ONLA Bir Türlü Uyuyamıyordum... Birgün babam hasta ve ya- takta ölümle pençeleşirken kar- yolasının yanında diz. çökmüş yüzümü yorganına kapamış ve bütün istak kutretim, bütün arzu etmek kuvvetimle allaha rica etmiştim. — Allahım, Allahım yaşasın ölmesin, yaşadığımı istiyorum. Ve işte şimdi ayni şiddette bir istek ayni şiddette bir arzu, kuvvet ve kudretle, beyaz çar- şaflarmın içinde : — Ölsün, ah ölsün.. öldüğünü istiyorum diye tekrarlıyordum. Bu arzudan gayri hiçbir düşün- ce dımağımda kalmamıştı. Aklım- da her şey, silinmiş, kalbimde her şey silinmişti. Bu sabit bir fikire çevrilmiş olan arzu ve ar- zuya irişe bilmek için sarfettiğim | manevi kuvvet, benliğimde yegâne şuur noktası bu idi. Dünyada mıydım, bilmiyordum. Nerede idim, ben kimdim, annem kimdi, neden onun ölümünü bu- kadar kuvvetle istiyordum habe- rim yoktu bütün hayatım bu istemek — etrafındaki beni bu arzuya bu temenniye sürükleyen bütün amillere bigâne idi. Bütün | bunlar manasın kaybetmiş, orta- dan silinmişlerdi. Artık bu ölü- mün bizim için yagâne halâs ol- duğunu, zavallı hayatıntıın fa- ciasını bir darba ile bitireceğini | onun gözleri edediyen kapanır kapanmaz bütün felâketlerin bi- teceğini müdrik bile değildim. Yalnız onun ölümünü istiyor- dum. Birden nasıl oldu - bilmiyo- rum zihnimde meş'um bir şimşek çaktı. Ateşten bir yol dimğımda bir an çizildi. Yatağımda doğ- ruldum. — Yalmız hastalıktlan - ölün- mezya... Yalnız hastalık ölümc sebep değildir.. Ölüme giden bir çok yol vardır. Namütenahi, sayısız yollar vardır... Madamki onu hastalığı tehlikesiz bir hasta- hktır ve madamki onun ölümü elzemdir. Hayır oh hayır — tahteş- şuurumda git gide tebellür eden, şekil alan bu düşünceyi yine ka- ranlıklarına, şüurumun altındaki siyahlıklara gömmek istiyordum. — O ölecek olursa gitmiyecek buradan da gitmesine bir sebep kalmıyacak. Fakat © iyi olunca babam gidecekti ve her gün kapımızın önünde bir araba duracak bize Osman Beyi getirecekti. Osman Bey her gün evimizde babamın | yerinde oturacaktı. Her gün ve ben.. Oh yeniden bir takım ihti- | mallerin resimleri, başımda çizili- yor. yeniden onun ölümünün evi- Mmize getireceği iyilikleri, teselliyi, rahat veE süküneti düşünüyordum. Ve çimdi düşümmek isteme- dikçe bütün bu iyilikler bütün bu teselli ve sükünet resim ve şekil olarak gözlerimin önüne ge- | liyordu kandırıcı, muğfil bir kuv- yetle beni teshir ediyorlardı. — Fakat hayır, hayır düşünmek îh_hııiyuvdum. Bu çılğın düşünce- leri başımdan kovmak istiyordum. — — Âh uyayabilsem. - Diyeinledim, uyuyabilsem her- gey bitecekti. Bu mel'un fikirlerin dıran İliş L babam | RI... BEN ÖLDÜRDÜM! Yazan: Suat Derviş mun karanlık ve sonsuz bir kuyu- ya benzeyen derinliklerinde kay- bolacaktı. Uyuyabilsem, artık dü- şünmiyecektim... Halbuki uyuyamıyordum. Ve düşünce feci düşünce, meş'um dü- şünce başımda gitğide büyüyor gitğide tebellür ediyor. Sükünet, rahat ve sessizliğe ihtiyacım vardı. Uyumak ve uy- kuda beynimde uyanan zehirli yılamı uyuşturmak - istiyordum fa- kat uyuyamıyordum. Annem ök- sürüyordu. Amnemin öksürükleri beni uyutmuyordu. Annem öksür- mese, anvemin öksürükleri dinse ben uyuyacaktım. Başım ağrıyor, şakaklarımı delecek gibi tazyık eden belki bu acıydı. Fakat ben daha farla bunu beynimde esrarengiz bir nebat gibi kök salmış olan o uğursuz fikrin büyüyüp kafa ta- sımın cidarına çarpışı ve birden bir fiil olmak için başımı, bey- nimi harap edişi zannediyordum. Hayır artık küçük başım bu korkunç fikri — zaptedemiyordu. Marazi muhayyelenin doğurduğu muhayyerülukul bir acübe gibi | başıma sığamıyordu. Başımi dağı- | | tıp dışarıya çıkmak istiyordu. | — Ah uyuyabilsem. Diye kıvranıyordum. Duvarda işleyen saatın yeknasak, annemin öksürüğü bana rahat vermiyordu. Uyumaklığıma imkân yoktu. | Annemin öksürüğü bir az dursa duvardaki saat susmasını bilmiyor. Yatağımdan fırlamıştım, dişle- — rim biribirine kilitlenmiş, yumruk- deli gibi odanın içinde dönüyor- çaktım. Bu fikrin hâkimiyetinden kurtulacaktım. — Hastalıktan ölmezse, neden ölebilir, nasıl ölür... Neden.. Ne- den ölür. Diyordum Ş eee 4 Temmuz Salı İstanbul — (1200 m.) 18 gramolon, 18.30 Fr. dera Gleriemiş olanlara mah-> 19 alatarka saz — (Cengot H.), 19 latorka (Nsemiye 20 alatorka saz — (Sihal Tevtik 10.:0 alalurka saz (Eltalya HL kema bİ Sadi B), £1.90 gramofon, £2 ajana, boraa haberleri, sast mvarı. Ankara — (1558 m.) 12,40 gramo: kou, 18 salon erkestrası: Elotov Ouvur- ture Martha. Lakome Suite — Laferin Borrane Segudillas, 19.45 alaturka #az 19.45 dane musikisi, Y0,15 ajans ha- berleri. Viyana — 18.25 konsör saatı, 19.15 iki konfurana, 20,00 orkestra müusikisi, 20:35 havadisler, 20.40 arkestraya de- vam, 2140 konlerans, 2205 akşam koaşer', 272 50 .hıvıul sler, 23.05 kon- ser devam ediyor. Bükreş — 18.08 — muhtelif konaor, 2008 konforana, — plâklai şarkılar, vus) sar ser, Yi dâ decam Peşte — 1845 19.35 — konferana, 10.0$ sgın müsi- kisi, 2103 örkestra — kousorli, 92.:0 havadis er ve cazbant Varşova — 18.2) keman ve piya lar, 20.10 plâk neşriyatı ve muhtelif program, 2105 dans musikisi, Roma — 21,50 muhtolif konser, | £235 — bir komodi, 93.05 konser e- vamı ediyor, mütcakıben dane müsl- kisi, 24 havadlaler. T ! tetmemişti, Şeytanın kendisi ben- | hatırlamıyorum. | Fakat buna bu fikir canlanmıştı. Bir dev gibi | | gündüzlü çalıştıktan | dokuzu diri olarak çıkarılmıştır. Öte- larım şakaklarımı sıkiyor. ve bir | düm. Bu fikirden nasıl kurtula- | lemiştir. ——î.....——...— #asese vas aa sesa AA sASA ASA SAA ASA AAA ; * | fit * | 31.05 kon- | 05 konsete | neyriyatı, | no konseri, 1940 kadın sesile şarkı- | SON POSTA kuduz bir köpek, kafeste aç bir | aslan gibi dolaşıyordum. Hayır, hayır Şeytan beni zap- dim. Evet ben Şeytandım, hayır, | hayır ben Şeytandan beterdim, * Genç kız. şimdi -hiçkırarak, ağlıyordu. — Onun odasına neden girdim bilmiyorum oraya girdiğim zaman tamamile bir şeye karar vermiş miydim. Bu yaptığım şeyi bütün vuzuhile biliyor mıydım... Şimdi Fakat bildiğim şey onun ök- sürüğünün beni çok, pek çok rahatsız etti. Ona öksürüğü geç- sin diye su vermek istemiştim. Evet onu susturup uyumak - için. Bu mel'un fikrin uyuması için benim uyumaklığım lâzimdi. Ben uyanık durdukça o önüne geçil- mez bir afet bir- belâ oluyordu. Bir gölge gibi sessiz odasına | girmiştim. Ayaklarım çıplaktı. rağmen ©o odasına girdiğimi duymuştu. Başucundaki küçük kandil yanıyordu. Yüyü hafif bir surette bu ışıkla aydın- lanıyordu. Maden Faclaları Budapeşte, 3 — Dört gün geceli sonra maden ocağı altında kalmış olan 11 işçiden ki iki kişinin sağ olarak kurtarılaca- gı ümit edilmiyor. Bir Feyezan Faciası Tokyo 3 — Korenin — şimalinde müthiş yağmurlar yağmış ve nehirler taşmıştır. Resmi haberlere göre 19 kişi boğulmuş, 7 kişi kaybolmuş 10 ev yıkılmış ve 102 evi sular sürük- Bundan başka 4600 evi su basmıştır. Mühim miktarda arazi su altında kalmıştır. Tren yolları sökül- müştür. Zarar ve ziyan 5$ milyon yen tahmin edilmektedir. 1920 senesin- denberi böyle bir hâdise görülme- 5 Temmuz Çarşamba Viyana — 18.50 könser, 10.15 iki konforans, — 20.05 kenser, 21935 havae 20,40 halif müsiki parçaları, 21.33 havadinlor, — 21.5) #kaç, huvadis'er, — 2X30 Fr. bir konlerans, 2340 akşum konseri, Bükreş — 18.05 Tadyo orkastra: sı, DK0 konferans, piâklar, 2105 sahsofon solo, 21.85 piyans — sola 2205 keman solo, 2235 mühtelif kon-” ser. dis'or, Peşte — 1805 aakerl orköstra kon- seri, 19.09 musahahe, 2030 sigan mu- siklsi, ö koman konsori, *2.85 ha- vadisler, 250 cazbant, 2935 sigan gel eoslea Varşova — 1805 mustahabe, 19.40 koman sülo, 2345 tefrika, 21.06 ba- musiki, 2215 keman sölo, 305 ingilizce konferanı, 28..0 kale kon- ber. Roma — 21.05 bavndisler, — plâk meşr yatı, müsahabe, 21.60 - bir opora temsili milteakiben kıraat ve hava- disler. Matbuat Ceniyeti tarafından tortip edilen 1933 MATBUAT ALMANAĞI çıktı. Her kitapçıda bulunur. Fisti 1 liradır. | veremedim. | Meydana, yazdıklarımı Suat Derviş H. Dı'y—ı;r- Ki:w Meslekte En Fena Buldu- ğum Sey Kadın Olmaktır ( Baştarafı 1 inci sayfada ) mafih söyliyeyim, bakalım ne çı- kacak! Suat H. bu sefer, gözlerini yarım kapıyarak, kitaplarının kaz- dığı defineden eline geçen para- ların hesabını yaptı: — Yalnız Almanyada çıkan e büyü —romanımda 7000 lira kazandım. —Yine — Almanya'da iken gazetecilikten ayda azami 300 asgari 100 lira alıyordu. Bu- rada çıkan bütün eserlerimde Almanya'da iki senede kazandı- ğimin iki "mislini bile elde edeme- dim. Şimdi ayda yüz yirmi lira kadar kazanıyorum. Bu da de- vamlı değildir. — Muharrirlikten — hayatınızı kazanamasaydınız ne iş yapardınız? — Zaten kazanamıyorum ve fabrikada — mütercimlik — yapıyo- rum, İktidarım var, çalışmaktan yılmam. Eğer işsizlik denilen haile önüme aşılmaz uçurumlar açmazsa oradan başka bir yerde de hayatımı temin edebilirim. — En çok hangi eserinizi seversiniz? — Daha yazmadığım eserle- rimi! Bugün, herhangi bir kim- senin her hangi bir eserim hak- kında: — En güzel eseriniz! demesi beni kızdırıyor. Bir muharririn €en güzel eseri azami istidat ve kabiliyetinin miyarı demektir. En güzel eserile bir mu- harrir azami randmanını vermiş kıvamını kemalini bulmuş sayılır ki ondan © eserinden daha gü- | zeli beklenemez artık! Halbuki benim yazdığım eser- ler, azami istidat ve kabiliye- timin miyarı sayılamazlar. Ben daha azami randmanı Kendimi tekemmül etmiş bir muharrir addetmiyorum. değersiz bırakacak eserler koyabileceğime kanaatim var. Maamafih üzerleri- | ö GA Na" Wde GSAlR ne imzamı atmayı esirgemediğim eserlerimin hepsini bittabi severim. Hepsinin telifine uzun emekler vermişimdir. Hepsinde — benden birçok şeyler vardır. Eğer mut- laka içlerinden birisini diğerine tercih etmekte Ç<Asrar ederseniz: * Ne bir ses ne bir nefes ,, ve “ Emine ,, diyeceğim ! Halk en çok hangi eseri- nizi sevmiştir ? — Mevcudu Hiçbiridir ! — Hiçbirinin mevcudu bitmedi mi ? — Canım “ Hiçbiri! ,, roman- larımdan birinin ismidir! Muharrirenin dudaklarında kıvrılan tebessümde göze çarpan iğretilikten eserlerinden birinin ismini bilmediğim için bana kız- dığını anlıyordum. Onun hakkı var mı bilmiyorum amma anlaşılan anket muharriri - kadınlı erkekli bütün kalem sahiplerinin eserle- rinin isimlerini ezberlemek mec- buriyetindedir. mat Derviş Hanım : — Ha, dedi, “Ne bir ses ne bir nefes ,, in de mevcudu kal- madı !.. Yazık, Babıâli kütüphanele- rinde ne birses ne bir nefes kal- mamış.. Sesleri solukları kesilmiş mübareklerin... — Bizde halk niçin okumiyor? — Çok soruyorsunuz amma! — Azı kaldı! — Bizde halk okuyor. Fakat biten eserim | hinde bir makale zayıf kesesinden kitap için fazla para ayırabilmesi imkânı yoktur. Halk bu imkânı bulabilecek ka- dar refaha iriştiği gün... Suat Hanımın bu cümlesini; az evvel odaya giren ve sesini çıkarmadan muhavereyi dinliyen Ziya Şakir Bey tamamladı. — Altın tekerlekli araba ile gezeceğiz!.. — Bu nükteye gülmesini bi- tiren muharrire: —O zaman, dedi, kütüphane- lerde defalarca basılacak ve sa- tılacak olan kitaplar, halkın oku- madığını iddia edenlere daha susturucu ve kuvvetli birer delil olacaklar... — Muharrir niye az kazanı- yor? — Evvelâ kitap az satılıyor, Sonra bu az satıştan en, amma en az kâr hissesi alan muharrir- dir. — Sebep? — Her memlekette gibi bizde de bir muharrirler cemiyeti olmaması, muharrirler arasında bir ittifak bulunmama- sıdır! bunun tabii neticesi olarak istinatsız ve tek başlarına kalmış olan muharrirler, istismar edici sermayedarların önlerinde zayıf kalmaktadırlar. — Muharrirlik hayatınızda başınızdan geçen en garip vak'a nedir? — Ama... — Cevap verin siz!. — Ne bileyim ben... bol bol garip garip izdivaç teklifleri al- dım, Hah.. - onu anlatayım. Ba- şıma gelenlerin en garibi odur... Burada alman kadınları aley- azmıştım. ÂAl- manyadan gelmiş Lr Türk genci beni erkek zannetmiş, düelloya davet etti... tabil bu — beni bir hayli korkuttu ve çok gecelerim bu körküyle uykusuz geçti! — Düello da size pek yakı- olsun: İşte son sualim: Muharrirlik ha- yatınızda en acı — bulduğunuz nokta nedir? — Başka sorarsanız cevap vermem artık. Bunun cevabım da verdimmi söyliyeceksiniz söy- liyeceğinizi! — Tabiüi! — Evvelâ kazancın sayile nis- betsiz olması... Mesleğin teferrüt mücadelesinde —bazan — dostları kırmıya mecbur olmak... Sonra asıl fenası: Kadım olmak!.. — Buna sebep? — Efendim, her işi gücü ok mıyan kadiın kaleme - sarılıyor. Muharrir kesiliyor... Bu, bu işin cevherlilerinin de itibarını kırıyor. Ben kadın muharrir olarak, yalnız amma yalnız Halide Edip Hanımı, kadin şair” olarak ta yalnız İhsan Raif Hanımı tanıyo- rum. Haydi söyleyin artık! Güldüm: — Hacet kalmadı! —... — Evet... Bir anketim var. Onun için görüşmek istediğimi söyliyecektim. Halbuki sordum soracaklarımı! Zararsız. bir sukutu hayale uğrıyan Mmüharrire: — Aa, bunlar anket sualleri mi idi? Bilseydim böyle cevaplar olduğu | vermez biraz daha düşünürdüm.. Olur şey değilsiniz yani! dedi. Sonra ve ilâve etti: — iıi bir resmimi vere- oyun! " Naci Sadullab yim de onu B ci Z