşan malümat şu mer- kezdedir: —Dün gece saat20-21 arasında bir şahsı meçhul, Sultanhisarın iki kabristanına birer ve çarşı içindeki mülâsık sebile iki mum yerleştirerek yakmış ve savuşup gitmiştir. Grebne akrabaları ve maalesef camie falya dahildir. kinci mıntaka; Amasya, Ço- rum, Tokat ve Malatya vilâyet- lerini ihtiva etmektedir. Bu mın- takalarda geçen sene 113 bin dönüm afyon ekilerek 1,172,329 kilo mahsül alınmıştır. Buğday Fiatleri Çok Düşük Akhisar (Hususi) — Arpa ve buğ- day mahsulü çok ucuzlamıştır. Buğ: dayın 11 okkalık ayarı 30-35, arpanın 15-20 kuruştur. Bu düşük fiata rağ- men alıcı azlığı nazarı dikkate çar- piyor. Erenköy Caddesinde Bir Genci Öldürdü Şoför Muhiddinin! idaresinde 3460 numaralı kamyon Erenköy caddesinde. bisikletle gezinmekte olan 14 yaşında Ali isminde bir çocuğa çarparak ezmiş ve öldür- müşlür. —— İzmir'de Boğmaca İzmir, (Hususi) — Şehrimizde son bir haftada 9 evde 21 kişi boğmaca hastalığına — yakalanmıştır. — Evlerin kapılarına — İevhalar talik edilerek mhhi tedabir. ittihaz edilmiştir. Bu hareketin birçok kimseler tarafından görüldüğü söylenmek- tedir. Mumlar alınarak — derhal merkez muhtarına teslim edil- miştir. Muhtar Bahri Efendi, bu hâ- diseye cesaret edeni aramaktadır. Bu garip vak'a, Sultanhisarda dedikoduya yol açmıştır. Fezerde Yeni Bir Oyuncu İzmir (Hususi) — Rusyadan avdet eden İzmirli futbolcülerden Fuat Bey İstanbulda, — Fenorbahçeye — intisap etmiştir. İSTER İNAN İSTER İNANMA! Kayseri'den yazılan bir mektupta deniliyorki: * Bu yıl burada meyva ve sebze pek boldur. Adana turfandacıları Kayseri'nin epeyce parasını çektikten sonra yerli mahsulü çıktı ve çıkmasile ucuzlaması bir oldu. Pazarlarda harman gibi yığılan patlıcan ve hıya- rın yüz tanesi on kuruştur. Kayısının, eriğin okkası altmış para.. Ea nefis armut beş kuruşa.. Karpuzun batmam da öylü.. Üzüm yeni çıktı on kuruştan baş- ladı. Kabak artık hiç para etmez oldu. Pahalı bir sebze var: Bamyâa.. Meyvalar yemekle ve satmakla bitmiyeceği için herkes kururutmakla möşgul. Bütün damların üzeri kaysı ve elma, armutla doldu. Bahçelöri dolaşırken birçok dalların kırıldığı görülü- yor.. Meyvasının ağırlığını taşıyamıyan ağaçlar ya des- teklerle tutuluyor, ya kırılıyor.. Diğer yenilecek şeyler de pahalı değilk Teröyağı elli beşe kadar veriliyor. Yalnız köylünün harmanda çalışmazından yoğurt az gelir oldu ve fiat yüksöldi, Et 15 ile 20 arasında... Yumurta yirmi para kadar inmişşe de şimdi makarna kesme — zamanı — olduğundan alıcısı çoğaldı.. , Biz bu satırları okuduktan sonra bu kadar ucuz- luğun memleket için hayırlı olabileceğine inanmadık, fakat ey kari sen: İSTER İNAN-İSTER İNANMA! Sözün Kisası Yemesini Bilmediğimiz Nimet E. $ Boğazda çıkan — balıkların tam mevsimine giriyoruz. Al ka- natlı kırlangıçlar, körpe gelin gibi lüferler, tombul karagözler, fıstık gibi, kaya izmaritleri, hep bu aylarda oltalara salmıya baş- larlar. Dünyanın en nefis balıkları- nın çıknğı yerde — oturduğumuz halde, balığın keyfini ve lezzeti- ni hakkile tadamamışıktır. Mis- kin kedilere attığımız çurçurları, taze balığa can atan Avrupa şebirlerinde — bulsalar, ziyafetlik yemek diye çıkarırlardı. Paristeki (Sen) nehrinin ke- narına dizilmiş, ellerindeki ka- mışlı oltalara körlemeden çarpa- cak, cılız tatlı su urlarını sa- atlerce bekliyen Fransızlar bir kere gelip boğaziçinin zevkini tatsalar İstanbuldan ayrılamaz- lardı. Avrupanın hiç bir tarafında, bizde olduğu kadar kolaylıkla alık avlanamaz. Hiç bir sahilde bizde çıkan balıklar kadar nefis- leri çıkmaz. Buna rağmen balık yemeyi bilmiyen yine İstanbullu- lardır. Ermeni ve rum balıkçıların pazar yerlerinde feryatlarını işit- mesek; lüfer ve uskumru mevsim- leri haberimiz olmadan geçerdi. Boğaz balıklarının yenimi ka- dar tutumu da doyulmaz bir şey- dir.Son baharın serin ve berrak akşamlarında balık — takımlarını kuyumcu gibi ince bir itina ile hazırlarsınız. kıldan ince mesina bedenleri sigara kâğıdından geçi- rirsiniz, sarmisak zokaları cıva- larsınız. Ada yavrusumu olur, Ayvansaray yapısımı olur hangi- sinden olursa olsun, sandalınızın karpit lambasını, iç fenerini dü- zeltirsiniz. etraftaki sandallardan oltaların açıldığını, deniz dibinin kulaçlan» dığını alaca karanlıkta heyecanla seyrederek siz de oltanızı sagma- ga başlarsınız. Kürekte oturan tecrübeli balıkçı, oltacılıkta nam verenlerin sandallarını kollıyarak atış yapmağa başlar. Şöyle on beş dıl:ikı kadar balığın tavı beklenir. Elinizdeki olta sanki, helecan veren bir elektrik teli gibi kalbinizi takırdatır, baş vu- racak balığa tetik çalınmak için en küçük bir sarsıntıya dikkat edersiniz. Gözleriniz de yanınızdaki sandallardaki meşbur oltacılara takılıdır. Onlar tutmağa başla- dıkları vakit balığın olta yemlerine hücum ettiği belli olur. Çünkü, Eyüplü patka Kadri gibi, Kuru- çeşmeli Arabaciko gibi ustalar denizin dibindeki lüferleri ellerile koymuş gibi bulan sanatkârlar- dır. Onlar tutmağa başladığı za- man, sizin oltaya balık asılmazsa, muhakkak ya takımda, yahut taktığınız yemde bir küsur vardır ele afacan bir lüferin beş katlı ince oltanıza asıldığı zaman- ki keyifli heyecana payan yoktur. Otuz kırk kulaçlık yerden balığın isteğine göre idare ederek onu küpeşteye almak doyulmaz ke- yiflerden biridir. İnce takım kullanmak güç ol duğu kadar verimli ve Raconludur, İnce oltalarla balık daha iyi avlandığı için, büyük balıkları da dört, beş katlı oltalarla çekebi- lenler, çok makbul oltacılardan addolunurlar.. Fıstık gibi kaya izmaritlerinin, | körpe gelin gibi lüferin artistçe tululduğu mevsime girdik. Yalı- | larda oturdukları halde külbastı | yiyenler, olta balığının nekadar ince biritina vene derece temiz- likle tutulduğunu görselerdi, mez- baha etlerine tövbe ederlerdi. Aelri