19 ğt ' SON .POSİA ı—_ğl_—_’â Tanınmış Doktorların Günleri Nasıl Geçer? Harem | AHMET REİS Yazan: Dairesi Dağıtıldı Pigyer Melon Kadınlar Can Sıkıntısından Bunalıyor Çatlayacak Hale Geliyorlardı Ahmet Reise gelince; hiçbirisi onun o güne kadar yüzünü gör- müş değildi. Hatta kalyondan çıkarılıp ta eve nakledildikleri gün bile.. * Ancak bir hafta sonradır ki her Üçünün de içlerinden sor- dakları suali Maddalena'nın me- rakı dışarıya vurmiya muvaffak oldu. Genç kız, gerek ablasına ve gerek annesine, Ahmedin kem dilerini ne maksatla buraya ge- tirmiş olduğunu sordu. Annesi, derhal — verdiği ce- vap ile bu işin bir para ve bir haraç meselesinden başka birşey olamayacağını bildirdi. Bu cevap, umum! şeklile ma- kul görünüyordu. Çünkü gerek Ahmet, gerek adamları -© güne kadar kendilerine her hanği bir hörmetsizlikte bulunmuş de- gillerdi. Bundan da, hâdisenin para —koparmaktan başka bir maksatla tertip edilmemiş olduğu zannolunabilirdi. Muhakkak ki yakın bir xamanda Marki di Kastro lâzım gelen teklifleri ya- pacak ve icap eden pazarlıklara girişecekti. Markiz di Kastro ile büyük kızı Lükrezya böyle düşünüyor- lardı. Çönkü biç biri, hattâ Ah- met Reis bile Markinin öldü- ğgünden haberdar değildi. Çünkü onu öldüren korsan, her hanği bir cezaya uğramak korkusile ağzını açıp ta gider ayak karşı- sına çıkan va ağzı açık duran bir adamı bir kurşunda yere de- virdiğini kimseye — söylememişti. Maamafih Lükrezya da annesi gibi düşünmekle beraber, vaktile Ahmetin — evlerinde bahçivanlık yaptığı zamanları ve son çılgın- lığına dayanan hâdiseden evvel toprakla meşğul olur gibi yaparak kendisine fırlattığı yuvarlak ba- kışları hatırladıkça içten içe en- dişeleniyor, fakat bu endişelerini belli etmemiye çalışıyordu. Annesi onun — düşüncelerini — yüzünden okuyor ve Maddalena'ya teskin edici sözler söylerken gözü bü- yük kızının yözüne takılmca bir- denbire — sasuveriyordu, — Günler, işte bu suretle, hayatlarının inti- zamını değiştirmeden geçip gidi- yorlardı. Havuzun yalağında, ber- rak suların zemzemesi ayni sinir- lendirici asrar ile — mırıldanıyor, duvarlara — tüneyen güvercinler, suyun etrafına inerek ayni poz ve ayni hareketlerle susuzluklar rını gideriyor ve kadınlar bu de- gişmiyen manzara karşısında can # kıntıs ndan çatlıyacak hale ge- liyorlard.. Şimdi, her üçü de, bir belâ şeklinde de olsa, bir hâ- disenin vukua gelmesini ve bu İttiratlı hayattan, manzarası değiş- miyen beyaz badanalı duvarlar- dan bir an evvel kurtulmayı istemiye başlamışlardı. Bir akşamdı, hiç beklemedik- leri bir'anda,evin iç kısımlarından bir takım gürültüler yükseliniyo ağlayış ve gikâyete benzer sesler duyulmaya başladı. Bu hal, deh- getli surette meraklarını uyandırdı ve gecenin geç vaktine kadar anlamadıkları bir lisan ile yapılan bu şikâyetleri dinlediler, olup bite- ni sezmiye, bu harekete bir mana vermiye çalıştılar. Fakat hiçbir şey Öğrenmiye muvaffak olama- dılar. Sabah olup ta her zaman hizmetlerile —meşğul gördükleri şişman vücutlu siyaht hadımağa- #ını “karşılarında bulunca ondan Askerlik Davati Askerlik Dairanindon!l! — 804-824 (Dahil) doğumların ihtiyat yoklamaları yapılacaktır. — İstanbul — Şehremanet! bududu dahilinde bulunan biletimle mükellefinin nufusunda mukayyet ol- dukları mahallelerin mensup oldukları kazaların Askerlik Şubelerine hemen müracaatları. Mazardti kanuniyeti dolayısile şube- lere gidemiyen mükellefinin mnufusta Mmukayyet — oldukları mahalle, hane ve sokak gösterilmek ve yeni ad- vesi açık olarak yazılı birer — tahütlil moklubun şubelere göndermek suretile malümat verilmesi, Bu suretle şube lerine müÜracaat etmiyen ve bu şibi MüracaRt etmiyönleri malümat vermi- yen İhtiyar heyatlerine yoklama müd- deti hitamında Askerlik mukellefiyeti kanamunun (95) inel maddesi ahkâmı tatbik olunacağı. £ — İhtiyatlar —lle doğumluların ilk yoklamasına da baş- Tanımıştır. B doğumluların — bizzat veya bilvasıta şubelarine — müracesat ederek yoklamalarını yaptırınaları. 8 — 516-328 dağamlu kısa hizmet- llerden ahzı asker meelislace asker edilipte benüz talime sevkolunmıyan ef, lerle askerlik moolisince asker edil- dikten konrta tabsil dolayısile - tecil edilmiş ve yabut tahsil dolayısile hes nüz azker edilmiyerek — ertesi seneye terk olunan biletmle mükellefinin 15 mart 933 tarihine kadar — şubelerine gerek bizzat — ve gerekse - bilvasıta müracaat —ederek ilk yoklamalarını yaptıcmaları İlân olunur" beraber — 829 | istimdat ettiler, gecekl hâdisenin sebeplerini — sordular. — Aldıkları cevap onlari hayretlerinden don- durdü. Çünkü Ahmet Reis, ha- rem dairesi halkını, ant bir ka- rarla uzaklaştırmıştı. — Hâdise, Cezayirde —büyük dedikoduları mucip olmuştu. (C Akası var ) Yeni Nıırl;ıf: o Gaziye alt bir eser — Çin Alimlerinden (Çi Suzi) isminde bir zatın Gazi Hazretlerinin — eserinden ve Türk İnkılâbinın ehemmiyotinden bahseden bu esari Kolcalı Abdülaziz Bey tarafından türkçeye tarcüme edil- miş küçük bir kitap şeklinde İntişar etmiştır, Ana dilden Derlemeler — Cümburlyet Halk Fırkası — neşriyatın- dan — olup lahak Rafet ve Hümft Zübeyr Beyler — tarafından kalemö alı nan bu eser dilimize ait derlenmiş birçok köolimelerle büyük bir cilt ha- linde — intişaf ” etmiştir. — Fiati 100 kuruştur. Bir çati altında — Burban Ca hit Beyin romanıdır. Güzel bir cilt içinde —İkbal kütüphanesi — tarafından neşredilmiştir. Tavgiye ederiz. Akin — Trabzonda müdaevver genç- ler tarafındın 15 günde Vir çıkarılan bu edebi mecmuanın Si inci sayısı birçok Hlmt, edebt yazılar ve güzel p irlerle intiğar — etmiştir. ve sızısının anıdır. Bu laştırır, Sıhhat ve neş'enizi kaybetmek istemezseniz dişlerinizi RADYOLİN ile temizleyiniz RADYOLİN dişlerinizi çürümekten Korur, beyaz- güzellik verir. RADYOLİN gayet sıhhidir, daima tazedir, lezzetli ve kokusu çok güzeldir. ( Baştarafı 1 inci sayfada ) yüz seksen saat ustura yüzü görmemiş bir mahküm geldi: — Ne o sakalları kıvırmışsın! Doktor Jak Bana dönüyor: — Hapishanenin gedikli müş- terilerinden, diyor, ben buraya 20 senedir. gelirim, — geldiğim zaman —da buradaydı. Gider gider gelir! Suratından kova kova deje- nerelik akam —mahküm yılışık yılışık sırıtiyor. — Vallahi Efendim fazla ra- hatsızım da tıraşa vakit bulamı- yorum| — Noeren ağrıyor? — Midem, bir axz yeşillik ver- seniz |.. Üçüncü hasta bir tip. Sabit bakışlarile, vahşi ballerile kulak- tan yüreğe Ürküntü sızdıran ant- patik sesile tam bir kürek mah- kümu enmuzecil.. — Göğsümden soğuk almışım. Boğaz borum tıkanmış, söktüre- cek bir şey verin banal.. Esrarkeş gözleri gibi baygın bakışlı mütevekkil ve mazlüm tavırlı saz benizli bir genç mah- küm, kıpkırık sesile dert yanıyor: — Göğsüm ağrıyor, amma çok ağrıyor; Doktor Bey. Var bir, bir buçuk sendir ki çekerim bunu ben. Doktor hastanın yamalı bir gömlekle dört yeri örtülmüş kirli göğsünü dinliyor, eviriyor, çevi- riyor, nefes uldırıyor, aldırmıyor. Muayeneyi bitirdikten sonra s0- Tuyor ; — Bir az paran var mı senin? — Var Beyim!.. Hapishane müstahdemininden birisi olacak, hatırı sayılır bir göbek taşıyan birisi karışıyor: — Vardır. parası beyim. O marangozdur. Çalışır burada ! Doktor reçete yazıyor ve bana : — Buradaki eczanede ilâçlar mahduttur. Yazmak — istediğim ilâç burada yok. Böyle vaziyet- lerde paramı olanlara aldırtırız. - ilâçlarını!. d.şarıdan kâbus ile tebessümünüze Hastaların biri gidiyor, birl geliyor.. Gelenler gidenlerden, gelenler — gidenlerden — antika.,, Hepsinin karakteristik noktaların! tasvire kalkışsam götürü bir tah- minle son güzellik münakaşaları esnasında — karalanan — satırların miktarını 45 defa geçer. Dertler rini anlatışları da muamma | — Midem çarpıyor efendim! — Ensem karıncalanıyor doke tor bey! — Koynum tutuluyor beyim! Muayeneler — bittikten sonra hapishanenin koğuşlarını dolaştık. Doktor bir gün evvel ameliyat ettiği iki hastasını ve diğerlerini birer birer yokluyor, soruyor, bakıcılara tarzı hareketleri hak- kında talimat veriyordu. Hapishaneden Balat Musevi hastahanesine giderken doktora, suallerimi sordum. Jak Bey anke- timi takip etmiş: — Benden evvel konuştuğu- nuz doktorlar söylenmedik nokta bırakmamışlar, ve söylenenlerin hepsi de tamamen doğru. Kendi kanaatlerimi ve fikirlerimi söyle- mek âzımgelirse onları tekrarla- miş olacağım. Dedi, Hastahanenin önünde Jak Bey taksinin hoesabımı görürken kay- metli operatörü yakından tanıyan birisinin onun hakkındaki bir cümlesini hatırladım: — Jak Barbut, hapishaneden aldığı maaşın hiç değilse iki mişe lini oraya gidip gelme masrafına verir! Demişti. O zaman — bilmediğim — için aksini iddia etmemiş fakat bunu biraz mübalâğalı bulmuştum. Fa- kat taksinin gözüme ilişen kaba- riık rakamı; — dostümun — sözünü mubalâğalı telâkki etmekte haksız olduğumu ıspat ediyordu. Paltoları çıkarır çıkarmaz İlk iş hastaları gezmek oldu. Doktor tertemiz hastanenin tertemiz ya- taklarında yatan biçarelerden her« birinin başında Aayrı ayrı meşgul oluyordu. O sırada hem hastanın şikâk yetlerini dinliyor, hem asistanlara alınacak tedbirleri not ettiriyor, hem bana hastanın hastalığı, ame« liyatı hakkında kaısaca - tafsilât veriyordu. Doktorun bir hasta hakkında anlattıklarını bilhassa enteresan bulduğum için anlatmadan geçer | miyeceğim: Bu bir paçacı. Bir gün bir kaza eseri olarak bıçağın üzerina düşmüş ve ehemmiyetlice yara« lanmış. Havsala — damarlarından biri “ümn.üldem,, © uğramıştı. (Bif damarın çatlaması neticesinde kan kabarmasından hâsıl olaş bir. şişlik ) ... y Bunun ameliyatı tehlikeli imiş, Jak Bey: ü — Bu diyor ,am, gezetecilere den birinin doktorlarımıza sataşe tığı günlere tesadüf etmişti. Doğe rusu ameliyata cesaret edemiyor-« dum. Halbuki ameliyatı geciktire mek imkânı da yoktu. Akrabalarını çağırttım. Vazk yeti anlattım. Mes'uliyeti üzerles rine alacaklarına dair şahitli biş kâğıt imızalattım. o kâğıdı da size aşığıya ğimizde — gösteririm. yatı yaplım. Şimdi haslamın variyetl n? — Denir gibiyim Beylin, Kat doklrdan razı o'>onL. | Kurlardığı bir hayatın bu ha-  ( Duvami İL incl aayfada )