AHMET REİS Yazan: Piyer Melon -— Markiz Çok Kızgındı Ahmet Reis, yine bir cevap vermedi. Yalnız, dudaklarının ara- sından ıslığa benzer bir ses çıkar- dı ve başını sağa — sola salladı. Bu hal de bir müddet böyle de- vam etti. Nihayet Ahmet reis yerinden kalktı, karşısında duran kadının gözlerinin İçine bir sa- niye kadar baktı ve iki elini biribirine vurdu. O anda ibtiyar bir hizmetçi kadın girdi. Efendi- sinin önünde eğilerek emir bek- ledi. Abhmet *reis, bu kadına yavaş sesle bir şeyler fısıldadı. Bunun “Üüzerine kadın, Markiz di Kastro'ya yaklaştı ve elbise- lerini soymaya başladı. Hâdise o kadar âni olmuştu ki Markiz evvelâ bir şey anlamamış, sonra şiddetli bir çığlık kopararak bir köşeye büzülmüştü. Ahmet Reis ikinci defa ellerini vurunca içeri- ye İri yarı bir zenci girmişti. Bu adam maiyet silâbşorlarından biri- olmak lâzımgeliyordu.Selâm verdi ve ayakta kaldı. İhtiyar hizmetçi ikinci defa Markize yaklaştı. İlk teşebbüsünü — tekrar etti. Bir taraftan zenci silâhşorun mevcu- diyeti, diğer — taraftan ihtiyar bizmetçinin, (lk zan hilâfına, elbise — soymak — teşebbüsünü fazla ileri götürmemesi, Markizi sakinleğtirdi. Maksat, dış giye ceklerin çıkarılması idi. Bu vazi- fesini yerine getirince biraz evvel çağırdan adamla beraber çıkıp gitttiler. Şimdi Ahmet Reis, Mar- kiz di Kastro ile karşı karşıya kalmıştı ve hiçbir hareket yap- mıyordu, İlk oturduğu yerden alaylı bir tebesstimle kadına ba- kıyor ve susuyordu. Soğuk kanlılığını bu derece mubhafaza edebilen bir erkek karşısında mahcup ve mütcessir | durmanın kendi aleyhine çıkabi- leceğini anlıyan kadın, birdenbire belini doğrulttu, bakışlarına cür'et verdi. Bu bâlile Markiz di Kastro cidden güzeldi. Çünkü, iki büyük | kız sahibi olmasına rağmen çok erken evlenmiş ve daimt ihtiyat tedbirlerile genç kalmıya muvaffak olmuştu. İşte bu eda ve bu ihti- | şamlı gürür. ile Ahmet Reise doğru yürüdü, yürüdü ve tam önüne gelerek —durdu. Bek- Hyordu ki onun bu hali karşı- suda Âhmet Reis te güzelliğinin istemekte haklı olduğu tazim ve ihtiramı ifa etsin. Fakat erkeğin beklenmiyen bir hareketi, onu, olduğu yerde dondurdu. O vakte kadar hiçbir. hareket yapmıyan adam, birdenbire oturduğu yer- den kalktı, ellerini tuttu, yavaş, yavaş bir daire çizdirdi. Sanki güzel bir heykel karşısında imiş te hatlarının intizamını tetkik ediyormuş gibi bülün endamını gözden geçirdi. Bunu yaparken bir ara duruyor, kadını o halile olduğu yerde birakıyor, biraz uzaklaşıyor, başını bazan sağa, bazan sola devirip bakıyor ve ir at cambazı gibi karşısındaki mahlüka kıymet tayinine çalışı- yordu: Bu muayene nihayet bu- kur bulmaz iki elini kalçalarına koydu ve yüzünü buruşturdu. “Sonra tekrar ellerini biribirine * Ahmet, Markiz Di Kastro'yu Soydurdu, Kadını Süzdü Süzdü... Ve... vurdu. Biraz evvelki ihtiyar kas din içeri girdi, Markizin Şal ve mantosunu omuzlarına koydu. Ah- met Reis ise artık bu manrzarayı tekrar ihmal ederek - çubuğunu doldurmuş ve eski yerine uzan- miş ve kendi alemine dalmıştı. O süretle ki hizmetçi kadının Markizi dışarı çıkardığının bile farkına varmamıştı. Markiz di Kastro ise, bu de- rece tahammül edilemez vaziyet- lerden sonra son hakaret sillesi altında ymçdd:a mütema- diyen — yandı. di; lılıııı'lly:rdu.ğml #i 1 ASN CArkası var ) Zeynep Lora Londra'da Nasıl Oldürüldü ? ( Bıştarafı 1 incl sayfada ) temas halinde bulunduğundan kendisinin Arnavutluk kıral ha- nedanına mensup olduğu rivayeti ortaya atılmıştır. Çok güzel bir kız olan Zey- nep Lora Selânikte bir Fransz zabitile tanışmış, bu zabitle Zey- nep arasında kısa bir müddet bir aşk hayatı devam etmiştir. Bir aralık meçhul bir sebep- ten dolayı Zeynep bu Fransız za- bitini terk ederek, o zaman Yu- nan İşçali altında bulunan İzmire gelmiştir. Zeynep İzmirde bir avu- kat ailesinin yanına hirmetçi ola- rak girmiş ve bu vesile ile Vali Rahmi Beyin nilesile tanışmıştır. Bundan sonra bir buçuk sene kadar Vali Rahmi Beyin evinde mk sık tesadüf edilmiştir. Zeynep İzmire geldiği zaman 18 yaşlarında gayet güzel ve bü- tün kadınlık meziyetlerini nefsin- de toplayan bir genç kızdı. Zey- 22 Şubat Çarşamba Tstanbul — (Ç 1900 metre ) 18 Baz (Muzaffer BO, 1845 Örkestra, £0 Har miyet H., 103) Mahmure H., 90.55 Bafız Sadettin B.. — 21.80 Orkostra, ajıne ve bors4 habori, sast ayarı. Ankara — (1588 metre ) 12,80 Ankara palas Örkestrası, 18 Orkestra (Semlramiz Üvertürü, Muster kinder « fantazi, dede fantazi), 19 ajana haber- leri, 19.15 Caz, S0 bava raporu, 20.08 plük. Varşova — (idti gtamofor, 17 metre) 18.15 keza. 18 plâk İte Mint musikisi, kahvo konseri, 91 Jim ve Jill temindeki — operot, 28 kabve musikisi (Boçbherini, Verdi £d oaz. Poşte — (Ö30 metro) 18 kon- bBer, 1945 Sigan müsikisi, müsababe. Y1 Viyanadan nakil, 23.20 Belâ Bar- tok tarafından piyano konseri, ( Ko- daly, Brahms, — Beethoven), £4 Sigan musiklsi. Münih — (582 metre) 18 Kon- ger. müsahabe, — 20,25 noeşell muüsiki ve — mMmüsababe, — 2120 piyano trio (Brahms), 22 gllrler, 2.20 (neşoll mur vikiler) istimli © perdeli opera, haber- Ter, 23.60 gece musiklal. Milâno « Torino - Cenova 18 tae ganaıli konser. — 20 gramofon, 80,85 kahve mousisl, 21,16 Tıbbf müsahabo, 21,95 tomsil konmer. Viyana — (517 metre) — 18 plâk musikisi, — müsahabe. — 20.25 Hugö Volf'un SÖ cu ölüm senesl' münasebe- Üle —esarlerinden tagannili konger, 21.15 Karnoyal isimli radyo - popurisi (Holzar takımı), haberler, 23.30 Güs- tav Machol (baf.f musiki takımı). Prağ — (487 metre) 21.15 Bestho- ven'den konsor, müsahaboler. Bükreş — (8S94 — motre) 13 plâk, 14 koza, 18 radyo orkestrası, 19.25 devamı. 2040 - plâk, 21.80 Tenor ta- ganvi tarafından konser, 21.50 keman neple Vali Rahmi Bey arasında gizli bir aşk hayatı cereyan ettiği söylenmekte ise de bunun hakkın- da kat'l bir şey söylenememekte- dir. Zeynep Vali Rahmi Beyin evinde bir müddet kaldıktan sonra esrarengiz bir — şekilde ortadan kaybolmuştur. Bir habe- re göre, Zeynep bundan sonra Selânikte tanıştığı Fransız zabiti tarafından elde edilerek Atinaya getirilmiş; 922 den sonra da Fransaya gitmiştir. Bir müddet Fransızların enr rinde çalışan bu kızın Üç Sene- denberi İtalyanların hesabına ça- lıştığı söylenmektedir. gı muhakkaklır. ki, Zeynep Lora, İzmirli olm gibi bir Türk kızı da değildir. Zevkine düşkün olan bu kızın salon ha- tına girmek maksadile kendihi Enı emellere alet yaptığı zanne- dilmektedir. — Adnan Göğememi İN x ) RAD YO A Resminizi Bize Gönderiniz a - çak Size Tabiatinizi Söyliyelim Resminizi kupon İle gönderiniz. Kupon - diğer Sayfamızdadır. 28 Zonguldak'ta v Mehmet SalimB. Acül, — çevik ve gözü pektir. | » kararla rında Sur'at — vardır. Müşkülleri hal- letmek istiyen teşebbüslere girişir yaratıcı olııuy. tema- yül eder, Men- faatlerini sever, başkalarına kolaylıkla bağlanmaz, 29 Yeniköy A-M. B. — Hayalpe- resttir. Kendi- sini üzüntüye, müşkül işlere ö kaptırmak iste- mez, —macera mevzularını se- ver, hürriyeti- ©| ni fazla sever, ve dilediği 3 Yyaşamak ve te- sadüflere tâbi sarfa müte- olmak ister, Parayı mayildir. solo, £2,80 piyano solo, Breslau — (8326 metre) 18.85 oda masikisi, 20.10 neşeli noşriyat, 21,35 Hugo Volf'un — eserlarinden konser, 23.50 Kabâret neşriyatı. 24.980 Londra dan caz. Pa "'Gı”y:h“ 9 Deniz Kızı Eftalya Hayatı, Şöhreti, Maceraları Hatıraları toplıyan: N İşte Canım.. İçerdeki Deniz Kızıdır! Fakat Köylülî Bir Türlü İnanmıyordu —i Konser akşamı sinemanın koca salonunda oturacak değil ayakta duracak bir tek yer kalmamıştı. Şehirli Beylerle şalvarlı ki lere B yedaelii llli bir kalabalık hücum etmişti. Sahneye çıktım. Her tarafta en çok tutu- lan şarkılarımdan birini okumıya başladım. Daha meyana girme- miştim. Ayak patırdılarına kar- şan yüksek sesler ve salonda yer yer beliren bir hareket, birtakım insanların kapıya doğru çıkışları beni hayretle susturdu. Ortalık karıştı, perde kapandı. Gürültülerin yükseldiği yer bilet gişesinin önü idi. Orada beni hem güldüren, ham şaşırtan, Ömrümde daha mislini görmediğim ve bir daha göremiyeceğim, bir gün hafızamı kaybetsem bile gayri şuuri unu- ftamıyacağın bir manzara ile karşılaştım: Şıllzlı:h. poturlu, çarıkhı bir yığın rıs köylüsü gişeyi ku- şatmışlardı. Gi:ı ııııg:ı.r!ı hep birden konuşan bu adamların ne demek istediklerini bir türlü an- hyamıyordu: — Efendileri diye bağırdı. Merammnız anlaşılmıyor. İçinizden bir kişi söylesin de anlıyalım. Köylüler kendi aralarında karıştı- lar ve az sonra içlerinden birisi ilerledi. Ötekiler hep susmuşlar- dı. Şalvarının, çarığının, poturü- nun bir parça daha düzgünceli- den palabıyıklarının biraz da- uzunluğundan, kıllı ensesinin biraz daha kalınlığından bu mu- rahhasın bir ağa olduğu anlaşıl- yordu. Ağa sıtma görmemiş »Be- sile gölgesinde kaybolacak kadar ufak boyda olan gişe memuruna bağırdı: — Dolandırıcı herifler! para- larımızı iade edin. Deniz — kızı, deniz kızı diye bir hafta kulağı mizin etini yediniz. İşi, gücü b raktık. Ta köylerden — buralara kadar geldik. Hani Deniz kızı?. Gişe memuru afallamıştı. “İş- te şarkı söyliyen deniz kızıdır,, dedi. Köylü gözlerini faltaşı gibi açtır — Sersem herif, dedi, biz köylü isek o kadar cahil değiliz. çocuğumu kandırıyorsun? Görme- dikse de deniz kızının nasıl mah- lak olduğunu biliriz. Onun belim- den aşağısı balık belinden yukarısı kız olur. Bu sizin, deniz kızı diyo yutturmıya — çalıştığımız -kadının bizim avratlardan ne farkı var? Bubildiğimiz düpedüz kara karısı, dedi. Bizim koyuverdiğimiz kah- kahalara polisler tarafından götü- rülen köylüler kinle, hiddetle bakıyorlor : — Bu memlekette kanun var. Evelallah dava eder yine parala- rımızı sizden alırı. Memleketin göbeğinde adam dolandırmasını görürsünüz kabilinden mırıldanr yorlardı. Salonda diğer samiinde de konserin anl kesilmesinden ve dişarıdaki gürültünün ne olduğunu merak etmekten doğan bir hareket vardı. Sadi sahneye çıktı ve on- lara meseleyi anlattı. Diye bilirim ki başlıyan kahkaha kasıgası yarım saat sürdü. Bu ziyafet | hikâyesinin yarattığı neşe - için konsere devam ettik. "Aydıq.. da idik. Aydın sine- masında konserimiz vardı. Konsere başlamak üzere idik, "Ayd,, ı efeleri sinemayı bir tek boş sane dalye birakmamasıya doldurmuş- lardı. Sadiye : Ben, dedim bir zeybek havası okuyacağım. Sadi büyük bir hata irtikâp edeceğimi söyliyen İnsan- lara bakar gibi beni yukardan aşağıya süzdü: — Sen çocukmusun? — dedi, Yüz bin türlü zeybek havası ve şarkısı ruhlarına işlemiş bu in- sanlar senin okuyacahın harcınlem zeybek havasına gülerler. Vazgeç bu sevdadan! Ben İsrar ettim; o İtirax etti. Ve son söz olarak: — No olursa olsun, dedim. kster eğlensinler, ister islıkta be- ni sahneden govsunlar; ben kas fama koydum. Bir zeybek şarkısmı okuyacağım. Az sonra sahnede idik. Sadi kemanını akort eder- ken halâ yalvarıcı bakışlarla göz« lerimi arıyor, kararımdan vazgeç- mekliğimi Tisanihal ile rica edi- yordu. Kararımın kat'i olduğunu | ima eder bir şekilde ona baktim. | Çaresiz inkiyat etti ve kemanla E ufacık bir nti yaptı. Ben başladım N:M E Bugün ayın on dürdü Kız saçını kim ördü Ördüyse efem ördü Ay karanlık kim gördü? Şarkısını okudum. Kalbim helecanla çarparak halktan göreceğim mukabelenin şeklini marak ediyordum. O ande hafızamda Kıbrısta'ki vak'a kadar unutamıyacağım, — beklemediğim bir manzara ile karşılaştım. Efas lerin birçok zeybek bilenleri yer« lerinden kalktılar ve kıvıra, kıvıra oynamıya başladılar.. O anda duyduğum müstesna zevk gözle- rimi yaşla dolduracak kadar kuve vetli idi. Şarkı bittiği xzaman tiyatro * binası alkışla, yaşa — seslerile, | tekrar feryatlarile zelzeleye tu- tulmuş gibi, yerinden kopacak gibi sarsılyordu. Ayni şarkıyı bir daha okudum, yine ayni kıyamet koptu. Üçüncü defa okuduktan sonra başka bir şarkıya geçmek istiyordum. Size kısaca söyliyeyim. Aydınlılar o akşam bana başka bir şarkı okut- madılar. Hani çenem sızlayıncıya kadar: Bugün ayın on dördü nü tel;rıı: ';Hı;ı dutdıııı'ı. : x» Eftalya hatıratının aklına gelen en bellibaşlılarını bitirmiş — olu- yordu. Bana: — Durunl dedi size çırçıplak bir resmimi vereyim de onu neş- redin, dedi. — Aman Madım dedim. Te- şekkür ederim amria.. Bu, şey.... Kızarmıştım. Eftalya gülüyorduş — Ne olur canım! Ne mahzur var diyerek elima hakikaten çırıl- çıplak bir resmini verdi, Fakat bu resim beni uzun bir kahkaha ile sarstı. Bu Eftalyanın altı ayhık iken çıkarılmış bir vesmi idi,