Gâvur Mehmet Kara Yürek Çetesi Tefrika No. 93 HepsiDePireyiGözünden Vuran Takımından Bunlara göz ”göre göre hücum etsem, çok telefat vereceğim Ve, koşarak mağaraya girme- sinde bir fevkalâdeliğin zuhuruna — hükmetmişler, yerlerinden sıçra- yarak kaptanın önüne gelmişlerdi. Kaptan, bhuırvatçaya çalan bozuk — bir italyanca ile, onlara da ayni emri tekrar etti: — Hadi bakalım.. Türklere karşı, umumi bir hücum yapıyo- ruz.. ve etrafımızdaki kuvveti, yarıp çıkıyoruz. Şimdi buradan hep beraber, şuraya çıkınız. Sa- kın biribirinizden — ayrılmayınız. Adeta, biribirinize kenetlenmiş gibi toplu bulununuz. Yere yatı- nız. Kendinizi kimseye gösterme- yiniz. Şövalye Bönelli size son dakikada haber gönderecek. Dedi... Papaz Coi büyük bir sevinç ile sordu: , — Ya bu barut fıçıları.. bun- Jarı kim ateşliyecek?.. Kaptan, âmirane bir tavırla cevap verdi: — Artık onlara lüzüm kak- madı. Kara Yürek çetesi efradı, adeta bir kütle haline geldiler, Birbirini çekerek tepeye tırmanı- — yorlar, ikide birde yuvarlanan papas Coi'yi eteklerinden çeke- rek sürükliyorlardı. * Bu esnada Yıldız sarayı tara- — fından gelen bir atlı, hayvanını — mütemadiyen kamçılıyor, yıldırım gibi bir süratle yol alıyordu. O süratle ateş hattına kadar iler- bu süvarı, siperlere yak- mu. atından atladı. Önüne gelen neferlere, Beşiktaş kuman- danı Hasan Beyi sorarak koş- mıya başladı. Hasan Bey, bu esnada, bir siperdeki maniayı “iyi hnişancı efrat ile takviyeye çalışıyordu. Birdenbire karşısına — dikilen bu süvarı ile karşılaşınca işini - bıraktı. — Hayırola İsmail Bey. Diye bağırdı... Hasan Beyin çok iyi — tanıdığı — sivil elbiseli “yaver yüzbaşı Çerkes İsmail Bey, nefes nefese cevap verdiz — Hele bir az şöyle gelin. Ve.. Efradın yanından beş on adım uzaklaşır uzaklaşmaz, sözüne davam etti: — Efendimiz ferman buyuru- yorlar.. Göreyim onu, ne yapa- caksa, bir an evvel yapsın; — diyorlar. Dedi. ( Bu sözler, Hasan Beyin biraz gücüne gitmişti. Münfeil bir sesle mukabele etti: — Fermanı hümayun, başımın Üstüne... Fakat ben de sabahtan- beri burada hava tebdili yapmı- yorum ya... O zaman İsmail Bey biraz - izahat verdi: — Zannederim ki, efendimizin mâksatları, başka... Saraya Rus sefiri gelmişti. Sefiri buzurlarına — kabul etmeden evvel bana haber göndermişler. ( Çabuk, sivil elbise penceremin — karşısında pencerenin - önüne 1 mendil gösterir göstermez, hemen ata binsin.. dört nala vukuat yerine gitsin. Hasan Beyi görsün. Böyle, böyle söylesin... | diye ferman buyur- muşlar, Hasan Bey, işi birax anlar gibi olmuştu. — Pekâlâ amma İsmail Bey.. Benim tertibatım şimdi altüst oldu. Heriflerin ellerindeki tüfek- ler uzun menzilli, Hepsi de, pire- yi gözünden vuran takımdan... Bunlara göz göre göre hücum etsem, çok telefat vereceğim. Onun için geceyi bekliyordum... Mâdemki efendimiz ferman buyur mMmüş... ş Hasan Bey, edemedi. Çünkü, sözünü — ikmal korkunç bir tarrakayı müteakip önündeki te- | pe; cehennemi bir kuvvetle müt- hiş bir volkan gibi — patlamış.. Hasan Beyle İsmail Beyi, hayret ve heyecan içinde bırakmıştı. * Hasan Bey, ilk hayret — ve heyecanı zail olur olmaz, derhal vazifesini hatırladı. Karadağlıla- rın en kuyvetli siperlerini hâvi olan bu tepenin berheva olma- sını müteakip, derhal müfrezele- rini hücuma kaldırdı. Kendisi de müfrezelerin önünde taşocaklarına doğru koşmıya başladı. Hercümerç olmuş aksamından dumanlar tüten, bu tepenin en- kazı üstüne geldiği zaman, hır- vat ve Karadağlıların diğer te- pelerdeki siperleri de terkettikle- ri.. Şaşkın bir halde, şuraya buraya — koştukları — görülüyor... Her taraftan: — Teslim... Teslim... Feryadı işidiliyordu: Tepenin üstü kopmuş bacak- lar, parçalanmış — kafalar, lime lime olmuş cesetlerle malâmaldi. Müfrezeler, — barakalara — doğru kaçan ve oradan beyaz bezleri, birer deynek ucuna bağlayarak bayrak gibi sallayan Karadağ- hları ve hırvatları - birer birer toplarken Hasan Beyle, serteftiş Hüsnü Efendi ve arkadaşları, oradan oraya koşuyor; Güvur Mehmedi arıyorlardı. — Güâvur Mehmet!.. Nerdesin, Gâvur Mehmet!.. Endişe ve ıstırapla titriyen.. Taş ocaklarının. kuytu köşele- rinde hazin akisler husule geti- ren bu seş cevapsız kalıyor. Her- kesin simasında, birbirine söyle- nemiyen bir ıstırap ve matem dolaşıyordu. » vur Mehmedin taş ocakla- rına inmek için ortadan kaybol- duğu zaman, onun fevkalâde bir şey yapacağına hükmetmişlerdi. Nihayet, o fevkalâde şey - yapıl- mış.. Koskoca bir tepe, cehen- nem ateşleri gibi bir anda kay- namış muhitinde ne varsa, yak- mış, yıkmış.. Kırmış ve parçala- mıştı. Yüzlerce metre muhitine ka- dar bütün varlıkları harap eden bu cehennemi kudretten kim masun — kalabilirdi ?.. O haileyi yarattığında hiç şühe olmıyan Gâvur Mehmet 'mi ?.. ( Arkası var ) SON POSTA Hangisi' Haklı? — Kaptan kaptan geri dön, karım şemsiyesini unutmuş!.. Leyli Meccanilik Ve Mekteplerin Açılışı Bu sene tahminen 150 meccani talebe alınacaktır. Erkeklerin im- tihanı İstanbul Erkek lisesinde, kız talebenin imtihanı Erenköy lisesinde yapılacaktır. Bu mekteplere müracaat ede- rek şeraiti öğrenebilirsiniz. Vekâ- letin bu husustaki emri henüz gelmemiştir. Mekteplerde Kayt Başladı Bu sene resmi ve hususi Türk lisesi ve orta mekteplerle muallim mekteplerinde kayt muamelesine 20 Ağustosta başlanacaktır. Ted- risat 11 Eylülde başlıyacaktır. ü * Konyada Kemalettin Sami Beye: Bu işte sizde de kabahat var. Madem ki böyle bir garez endi- şesi vardı. Madem ki iki sene dönmüştünüz. Bu sene fevkalâde hazırlıklı bir vaziyette imtihana girecektiniz. Madem ki bu garez elle tutulacak bir halde idi. Da- ha evvel Vekâlet Müfettişliğine vaziyeti bildirecektiniz. Hiç bir hocada ve müdürde böyle çirkin bir kin ve garezin bulunac' zına ihtimal — vermiyorum. — Buunla beraber vaziyeti bir kere de Maarif Vekâletine bildiriniz. * Kırklareli keresteci Hamdi Beyden Muallim Rıfat Beye: Burada hususi liselerde az maaşlı bi yer bulmak daha ko- laydır. Resmi liselerde de bir iş bulmanız muhtemeldir. Fakat ev- velâ yerinizi tedarik ettikten son- ra vazifenizden çekiliniz. Lise müfredat proğramına göre kitap- ları' tedarik ederek çalışmanız da kabildir. Arzu ettiğiniz tavassutta bulunamıyacağımız - için mütees- siriz. * Mersinde Halil İbrahim Beye: — * Kendi mıntakanız dahilindeki leyli lise veya ortamekteplerden birine müracaat ediniz. Yahut Maarif müdürüne müracaat ediniz. Eylülde müsabaka imtibanları açı- lacaktır. Bunlan — kazanırsanız mekteplere leyli meccani olarak girebilirsiniz. Kendi mıntakanızda sanayi mektebi — veya muallim mektebi varsa onlara da müracaat ediniz. Yalnız biraz acele ediniz ve imtihana hazırlanınız.. * Niyazi Beye: abiiyet meselesi yoktur. —Ik mekteplerden birine girebilirsiniz, Ancak nüfus — tezkerenizi biran evvel almanız lâzımdır. Mektepçi  YE Bu Sütunda Hergün Nakleden : Hatice Ölünün Başucunda Ayşe, Kenanın öldüğünü duy- duğu zaman bütün saadetinin, bütün dünyanın kendisi için y- kılmış olduğunu anladı. Artık onun için hayat ağır bir yükten başka birşey olamazdı! Bu feci şeyi öğrendikten son- ra ilk düşüncesi, Kenanı ölüm yatağında son defa olarak bir kere daha görmek oldu. Onun ölüsünü gözlerile görmek istiyor- du. Böylece acısının dehşetini ta- mamile yüreğine doldurmuş - ola- caktı! Ayşe, Kenan ölünceye kadar onun evli olduğunu bilmiyordu. Bunu; kendisine sevgilisinin - ölü- münü haber veren dostları Ce- mal Beyden bir az evvel öğren- mişti. Bu öğrendiği şey onu hiç alâkadar etmedi. O, Kenanı okadar çok sevmişti ki, onun ölümünün karşısında hissettiği ıstırap, bu hakikatin ehemmiyetini ortadan kaybettiriyordu. Onlar iki sene- denberi sevişiyorlardı. Birbirlerini © kadar iyi anlamışlardı ki.. Sıksık görüşürlerdi. Bu aşklarını yalnız Kenanın en iyi dostu olan Cemal belirdi. Şimdi Ayşe, Cemalin el- lerini tutmuş, gözyaşlarile harap olmuş gözlerini ona kaldırmış yalvariyordu: — Cemal Bey, Allahaşkınıza beni onun yanına götürünüz! onu son defa olarak görmek isterim! — Ne diyorsunuz!.. Bu, müm- kün mü? — Cemal Bey, size vadedi- yorum, gayet sakin olacağım. Kimse halimden bir şey anlamı- yacak. Allahaşkınıza bunu red- detmeyiniz... Bana acıyınız! Cemal cevap vermiyordu. O zaman Âyşe onun ellerini bıra- karak başını önüne eğdi, ve ga- yet sakin bir sesle: — Pekâlâl dedi. Mademki beni götürmek istemiyorsunuz, o halde ben yalnız giderim. Cemal heyecanla ona baktı. O zaman Ayşe ilâve etti: — Cemal Bey bana inanınız, çok sakin olacağım. Karısına be- nim kendisinin eski bir talebesi olduğumu söylersiniz ! Size vade- diyorum ki halimden kimse bir şey anlamıyacak ! Cemal daha fazla mukavemet etmenin imkânsız olduğunu gö- rünce, ÂAyşenin teklifini kabul et- ti. Akşam olmadan son defa olarak Kenana veda etmiye gi- deceklerdi. * Kapının önünde —Ayşe bir | müddet ellerile gözlerini kapadı. Cemal yavaşça : — Metin olunuz!.. Dedi. Kalabalık sofadan geçtiler. yandaki odaların birinden ağlıyan bir kadın sesi geliyordu. Cemal işte bu kapıyı yavaşça açarak içeri girdi. Kenanın dul zevcesi kocasının dostunu karşısında gö- rünce daha yüksek bir sesle hıç- kırmıya başlamıştı. Cemal kadına elini uzattı. Uzun bir müddet bir. şey söylemeden o halde kaldılar. Sonra Cemal çok yavaş bir sesle bir şeyler mırıldandı. Genç kadın hıçkırıkların -kestiği bir takım kısa cümleler söyledi. Nihayet Cemal Ayşeyi Kena- nn eski bir talebesi olarak ka- dına takdim etti. Kenanın karı- sının hıçkırıkları karşısında A; metanetini kaybetmek üzere i Bu kadın kadar sevgilisine yandığı halde, yüksek sesle ağlı- yamamak, inliyememek hakikaten azapların en müthişi idi. Zorla zaptettiği — hıçkırıklarla boğanı tıkanmıştı. Metin olması, kendine hâkim olması İlâzımdı. Ufak bir enin, dudaklarından kaçacak bir tek kelime bu zavallı dul kadı- nın kalbini zehirleyecekti! Kena- nın istirahati ruhu için de kendi- ne hâkim olması lâzımdı! bunun için icap eden kuvvet artık ken- disinde yoktu.. o zaman buraya gelmiş olduğuna pişman oldu. Titreyen dizleri üstünde dura- bilmek için, tırnaklarını kapının pervazlarına — geçirdi. Kendini tutabilmek için fevkalbeşer * bir irade kuvveti sarfediyordu. * Kenanın ebedi istirahate ka- Sıı.ııını oldı:li: odaya girdiler, ü yata; Yüzü örtülü değıilndil b:lyıüzm sararmışdı. Fakat sakin bir vaziyette idi. Uğayae TelebllAki " Ayge birdenbire Cemalin kolunu tuttu. Dizlerinde — vücudunu - taşıyacak disini gördüğüne Etrafında . esrarlı - bir olmuş gibi idi! Zavallı Kenanın çehresinin kendine doğru çevril- diğini, ebediyen kapanmış olan gözlerinin bir kere daha açılarak Ayşesine baktığını, ona tebessüm ettiğini zanmetti! * Gidelim ! ,, diye mırildandı. Ayşe artık hiç bir şeye itiraz edebilecek halde değildi. Sessiz bir çocuk gibi Cemale itaat etti. Ancak arabaya girdikleri zaman şaşkın gözlerle etrafına bakındı. Sonra canından kopan acı bir feryadı zaptetmek için ellerile ağzını kapıyarak ağlamıya başladı. Tabiatinizi öğrenmek istiyorsanız şesminizi S adet kupon ile birlikte gönderiniz. — Resminiz — sıraya tâbidir ve iade edilmez. İsim, meslek | veya san'at bulunduğu memleket Resim intişar ll