Siyaset Âlemi Japonya'da Amerikan Düşmanlığı Amerikalılar, ötedenberi Japon- ya'yı ve Japon'ları sevmezler. Bunun sebebi, Amerikan milletinin beyaz arktan gayrisine karşı tab'i bir surette duyduğu anl'patidir. Bir zamanlar va bilhassa Japonya'nın zayıf olduğu devirle: bu antipati, Japonlar'da, bir nevi hürmetle karışık hiddet ayandırırdı. Japonyanın son sencler- de elde etliği kuvyel kisleri silm $, yerini derin ve şiddetli bir. Amerikan düşmanlığına bırak- mıştır. Bugünkü Japon gazetelerini açlığınız zaman, Amerika ve Ameri- kalılara karşı sütun sütun hakarek görürsünüz. Fakat bu kin tezahörü, taşkın ye coşkun akıp giderken, biç bir gozetede, —Amerika'nın ismini ten yazılmış göremezsini Bir hükümnet... Bir devi J(yı ima olunur ve s#oora en ağır kelimelerle hücum yapılır. Amerlkan düşmanlığı, Japonya, da bir vevi easusluk hastalığı uyandır- miştir. Her Japon, beyaz irktan her hangi bir kimse e karşılaşır karşı- haşmar, onda, Amerika hesabına galışan bir casas hüviyeti görür. Bu yüzden, Japonyayı ziyarete giden Avrupalılar çok sıkıntı. çekerler. Meselâ bir gün yoldan geçen azkeri #eyretmekte bulunan İkl genç gu it- ham ile tevkif edilmişleri Geçen askeri birer makla.. Bir başka gün, makinetlle gszen bir seyyalı çalyaka karakola götürülmüştü. Yanında bu« lunan Jıpon tercüman, etrafta duran balk, bu seyyahın resim çıkarmadı- donı, çıkarmıya teşebbür. bile etme- diğni #söylüyorlardu Fakat Japon 'nııdırmılın, bunun aksini gördük- erini xannettiklerini... söylüyorlardı, Bu haleti rubiye, yakın bir atide, bir Amerikan - Japor muharebesini İntaç etmezse yirminci asrın — bir mucizeler asrı iduğunu —kabul et- mek İârimgelir. — Süreyya birer say- elinde fotoğraf Fransa'da Yeni Kabine Paris, 23 — Bonkur hüküme- tinin beyannamesi âyan ve meb'- usan meclisinde sol cenah fırka- ları tarafından gayet müsait bir surette karşılanmıştır. Meb'usan meclisi, hükümetle mutabık kalarak umumi siyaset hakkındaki istizah takrirlerinin ııllııkereı ne hışlımııt Te Roma, 23 — Avam Kamara- sında işsizlik meselesi hakkında yapılan bir müzakere esnasında M. Loit Corc hükümeti şiddetle tenkit etmiş, yeni kurulan Lit tor'ya şehrinin M. Musolini tara- Findan tesis ve küşadı vak'asını anmış ve İtalyan başvekilinin her türlü zorluklara karşı durmak hususunda — gösterdiği — cesareti Mmethetmiştir. Ziraat nazırı verdiği cevapta M. Makdonald'ı müdafaa etmiş, memleketin bütçe ve işsizlik meseleleri dolayısile büyük zahe metler ve müşküller karşısında kalabileceğini sölerine ilâve eyle- miştir. Avam kamarası, ahval ve hâdi- sat daha evvel toplanabilmek şar- tile, içtimalarını şubatın yedi- sine talik etmiştir. Fransa İtalya Arasında Cezair, 23 (ALA.) — İtalyan jeneral konsolosu hükümeti tara- fadan Cezairli bazı çıhııyellere ve bilhassa umumt! vali M. Car- de'a verilen nişanları tevdi et- miştir. eral konsolos ve umumi vali bu münasebetle söyledikleri nutuklarda — Cezair - toprağına Fransızları ve İtalyanları biribiri- ne bağlıyan ve bir anane şeklini alan dostluktan hararet ve heye- canla bahsetmişlerdir. Almanyanın Ticareti Berlin, 23 — M. Bravn bir çok ticaret muahedelerinin, bi hassa İsveç, Yugoslavya ve Fele- menk — hükümetlerile — Almanya arasında yapılan mukavelelerin müddetleri bitince feshedilmesi fikrini ileri sürmüş ve çünkü bu muahedelerin almanya'ya rzarar verdıklenm ıöyloıııışlır t Loit Cor lüzum gösterdiği takdirde | ç Yine Sahnede İngiltere'de İşsizlik Meselesi Şiddetli Bir Munakaşaya Sebep Oldu Ispanyada cümhuriyetin İlânından sonra, Katalonyaya muhtariyet ver'lmişti. Esasında Katalonya 1715 senesine kadar İspanyanın dahilinde kendi kendini idare odön bir eyalet idi. O tarihte İspanya kıralı K hak etti ve parlâmentosunu feshetti, Ge, ıeldcdılm ş olan Katalonya parlâmen lonya devlet reisi miralay Maçya taralından küşat edilmiştir. Jonyayı İspanyaya i- çön 4 kâsanu lde, iki asırlan fazla tosu, büyük -bir ihtişamla Muhtar Katae Resınlmizde *Par l'n!ljı’ovıun reami Püşadı görünmektedir. Avrupanın Borçları Almanyanın Yeni Cümhur Reisi Mes'u- liyet Kabul Etmek İstemıyor Vaşington, 23 — Yeni Cüm- | hur Reisi M. Ruzvelt ile M. Huver arasında, Ayrupanın Ame- rikaya olan harp . borçları hak- kında — toat edilen — mektuplar neşredilmiş! Bu mektuplara nazaran M. Ruznll harp borçla- rının yeniden tetkiki hakkında ileri sürülen fikirleri reddetmekte ve bu bususta kendisi için me- suliyet kabul etmek — imkânı olmadığını — söylemektedir. M. Ruzvelt silâh kuvvetlerinin tah- didi hususunun, borçlar hakkın- daki —müzakereler ve — iktısadi yaziyet Üüzerinde kurtarıcı bir tesir yapacağı fikrinde olduğunu söylemiş ve demiştir. ki: — * Borçlu — hükümetlerden aemaar aNN TEFRİKA NUMARASI: CEPHE “MİLLİ AA — Müuharriri: Burhan Cahit Ve Şeker zade Hakkı Bey de bunlardan pek — farklı de- gildi. O da parasının — küv- vetini başkalırının gurürü ve perefi Üzerinde tecrübe etmekten hoşlanırdı. Ve genç kadın kem- disin böyle başka kadınları im- rendiren, kıskandiran Bervet ve haşmet içinde onun ağına düş- tüğünü batırladıkça kendi kem- dinden utanıyordu. Fakat paranın küvveti ne sihirli bir kuvvetti. Onun yokluğu insana nasıl fena şeyler düşü- nüyorsa — çokluğu da — hırsını kızıştırıyor, — memleket, — dost, milliyet duygularını kırpıyordu. Dilrüba Hanım, Şeker sade ile tanıştıktan sonra para hırsı ona da geçmişti. O da Şeker za- denin —hesabiına olduğu kadar kendi menfaatı için de birçok işlerle alâkadar oluyordu. Ve genç kadın epey de para 3'_ ROMAN,, EELTERDERİ yapmıştı. (Meni ihtikâr) komis- yonunun memurüu olan Agop Manolyan ona birçok yollar öğ- retmişti Şekerzadenin (Berlin)deki ti- caret —manavralarını — İstanbulda ikisi birden yardım ediyorlardı. Genç kadın Şeker zadenin bu işe alet ettiğini binbaşıyı ilk defa adada gördüğü zaman bu genç ve yakışıklı zabitin ayni zamanda büyük bir nüfuz ve salâhiyetede sahip oluğunu öğ- renince ondan kendi hesabına istifade etmeği tasarlamıstı. Ve bu akşama kadar o genç erkânı barbın mühim vazilesi sayesinde pek büyük manevralar çevirdiğinden şüphe etmiyordu. Fakat Binbaşı Faruk ona samimi bir gönül ıstırabile acı acı şikâ- yet ettiği zaman geuç kadının kalbi — külleri — eşelenmiş — bir ateş gibi yandı. Genç zabit ne güzel eğleniyor. Bu türedi insanların ruhunu ne mükemmel deşiyordu. Ve onun tabiatindeki istihza bu mevzuu didikliye didik- liye nihayet yirmi dört saat evvel aynı salonda gördüğü harp xen- ginlerini ( Ridikul ) etmiye kadar vardı. Fakat bu konuşulan — şikâyet edilen şeyler nihayet onları şah- san alâkadar etmiyen umumi dert- İerdi, Ve bütün bu çeşit dertler gibi nihayet mes'uliyeti kimseyo yüklenmiyen — şeylerdi. Milletleri bozğuna götüren sefalete düşüren büyük vak'alar gelip geçtikten sonra halk cezalandıracak kaba- hatli arar. Fakat hükümet şekik leri okadar değişmiştirki başı uçurulacak — bir. mes'ul bulmak kabil olmaz. Demokrasi denilen halk — bükümetinde — bile — hal aynıdır. Salâbiyet, a0üfuz resmen mil- letindir. Fakat milletin bu salâ- hiyeti İstimal etmek salâhiyeti yoktur! — Netice şuki —mühim zamanlarda dizğinler — tamamile başa geçenlerin, küvveti — filen l herhangi biri bizimle müzakereye girişmek —arzusunu — gösterecek olursa ona bu hususta bir an evvel müsait bir imkân vermek lâzımgelir, Filipin Adalarına İstiklâl Vaşington, 28 — Philippinos adalarına istiklâl verilmesi hak- kında yapılması icap eden kanı- nun esas ve mahiyeti hakkında san ve Âyan azasından mürekkep olarak teşekkül eden komisyonda tam bir itilâf elde edilmiştir. Komisyon azası, — Piliopinos —.. eI (Karınızı Doktora Götürünüz İzmirde Necati Beya: Sizi haklı bulmakla beraber karınızın da 'haklı olduğunu gö- rüyoruz. Çünkü siz mütemadiyen işinizle meşgulsunuz. Gerçi ev> nize iyi bakıyorsunuz. Fakat bir kocanın vazifesi yalnız bu kadar değildir. Karınızla daha yakından alâkadar olmanız lâzımdır. Kadın, kendisile meşgul olunmasını is- ter. Halbuki siz işlerinizin verdiği yorgunluk dolayısile bu işi tam mânasile yapamıyorsunuz. Diğer taraftan verdiğiniz izahata göre karınızın hasta olduğu anlaşılıyor. Onu bir:sinir doktoruna götürü- nüz ve doktorun tavsiyelerini dikkatle takip ediniz. Tahmin ediyorum ki bu tavsiyeleri kar- nızin - hırçınlığına nihayet vere- cektir. * N. N. Hanıma; Haftalık ve aylık moda mec- muaları çıkmaktadır. Fransızca bildiğinize göre bu mecmuaları takıp ettiğiniz takdirde arzunuz yerine gelecektir. Çöngelköyünde H. B. Boye: Çocuğunuzu ülk fırsalta leyli bir mektebe veriniz. Bu sayede evinizin eski dirliği derhal yerine gelecektir. Çünkü sizi karınızla ihtilâfa düşüren sebepler arasın- da çocuğunuzun çok mühim bir amil olduğu anlaşılıyor. * Semiha Hanıma: Bu asırda cahil ebelera mü- racaat etmek cinnettir. Bugün mektepten yetişmiş ve — işinde — ihtısas kazanmış muktedir. ebe- lerimiz vardır. HANIMTEYZE Bir Dostluk Mukavolesi Tahran, 23 — Efganistan ile irak arasında yapılan dostluk muahedesi, dün Tahranda imza edilmiştir. ——— e— adalarına 10 seneye kadar tam bir serbesti verilmesini kabul etmiştir. — eee e— ——— — kavrayanların elinde olduğu halde kabahat ve mes'uliyet dağıla dağıla ©o günahım kurbanı olan halka kadar dayanır. Binbaşı Faruk, çivileri, civata- ları yerinden oynadığı için bağla- rı arasında irtibat kalmıyan, tit riyen ve sarsılan bu cemiyette nihayet bir fert olduğunu düşü- nerek kendi kendini teselli edi- yordu. O, bürriyet ilân edildiği zaman bütün gazetelerin, otuz yıl İstibdat sefalete saray içinde milletin çektiği yegane sebep saray — ve mensupları olduğunu yazdıkları halde bu mesullerdea birinin ol sun milletin hıncına uğramadığ'nı ve herbiri milletin kanından, ma-« lmdan çalarak biriktirdikleri ser- vetle Avrupanın en rahat şehir- lerinde, mükellef dairelerde yaşa- dıklarını pek iyi hatırlıyordu. O bir devirdi. Eser bırakma» dan geçti. Harp devri belki de otuz yıllık istibdadın yapamadığı bozgunu (ki üç yılda yaptı. Ve şüphesiz —milyonlarca vatandaşı ölüme, yoksuzluğa sürükliyen bu idarenin de besap günü çelince ortada mesul bulunamıyacaktır. Binbaşı Faruk devrin bütün dertlerini #ayıp dökerken bu ne- ticeyi de görüyordu. Genç kadın kadehleri doldurmuştu. — Herkes bir kâr peşinde koşuyor, dedi. - Fırsattan — isti- fade etmiyeni adeta ayıplıyorlar. Binbaşı Celâl içini çekti: — Bilmem ki kime kızmalı, kimi ayıplamalı! Aşağı tabakaya bakınca insanın içi sızlıyor. Hak buki memleketin yüksek düşün- celi tabakası, uyanık sınıf yan- gindan mal kaçırır. gibi adeta yağmacılık ediyorlar, Bu cereyanın önünde durmak mümkün mü? Genç kad n gülerek te'kit etti: — İşin fena tarafı, bu harp ticareti usulünü asıl çıkaranlar ellerinde memleketin bütün kuv- vetlerini toplıyanlar.. Onların hi- mayesi olmazsa kimse — böyle yüksek kazançlar peşinde koşmaz. Benim bir teyzemin oğlu vardı. Daha mektepte, hukukta okuyor. Yeni harp zenginlerinden heves lenmiş, bana aman teyze, bir bildiğin varsa bana bir yol öğ- retsin. Ben do harp ticareti yapacağım dedi. yine ÇArsdn vaz )