Dünya Haâdiseleri Kıyafet Açıklığına Dair Bir müddettenberi bütün dün- Londrada | yada, kıyafet açık- - hğına karşı umu- Bir Hâdise | mi bir reksiyon başlamıştır. Hele plâjlardaki açık- hğa tahammü! edilemiyor. reaksiyon, bundan bir müddet evvel Almanyada kendini göster- miş, bu hareket genişlemiş, bir- kısım kadınlar için mayo geymek ve plâjlarda yıkanmak imkânları bile kalmamıştı. Buna benzer bazı hareketler, son zamanda İngilterede göze çarpıyor. İngi- terenin meşhur Brighton plâjında bu yüıden' bir hijiıe oğıgtnur. Gayet dar bir mayo geyip vücu- düne de örtü makamında sadece memelik takan bir kadın deniz kenarında halk arasında bir homurtudur başgöstermiştir. Birkısım kadın- ların hareketine birtakım erkek- ler de iştirak ederek bu şekilde yinmiş olan kadına karşı fili ir tecavüz başlamış, kadın güç hal ile bir taksi otomobiline atlı- yarak canını kurtarmıştır. O bu süretle kaçıp kurtuluncıya kadar üstü, başı parça parça olmuş, vücudünü örtecek bir parça sağ- lam kumaş bile kalmamıştı. * ' lman Başvekili Hitler, Ba- vyeradaki hususi ikamet- İ gâhma — çekilmiş, zit allroe Rahatı İçin Başvekilin rahat- sız olmaması için Bavyera polisi bir takım tedbir ve kararlar al- mış, bunları bir tepliğ halinde halka bildiriyor. Bavyeralıların bu münasebetle yapmamakla mü- kellef oldukları hareketler şun- lardır: 1 — Lüzumsuz gürültü, 2 — Ferdi veya kütlevi hay- kırmalar. Bunların haricinde, Beşvekilin köşkünün iki yoldan, araba ve otomobiller geçebile- ceklerdir. Bunlara, hususi müsa- ade verilecektir. Ayni zamanda Başvekilin harekâtını mütemadi surette kontrol eder (Ebi köşküne dürbünle bakmak nezakete muvafık addedilmeyor. — Bavyera polisi, halkı, bu gibi hareketler- den çekinmeye devet ediyor. * Jıpon gazeteleri Çin bükü- meti ile Amerika arasında gizli bir askeri muahedenin met- ğ nini neşrediyor- Çin lar. On yedi mad- de, dört lâhika ve üç fasıldan mürekkep olan bu muahedeye göre Amerika hükümeti Çin or- dusunun tensikini kabul etmiştir. Bu münasebetle Amerika, 380 küsur tayyare temin taahhüt etmektedir. Bu sade etmekte olup 1936 senesi sonun- da bütün taahhütleri yerine ge- tirilmiş olmak lâzım gelmekteâir. Bunun haricinde — Âmerikalılar çinde dört hava istasyonu tesis edeceklerdir. Japon Hariciye ne- zareti, bu mneşriyat ve avakibi hakkında hiç birşey söylemek istememiştir. Japonya, Amerika Ve ç Gün CUMA Hınır 5l 18 AĞUSTOS 933 105 Arabi Rumi 26 Reblülahır 1382 | $ - Ağustos - 1340 Ezani|Vasa'i| Vaktt | Vahti | Ezani | Vaküt F.ı..ıı_ y_ı:ı_u Güneş (10 7 (3 13 Akşamlız — |19 06 S 009 | 1218 Yalaı | 1 41 (20 48 Öğle ikindi | 9 02 | 16 O7İ| Umask W A nük görünmez | havacılık sahasına İi0 c | Üa SÜa daz e <SA e ÜN -— TAKVİM — — T_VAR_İ SON POSTA Hİ MUSAHABE -— Bre Haspe! Tez Söyle.. Girit Cengi Nice Oldu?.. Deli ğ Girit ııeferi uzadıkça uzuyor; €e en meş'um hi ha- be:Fenrıı'ı ülkın t:e'ııür ve.r'ı,ııbi- yetini arttırıyordu. Vilâyetler ver- iden, sâliyaneden, ciğerpare ev- âtlarını Giridin kumsal ve ka- yalıklarına gömmekten bıkmış usanmışlardı. Payitahtta da sefa- let arttıkça artmıştı. Bütün bu sefalet ve ıstırabı hissetmiyen, anlamıyan yalmz bir yer vardı. O da, saraydı.., Şark- tan Garbe kadar bütün Osmanlı Ülkesinin sahip ve maliki olan Sultan İbrahim; Topkapı sarayı- nın çinili, ayetler yazılı odalarında yüzlerce saraylı ve hasekilerin ortasında, çılgın ve sefih bir ha- yat geçiriyor.. Cinci hocanın ne- feslerile takviye ettiği sıhhat ve takatini; rezil ve müstekreh bir hayatın iğrenç sahnelerinde eri- tiyordu. ? Koca ülkenin her tarafı, kan- h eşkiyalarla dolmuştu. Taşrada bir kasabadan diğerine gidilemi- yordu. İstanbula civar olan Ak- pımar karyesinden Ahmet Ağa, eşkiyanın eline geçmiş.. 'ara veremediği için gırtlağından kuy- ruksokumuna kadar bir şiş geçi- rilerek ateşte kebap edilmişti... Köyleri basan şakiler, kadınları kızgın bakır - tepsiler üzerine oturtuyorlar; kızların memelerini keserek, duvarlara çiviliyorlardı. Taşrada bütün bu facialar cereyan ederken, bir alay Rus, Leh ve Macar kızları, tepelerinden topuklarına kadar inciler dizili saçlarını sallaya sallaya Topkapı sarayının rivaklarında, büyük bir haşmet ve zarafetle gezip dola- şayorlar.. amberle yapılmış nefis ve nadide şerbetlerle can besle- cı'ek halifei ruyizemin ve hakanı rreyn we bahreyn'in afiyet ve saltanatına dualar ediyorlardı. Akdenizin ortasında, — yalçın kayalar arasında kan ve ateşle boğuşan Türk evlatlapı, kimsenin hatırına gelmiyordu. (Hanya) ka- lesi, bir türlü ahnamıyordu. Her- gün, kesif saflarla kaleye hücum eden Yeniçeri bölükleri; düşman tarafından patlatılan lağamlarla berhava oluyor.. hergün yüzlerce kahraman, Aalev selleri arasında eriyor; yanıp kavruluyordu. Girit seferi uzadıkça, Sultan | İbrahimin de cinnet ve asabiyeti artıyordu. Çünkü oradan bekle- diği nadide ganimet mallarının gelmesi gecikiyordu. Saray halkı, padişahı oyalamak için gittikçe genişliyen bir zevk ve sefahat âlemi yaratıyorlar; mecnun hali- feyi oyalamıya çalışıyorlardı. Sultan İbrahimin amber ve samur merakı artık -saon haddi j B e :?K / j/ ' İbrahimin / » aŞ bulmuştu. Hünkârın hışmından kurtulmak istiyenlerin hayatı, an- cak saraya amber ve samur te- dariki sayesinde kurtulabiliyordu. Padişahın cinneti arttıkça onu hiçbir. zevk — eğlendiremiyordu. Sıksık cinnet nöbetlerile sarsılan Sultan İbrahim, ruhunda - yanıp tutuşan zulüm ve vahşet ateşleri- ni kanla teskin etmek istiyor. En basit bahanelerle en kıy- metli vezirlerin başlarım kestiri- yordu. Ali Paşa gibi emsalsiz bir vezirin kesik başı, Topkapı sara- yının kapısı önüne atılmış.. Hazi- nesi müsadere olunarak saraya taşıtılmıştı. Lâkin, iş bu kadarla da kalmamış.. Paşanın zevcesi, üryan bir halde çarmıha gerilerek gerilerek etrafına mumlar yakıl- mış.. Çarşı - ortalarında lka karşı teşhir. olunmak için saat- lerce, böyle bırakılmıştı. * Saray halkı, sultan İbrahimin bütün bu çılgınlıklarını, bir ilhamı rabbani gibi talâkki ediyorlar.. Önen en küçük hareketlerini bile manevi ve ilâhi bir mana atfedi- yorlardı. Boğazın ve Halicin bibedel manzarasına karşı yapılan ve (İftariye köşkü ) tesmiye olunan Bakır sayeban, henüz ikmal edil- memişti. Etrafına, cinci hocanın tılsımları nakşedilmiş olan bu altın yaldızlı sayebanın altı, en nadide samurlarla — döşenmişti. Padişahı zaman ve halifei devran, bu sayebanı teşrif edecek ve burada bir gurup zevki sürecekti. En seçme saraylılar ve hasekiler, nadide Hint dibaları, Şam ve Musul kumaşları giymişler; halvet olan sünnet odasından, iftariye köşküne kadar iki sıra - dizi- mişlerdi. Sultan İbrahim, Hirkaisaadet önünde bir fatiha okuduktan sonra geçmiş.. Cılız ve sarsak vücudünü iki genç ve gürbüz sa- raylının kolları arasında sürükliye- nı sayebana gelmişti. Bukadarcık bir yürüyüş bile halifeyi fena halde yormuştu. Ellerini dizlerine dayadı. Gözlerini kapadı. Bir müddet öylece kaldı. Hazinedar- lar ve hasekiler, — biribirlerini dürtüyorlar: — Mübarek aslanımıza, yine cezbe hali geldi. Diye biribirlerinin kulaklarına fısıldıyorlardı. Sultan İbrahim, birdenbire gözlerini açtı. Ellerile yere daya- narak dizlerinin üstüne kalktı. Kımhudüfıdmiıîc_lıu—. Azgın Bir Deliliği A . bir saraylının yüzüne bakarak: — Bre haspel.. Tez söyle.. Girit cengi nice oldu ?.. Diye bağırdı... Saraylı bir- denbire şaşırdı. Bir cevap bula- madı. Derhal boğulup bir çuvala konularak Sarayburnundan denize atılacağı muhakkaktı. — Bereket versin, derhal kendini topladı : — Dilerim bari hüdadan, Al- lah şevketlü Aaslanıma, Giridin taşı toprağı kadar ömürler ver- sin. Bunca vezir, vezeran varken, Girit cenginin gammı ne çeker- sin, devletlim... Hemen, - biz kul- ların arasında tatlı hayatın zev- kine bak. Diye cevap verdi... Fakat bu cevap, Sultan İbrahimi tatmin etmedi, Birdenbire esen bir cin- net rüzgârile: — Tez bana bir küheylân ulaştırın.. Ben Girit cengine git- mek dilerim. Diye haykırmıya başladı. Ha- zinedarlar ve hasekilerbiribirle- rine bakıyorlar.. artık, bir cezbei rabbaniye benzemeyen bu cinnet buhranını nasıl yatıştıra bilecek- lerini düşünüyorlardı. İri vücutlu, topuklarına kadar uzun iki örgü- lü saçlı bir haseki, akıllı davran- dı. Hemen, sultan İbrahimin önün- de yere kapandı. Dizlerine ve ellerine dayanarak bir küheylan kısrak tavri aldı. Bir elile saç- larım, mübarek halifeye uzattı: — Sırtıma bin aslanım.. seni, Girit cengine götüreyim. Diye gıı;rîı Bu teklif üze- rine sultan İbrahimin çehresinde bir neş'e uyandı. Sarsıla sarsıla, ata biner gibi Hasekinin sırtına atladı. Uzun saçlarımı, bir gibi ellerine aldı... Haseki, halifei ruyi zeminin ayaklarından sımsıkı yakaladı. —Arasıra şahlanarak, koşa koşa, mermer havuzun ke- narında dolaşmıya başladı. Hasekinin bu zekâsı, büyük bir faciamın önüne geçmiş.. kese bir zevk ve neş'e v Ü milyon islâmın halifesi.. Szçlnıy:: mıl'ı;mı osmanlının padi- şahı olan Sultan İbrahim, Hase- kinin sırtında katıla katıla gü- lerek: - — Haydaaaa., Girit cengine âderim, haydaaaaa... Diye hay- ıınrken; etrafını alan saray ka- dınları da büyük bir neş'e ve meserretle el çırpıyor: — Maşaallah, aslanımıza ma- Diye alkışa tutuyorlardı. - Yalçın Kaya AMîB Kari Mektupları Ters Bir Biliş... Son Posta gazetesinin 6 ağus- tos 1933 tarihli sayısının d üncü sayfasında, Iğdırdan gönderilmiş hususi bir muhabir nıeîhlıu var. Muhabir. bu mektubunda İğdir adının Ermenice “ Cennet ,, ma- nasına geldiği için Iğdırlıların bu adın değiştirilmesi ve kazaya “Ağrı , adının verilmesini iste- diklerini yazmaktadır. Bu haberi gerçekten ehem- miyetli bulduğum için bu mevzu üzerinde biraz yazı yazmayı fay- dah buldum. İster Cennet manasına gelsin, isterse başka bir hlılıığı lun- &“ Iğdır , ı&ıg öz &rkçe:ir. z'un yirmi dört yundan birinin adı da “Iğdır,, dır. Oğuz evlâtları, orta Asyadan batıya, Anadoluya geldikten sonra Ana- dolunun muhtelif köşe ve bucakla- rına dağılarak, kurdukları köylere kendi boy ve oymaklarının adını muhtelif yerlerinde yirmiden fazla yerin adı “İğdır,, dır. En eski devirlerdenberi bura- larda oturanlar umumiyetle Türk -olarak görünmaktedirler, Halk arasında İğdir sözünün çeşitli telâffuzları kulağa : İktir, İgder, Iğdır, lğfır.. g;ıüıı aslı ise Orta Asya Türkleri bu — sözle adlandı- yer, — kabile oymak Aadları da göze çarp- maktadır. Bütün bunlar bize gös- teriyor ki, Iğdır sözü öz Türk- çe bir sözdür. Onun Ermenice Cennet manâsına gelişi bizi asla alâkadar etmez; çünkü milâttan çok daha evvel, yani Ermeniler bu mıntakaya getirilerek yerleş- tirilmeden önce buralara Türk beyleri devlet kurmuşlardı; milât- tan 9-10 asır önce aslen Turani bir kavmolan Orarto - Lortho hükümeti bu mıntakaya hâkim idi. 1887 den sonra bu mın! Ruslar tarafından Sürmeli denildi. *“Zakafkasya,, denilen cenubi bu memleket- eski Çar Rusyas: mıntakalarından birçok Ermeni getirterek buralar- dım iskân etmiş ve buraların ka- dim ahalisi olan Türklerin arazi ve emlâklerinin, Ermenilerin eline eçmesine yardım etmiştir. Bu Eıl buralardaki Türk unsurunun başka diyarlara göçetmeleri ne- ticesini doğurmuş, bu facia 1920 yılına kadar devam etmiştir. 1920 de bu mıntakada gez- diğim zaman, yaptığım araştırma- lar neticesi, buralarda yıygııı'ı'n kadim Türk kültürünün ok izlerine r. m. Aras'ın suladığı bu mıntaka halkı bu sudan yetecek kadar taka istihsalâtınım çokluğu ve kalitesinin — yüksekliğile — bütün Kafkasya ve ta Rusya içeri fab- rika ı:ıirluînde büyük bir şöh- ret kazanmıştı. Birçok mensucat fabrikaları, pamuklarını buradan tedarik eder, Sürmelinin hububat istihsalâtı en yüksek gıda kud- retini haiz maddeler du.ı_ıııfl.ı istihlâk na gönderilirdi. Bakider ” şetibaslatı — yüksek olan bu mıntakanın nüfuzu da kesifti. Ruslar, bu havaliye ve bilhassa *Mt mhkuını. a fazlaca ııml'e vermiş, Aras'dan mümkün ol- duğu kadar faydalanması için bir çok çarelere baş vurmuşlardır. Cografi vaziyet itibarile mün- hat bir arazi olan bu mımntakanın yılda iki mahsul verecek bir kud- rette lıııluıı"ı::ılıı"n:v:;e dıyn bir ehemmiyet verilmesi, er, Bence öz türkçe olıneğıı adı, Iğdır adını dogiıtir:;ye teşebbüs etmek doğru ildir. e Anleığrıd: Kadri Kemal Son Posta: İğdir. kelimesi esasen Ermenice cennet manasına gelmez. Bu itibarla yapılan te- şebbüsün istinat ettirilmek isten diği esas ta yanlıştır. e vi Kai bi P