6 Sayla z K GMA İ Japon Halkı Dua İle Meşgul Jaron bükümdar allesi, bir imperator — zade- nin — doğumunu bekliyor ve dört gözle... — Çünkü İstiyorlar Japon dar dört çocuğu olmuştur. Dör dü de kızdır. Şimdi beşinci çocu- ğgun İaız mi, erkek mi olacağı, yalmız hanedan arasında değil, bütün Japon milleti arasında bir mesele halini almıştır. Zira, hü- kümdarın büyük erkek çocuğu, onun Japon tahtı için tabil ve kanun! veliahtıdır. Eğer veliaht makamını alacak bir erkek çocü- gu bulunmazsa, o takdirde salta- bat hakkı bugünkü hanedandan sukut etmek icap eder. Onun içindirki Japon hanedanı telâş içinde ve doğazak yeni çocuğun erkek olmasını tebalükle bekle- moktedir. Diğer taraftan halk mazarında güneşin ve dolayısile Allahın oğ- ha olmak üzere tanınan ve tapı- lan İmperator da çok sevildiği için, balk, bu çocuk meselesi ile pek ziyade alâkadar olmaktadır. Şimdi, bütün mabetler, akın akın balk ile dolmakta ve İmperatorun bir erkek çocuğu olması için dua etmektedir. * Almın hükümeti, Almanya- yı teşkil eden eski hükü- metler — azasına, bunların saltanat haklarından fera- gat etmeleri mu- kabili mühim bir tazminat ver- mektedir. Bu tazminat Almanya'nın içine düştüğü sıkıntıya rağmen, şimdiye kadar muntazaman verilmekte devam etmişfir. Fakat son za- manda, Alman milleti, bu para- ların verilmesine itiraz etmiye, muhtelif taraflardan — şikâyetler yükselmiye başlamıştır. Bu cüm- leden olarak Vürtemberg meb'u- san medlisi, ilk defa olark, bu tazminat meselesine karşı ayak- lanmış, bu meseleyi, azanın ta- lebi üÜzerine, toptan ha!letmiye karar vermiştir. En müfrit milli- yetperverler bile, bu kararın le- hinde bulunmuşlardır. Komünist- lerle Sosyalistler ise, bu tazmi- natın — tamamen - lâğvedilmesini talep eylemişlerdir. * Bir müddettenberi Amerika- Amerika'aa | İA bir mendil Mendil Güşmenliği, başr Aleyhtarlığı L.ıı.b :::ı d:.?ıâ:: naalar mendilin hıfzızsıhha nok- tasından muzur olduğuna kanaat getirmiş bazı doktorlardır. Bun- ların iddiasına göre, mendil, bi- hassa bastalık sirayeti için çok elverişli bir vasıtadır. Onun İçin- dirki mendil kullanmak ve bunu cepte saklamak doğru değildir. Kaâğıt mendil kullanmalı ve her defasında bu kâğıt parçasını atmalı. Bu münassbetle mendilin medeniyet âleminde ilk olarak ©n altınci asırda göze göründü- ğgünü ve kullanılmıya başladığını iddia eden bu doktorlar, daha © zaman bile mendile karşı büyük bir aleyhtarlık baş gösterdiğini kaydediyorlar, Alman ha- medanının tazminatı ' -1———-—-—— | Dünya Hüâdiseleri rî ——— UN FUSDİA -— TARİHİ MUSAHABE -— 'Karnı Yılanlı İzzet Ef. Mithat Paşa'nın Meşhur Nutkunu Okuyordu Abdülâziz ve Abdülhamit de- virlerinin en çok tanılmış simala- rındaa biri de karmı yılanlı İzzet Efendi idi. Tanzimat edebiyatına takaddüm eden Osmanlı nesrinin birinci sınıf Ostatlarından, Nerkisi ve Veysi derecesinde mahbir yar zıcılardan olan bu değerli adam ayni zamanda gülünç bir “fikri sabit,, le malüldü. Onun yıkılmaz bir kanaatla iddia ettiğine göre bir gece karnına yılan kaçmıştı, bu yılan gebe olduğu için mide- sinde doğurmuştu ve şimdi onun karnı yılanlar karargâhı halinde bulunuyordu. Klâsik nesrin son timsali olan İzzet Efendi, bu iddiasında o kadar musırdı ki Avrupanın en büyük profesörlerile de münaka- şadan — çekinmezdi ve midede yılan yaşıyamıyacağım söyliyenleri ağır kelimelerle tahkir ederek yanından kovardı. Çünkü fennin nihayet nazariyelere istinat etti- ğine, midesindeki yılanları ise bizzat görüp sezdiğine İnan- yordu. İzzet Efendi, arasıra dansa başlıyan — yılanlanlarını uyutmak için bol bol içki içerdi, - afyon yuttuğu da, - vakidi. Yine kendi ifadesine göre yılanlar, ispirtodan ve morfinden hoşlanıyorlardı!. . O devrin bütün vezirleri, müşir- leri, edipleri, şairleri ve bizzat padişah, İzzet Efendinin bu deli- liğini bilirlerdi, kendisile temas edenler, onun hatırından — evvel yılanların sıhhatini sorarlardı: — Efendi hazretleri, masıl, çocuklar iyiler mi? Meşhur Mitbat Paşa da, İzzet Efendiyi sevenlerden, ilmini ve fazlımı takdir edenlerden, yarım deliliğine de acıyanlardan idi.Tuna valiliğine tayin olunduğu vakit devrin bu en büyük kâtibini mektupçulukla beraber götürmek istemişti. İzzet Efendi, Mitbat Paşa ile birlikte çalışmaktan bah- tiyar olacağını, şukadarki yılar tarafından rahatsız edildiği sıra- larda alacağı alkolle yutacağı afyona müdahale edilmemesini söyledi. Paşa, bizzat içki kullanır bir adam olduğu için bu şartta bir aykırılık görmedi, muvafakat etti ve karnı yılanlı mektupçusu- nu yanına alarak Tuna boyuna yollandı. Mithat Paşanın Tuna valiliği, Osmanlı tarihinde mühim bir hâdisedir. O vilâyet bir nümune olacaktı ve oarada — yapılacak teşkilât İle meşrutiyete doğru yürüme tecrübeleri geçirilecekti. Köylerde ihtiyar, kazalarde idare ve deavi meclisleri açılmış, bu meclisler sancaklarla vilâyet mer- kezindeki meclislere bağlı olmak ve senede bir do “ Umumi Mec- lis , toplanmak, karar — altına alınmıştı. Bunların içinde en mü- himmi “Umumi Meclis , idi Çünkü bu meclisin azası, meb'us intihaplarında - olduğu gibi, halk tarafından seçilecekti. Ayni za- manda meclisin vilâyet bütçesini tanzime, bazı işleri kontrol et- miye salâhiyeti bulunacaktı. Hu- lâsa Mithat Paşa, Tunada bir meşrutiyet tecrübesine girişecekti. İşte karnı yılanlı İzzet Efendi, bu kadar mühim tasayvurların tahakkuku için cereyan eden hüm- malı çalışma sahnensinde en ağır yükü kabul etmiş bulunuyordu. Lâyıhalar, raporlar, talimatname- ler ve herşey onun — kaleminden çıkıyordu. Mithat Paşa, şöhretli kâtibinin faaliyatinden memnun- du, fikirlerinin o kudretli kalem- de tamamen canlandığını görerek hazalıyordu. Gerçi mektupcu Efendi, ara- sıra buysuzlanıyordu, ” mel'unlar oynuyor!,, diyerek evine kapan- yordu, birkaç günler Iş başına gelmiyordu. Lâkin yılanlarımı uyu- tup da daireye gelice de makine gibi çalışıyordu, toplanmış işleri Zekât Ve Fitre düüinre Münferit yardımlar — İstediğimiz netleeyi vermez. Bıyram münasebe- tile vereceğimiz zoekât ve fitreleri- mizi şu veya bu fakire vermek dağınık - ve faydasız bir yardımdır. Fakat bunu Hilâ&iahmer, Himayei- «etfal ve Tayyare Cemiyeti gibi üç hayırlı müessesenin — eline teslim «dersek azami yardımı vapmış ve en büyük sevabı kazanmış oluruz. Bu sene zekât ve fitrenizi Tayyare Cemiyetl tarafından taplıyan teşki- lâta veriniz. Birdenbire Nutku Kesti. Mithat Paşa Kızdı. İzzet Efendi: Yılanlar Teprendi Ne Yapayım! Dedi bir hamlede çıkarıp atıyordu. Mithat Paşa ile İzzet Efendi, birbirini severek bir müddet böy- leco çalıştılar, Paşa, mektupcusu- nun yılan taşıdığına inanmış gibi gürünmekte ve onu bazan yılan- larile baş başa bırakmakta kusur göstermedi. Mektupcu da nazik ve kibar valiye yaranmak - için elinden gelen hizmeti yaptı. Nihayet sıra “Meclisi Umum!,- nin toplanmasına geldi. Türkiyede meşrutiyete doğru ilk adımı teş- kil edecek olan bu meclisle bütün Avrupa alâkadardı. Londra'nın, Paris'in, Berlin'in, Petersburg'un, Viyana'nın en büyük gazeteleri Tuna'ya muhabirler göndermiş- leri, Meclise ait haberleri sayfar larına geçirmiye hazırlanıyorlardı. Mithat Paşa da, açılma günü okunacak büyük nutku dikte ettirip Mektupçuya — yazdırmı İzzet Efendi “ inşa ,, kadar “'l:- şat » ta da mahir olduğu için Paşanın nutkunu bizzat okuya- caktı. O gün, Mithat Paşa ve Vilâ- yetin bütün mutasarrıfları, askeri ve mülk! büyük memurları, müs- lüman ve bristiyan eşraf, konso- loslar, gazeteciler, meclis azaları toplanmışlardı, rütbe sahipleri üniformalarını giymişler, nişanla- rını takmışlar, teşrifat sırası ile dizilmişlerdi. Herkes, büyük hâ- disenin resmf Jisan ile tasvir ve tahlil olunmasını bekliyordu. Mithat paşa, herşeyin hazır olduğunu ve muayyen saatin de gelip çattığım görünce yüzünü İzzet Efendiye çevirdi: — Mektupçu — efendi, dedi, okuyunuz! Karnı yılanlı meşhur kâtip, hazırlanan kürsiye çıktı, nutuk suretini eline aldı, yüksek bir sesle Mitbat paşanın bütün me- deni Aleme işittirmek İstediği eümleleri okumıya başladı. Her- kes' sükün içinde, Osmanlı İmpe- ratorluğunun yenileşmek için bes« lediği azmin sadasını dinliyordu. Bir satır, iki satır, beş satır, | on satır. ve sükütl.. Evet, Mek- tupçu İzzet Efendi, nutkun ancak yirmide bir parçasını okuduktan sonra birdenbire susmuştu, kâ- gıtları elinde buruştura buruştura “etrafına balınıyordu. Kari Mektupları Piyangonu;ı— Amortisini Alamamış On ikinci tertip tayyare p yangosunun altıncı keşidesinde Kader gişesinden aldığım 21138 numarasını kaybetmiş ve gişe sahibine müracaatle zayi biletler meyanına — kaydettirmiştim. — Pi- yango talimatnamesi mucibince bu zayi bilete ait ikramiyenin altı ay sonra bana verilmesi lâ- zımdır. Biletime ikramiye değil, amorti yurmuştur. Aradan da altı ay geçmiştir. Elimda resmi zayi makbuzu olduğu halde bayi efendi artık itiraz kabul etmez bir hak olan amortimi vermiyor, ne yapayın? Çıarşıkapı Maliye Tahsil Tubesi kazanç muavini Ahmet Faik Apteshane Yapılsın Ankara caddesinden Yenk postahano arkasından geçerek Sultanhamamına giden büyük bir adde vardır. Bu cadde metha- linde otomobiller durur, Fakat methal okadar pistirki Ankara caddesinden geçenler bile bu- ranlarını tikamak mecburiyetinde kalırlar. Çünkü —caddenin bir tarafı oradaki şoförler ve araba- cılar tarafından apteshano ittihaz edilmiştir. Belki her yerde böyle müna- sebetsiz ve yakışıksız mahallerea tesadüf edilir, fakat bu kadar Feci berbat olam görülmemiştir. Halkın buraya kirletmesinin men'i: ni istemek imkânsızdır, bu kabil olamar, fakat beladiye hiç değik 26 yüzlira sarfile buraya bir ah« desthane yapacak olursa iş ken- diliğinden balledilmiş ve şehrim en büyük caddelerinden birisine deki çirkin manzara ortadan kalk- mış olur. Hocapaşa: Mehmet Salt Yolcuların Müşkülât Çektikleri Cadde Aksaraydan Horhora giden yolun kanalizasyon tertibatı ikmal edilmiş, fakat henüz cadde temiz- lenmemiştir, gelip geçenler müş- külât çekmektedir. Aksarayı M. Şükrü BN ga Çığ Mecmuası — On beş güne de bir çıkan bu mecmuanın 4 üncü mumarası çıkmış'ır. İçinde bir aylık mutbüat münakaşalar'ının — bulâsazı ve hikâye, şiir, edebi, iklısadi yazılar wardır. Tavsiye ederiz. Mit Yal — İdel- Oral İstiklâl fikrinla naşti efkârı o'an bu mece muanın 933 senesinin birinci sayısı bir harita ile beraber çıkmıştır. Mimar — Bu mecmuama 23- 24 üncü sayıları İntişar etmiştir. 24 üncü sayısı ile üçüncü seneslai idrak eden bu mecmua hergün biraz daha tokl- mül ederek Türk mimarlığını temsil eden bir mevcudiyet olmuştur. Yeni sene daha mütekâmil bir gekilde Intişar edecek olan bu mec: muayı tavsiye ederiz. Mıthat Paşa, bu umulmaz re- zaletten yerlere geçecek kadar gıkılmıştı, — öldürücü bir bakışla mektupçuyu ezerek haykırıyodu; — Okusana herif, ne d Tuyorsun? İzzet Ef. ne o sert gözle bu sert sözden korktu, ne bütün Avrupanın kendisini dinlediğini düşündü, kâğıtları yere atarak acı acı inledi: — Mel'unlar kımıldadı, nasıl okurum? Ve herkes kendisine bakar” ken hızli hizli. oradan ayrıldı, rakı ve afyon yutarak yılanlarımı — uyutmuya koştul. — M- T *