AHMET REİS Ahmet Marki Yediği Bu sırada, karşılarına bir kö- pek çıktı ve havlamıya başladı. Ahmet, herhangi bir mania ile karşılaşmak - endişesile kısa bir emir verdi ve evin etrafı sarıldı, kendisi de birkaç kişi ile kapıya saldırdı. Vakit geç olduğu için evin her tarafı sımsıkı kapalı idi. Fa- kat deniz korsanlarının herhangi bir kilitli kapı önünde bekleyip vakit geçirmeleri mevzubahs ola- mazdı. Ele geçen iri bir- kütük parçası kapıya havale edildi ve derin bir yarık hâsıl oldu. Gürül- tüye evin kapıcısı koşmuş, şahsan herbangi bir ceraya uğramamak için derhal kapalı kilidi açmıştı. Muhacimler, söz söylemesine va- kit bırakmadan herifi kıskıvrak bağladılar ve bir tarafa bıraktı- lar. Şimdi, evin içina on iki kişi kadar girmiş bulunuyordu. Önde Ahmet vardı ve kendisini takip etmelerini İşaret ediyordu. İlk teveccüh etlikleri yer, içerisinde ışık görünen alçak tavanlı sa- londu. Kapıya birkaç defa vur- dular. Fakat cevap alamadılar. Çünkü Markiz di Kastro ile iki kızı içeride idi ve korkularından seslerini çıkaramıyorlardı. İçinde kuvvetli bir ateş yanan şömine karşısma sıralanan kadınlar yün işlerile meşgul oluyor, bir. ke- narda oturan bir hizmetçi ka- dın da kitap okuyordu. Ahmet, salonun kapısını açtı ve arkasında Türk, Zenci ve berberli arkadaş- larile beraber içeri daldı. Kadın- ların tek bir hareket yapmalarına vakit kalmadan muhacimler onları yakalamış bulunuyorlardı. Kadım- lar gayet intizamlı bir surette bağlandıktau sonra başlarına iki nöbetçi dikildi, diğerleri evin diğer kısımlarına yayıldılar. Ara mra, omuzlarında taşıdıkları bağ- Tanmış hizmetçi ve aşçılarla sala- na giren diğer korsanlar, bura- daki arkadaşlarile I4âtife yollu konuşuyor, bütün meslektaşları gibi bir parça şişman vücutlu olan aşçıbaşının ensesine şamar- lar indirerek alay ediyorlardı. Ahmet reisin fikri asıl hedefi olan kadınları ele geçirdirdikten sonra derhal yola . koyulmaktı. Fakat evin öst katlarını gezdik- ten sonra fikrinden vazgeçti. Her tarafta paha biçilmez eşyalar, elbiseler, kadife ve işlemeli ku- maşlar vardı. Bu manzarayı gören arkadaşlarının, bunlardan hisse almak istiyeceklerini tabil! buldu. Onun içindir ki evvelâ kadınları Ve diğer esirleri kalyonuna nak- lettirdi ve bütün bu İş bittikten Sonra evin- yağma edilmesine Müsaade gösterdi. Korsanlar için bir evin boşaltılması işten bile değildir. Nitekim pek kısa bir va- Man içinde eşya sandıklara kona- Yak gemiye naklolundu ve boşa- lan evda dört duvardan başka bir şey kalmadı. Korsanların tabiyesi ve ha- reketi okadar meharetli olmuştu ki civar komşular bile hiçbir şey hille!nemlı. herhangi bir gürük tü duymamışlardı. Maamafib, bü- tün bu vak'a esnasında da, kim- MK İ DeDi we S O V Yazan: Emeline #wve seye fena muamele yapılmamıştı. Yalnız, talisiz Marki di Kastro, her vakit olduğu gibi bu defa da aksi bir tesadüfle karşılaşmıştı. Çünkü ihtiyar Marki, karısının dırıltılarından bir an için olsun kurtulmak ve bir parça başını dinlemek istemiş, Ceneveye ka- dar inmişti. Dönüşü, evin soyu- masına ve her tarafın kar- Maruf Doktorla- rımızın Bir Günü Nasıl Geçer?.. (Baştarafı 8 İncl sayfada ) dar çalışmıya sevkeden sanmam ki para olsun. Bizde memleket ve meslek aşkı, ilim aşkı vardır. Ben | bir kısım arkadaşlarımı - biçbir | zaman bir Avrupalı mutahassıstan | aşağı görmüyorum. Bununla mem leketim hesabına iftihar ediyorum. Bir arkadaşın iddiasında zayıf bir nokta gördüm diye bütün bir mesleğe hücum etmek doğru olabilir mi ? Bir münakaşada galip çıkaca- ğım diyo memleketimizde — ilim ve vicdan sahibi doktorların mev- cudiyetini inkâr etmek, millete hiyanet etmeklir denemez mi ? Şunu da söyliyeyim ki biz- ler için bir gün yaptıklarımız- dan bahsetmek intihar kadar acıdır. Âkil Muhtar Bey hayatının programını çiziyor. Haftada iki günü öğleden evvel ve sonra ve Uç günü öğleye kadar mektepte geçiyor. Yalnız perşembe günü bütün gün ve Üç gün de saat on dörtten on — sekize kadar hasta muayene ediyor, cuma günü de dabhil olmak üzere boş zaman- larımda okuyorum. Âkil Muhtar Bey cuma günü için: — Bunu eğlenmiyorum diye telâkki etmeyiniz, diyor, herkesin' bir eğlence şekli vardır. Ben da okumakla bu ihtiyacımı tatmin ediyorum. Hesaplarına bakıyorum. Yalnız öğleden sonra habul ettiği gün- lerde hasta miktarı altıyı hiç aşmıyor. Perşembe günleri onu bulduğu vâki. Benimle epeyce meşgul olmuş olan doktoru meşgalesi arasında | rahatsız ettiğimden dolayı af isti- - | yor, teşekkür ediyor, ayrılıyorum. Hüküm vermeyi bu satırlarda göz gezdirmiş olanlara bırakarak Bir Kurşunla Gık Demeden Dünyeya Veda Etmişti | dona kalan Marki, evi ateşlemek susuyorum. TAKVİM —— ÇARŞAMBA Kasım 15 ŞUBAT 933 100 Rumt — $ > Şubat - 1448 Güb 28 Arabi 24 » Şaval | Yakit | Ezani Güneş | | 18 Öğle |6 4 ilkladi |9 20 ivasati | Vaktt 6 57 fAkşam 1& 28 | Yalaı 15 21 | kasak 1 g2 |/ 1918 M 3s| 5l x:$ ON -POSTA Piyer Melon Kavuştu makarşık bir halde bulunması zamanına tesadüf etmişti. Bu manzara karş sında hayretinden için son kalan korsanla 'burun | buruna gelmiş ve on metreden | yediği bir kurşunla gık demiye vakit bulamadan dünyasına veda etmişti. ( Arkamı var ) SON POSTAÂ 'etanbal BORSASI 13- 2.- 1933 Para'ar (satıp) ku uş 19 isterlin 1 do'ar 20 fı. Franma 20 Vret z v__] 20 ir. Belçika — TIROO 20 drahmi , — 2750 20 fr. İsviçra — &20, 20 leva 2000 | flerin Üçe 20 kuron 1 gilin Avus 1 peseta ! Mark 1 aoti 1 Pengö 20 ley 20 dinar 1 Çervoneç Çokler 7200 (,400) 1213 922 3,3730 Tal— 24 Lesdrs Nev - Paris Milano Brliksel Atina Cenevre Solya Amatardam Prag Viyana Madrit Berli » Varşova Peti yerk 380 nn ÇITOE | Maskova Hissa senetlari yra Lira İşBank.(Nama)'T İ00 | Anada'u Y MOV, 37,50 » (Hâmele) *1025 | Şark Dİ Y * 4635 » mı:-ııll&-' let. Tramvay — 51450 Osmanlı Bunk. $- | O yua,, Sa Balk — , 5SN Terkce ” e T ge Şirketi Hayriye 1500 | — “t'kos 30,50 090 | Havogazi Üze Bali Anadolu x60V. *2340 | - Telefon iaa » *00 P. 2873 | Bomenti 2625 Esham ve Tat,vilât Lra Tatfkrazı Dahilt 9350 Düyunu Mu, Gümrük 650 Saydi mahi g tertip | B » HLALIS | Elekirik — * BORSA HARİCİ Tahvilât- Meskükat * Lira 924 1015 gA2 TöŞÜ 34,00 Lira 4440 491 VAŞTO Reji Tramyay Ralitam Üseüdar va Terkos Lira (Reşar) 9, (Vah — dazs İnce beşibirlik. altın #ACümhüriyet ) 1500 (Hamit ) armalı 50,00 (Retad) 46,50 (Vahit) — ) gayo Mur Kr.Fe. 1886 157, » » 1803 97,50 1911 84,0) €) Yaldız işaretliler buyün musmele görmemiştir. Türk Altını bt » Bi Rwa , Meeldiye Banknot (Os B.) 40 Kalın beşibir'ik altın TGümheriyeti 023 - (ÇAziz) . VHamit) 4623 Resim — Tahlili — Kuponu Za ——— Tabiatinlal — öğrenmek — lstiyorsanız resminizi G edel kupoa e bir- Tikte gönderiniz. — Resminiz mraya tübidir. ve İade edilimcz. Bulunduğu momleket Resimlü klişesi BO — kurupluz Pul mukabilinde gönderilebilir. | gidinceye ilmlürıt Deniz Kızı Eftalya Hayatı, Şöhreti, Maceraları Hatıraları toplıyan: N.. ç— Bülbülleri Dile Getirdik Ve Çatlattık... Bize Sekiz rŞişe*_Şa;ap getir! İ B Bana gelince âleme de kâinata da içimden elimden geldiğiği kar dar okuyordum. Basri B. hâlâ: — Söz bu, duracağız, dur- mamız insanlık şanındandır! Deyip duruyordu. Amma ben ıslanmış tavuklardan beter olmuş balime bakıyor, bu sözde durmanın şa- niıni kendimizde pek göremi- yordum. * Çubukluya ayak — bastığımız zamanki” — hâlimizi — anlatamam. O zaman geniş kenarlı üzeri uzun tüylü şapkalar moda İdi. Benim modaya muvafık şapkamin Özerinde yalmız kamış kalmş, bütün tüyler dökülmüştü. Udi Emin, ıslanmış fesinin kıpkırmızı boyalarile bulanmış yüzünü bu- rüştuürüyor: — Lânet olsun, bir daha mı, büyük sözüme tövbel Diyordu. Çiftlik arabasında Çubuklu- dan - çiftliğe kadar olan yere kadar — çektiklerimiz caba. Yaylının içindeki minderler | yağmurdan, şurabunu iyi çekmiş | revani tatlısı gibi olmuştu. Onlara oturmak —imkânı yoktu. Dar | arabanın bir kenarma oturmuş, öbür tarafına ayaklarımı uzatmış- tun. Hâlâ ayni debhşetle süren yağımur boynumdan giriyor, pâ- puçlarımdan — çıkıyordu. — Araba sallanıyor, tekerlekler çamurlara saplanıyor, ikide birde bu sap- lantılardan kurtulmak için birhayli uğraşılıyordu. Nihayet çiftliğe gelindi. Pek az konuşuldu. Pek az oturuldu. Üzerimdeki bütün şeyler, çamaşır leğeninden çıkmış misillü sırılaık- lamdı. O islaklığı anlatabilecek kelime bulamıyorum. Fakat bi- diğim bir şey varsa ocu tasvir için “ sırılsıklam , — sıfatı zayıf kalıyor. Hepsini çıkardık. Çiftlik sa- hibi İbrahim Beyin bir geceliğini giydim. Bir dev yavrusu kadar iri yapılı olan bu zatin geniş kesilmiş geceliği içinde, o zaman daha çelimsiz. olan — vücudüm kayboluyordu. Basri Bey bana, ben Emin'e, Emin benim bu halime bakıyor, katıla katıla gülüyorduk. Maamafih bu sabahın, Anas- tasın nefte kemanı ile uyandırı- mamız akşamından memnunum. Emsali axz bulunur meze sofrası- nın ortasına konulmuş olan rakı dolu koca teneke bitmedi. Şa- fağa — kadar çaldık, — söyledik, çiftlik bülbüllerini dile getirdik, hatta çatlattık.. Diyebilirim ki herşeye rağmen ©o gece hayatımın sayılı, tatlı Alemlerinden biri olarak hayalinde yaşar. Size ömrümün garip vak'ala- rından birini daha anlatayım: Bir karnaval gecesi idi. İçimde epey zaman birikmiş olan çlgın bir gece geçirmek arzalarını sön- dürmek için bu müzait bir fırsattı. Bir akraba eviüde mişafir idim. Arzumu meydana vurdum. Meğer bütün hazırun patlamak için kıvılcım bekliyormuş, hepsi ben kafada imişler. Akrabalar ve oradaki misafirler bir buçuk düzine kadar vardık. Az zamam- da hepimiz kendimize akla gel- miyecek kadar garip kıyafetler bulduk, yaptık yakıştırdık. Mas- koleri — suratlarımıza — geçirdik. Yolu tuttuk.: Kadınlı erkekli, gülüşe, şakalaşa önümüze gelen gazinoya bir canlı fırtına gibi dalıyor, onun sessiz havasına geçici bir kahkaha ve neş'e aksi sindiriyor, birer tane parlatıyor, çıkıyorduk. Kaç yere - uğradık bilmiyorum. Bildiğim birşey varsa cümlemiz çakırkeyif denilen o şen başı bulmuş ve bir hayli yorulmuştuk. Nihayet büyük bir gazinoya daldık. Birleştirilen üç büyük masanın etrafımı çevirdik. Hovar« dalığım tutmuştu. Garsonu - ça- ğırdim : — Bize dedim sekiz şişe şı- rap ve mezel... Daha birer kadeh içmiştik. Yanımızdaki masada şampanya İçen iki kişinin musahabesi, daha doğrusu münakaşası beni alâkadar etti: İsmim geçiyordu. Belli et- meden yüzlerine baktım. Birisi tanıdığım çok zengin bir adamdı, Diğerinin yüzü bana tamamen yabancı geliyordu. Zengin bildik; — İmkânı yok azizim, onu dinliyemezsin. Denizkızını dinle- mek senin sandığın kadar kolay değill Diyordu. Öteki dudak büktü: — Ben dedi, onu kaç defe dinledim. Canımın istediği gün bir âlem tertip eder, dinlerim, bundan kolay ne var ?.. Bu adam kimdi bilmiyordum. Fakat beni hiç dinlemiş değildi, Yalan söylüyordu. Fakat ©o ka- dar masum bir yüzle BÖöyle tatlı yalan söylüyordu ve bana okadar az eheminiyet veriyordu ki bil- miyorum neden hoşuma giltti. Tanıdığım zat: ( Arkası var) — —. 'SON POSTA AES0SRER SS eee Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk güretesi İdarer ÇÖ Berağı Telefen t İstanbul - 20203 Posla kurusut İstanbul - 761 Telgrab letantw BÖONPOSTA ABONE FiATİ TÖRKİYE ACNELeEİ 1400 Kr. 1 Sana — STCC Kr 7580 « GAy 400 » 3 . 80 , 1 )| Gelen evrak geri verlimez 1 Düvlardan — mee'uliyet Alınmaz gğvap İçin mektupi ara (Ö) kurup w Gul Ülvasi İkormdir. Adree Geğiştirilmeni (20) vurmetar Üzreteminde çakan rerlm ve şamılane Bürüs hakları mahier ve güzetemize afttir,