İSTANBULDA SON POSTA -i # İNGİLİZ CASUSLARI Kadın Metresim Olacak Bu Suretle Mister Corç'lrag Benim Aramda Bir İrtiba_t Tee_şsüs Edecek! XZ— Kuzum.. bu işe burnunu nasıl soktun?... — Önu, ne sen sor.. ne de ben söyliyeyim...Biliyorsun ya, altı aydır işsizdir. Evvelki gün fena halde canım sıkılmışti. İki Üç ye- re baş vurmuş, hep menfi cevap almıştım! Şöyle, harbiyeye doğru çıkayım da biraz hava alayım de- dim. Tam, (Surpagop)un önüne gelir gelmez, harbiye tarafından gelen bir otomobil, birdenbire durdu. Baktım. İçinde Fikri vardı. — Eyy?... Fikri, hemen otomobilden at- ladı. Yanıma geldi. — Nereye gidiyorsun. Dedi. Canım sıkıldığı için onu kısaca sözlerle savmak istedim. o, derhal taksinin parasını verdi. — Hele gel, şurada birer kah- ve içelim. Dedi.., adı, (Gülüstan) mıdır, nedir, köşede bir kahve var. oraya girdik. Konuşmaya başla- dık, — Hamdil., Dedi, bana.. iki üç lisan biliyorsun.. beceriklisin.. ayak işlerinden hoşlanırsın.. (Mis- ter Corc) isaminde tanıdığım zen- gin bir İngiliz var.. Bana, senin gibi bir adamı soruşturap duru- yor. Git, bu adamla görüş.. Dedi. Herifin adresini verdi. — Bu adam ne İş görür?.. Dedim. — Galiba, mühim imtiyazlar.. madenler.. “daha — doğrusu, bir takım dalavereli İşler... Düşündüm.. bana bu teklif biraz aykırı geldi. — İyi amma, Fikri.. bu adam bu gibi işlerini kolaylaştırmak için beni ne yapsın?.. Ben, başit va aciz bir adamım. Fikri, buna da derhal cevap verdi: — Evet.. evet amma.. bu adam, henüz iİşe başlamış deği- dir. Şitadi, şöylece el altından bazı tetkikatta bulunuyor... Hem eanım, işi o kadar ince eleyip sık dokuyacak ne var?.. Sen, ala- cağın paraya bak. Düşündüm. Fikrinin sözlerini haklı buldum. — Peki, kabul ediyorum. Dedim... — Ayrilirken, — Fikri gözlerini gözlerime dikti, — Hamdi.. bu adama dört elle sarıl. sakın beni mahcup etme.. devlet kuşu İnsanın başına bir kere konar. Eğer, gözünü açarsan ihya olursun. Dedi. Allah biliyorya, ne yalan söy- leyim, Fikrinin bu sözleri biraz beynimi — bulandırır. gibi oldu. Fakat, parasızlıkta canıma, (Tak..) demişti. Gittim, Fikrinin verdiği adrese müracaat ettim. ( Mister Corc ) evvelâ bana bir iş adamı gibi göründü, Sonra, sözü dön- dürdü, dolaştırdı.. sana - anlat- tığım kalıba döktü, l — Vay canına.. yaman adaur miş yahu... — Yaman adam, yaaa... — E, ya Fikri?, Demek ki, © da onların adamı?. Sonra dirseklerini masanın Üstü- ne, çenesini de avuçlarına daya- dıi, - sordü: — Pekaâlâ.. Şimdi ne olacak?. — Ne olacak?. Dediğim gibi.. Çalışacağız.. Bu herifi aldata- cağız.. — Bunu yapamayız Hamdi. — Yapamarz mıyız?. Sen, gel benimle iştirak et te, yâpıyor muyuz, yapamıyor muyuz. Onlara öyle bir oyun oynıyalım ki, o (Entellicens servis ) midir, nedir.. Onun da parmağı ağzında kalsın.. — Yüzümlüze, gözümlüze bu- laştırırız, Hamdi, — Niye canım.. Biz. adam değil miyiz.. Bu heriflerin kafa- sının içindeki ( Zekâ ) da, bizim kafamızın içindeki bir avuç sa- man mı?. Onlar, buraya gelsin.. yabancı bir muhitte dünyanın en güç işlerini görsünler de.. Biz, kendi yurdumuzda, her kolaylık elimizde iken onlarla boy ölçe- miyelim.. Yazık bizim kafamıza.. Yazık bizim varlığımıza... Enver, biraz daha düşündü. Endişeli bir sesle : — Hamdi.. Bu yolda yürüyem lerin akibetini, hiç düşündün mü?. Şayet, bu herif takip ediliyorsa.. Şayet bizim de bu işe karıştığı- mizin farkına varılırsa... — Yavrum, hakkın var... Fa- kat, biz her ciheti nazarı dikkate alacağız. Kendimizi çok iyi kub lancağız. madam ki bu İş bir zekâ oyunu imiş.. Biz de bütün Omaceı— n | Beni Öpmeyiniz | y A a Avrupada çok grip var. So- kakta arabasında oturan bu ki- çük yavruya nezle geçmesin diye arabasının Üzerine şöyle bir ilân koymuşlar : Beni öpmeyiniz. bak.. | zekâmızı bir araya toplar ve ma- haretle oynarız vesselâm... Enver, bir hayli yumuşamıştı. Sordu : — Pekâlâ., — Farzedelim kd, Ben de sana uydum.. Bu işte benim ne rolüm olacak ?.. — Şimdilik çok basit. — Meselb... — Evvelâ, benim sözlerime, noktası noktasına itaat edeceksin. — Sonra.. — Sonrasını.. bilmiyorum. — Hadi bakalım.. Allah en camını hayreyliye.. — Amin... Tam, kalkıp gideceğim zaman Henüz ben de Enver, elimi yakaladı, Şakalaş- | mıya başladı: — Eh, pek alâ amma... Şu ballandıra — ballandıra — anlattığın güzel kadını ne zaman göreceğiz? Gülerek cevap verdim; — Acelesi Elbet rörsün. — Demekki, bu kadının da bu işlerde mühim bir rolü var.. ha?.. — Bu da sözü mü birader.. En mühim rolü, kadın oynıyor. — Peki, bununla tamas et- mek, zabıtanın nazarı dikkatını celbetmiyecek mi? — Ne münasebet?.. Kadın, esasen zabıtaçca mükayyet.. Her- kes onu bir (randevucu) tanıyor. Gayrimeşru bir randevu evi aç- masın diye zabıta onu xaten nezaret altında — bulunduruyor. Fakat, zabıtai siyasiıye — değil.. Zabıtai ahlâkiye... — E, peki sen nasıl temas edeceksin?.. ne.. gö- — O, benim resmen metresim olacak. Tabit, buna şey diyemer. — Demek ki sen, bu kadınla daim! bir temas halinde buluna- caksın.. O da, Mister Corc ile aranızda bir irtibat lesiş edecek, — Tabil... — Güzel — düşünülmüş — bir plân.. Hadi bakalım, hayırlısı... — Hayırlısı Enver. ÇArkası var ) Adapazarı'nda Bir Yangın Çıktı Adapazarı (Hususi) — Cuma günü burada bir yangın çıkmış, Erenler mahallesinde İbrahim İs- minde bir rençperin evi temamen yanmıştır. Yangın ev halkı kom- şuda iken mangaldan sıçrayan bir ateşle başlamıştır. Yol bozuk olduğu için yangın mahalline it- faiye gidememiştir. İbrahim ağa yangın yorinde hafriyat yaptır- tırmakta ve yanan bir miktar altınını külçe halinde bulacağını üÜmit etmektedir. Bolediye meclisi içtimalarına başlamıştır. kimse bir | e |  YE Bu Sütırında*Herg ün “KIZINI! ( Dünkü nüshadan mabat ) Oradan çıktığı zaman hava kararmıştı. Adimları vücudunu bir yük gibi sürüklüyordu. Git- tiği yeri bilmiyordu. Bir kapının önünden geçerken çalgı sesleri duydu: — Bugüne kadar herkes ya- şadı. Ben xindanda inledim.. Bugün de ben yaşarım be.. Ve soluğu içerde aldı. Sigara dumanları.. içki kokusu.. karma- karışık sesler.. sarhoş kahkaha- ları.. akordu bozuk bir ut.. ber- bat bir piyano oğultuları... Bir masanın başına çöktü, ve garsona emretti: — Rakı. bol meze.. x Önüne getirdikleri kadar içi- yordu. Az mu, çok mu? İyi mi, kötü mü? Bunları görmüyor, dü- şönmüyor, bilmiyordu. Bir bar- dağı bir yudumda boşaltıyor, ve arkasından dinlenmeden istiyordu: — Bir dahal.. * Başı önüne düşmüş, gözleri kapanmış, kolları sarkmış, ve vücudu iskemlede, bir taraftan su alan gemi gibi yana çarpıl- mişti. Bir aralık müthiş bir alkış gürültüsü beyninde uğuldağı. Ve bunu takip eden takdir seslerini duyar gibi oldu: — İffet.. — Oh. anaaml! Başını ağır ağır kaldırdı. Zor- la açabildiği gözlerini etrafında dolaştırdı. Çalgıcıların önünde bir kadın duruyordu, Saçları sarıydı. Mavi gözlerinin altı yorgunluktan çü- rümüştü. Yüzünde senelerce çe kilen bir mihaetin çizgileri gö- rünüyordu. —Fakat — güzel bir kadındı. İsmet onun İsmini mırı- danarak, başını yine önüne eğdi. Gözlerini kapadı. —K I£. fot. Biraz evvelki sesler, uğultular kesilmişti. Akordu bozuk utla, berbat piyano bir ahenk tuttur- muşlardı. İffet te bu ahenge i ak ediyordu. Bir Radyo Merkezi Dubiin, 7 — M. dö Valera Athon'daki yeni radyo istasiyo- nunun açılmasını yapmıştır. Irlanda posta nezaretinin be- yanatına göre bu merkez Avru- | panın en küvvetli - bir. radyo istasiyonudur. Hitlercilerle Komünistlerin Kanlı Mücadelesi Berlin, 7 — Hitlercilerle ko- münistler arasındaki — mücadele Hitlerin başvekâlete geçişinden sonra çok artııştır, yeni hükü- met komünistler bakkında çok cezri kararlar almak Üzeredir. Duisburg'un birçok yerlerin- de Hitlercilerle Komünistler ara- sında yeniden kanlı çarpışmalar olmuştur. Hitlercilerden — birinin cenaze alayı yapılırken — atılan kurşunlar ve cenaze — alayının tam ortasına fırlatılan bir bomba Esat Şefik N GbOlLe İi e) hi yakın Yazan : Güzel, bir sesti. İsmet başını kaldırmadan, göz- lerini açmadan dinliyordu. Kal- binde manasını anlıyamadığı bir hax duyuyordu. Uyuşmuş, al- kolle dumanlanmış benzinde ken- disini on beş sene evvelkl ma- ziye sürükliyen hatıralar uyanı- yordu. Bu ses ona tesir ediyordu. Fakat niçin?.. kıvrak, cana x4 ÖOn beş sene evvel bir yuva vardı. Ön beş sene evvel dört, beş yaşlarında sevimli bir çocuk, babasının kucağına oturur, ince tatlı sesile şarkılar söylerdi. Ve.. Kuşlar cıvıltılarile ona lham ve- rirlerdi. Bu çocuğun lsmi: Hfetl t * İsmet birden hızla başını kal- dırdı. Gözlerini bütün kuvvetile açarak karşısındaki kadına baktı, baktı. Sarı saçlar.. gök mavlsl ber- rak gözler.. ve tatlı ses. Birden bir çığlık kopardı. —Ah., kızım.. İffet.. Bu Feryat salonu sarsacak kadar müthişti. Bütün başlar ona çevrilmişti. Yerinden fırladı, ona doğru koşmak istedi. Fakat ayağı dolanmış yere yuvarlanmıştı. Hay- kırıyordu: — Kızım.. kıziml.. Çalğıcılar susmak mecburiye- tinde kalmışlardı. Ahalinin canı sıkılmıştı. İfet yakınında oturan birkaç kişiye: — Şu serseriyi dışarı - atın | dedi. Ve gülerek etrafındakilere söyledi: — Ben bu pisin kızıymışım. Kah.. kah.. kah.. ayol benim babam çoktan ölmüş... Ta ben küçükken | * İsmetl — sürükleyerek — dışarı çıkardılr. Dıişariıda küvvetli bir | yağmur yağıyordu. Ve o, çamur- ların içine yüzü koyun uzanmıştı. Kelimeler ağzında yayılarak mırı- danıyordu. —Kızım.. Het.. sevgili kızım.. ben senin babanım.. seni buldum.. sesin ne güzel. ©o şarkıyi bir daha söyle... Gandinin Tahliyesi lIçın Yeni Delhi, 7 — Muhalefot fırkası mensuplarından birçoğu, teşrii meclisten Gandinvin tahliye edilmesini İstemişlerdir. Dahiliye nazırı bu hususun kongrenin hattı hareketine ve silahsız itaatsizliğin bırakılmasına bağlı olduğu cevabım vermiştir. Gandi ile Ambedhar arasında bir ihtilâf çıkmıştır. Sebebi de Ambedhar'ın “ dokunulamazlar , namına sınıfların ilgasını isteme- sidir. Halbuki Gandi, buna mu | haliftir. c -- —— A dolayısile bir Hitlerci ölmüş ve 6 Hitlerci yaralanmıştır. Hegen zabıtası komünist pro” paganda ofisinin merkezini mey” dana çıkarmıştır. Birçok vesikalar ele geçirilmiştir. Birçok kimselef tevkif edilmiştir. a