GÜL HANIM Temmaz 18 Haçlılar, Mücahitler, Fedailer Arasında — Yarzan: Ömer Rıza Zal Oğlu Bir Gün Gelip Gülü Elimizden Ahp Kaçıracağını Sö Evet! Oğlum nasıl ölmüş? Döğüşerek.. Hangi uğurda? Bir kadın uğrunda.. Ne yazık!.. Ben onun bü- yük dava uğrunda ölmesini di- lerdim. — Öyle ise onu tekrar yer- yüzüne gönderelim! Doğan bu çeşit rüyalarla uzun bir zaman meşgul olduktan sonra günün birinde gözlerini açmış, ve | etrafında aşina sesler duymuştu. Bu seslerin en tatlısı Gül Hanı- mın sesi idi. Doğan birşeyler sormak istemiş, fakat onu sustur- muşlar, kendisine biraz yiyecek “getirdikten sonra uyumasını söy- lemişler, o da, uyumuş, uyanmış; uyanmış uyumuş, nihayet bir gün uyandığı zaman, kendisini, kardeşi Kurtla birlikte yattıkları odada görmüş, biraz ötede kolları ve başı bağlı olan Kurdun yattığına dikkat etmiş ve: — Acaba yinemi rüya görü- yorum? diye mırıldanmış, Kurt onu temin etmişti: — Hayır, rüya değil, hakikat! — Gül Hamma ne oldu? Kur- | | şılır. Biliyorsunuz ya evlâtlar, ben kadar | tulmuşmu? — Bunu sana kendisi anlatsın.. Kurt, seslendi: — Gül Hanım, Doğan uyandı! Çok geçmeden bir elbise h- şırtısı duydu ve Gül Hanımı kar- şısında gördü. Gül, her zamanki gibi güzel ve muhteşemdi. Gül, hemen koştu, Doğanı kucakladı ve alnından öptü, Kurt: — Aman dikkat, Gül! Sakın Doğanın bağlarını gevşetme! Yok- sa tekrar yatar! — Dikkat ediyorum, Kurt! Onlar böyle konuşuyorken odaya uzun boylu, asil yüzlü bir ihtiyar girdi. Saçı sakalı bembeyazdı. Yüzünün çizgilerin- den Gül Hanımın babası olduğu belli idi. Duman Bey bu idi. Gül Hanım, babasını görür gör- mez, ayağa kalktı, kollarını ka- vuşturdu.. Kurt yerinde doğrul- muş, fakat hâlâ kımıldayamayan Doğan ancak kolunu kaldırabil- mişti. İhtiyar Doğana baktı ve yüzü güldü: — Çok şükür! dedi sen de kurtuldun! Ne kadar sevindiğimi anlatamam. Çünkü sen soyumuza şeref veren bir gençsin! Doğan kendini toplayarak: Gül Hanım! — Teşekkür ederim. Amca!l | Dedi. Fakat burada soyumuza benden fazla şeref veren biri var. Oda kardeşim Kurt. Ben yaralandığım zaman onun nasıl kolumu belime sardığını, beni atım üzerinde tuttuğunu, aynı zamanda haydutlara hücum ede- rek kıhıç salladığını hatırlayorum! Doğanın tasvir ettiği man- zara Duman Beyin gözlerini ya- Şşarttı. O da: — Ah, dedi, keşke ben de yanınızda — bulunaydım da — size yardım edeydim! Vallahi çocuk- lar, sizi kıskanıyorum. O ak- şam sizi, kucak kucağa yere | Kendimi | Salon örkestrasr zaman evlât düşmüı sizin gibi bulduğum iki kahraman yetiştirmiş olmaktan göğsüm ka- | bardı.. Doğan sordu: —Bu nasıl haberim yok.. oldu? Bundan — Tabü ki olamazdı. Bir ay- | danberi bihuş yatıyorsun. Fakat Gül, herşeyi biliyor, sana da an- latacak. Haydi kızım, Göl! Anlat | bakalım. Doğan da dinlesin. Gül Hamm anlatmıya başladı: — Bana bir şey anlatmak düşmez, çünkü vak'anın asıl kah- | ramanları sizlersiniz. İkiniz bana denize dalmayı emrettiniz. de Allaha güvenerek atımı mah- muzladım. At suya sıçradı ra yükseldik. Ben eyerden ayrıl- mış, su Üzerinde yüzüyordum. yerleştim. Yüze yüze karşı sahile geçtik. Başımı döndürdüğüm za- î man sizin düşmanla çarpıştığınızı gördüm. Karaya çıktıktan sonra hemen çiftliğe ve konağa vardım. Duman Bey kızının sözünü kesti : — Gerisi kendiliğinden anla- sizin ta deniz sahiline | gitmenize taraftar değildim. Fakat | | sizi alakoymak istemedim. Nere- deyse silâhsız da çıkacaktınız. Ben ısrar ettim de kılıçlarınızı | kuşandınız. Sözümü dinlememiş | olsaydınız, haliniz yamandı. Ayni gün nedense aklıma Zaloğlu gel- mişti. O alçağı adam saymak caiz değildir. Fakat biliyorsunuz ya, Doğan o bain herifi yaraladıktan sonra bize karşı bir sürü tehdit- ler savurmuş, bir sürü şeyler söy- Icmışh bxr gün gelip Gulu eli * t * Ben | İlk | önce ikimiz de suya daldık, Son- | toplıyarak yine eyere | ylemişti | mizden alacağını, — kaçıracağını ileri sürmüştü. Onun bu sıralarda biraderim — sultan — Salâhaddinie birlikte çalıştığını biliyorum. Fa- kat Salâhaddin de, Gül Hanımı elimden almıya, kızımı yanında bulündurmıya yemin etmiş olduğu halde, Zaloğlu gibi bir haydutun | onu kaçırmasına razı olmaz. Ogün bütün bunlar aklıma gelmiş, ben de sizi yola çıkarken silâhlanmıya | davet etmiştim. Doğan oğlum! Sen Zaloğlunu tanımadın mı ? — Hayır amca! Çünki hepsi- nin yüzü kapalı idi. Fakat siz lâtfen bu ciheti bırakın da bâdi- seyi tamamlayın! — Gül, eve dönerek vaziyeti bana anlattı. Kızcağızın hali fena idi. korku, endişe, yorgunluk onu harap etmişti. Derhal adamlarımı çağırdım ve yola çıktım. Hedefim sizi bulmaktı. Çünki hasımlar kaçmış olacaklardı. Ortalık karar- mıştı. Meşaleler yaktırdım, Niha- yet senin siyah atını gördük. O- kadar fena yaralanmıştı kı ıstıra- bından kıvranıyordu. Onun bu hali beni korkuttu. | Derken Kurdun atınıda gördük. | | Atın gemi halâ bir adamın elinde idi. Dikkat ettik. Kurt atımı bı- rakmamıştı. İkiniz yerde koyun | koyuna yatıyordunuz! Sizi taşıma- larını ve eve götürmelerini emret- tim. Diğer taraftan bir hekim buldurdum ve yaralarınızı sardır- adamımla ilerledim. Fakat kan izlerinden başka birşey bulama- dım. Etrafı ararken Doğanın kılıcı gözümüze ilişti. Kılıcın yamı ba- | şında bir de yazı vardı. ( Aıkııı var ) * earesea L AE LA rAR AAA AAA LA LA reRARRALERLARARAARARAARAR SA TRA RADYO * #sİrasaasasadarsekce Yasasa aa aa s ae sa ASA s AAA SAA AAA LA 18 Temmuz Salı İstanbul — -18 — Gramofon. Fr. dera (ilerlemiş olanlara) (Cennet — H.), 19 B0 saz (Nihal , 208 ya H. Sadi B. ve urkada;ş şları, SL30 gramolon, 22 ajans, borsa haberi, saat 19.90 19 saz ayarı. Ankara — 12.30 Bethoven — Öuvertü te Egment Püceini Fanta Buter - Fiy Balleron - Da Blon Marche — Hand in Iland, 1515 alaturka saz, — 1945 dans — müsikisi, 20.15 ajans haherleri, Viyana — 1830 Pyano — refekat şarkilar, — 1910 iki — konferanx hahıl müsiki, 2040 huvadisler, bafif muaki konseri devam M orkestra koaseri, 22440 havadıs- ler, 2300 plüklarla akşam musikisi, Bükreş -- 1805 | 2005 kıraat, € plâklar, 20 2105 şarkı, 85 grkestra, 2206 kon- ferans, 22.20 orkestiaya devum. Peşte — 1836 Piyano ve keman konseri, 19.86 konfarans, 2005 orkos 20 muühtelif operalardan — par havadisler ve sigan nn gramofon, 18 10 Ura, çılar sonra sıkisi, Varşova — 18,90 — Mandolir seri, 19.40 — viyolonsel konseri, kon- 2106 |yarkı. 28056 dans musikisi. Roma — 21.05 Havadisler ve muh telif musiki parçaları, 21.85 havadis- lec ve (Don Paskal) — Docszetti'nin operası. ediyor, | , [ 19 Temmuz Çarşamba Viyana — 1830 man ve viyolonsel konseri, 19.90 kon- Feranslar, — millt saat, havadisler, İki piyano, ke- garp — bestekârlarının eserlerinden — kouser, 23.20 konfetans, 24 plâklar. Bükreş — 18,02 şarka W havadisler, 0 dans musikisi Cazbant, 20.05 5 plüklarla Romen musiki- konferans, könlerans, — 31.50 piyano Lıvıııı Ti, viyolonsel konseri, 22.60 dats musikisi. Peşte — 1805 Cuzbant, 19.05 kon- | Iuın- 1935 Grnegin eserlerinden kon- kıraat, 21.30 şarkılar, 2225 -î:ın mu 350 plâklar. Varşova kımıııı. 19.20 konfernas, 1940 şarkı- edehiyat, k neşriyab, 2305 koönfe- 5 könferans, | 18 TEMMUZ 933 Arabi 22 Rebiülevvol 1382 | 5 LA Rumi * Temmur - a— | we VöT | 21 36 602|2 31 Halşem Yatsı kastik solı a| var | 1220 840 (16 18 Öğle ikindi | kızımın dayısı ve benim kayın | | 9105 keman kon- | | karşılaşmış, | bir hâdise olmuştur. —ore— —— aa V!Gürult den Bıkanlar Bir Cemiyet Tesis Ettiler 'Fakat Cemiyet Azaları Koca Fransada Gürültüsüz Bir Köşe Bulamadılar Fransada “ gürültü ve patırtı- dan hoşlanmıyanlar ,, ismi altında bir cemiyet te'sis olunmuş. Lui Maron isminde biri tarafından kurulan bu cemiyetin azası, tatil günlerini, tenha köşelerde ve 18s-: yerlerde geçirmek sevdasındadır. Bunlar, geçen gün, Paris'in kala- balığından kurtulmak maksadile trene binmiş, yola çıkmışlar, ilk uğradıkları kasabada ahaliyi top- lanmış bir halde bulmuşlar. Me- rasim yapıyorlarmış. Bakmışlar ki durup dinlenmek mümkün değil- dir. Bir başka kasabaya yollan- mışlar. Orada sporcular müsaba: ka yapıyorlarmış, Orada da kalı namıyacağını anlayınca bir başka yere hareket etmişler, orası da işlerine gelmemiş. Böylece bir | haylı yer dolaşmış, fakat hiç bir yerde rahat edemiyeceklerini an- lamış ve Paris'e dönmüşler. Şim- di gazetelerde şöyle bir ilân neşrediyorlar: > Gııetdeı. hergün, müsaba- Yeni cemiyetin müsssls ve reisi Lut Maron ka, toplanıma ve merasim haber- leri neşrediyorlar, kafalarını din- lemek istiyenlar için de bu nevi merasim yapılmıyan yerlerin isim- lerini ilân edemezler mi?.,, Haf T Ve Ağır 20 Yaralı ( Baştarafı 1 inci sayfada ) Altının babası keyfiyeti zabı- taya haber verdiğinden genç kız ve Nâzım yakalandı. Fakat genç kız bu müdahalenin önünü alacak kadar kat'i ve haklı bir cevap verdi : — Yaşım on sekizdir. Yani ıinnir(nde vâsıl olınıış bulunuyo- rum. Nâzımla sevişiyorum. Baba- dım. Ben geri dönmiyerek birkaç | " müdahaleye e Filvaki genç kız. ve Nâzım serbest bırakıldı. Ayni zamanda hâdise bir cürüm teşkil ettiğinden mahkemeye verildi. Perşembe günü mahkeme ola- caktı. Halbuki bu kızı Kürt emir- lerinden Tur baba isminde bir adam kendi kardaşına peylemiş imiş. Buadamın teşvikile birkaç Kürt delikanlısı Nâzımın oturduğu eve giderek birkaç kişiyi fena halde dövdüler. Ayni gün öğle- den sonra Adliyeye gitmek üzere hükümet avlusundan geçen kız taraftarları, erkek taraftarlarile orada da gürültülü , Nihayet, yukarıda haber ver- diğim hâdise cuma günü olmuş- tur. Cuma günü 70-80 kişilik bir Kürt kafilesi Fevzipaşa bulvarında muhtelif kollara ayrılarak arala- rında kavgaya başlamışlar ve | genç kızın Nâzımla evlenmesine 18.20 Şarkılar, 19 halk | 21,06. hâfif musi- | mani olmak istemişlerdir. Hâdise büyümüş; bıçaklar, taşlar ve sopalarla 70- 80 — kişi biribirine girmişlerdir. Bu arada 20 kişi ağır ve hafif surette ya- ralanmıştır. Zabıta hâdiseyi derhal yatış- tırmış, yaralılar hastaneye kaldı- rılmıştır. — Adnan Noktai Nazarımız ıKazandı İ ( Baştarafı 1 inci sayfada ) kümete bir müracaatta bulunmuş- tur. Bu grup, Romanya ve Yu- goslavya'nın çayır ihtiyacını tat- min ettiğini ileri sürerek Tür- kiye'ye de takas üzerinden çayır tohumu vermek istemiştir. Memlekette yerli çayır tohumu olduğundan teklif Zirant Vekâle- ti tarafından kabul edilmemiştir. * Bu son anlaşmaya Yunanistan, Avusturya, — İspanyâ, Amerika hükümetlerile daha evvel temin edilmiş olan diğer itilâflar da ilâve ederseniz iktısaden müna- sebette bulunmakta olduğumuz birçok devletlerle anlaşmış oldu- ğguümuzu anlamış - olursunuz. Bu hakikatin ne dereceye ka- dar mühim olduğunu ânlatmak için — şurasını da — kaydedeyim ki: Almanya, Fransa, İta- ya, * Bulgaristan — hükümetlerile cereyan etmekte olan müzakere- ler de son safhalarına girmiştir. Bunlar da biter bitmez dünya buhranından kontenjan ismini alan bir kısmı kendi hesabımıza halle- dilmiş olacaktır. Zahire Borsasında Vaziyet Dün Anadoludan İstanbula 12 va- gön v 330 çuval buğday gelmiş ve iyi malların kilosu dört kuruş doksan sekiz santimden satılmıştır. t Cemiyeli targfından Matbırsi SAR Te 1933 MATBUAT ALMANAĞI Çktı Ter kitapçıda bulunur. Finti 1 diradır. BÜYÜK BİR MÜJDE Pek yakında TAKSİM BAHÇESİNDE Yeni - eğlencelerile TROPICAL EXPRESS Revü heyeti. GEREAD> (55:0)