İ'r.ı - Islanbulun Koşebucnğı ’hendınıze Güvenip Rasat-ıw Dünya Hâdiseleri Meşgalelerini Söylemiyen Güzel Esmerler.. Güzellik müsabakalarına karşı di İ bütün — dünyanın P.n"'î.Pu.h.”' vicdanında ,hısıl in Tekibinel YoA buşliyan Uğradılar | aksülamel, — yeni termiye opaganda ve bir addolunan bu mü- a tereddiye uğra- bittabi, bir takım hesapları girdi, gön kaybetti. Geçen Esmer tezahürler g Ülk evvel bir ticaret vesil sabakalar zam dı. İşin içine, ahlâksızlık geçtikçe rağbeti hafta Pariste yapılan ve “ erkek güzeli ,, müsabakası deni- len garip teşçbbüs te umumi bir protesta ıdırdı. Bu müsaba- kayı terlip edenler, bittabi, hiçbir saat veya milli menfaal ;axretı gütmüyorlardı. Sadece - bir takım | |c'*ı)nraıak İ erkekleri etrafında — sibiri - zayıf biriktirmek — gayesini yorlardı. Böyle bir top- ü kazanç temin edebi- Brdi. Nitekim etti de.. Fakat işin çığırından çıktığını görenler, hü- kümet müdahalesini istemiye ka- yakışıklı bunların kadınları dar meseleyi büyüttüler va haklı | olarak Paris polisi bu işe par- mağını bastı ve goıdukı, müsa- bakaya giren ve * Yakışıklı esmer,, Ünvanını almak isteyeler- den hiçbirinin açık alınla - itiraf edilebilecek bir meşguliyeti yok- tur. Bunu — öğrendikten sonra, artık, siz, bu nevi müsabakalar- dan varın, hayır umun. y Re;hiştağ meclisini yakmakla | ittiham edilen Felemenkli Hakak | Lippe ile üç, dört | arkadaşının — mu- bakemesi bugün- lerde görülecektir. Bunların kâ- fi derecede kuvvetle müdafaa lesi edilemiyeceğini iddia eden ecne- | bi Sosyal demokrat - fırkaları, Fransanın başlıca üç avukatını Berline — gönderip — mahkemede hazir bulundurmiya karar ver- mişlerdir. Bu avukatlar M. Kam- pinchi; M. Torres, M: Moro-Giaf- feridir. Fakat bu münasebetle ortaya bir müşkül çıkmıştır. nebi bir avukat bir Alman mah- kemesinde, bir maznunun mü- dafaasını yapabilir mi, yapamaz mı? Bazı hukukçuların -iddiasına göre yapamaz. Banlarına göre ise yapabilir. Bu meseleyi, büyük Alman Lâypzig — mahkemesinin kararı halledecektir. Çünkü bu avukatlar, en yüksek Alman hukuk mercii olan Lâypzig mah- kemesine müracaatla mütlaasını sormıya karar vermişlerdir. * Bundan tam üç yüz sene evvel, yani 1633 senesinin 22 — haziranında meşhur Galile müecbbet — hapse mahküm edilmişti. 69 yaşına ba- şşan ve elleri arkasına bağlanan zisyon mahkemesinin önüne geti- rilmiş ve dünyanın hareket halin- de bulunduğuna dair yaptığı keşfi | şöyle inkâr etmiye meebur edil- mişti : “ Ben, Galile, zihnimde inci- lin saydığı aziz insanların isim- leri bulunduğu halde dünyamın döndüğüne dair olan batıl ve mel'un kanaati reddettiğimi be- yan ediyorum. ,, Maamafih Galile, bu yalan yeminden sonra ayağa kalkarken dudaklarının arasından mırıldan- mıştı : *— Halbuki döndüğüne emi- nim., İşte bu hâtıraya hürmeten şimdi, Galile için dünyanın en büyük heykeli yapılacaktır. üeü — eli el SöEE l Haa başladı. | Ec- | | İstanbula fettan | lükte, birkaç kişi bu muhterem ihtiyar Roma engi- | haneye Tırmanabilir Misini Rasathane Cennetine Ulaşabilmek İçin « )lmek Lâzımgeldiğini Allah başımızdan eksik etme- | sin.. Rasathaneci Fatin Bey, bize hergün birçok yıldızları yaklaş- tırdığı halde.. şu Kandilli ile Ra- sathaneyi biribirine bağlıyamadı, gitti.. Eğer — bir gün; safdillik eder de, Rasathaneye çıkmak isterseniz vay halinize... Çünkü daha Kandilli iskelesinden, benim — gibi da.şakrak kuşların sesi vardır. Serin ve kokulu bir rüzgâr, dur- madan eser. Fatin Bey dedi ki: — Görüyorsunuz ya herşeyi- miz güzeldir. Burası yalnız rasa- tane değil, ayni zamanda İstan- bulun en güzel bir yeridir. Fakat bu cennete ulaşmak için şöyle az bir aralık bana Rasathanenin meteoroloji binası biribirine uymıyan hava raporları gibi, yanlış yollar tarif ederler. Saatlerce, güneşin kızgın ala- yında yine, bayır, yokuş çıkar, durmadan yol yürürsünüz.. Allah havalarını daima güzel yaratsaydı, zelzele- den, fırtmadan, boradan ve yağ- murdan muaf olsaydı, acaba Rasathane neye yarardı? Evet, ben bunu merak ettim, şehrin yüzlerce — tepesinden güzeline kurulan *Rasathane ne İstanbulun bu koca en olurdu? Uzun uzün düşündüm, taşın- dım ve şuna karar verdim: Bütün Boğazı kucağına alan, bir bakışla ba- kan, çamlı, ıhlamurlu ve defne ağaçlı tepe, modaya müptelâ kadınların. mükemmel bir ıslah- olurdu !.. *e hanesi Fen fakültesinde okuyan Ha- kızlarımızın — kulakları nıim çın- | lasm!. Bcn saatlerce cakıltaşlı, ıslak topraklı yolları dolaşıp Rasatha- neye geldikten sonra, Fatin Beyi | şöyle gördüm: Laboratuvarın önündeki, düz- beraber bir şeyler mıhlıyordu. Sırtında solmuş bir ceket, başında kül | rengi bir.kasket vardı. Beni ilti- fatla karşıladı, karşılıklı küçük | bir çiçekliğin ortasına olurduk. ile Bahis matbuattan, neşriyata ve | Fatin Beyin | tarihe intikak etti. içtimai — bahislerdeki vukufu ve nazariyeleri o kadar kuvvetli ki, insan bunları lezzetle Türk camiasında varlığın ve sey- yiatın nasıl tuhaf birer seyir ta- kip ettiğini, bugünle yarının nasıl ayrı ayrı mecralar üzerinde yü- | | rüdüğünü anlatıyor ve ben zevkle | dinleyorum. Rasathanenin burası bir cennettir. Boğaz bütün gü- zelliğile önünüzdedir. Çiçekler ve yeşillikler dört tarafı sarmıştır. Yuvarlak yaprakhı genç ağaçlar- dinliyor.. | muntazam bir yol olmalı değil mi? Fatin Beyin hakkı vardı. İn- sanlar da böyle değil midir? Cen- nete kavuşabilmek derdile" dün- yada en büyük ıstırabı ve acıyı | çekmezler mi?, Bu ıstırap v acı da “ ölmek ,, değilmidir?. Evet, her cennet aşıklısı gibi dün bende ölmüş bulundum.. çünkü Rasathane cennetine ka- i i | mukadderatı şu nün kaç saatı güneşli geçtiğini ve ne kadarının güneşsiz. olduğunu zapteder. Sonra şü, cam tüpler de rutübetin derecelerine m sustur. İstanhul bavasının bahçe gördüğünüz âletlerle zaptedi Ha, bu da... Kemal Bey buyuna anla ne ıstılah, ne ıstılah!. Birini detmiye çalışırken, bir başkası geliyor ve bittabi siz mektep sı- ralarında birkaçını işittiğiniz. bu kelimelerde cahil kalhıyorsunuz... Eğer çallı birgün buraya ge- lir de, bu Yen bahçesini görürse, mutlaka mutlaka; Bir safa bahşedelim gel şu dili maşada Diye çöküverir.. Çünkü bo- ğaz burada bir hayaldir.. ve bü- tün şu karşı sahillerde periler uçu- şur, durmadan akan sular insana uzanıp gerinmek, başını tatlı mel- temlerle —uyuşturmak arrularını verir... — Şu aletlerle de rüzgârların tazyikini ve seyrini zaptederiz.. meselâ bakın, şu yuvarlak kâgıda saat be saat bir takım çizgiler çizilmiştir.. işte bunlar rüzgârın istikametidir, Mini mini bahçeyi geçtikten sonra, daha ziyade köşke benze- yen bir binaya girdik.. burası rasatanenin meteorologlesidir. Bi- nanın içi Öyle zarif ki... Sağdaki oda telsize mahsusdur.. soldaki odada yığınla saat vardır.. ve bü saatler de dolaplar içinde saklı- dır. Eğer bu dolaplarda hararet, bir katre değişse yelkovanlar Rasatsanenin meteoroloji Bahçesi vuşmak için, bir Ssaatlik inişli yokuşlu yol yürüdüm ve bittabi canım da çıktı!.. Fatin Bey müthiş yorgunmuş: — Sizi ben gezdirmek ister- dıın amma, halim yok, dedi. Ser- de ihtiyarlık ta olunca beni mazur âînlııünüı değil mi?.. Sizi Kemal | Bey gezdirsin! Rasathanenin her köşesi Fatin Beydir.. gözünüzü hangi teleskopa uydursanız, hangi barometroya veya saate baksa- mz baksanız, orada Fatin Beyi görürsünüz.: Bütün bu tepe Fa- tin Beydir. Rasathane Fatin Bey demektir.. Binalar, camlar, alet- | Jer, teller, mini mini borular, vidalar, çubuklar, — yelkovanlar, | pervaneler, zemberekler, demir- İer, cwwalar, sular, tahtalar, kâ- gatlar, kalemler, telsizler, baro- metreler, termometreler,, telsizler hep hep Fatin Beydir. Kemal Bey anlatıyor. — İşte şu gördüğünüz yuvarlak güneşin seyrini gösterir.. hir gü- pusulayı şaşırtırlar.. derhâl bo- zulurlar.. bunun için, buraya ay- rıca bir tevazün aleti konmuştur | ve içerki hava soğuyunca veya ısınınca derhâl tabii - vaziyete sokulabilir. Meteoroloji binasından çıktık- tan sonra, yavaş yavaş dik bir toprak bayırı tırmandık. ve yeni yıpılın Sıımogulyı n Bu bina sizin bildiğiniz gi- hî bir kat çimento, iki düzüne tahta, bir sürü de çividen yapıl- mamıştır. Bu âdeta mimarinin bir üzüntüsüdür.. Duvarlarda san- tim santim açıklıklar, boşluklar vardır. Odaların duvarları hep sun'i; tahtalarla kaplıdır. ve üze: rine zarif çiçekli kâğıtlar geçi- rilmiştir. Döşemelerin altlarına da yine bazı tertibat konmuştur. Zelzelelerin bütün bareketle- rini zapteden bu binada, birkaç âlet vardır.. Bazıları qıkuli, ba- zıları ufki zelzeleleri zapteder.. Allah korusun. kıyamet kop- tuğu zaman kimbilir bu âletler ne içinde | zap- | Unutmayınız! | | son bulur ve bir | buraya gelen her ziyaretçi | yollardan müştekidir. |Balıkesir'de z? Akmayan Bir Çeşme Bahlıkesir istasyonu civarında temiz bir çeşme suyu vardır. Fa- kat bunun daimi surette akıtıl- maması yüzünden halk ve tren yolcuları diğer çeşmenin kireçli suyunu Belediye reisi ve sıhhiye müdürü beylerin nazarı dikkatini celbederek birin- çeşmenin daimi akıtılmasına delâletinizi rica ederim. Balıkesir tüc acı çiyorlar.. varlarından İzmirli li Arif Belediye Parkından Halk İstifade Etmelidir Denizlide iki - park — vardır. Bunların biri şehrin — ortasında diğeri de on dakikalık bir me- safededir. Halk, en ziyade birin- ciden istifade edecekken her nedense bu parkın idaresi Mus- | tafa Beye verilmiştir. Halk parka girdiği anda karşısında bir gar- şey — içmiye mecbur edilir. Hatta bir iş için kapıya kadar çıkıp yine girilse ikinci bir kahve veya çay içmek icap ediyor. Halk bu vaziyet karşısında büyük bir inkisara düşmüştür. Bir belediye parkın- dan bütün halk serbestçe istifade etmelidir. Denizli Altıntop mahallesinde mii- tekait hesap memurn M, Hulüsi Evkaftan Bir Temenni Nahı'ycnin çarşı içinde Selçuk tarzı mimarisi güzel bir camii vardı. 927 senesinde yandı. Ev- kaftan bu kıymettar camiin ta- mirini dileriz. — Güdül; H, Cahit Şu ieli k.i- ğit —Üzerinde — dümdür — çiz; çizen çelik uç, nasıl dörl tarafa sıçrayıp tepecek, nasıl - olduğu yerde zıp zıp zipliyacaktı. Ben bu koskoca sismoğrafya aletlerini seyrederken aklıma tu- haf bir şey geldi. Ne olur, şu fen adamları, lüt- fedip te, bizim hanımlarımızın kı- yafetlerini zaptedecek, vukuunu evvelinden haber verecek - bir alet keşfetseler... O zaman, za- vallı kocaların başları rahata eri- şir.. Alet titremiye başladı mı bilin ki hanımınızın kıyameti kopmak üzeredir. O halde başı- nızın çaresine bakmak lâzım.. Ya şapkayı kapıp evden kaçmak veyahut ta bir köşeye sinip kör, sağır, meflüç olmak gerektir. * Rasathanenin en — enteresan aleti koca dürbünüdür. Bu dür- bün belki beş altı insan büyükli- lüğünde ıîluı on metre yüksek- ğınğg:dır İnşaatına devam edilen mvarlak bir binanın içinde durur, ıbbm müteharriktir. Yıldızları seyretmek, “ilmi nücum,, hak- kında tetkikatta bnlunınık için bu dürbünün ağzı yuvarlak kub- benin Üstündeki pencereden çı- karılır ve merih, zuhaj, nepton, hale gelecıkleı Mi | evranüs, ay, güneş ve bir sürü yıldızlar — işte buradan edilir !.. temaşa » Bütün Rasathane memurlar, bi Kışın ka- rında, çamurunda zırt zırt Kan- ! dilliye, Vaniköyüne inen buranın | ihtiyar hademesi İsmail ıgada yaka silkiyor : — Düşün a beyim, diyor, 25 senedir. bu Tanrının yokuşunu inip çıkarım da, canım birtürlü çıkmadı. gitti! Bir gün İsmail ağa kaybolursa, mutlaka yokuş- larda arasınlar! Ecec dünya bu, belli olmaz! Bir gün bir çukura yuvarlanır gideriz. * *« & KÜĞ ea ee GÜĞÜ gaa aş a—