W Memleket Manzaraları Pirinç Yetiştire- cek Bir Saha Andifüi ( Hususi ) — Kazamı- zın en zengin Aararisine malik elan Kalkan nahiyesi küçük bir ihracat merkezi olup — sisam, ve | buğday istihsalâtı ile meşhurdur. Nahiyeye — merbut Ova ve kınık köyleri çok geniş bir ara- ziye sahip ise de halk ancak bu arazinia dörtte birinden istifade edebilmetedir. Diğer dörtte üçü dağlardan inen suların — istilâsı altında ve bataklık halindedir. Milâttan evvel Kasantos na- mında 300 bin nüfusla bir. cüm- buriyet merkezini — teşkil eden bu arazinin çok münbit ve mah- suldar olduğunu Antalya tarihin- den öğrendik. Bataklıktan bariç kalan ara- zide 931 senesine kadar sisam, buğday ve mmsır. İstihsal edili- yordu. 932 senesinde Kalkan tüc- earlarından Lâmi Beyin teşebbü- sü Üzerine pirinç ekme tecrübe- leri yaplm ş ve çok büyük bir muvaffakiyet elde edilmiştir. İki yüz bin dönümlük eraziyi kaplıyan bataklık — kurutulduğu takdirde buradan istihsal oluna- €ak pirinç memleketimizin ihtiya- €nın yarısını temin etmiş ola- caktır. Gelibolu'da Geçen Sene Karaya Otu- ran Geminin Macerası Gelibölü THasust ) — “Şehd- mizin şimaliade bir koy vardır ki eski deniz kurtlarından Hamza , Beyin namına izafetle “ Hamza Bey ,, koyu denilir kumluk ve billâr gibi temiz bir koydar. sahili de çok temiz ve çok ince kumluktur. Bu şirin ve munis koyun yalnız iki tarafı kayalıktır. Geçen sene İstanbuldan Akde- nize gitmekte alan keresta yüklü 2000 tonluk Jorj Palo Okrasas isimli Yunan vappuru tam bu Hamza B. koyu hizasında yolunu şaşırmış ve koya girip kayalık- lara saplanımıştı. Bunu kurtarmak için şimdiye kadar tahlisiyelerin yaptığı emekler boşa gitti. Çünkü wapur karaya beş metre girmiş we delinmiştir. Artık — va-urun kurtarılmasından tamamen ümit kesilmiştir. Keresteler diğer bir küçük vapara ve yelkenli gemi- lere nakledilerek — Yunanistana götürülmiye başlanmıştır. Vapur balunduğu yerde bir enkaz hâ- linde terkedilecektir. Dörtyol'da Kaçakçılar'a Kanlı Bir Müsademe Oldu Dörtyol, ( Hususl ) — Birkaç gün evvel hudutta kaçakçılarla müfrezelermiz arasında şiddetli bir müsademe olmuştur. Üç saat devam eden bu müsademe neti- cesinde müfrezemizden iki kişi şehit olmuş, kaçakçı şerirler de müsademe mahallinde iki maktul bırakarak — kaçmışlardır.. Kaçak eşyayı da hudutta terketmişlerdir. Müfrezelerimiz — kaçakçıları — ta- kip etmektedir. Dörtyolda İftar Davulu Dörtyol, (Hususi) — Belediye bu sene iftar ve sahur toplarını kaldırmış, her iki vaktid avulla ber vermiye başlamıştır. d SON FOSTA - 'MEMLEKET HABERLERİ Zile Tarihi Bir Şehirdir Zela İsmindeki Kadının Çeyiz Parasile Yaptırdığı Kalel.. Zile ( Husu- #i ) —Zile; Sanr- sun - Sivas. hat- ftının uğrağı ve 14300 — nüfuslu 22 mahalleli, 130 köylü bir. kaza merkeridir. Bu- rada Küçükkale denilen bir tepe vardır. Tepe de hangi — devirde yapıldığı malüm olmayan bir kale ile kalo içerisi zındanı — vardır. Kale 10 metre yüksekliğinde, bir buçuk metre genişliğinde ve 600 metre — uzunluğundadır. -Bir rivayele nazaran bu kale Ro- ma imperatorlarından Sezarın ku- mandanlarından biri — tarafından diğer bir musfiyete nararan de meş- bur koca Kayser zamanında Zelâ ismincde bir kadın tarafından çeyiz parasile yapılmıştır. Zile ismi de buradan gelmektedir. Milatdan 50'sene evvel vefat eden tarihci Astrayo bu eserinde Zile'nin pek eski bir şehir oldu- ğunu yazmaktadır. 800 tarihinden 1263 tarihine kadar Hisar ieçri- Mi eng?;ıîde : Esrarengız Bir Çukur Mengen (Hususi) — Bu c- varda pek mebzul, fakat keşfedil- memiş madenler olduğu tahmin edilmektedir. Hacıahmetler tabir edilen yerde akar bir su vardır ki içme ve sulama işlerinde bun- edilememektedir. Bu ve ecnebi birçok mü- hendisler, alâkadar- olmuşlar ve tahliller yaptırmışlar, suda mebrul miktarda petrol, mazot bulundur ğunu tespit etmişlereir. Bu suyun biraz ilerisinde Gök- dağ mevkiinde de kömür madeni mevcut olduğu söylenmektedir. Acı su tabir edilen yer de bir delikten — kuvveti trendüdüğüne benziyen bir ses çıkması köylüle- rin nazarıdikkatini celb.tmiş ve burası bir metro kadar derinliğin- de kazıldıktan sonra çukurun içine bir horos bırakılmıştır, ho- rosun 3-5 dakika zarfında öldüğü ve kendi kendine kavrulmıya baş- ladığı müş, bunun Üzerine çukur derinleştirilmiş, fakat delik büyüdükçe tahammül edilmez bir sıcaklık ve ağır bir koku başla- dığı görülünce kazılmaktan sarfr nazar edilmiştir. Halk bu delikten çıkan sıcaklığı ve kokunun mahi> yetini merak etmektedir. Civarda bir çok ta asarı atika bulunduğu tahmin edilmekte ve hafriyata müsaade olunması için hükümete müracaat edilmektedir. Balıkesirde Fakirlere Yardım Balıkesir ( Hususi ) — Hima- yel Etfal Cemiyeti burada yüz elli Fakir çocuğu himayesine a- miş ve bunlara sabah akşam s:cak yemek vermiye başlamıştır. Cemiyet son .bir sene zarfında binden fazla çocuğa — muhtelif cephelerden yardım etmiştir. İ y VeT . sinde kaleliler denllen bir kısım halkın — oturduğu — ve - bunların 1263 de kaleyi hükümete teslim ederek şehre — indikleri anlaşık maktadır, Şehirde hâlâ kalelile- rin ahfadı vardır. Elyevm kale içinde askerlik dairesi ve kışla vardır.Zile çok müdebbet ve mah- süldar bir toprağa maliktir. Bir karış bile ekilmedik yer yoktur. ahali çok çalışkandır. — İhracat seneden seneye artmaktadır. 1336 senesinde Üüçte ikisi yanmış olan Zile şimdi yeniden imar ve inşa edilmektedir. Yeni iİmar ve İnşa muntazam bir plânla üi e ğelinümi —e Samsun G&i Büyük Bir Varlıktır yapılmaktadır. Zi- * lede susuzluğun — önüne geçilmiş, şeh rin her yerinde mebrul akar su temin olunmuştur. Şehir dahilinde Belediye tarafın- dan 30 çeşme yap- tırılmıştır. Şehir elektrikle tenvir edilmiştir. Bele- diye çok İyl ça lış mak ta dır , mükemmel — bir itfaiyetesis edil- miş, yangın tehlikesinin önüne ge- çilmiştir. Zilede Maarif teileridedir. Fakat mevcut dört iptidai mek- tebi ihtiyaca kifayet etmemekte- dir. Okuma hevesi çok Fazladır. Halk kütüphaneden dışarı çıkma- maktadır. Zilelilerin hükümetten istedikleri sadece mektep ihti- yaçlarının karşılanması ve yenl bir - ilkmeteple bir ortamektep tesisldir. Zilenin başlıca ihracatı şudur: Buğday, yumurta, deri, — üzüm, cevizli sucuk, leblebi, ip, ceviz, haşhaş, — afyonya,; K k KN EDA İ Kütüphanesi Kütüphaneden bir köşe ve kütüphane memuru Salih B. Samsun (Hususi) — Burada mubitine geniş mikyasta İrfan nuru dağıtan bir kütüphane var- dir: Gazi Kütüphanesi, , *Gazi Kütüphanesi, eski Vali Kâzım Paşa Hz. nin yardımlarile iki sene evvel açılmış ve ehem- miyetli bir varlık göstermiştir. Kütüphanede, fenne, lisana, edebiyata, — felsefeye ve ilâh., ilimlere ait olmak Üzere 3280 tilt kitap vardır. Bunlardan 500 cildi diğer kütüphanelerden nak- ledilen, 500 U yazma, 18951 Türk harflerine ve 885 1 de Garp eserlerine »ittir. Kütüpane resmt devairle bir- Evreşede Şap Hastalığı Evreşe, (Hususi) — Şap has- talığı devam ktedir. Manma- fih tahribatının “Önüne geçilmiştir. Kordon henüz muhafaza — edil- mektedir, Soma'da Bir Cinayet Soma, (Hususi) — Denk taşı- mak yüzünden tütün amelelerin- den Sabri ile Hüseyin arasında bir kavga çıkmış, Sabri kama ile Hüseyini karnından ağır su- rette yaralamıştır. Hüseyin Ümitsiz bir haldedir. Sabri yakalanmıştır. likte akşam saat altıda kapam- ması İâzım iken sırf gençliğin İstifadesini düşünen — memurları, kendi istirahat — saatlerini feda ederek geceleri snat dokuza ve Acabında onbire, -0n ikiye kadar açık bulunduruyorlar. Ve bu sı- retle kitap tedarikine vaziyeti maliyesi müsait olmıyan fakir ta- lebe mektep kitaplarından isti- fade ediyor. “ Bütün bunlardan başka gene kütüpane salonunda haftanın mu- a) nılarında — mütehassıs nı"ıı:llniıı#unhıdn Almanca, fransızca gibi ecnebi İisanları öğretilmektedir. — C. Ş Kırşahir'de Havalar Fena Gidiyor Kırşehir ( Hususi) — Havalar çok mütehavvil — gitmekte, kar yağarken güneş çıkmakta, bu yüzden de halkın sıhhati bozuk maktadır.|Sehirde grip salgın ha- lindedir. Kızıl, kızamık, zatürree, Zatülcenp gibi hastalıklarda eksik değildir. Kızamık hastalığından bir gecede sekiz çocuk ölmüştür. Memleket hastanesinde boş yatak kalmamıştır. Sıhhat İdaresi has- talığın önüne geçmek için ted- birler almıştır. GS e £Dee Gi ati YeD e ei ei dd et DAĞ D llli Tariht Fıkra 'Terbiye 'Telâkkileri!.. | Orhan Seyfi Beyin “ denizler durulmaz dalgalanmadan ,, mısra- mı da ihtiva eden nefls bir şarkıs var. Hemen her ağızda müsekkir bir şekerpare gibi çiğmnenip giden bu çok güzel şarkı, aşk buhram- larına - ve ihtilâçlarına tercüman olmakla beraber bilhassa o mısra, içtimai yeniliklerin doğumu ile büzlenmesi arasında geçen sızlıkları da ifade edebilecek kudrettedir. Evet. İleri dcğru yüri yüş bir nevi dalgalanmayı andırıyos Ben, herşeyden ziyade, terbiye telekkilerinde bu misali görüyo- rum ve o telekkilerin hentiz galı bir denize benzediğini xan- nediyorum. Çünki bu bahisteki bükümler, hiç te hemâhenk veya hemayar değil, Aram zda larına elpençe divan durdurmak istiyen babalar” bulunduğu çibi gçocuğuna misafir yanında ağız açtırmıyan anneler de var, Yave rularile — karşı - karşıya — oturup kadeh tokuşturan babalarla ve kızlarına bir düzine — delikanlı göstererek: “Beğen birini !,, diyen annelerle — birincilerin — terbiye hakkındaki — telekkileri nekadar farklı?.. Bu fark, o denizin henliz dıınılîıdığun. düşüncelerin dalga geçirdiğini gösterir |.. Vaktile terbiye, istibdat eşa» sına islinat ediyordu. Ana şef- katinde bile ısıran bir muhabbet sezilirdi. Bu suretle yetişen ço. cuk, tabiatile korkak, riyakâr ve müdahin olurdu. O derecede ki devlet riculi arasına girenler dahi etek öpmeyi bir borç ve hatta şeref bilirlerdi. Gençi de, benüz — tahsil çağında duğum — sıralarda bizzat şahit olduğum bir sahne var ki beni oeski wbisıı'n o î_—h'dl'ıııı etmiştir. gün 'okat' tın.hAnâıyı tarikile Sam- sun'a iyordum, —oradan da İlıııhııl'ı inecektim, gel denilen bir kır hanında ei AU NM c Babtaşam eşit aşanın eşem bir. — mevkiple — konakladığını Bu zat, o devrin en ymetli ve şöhretli ricalinden idi. Bulunduğu vilâyetin budutları haricinde de hürmet ve muhab- bet temin etmişti. Kendisini uzaktan temaşa edip zevk alı» yordum. Bir de onun yanına Mektupçusunu, Defterdar.n, Kü- tibini, Jandarma Kumandanını ve uşaklarını alıp handan çıktı; ni görmiyeyim mif. Gençlik ya, merak ettim, ark düştüm, takibe koyuldum. Me Harput'a Vali tayin olunaa Nuri B. namında bir zat, Amasya'dan geliyormuş, Reşit Akif Paşa da yaya olarak onu Çengel hanının önünde istikbale çıkmış. Paşanın kollarını pardeslüsü omuzlarında ıiy-aiıü- âübali bir kıyafet diyordum. — Biraz sonra, Nuri Bey denilen zatin arabası Amasya yolundan gö- M;ı Reşit Âkif Pış; da ağır ağır ilerledi. Harput ara- badan paşayı gMnce.E'-ıı indi, koşa koşa geldi, kendisile hemıeviydı ııl.ııı.ııl quk Vhılınlı"mı- eteğine değru i, kol e ıı::lı olan pardesünün bir ucunu yakaladı, tam Üç kere öptü. Ben, © zaman, bu etek lplls ten sadece iğrenmiştim, şim düşünüyorum da içime bir Ürküntü eliyor ve terbiye telekkilerinin Öz dalgalı bulunması canımi sıkıyor. Gerçi bugün biribirlerinin ete« ğini öpen valiler değil, amirleri- nin önünde haysiyetsizçe eğilem odaclar bile yoktur. Lâkin oğulk larına (kârı kadim) terbiye vermek istiyen analarla babalar — vardır. Gönül, bu denizin de durulmasıni ve terbiye telkkilerinin her kafer da ayni şekli almasını hllly:"İ . j : <