-— Dünya Hâdiseleri jı_ı,_ Yeni Bir Lândrü Daha Meydana Çıktı Meşhur kadın düşman ve ka- ve Adüm, | Y Landrü'ye taş Eski Bi ' | çıkartan yeni bir P 7 | katil haydut da- ha tevkif edilmiş- tir. Bu adam as- I Adı Adalbert Kiss tir. Adalbert Kiss büyük harpte Macar askeri sıfatile Sırp cephe- sine sevkedilmişti. Bir tesadüf neticesinde — komşulardan — biri Adalbert'in evine girmiş ve mah- zeninde yedi tane büyük - fıçı Macar Askeridir len Macardır. görmüştür. Bu fıçılar adamcağı- | 'zn merakını uyandırdığından bi- rer, birer,. gözden geçirmiş - ve görmüş ki her birinin içinde parça parça edilmiş bir kadının cesedi vardır. Neye uğradığını bilmiyen ziyaretçi oradan e koşa- rak vaziyeti zabıtaya hıber ver- miş, Adalbert'in tevkifi için cep- heye malümat verilmiştir. Fakat bu sırada büyük bir taarruz ya- pıldığından Adalbert Kisa Sırp ordusuna esir düşmüştür. Oradan bir kolayını bularak Aııerıkıyı âtmiş ve gizli bir isim altında Rmenkıdı yerleşmiye ve iş buk- mıya muvaffak ohııuştu Fakat son zamanda geçmiş vukuatın tanutu'duğunu zannederek karşı- laştığı bazı vatandaşlarına geçmiş cinayetlerinden övünerek bahset- miştir.. Bunu hâaber alan bir Amerikan gazetesi, Adalbert'in resmini ve iddialarını dercetmiş, bu resim bittabi zahıtanın eline eçmiş ve Macar Landrüsü ara- lan on altı sene geçmesine rağ- men eski cinayetlerinin hesabını vermek üzere ancak şimdi tevkif edilmiştir. * Tlandalıların senede bir defa çekilen ve meşhur İrlanda at yarışile alaka- ı,”f;h;' dar bir piyango- MA N ları — vardır. Düşmanlığı piyango — müthiş hasılat yapar. Dünyanın dört bir tarafından iştirak ederler. Bil- yonlar latı ile bütün İrlanda hastaneleri idare olunur. Birçok İngilizler, her sene milyonlarını n'ıılhııı İrlândalılara çok kızarlar ve isterler ki İngiliz hükümeti de İngilterede böyle bir piyango tertibine müsaade etsin ve İngilizlerin ları İrlândaya [ıdecfııııı pmd(tm kalsın. Fakat her nedensc, İngiliz hükü- meti, şimdiye kadar İngılleıede piyango tertibine müsaade et- memiştir. Bundan — bir müddet evvel Atholl dükası bu nevi bir ango tertip ederek hasılatını r:ılıı hastahanelerine - terketme- yi düşünmüş, fakat hükümetin muhalefeti ile karşılanmıştı. At- holl dükası fikrini terketmiş de- ğildir. Maksadına ermek - için dolambaçlı, fakat emin bir yol bulmuştur. ve gazetelere bir ilân vermiştir. “Bana itimadı olanlar 10 dersinler. Kendilerine numaralı - bir küğıt verecezim. Bu paranım ve köğe- din ne işe yaradığını da 30 exlıılılu ilân edeceğim.» Atholl dükasının bu ilânı bü- yük bir rağbet kazanmıştır. Her- kes ona istediği kadar şilin gön- dermektedir. Rağbet ©o kadar fazlalaşmıştır. kı Atholl dükası şatosunu baştan başa bir yazıha- ne haline koymıya mecbur olmuş ve birçok kâtip ve dıkülolır * tutmuştur. Fakat halkın malümat almak için yaptığı ısrara cevap vermemektedir, î-'ıkıl umumi tahmine göre Atholl dükası da- lambaçlı bir yoldan giderek İngi- lizlere bir piyango sürprizi hazır- lamaktadır. Kalamış Kogunda Kotra Eglencelerı Genç Kız Dayanamadı: “Hop Helâ!,, Deyip Kendini Denize Ath Renk Renk, Çeşıt Çeşit Kotralar Kalamış Koyunda Cwvl Civil Kaynaşıyor Bu sene hemen herkesi bir kot-| ra çılğınlığıdır sardı.. Moda, Kala- mış önleri kotradan geçilmiyor.. Eline şöyle beş on kuruş geçiren sayfiyeliler hemen bir kotra peydahlayıp koyda yelken şişi- riyorlar.. Evvelki cuma bir arkadaşla sözleştik.. “ Kalamışa gidelim! ,, dedik.. ara sıra rastladığımız say- fiyeli eş dost, kollarını aça aça: — Aman 'monşer, bir kotram var, bayılırsın!.. Gezmekle doyum ılh genç kızlı bir kotra ge geçiyor- . Genç kızlar oldukça muzip.. Elleıindeki uzun sırıkları suya çarptıkça bize doğru su damla- cıkları sıçrıyordu.. Arkadaşım: — Hanımlar, muzipliği bıra- kın, biz kadınları ıslah etmek için tanmının gönderdiği peygam- berleriz! Dedi.. Kotrada bir kahkahadır kop- tu.. İçlerinden biri bidenbire bir çığlık kopardı: — Aa, Namık!.. Sen ne ar- Kalamış koyundaki pupa yelken kotralar , yanık bedenli genç kızlar.. olmuyor!.. Diye bize koy âlemle- rini ballandıra ballandıra anla- tıyorlardı. , Sabahın — saat — dokuzündan sonra — Kalamış koyu hakikaten | dilber martılarla doluyor.. cuma günleri rağbet daha fazla.. sayfiye — gediklileri kadınlı, ço- cuklu, münavebe ile denize açı- hıyorlar.. ö renk renk çeşit çeşit kotralar, kayıktan kotraya tahvil edilmiş ufacık yelkenliler kum gibi kaymıyor.. İskeleye çıkınca arkadaş bizim sayfiyecileri aramıya gitti.. İske- lede ihtiyar bir adam yanıma sokuldu: — Neuzübillâh — dedi. Bizim zamanımızda bu donlu kadınları görseler alimallah —pare pare ederlerdi. Dünyanın mantığı da değişti evlât.. Ah ihtiyarlık!.. Vücuduna ve adalelerine yorgunluk veren bu işleri elbette mantığa uyduramaz. Bizim arkadaş geldi.. Fakat bomboş.. Sayfiyeciler acele İstan- bula çıkmışlarmış.. Ne yapalım?. Biz de bir kayık tutmakta başka çare bulamadık.. Denize açılırken uzaktan ket- kin genç kız çığlıkları geliyordu. Tunç renkli, Venüs vücutlü genç bir kız sahilde ter ter tepiniyor, Elini kolunu sallıyarak: — İyo andare ala kaza!.. Diye bağırıyordu. Yan yatmış kotralardan birinden bu sese yine genç bir kız çığlığı cevap verdi : — Aspeto c'yıvınnı. aspeto! Sayfiye kızları koyda denize girmek için daima hazır ve na- zırdırlar. Üzerlerindeki ince sa- dakor — elbiselerini bir - solukta sıyırıp atınca denize — dalıyor, şöyle, uzunca bir müddet, deniz perileri gibi su altlarında — gezi- yorlardı. Bizim arkadaş ta bu deniz içinde, çılgın çılgın tepinip, kö- püklü sular fışkırtan genç kız kalabalığına dayanamadı: — Vallahi bunlar insanı şa- şırtıyorlar, dedi. Beş altı metre ilerimizden beş hele | yorsun burada?. — Bizim arkadaş Darülfünunlu- dur. Oldukça şakacıdır. Birçok ta hanım arkadaşları var... Nitekim işte, Kalamışın dilber martilerinden biri de onun arka- daşı çıklı,. derhal sandaldan kot- raya bir. muhâbbettir - başladı.. Fakat kotra durur mu? yelken şiştikçe kaçıyor.. biz de tek kü- rekle onları kovalamıya çalışıyo- ruz.. genç kız ikide bir de titiz- leniyor: — A, vallahi — sinirleniyorum, Süha! şu yelkeni kıssana biraz... Nihayet, bizim arkadaşın gü- zel arkadaşı dayanamadı, “Hop Helâ!,, diyip kendini denize attı ve bir solukta sandalın yanına geldi., Derhal aralarında bir imtihan bahsidir açıldı.. hatta son üniver- site kadroları üzerinde bile dedi- kodu yaptılar.. genç kız: a — Bir türlü bu denizi - bıra- kıp derslere düşemiyorum ki, di- yor!.. Birgün şöyle bir köşeye çekilip çalışmıya karar versem, bu Mikimavzlar bırakmıyor, yaka- paça sürüklüyorlar... * Ara sıra Vecihinin horlıya horlıya uçan tayyareleri, elimizi kaldırıp ta tutacakmışız gibi ba- şımız üstünden geçiyor.. Bir ara- hk biz dalgın dalgın etrafa bakınırken birdenbire bir - su hışırtısı oldu ve keskin bir ses: — Mesyö Salül. Diye bir çığlık kopardı... Bu, Jİâcivert mayolu, tunç rengi verilmiş fildişi vücutlu genç kız bizden ne ister?.. Biz daha yüzünü, gözlerinin rengini gör- meden o, yine bir deniz kızı gibi suya daldı, beş altı metre ilerden çıktı. Kalamış koyuııdı bir deniz hamamı var ki, yelkenler nedense burada fazla şişiyor. Bütün kot- ralar tam bu deniz hamamının önünde bütün hızlarile yan yata- rak Jeçıyoılar içlerinde kırmızı — yel- kenli bir kotraya ki, bayılırsınız, Uzaktan Sokullu Meh- met Paşanin ahdü peyman eüiği “ gümüş lengerli, ibrişim resenli, atlas yelkenli,, sefineciğe benziyor. Deniz hamamından çıkan genç kızlar, Modaya doğru açıldıkça geriden çatlak kadın sesleri taşıp taşıp yükseliyordu: — Neclâ, kızım.. fazla gıuıe — Ay Maide, yüreğime ine- cek., Evlâdım geri gel.. Boğulur- sün - vallahi.. — Kâmran, Kâmran!. Açılma ileriye.. Bu tarafa gel.. Genç kızlar hiç oralarda mı?, Sularda hırbıga sesleri çıkın çıkara bir kulaç atışları var ki, deyme gitsin. Arasıra hızla geçen kotralarda, cicili, bicili, ipekli, tüllü pijama- lar giymiş bir sürü genç kızın şarkılarına hiç dıyııııhnıyoı Bu sene Kala unun dinledi; e. ..,ı.’:j:!..ı. iz v “Adiyo le- mi,,dır. Sıyfı)cdc oturanlara — artık hak vermiye başladım.. Bu ha- yatı acaba ömürlerinin han, devrinde — bulabilecekler?. kotra eğlenceleri, bu deniz, bu rüzgâr, bu serbest yaşayış acaba bir daha onlara ne zaman nasip olur?.. Çhkl hayat bu... Belli olmaz. Düşmez kalkmaz bir Allah.. “ Radyo gramofonu öldürdü!,, diyorlardı amma, bakın gramo- fon şimdi de kotralara kadar düşmüş.. şu küçüçük kotraların üstleri biraz geniş olsa, tunç renkli kızlar yine — delicesine dansedeceklerl.. * sayfiye ve kotra kızlarının ıılıııışı'ı.l'ik"ı soyunmaları — kadar iyinmeleri de çok hoş.. bayı- fyoruıı doğrusu.. denize girip çıklıktan — sonra yanm saat kadar rüzgâr ve güneş altın- da kalmak, mayoların kuru- masına kâfi geliyor.. bu tuz kokulu mayolar üzerine binbir renkli pijamaları giyince sahile ve Feneryoluna çıkmaktan hiç çe- kinmiyorlar! — * * « Zonguldak'ta Soyguncular Mahküm Oldular Zonguldak (Hususi) — Geçen yıl, Ereğli şirketinin Gelik ocağı tediyatına ait para postasının muhafızı Emin ağayı öldürmek ıııntıle soyan şerirlerin muhake- mesi neticelenmiş ve hüküm tem- iz mahkemesine — gönderilmişti. ;'eıııyıue bu karar nakzedildiğin- den muhakeme yeniden görül- müştür. Yeniden yapılan muhakeme neticesinde Ali Çavuş, ölüm ce- zasina, Mustafa ve “Uzun Ali, yirmi — dörtyıl ağır hapis cezasına, Ebuzer, Hüseyin ve Şükrü, on yıl altı ay ağır hapis cezasına, Pa- muk H. beş yıl ağır hapis ceza- sına mahküm olmuşlardır. Kati Mektupları Yetmişlik Bir İhtiyarın Şikâyeti Ben Aksarayda oturan dul bir kadınım. Yaşım 70 i buldu. Mü- nevver bir ailenin kimsesiz kal- mış bir uzvuyum. ç ayda bir aldığım maaşım için, beıı belki ömrzümün en bü- yük eziyetini çekmekteyim. Bu eziyet ne maaş yerlerinden ne de başka bir yerdendir. Her üç ayda bir yoklama çıkarırken, semtimin muhtarlığı, birçok zavallı ve dul kadınlara olduğu gibi. bana da bin cefa çektiriyor, Bir hafta mütemadiyen gidip — geliyorum. Bu zat benim hususi aile haya- tıma karşı kendisine ait olmıyan Alâkadar makamların nasarı dikkatini celbederim. ç I:m Ödıııme Kemal Beye: — Daima spor yapınız ve bilhassa sırtüstü sporlarına ehem- miyet veriniz. Güneşten hasıl olan yüz esmerliği kendiliğinden geçebilir. Maamafih krem kullan- manın da faydası vardır. Spor; şişmanlığınızı da tahfif edebilir. — Yiyecekleriniz içinde hamur işleri bulunmamasına dik- kat ediniz. Çok yol yürüyünüz ve daima işlek bir halde bulunu- nuz. * Fatihte Kuruçeşme sokağında 42 No, da Karakol — mahallesi Hacı Mahmut zevcesi hanıma: — On üç sene evvel askere giden ve esir düştüğünü duydu- ğunuz oğlunuz Ethem Efendiyi askerlik — şubelerinden — sorunuz, müsbet bir cevap — alacağınızı zannediyoruz. Maamafih gazete- lere de ilân verirseniz, faideden hali değildir. * Balıkesirde A. R. Beye: — Böyle bir teşebbüsünüz imkân dahilinde değildir. Bizde bu mesele ile alâkadar bir ma- kam olmadığı için bu işten sar- fınazar etmekten başka çare yoktur. . A Karilerimizden M. Vural Beye: — Ha i Tıp Fa- kültesinde bu sene bir kız lisesi açılacaktır. efendim. * Karilerinizden Lürfiye Mehmet Ankaradan imzasız mektup gönde- ren kariimize: — Faik Bey Maliye müsteşarı olınıışluı Havadisimiz doğrudur. Ancak bir sehiv olarak Mu- hasebat umum müdürü denilecek yerde bir divan kelimesi ilâve edi: lerek “Divamı muhasebat umum müdürü,, olmuştur, bu sehvi tas- hih ederiz. * Kadı köyünde-mallim Raşit Ahmet Beye: iz tarihi müsa- | habenin esası 1276 — tarihinde Matbaai âmirede tabolunan (ha- fz Hızirilyas) Efendinin (Tarihi enderin) isimli vekayinamesinden alınmıştır. Mütalea buyurmanızı tavsıye ederiz.