Kabasakal Mehmet Paşa Öyle Kor- kunç Bir Adam Değildi O Sadece Bir İcra Vasıtasından İbaretti Muharrirt Her Hakkı Mahfuzdur -Ni— Meşele, gayet mühim., Or- tada bir top kayboluyor ve bu topu da Hâzım — Beyin gizlice aşırttığı, bunu — bir takriple İs- tanbul civarına getirterek Yıldız sarayını lopa — tutturacağı — ih- bar olunuyor. Kargaların bi- le güleceği bu isaat, tabit sarayda — müthiş — velvele — ya- piyor. Hâzım Beyi müşkül bir vaziyette bırakıyor. Fakat Meh- met Paşa bu işe karışıyor, Hâ- zım Beyin lehinde deliller bulu- yor. Bu suretle meselenin iftira olduğu anlaşılıyor, Hazım Bey de feci bir akıbetten kurtuluyor. Mehmet Paşa, meşbur (Ma- mol Karasu Efendi) yede olduk- ça mühim bir iyilikte bulunmuştu. Meşrutiyetin ilânından bir müd- det evvel, (İttihat ve Terakki Cemiyeti) hakkında tahkikatta ve bu cemiyete dahil olanlar hakkında — takibatta — bulunmak özere Rumeliye bir heyet gönde- rilmişti. Bu heyet Selânikte yer- leşmiş ve işe başlamıştı. (Şüpheli eşhas) diye birkaç kişi tevkif edildi ve İstanbula gönderildi,. Bunların arasında, (Manol Ka- rasu Efendi) de vardı. İsticvap heyeti bunları birer birer sorguya çekerken, Mehmet paşa da orada bulundu. Manol Efendi, İttihat ve Terekki Cemiyetine mensup ol- duğnnu kat'iyen inkâr ediyor: — Evet.. Bizim bir cemiyeti- miz vardır. Fakat bu cemiyet, (Fran Mason) cemiyetidir. Ararla | sırada içtima eder, kendi İşleri- mize dair görlşürüz. Devlet, mil- lat işlerile hiç alâkamız yoktur. Diyordu. Mehmet paşa, me- rak ederek sordu: — Baksana, — çelebi... — Bu, (Fran Mason) dediğin, düzcesi (Farmason) dedikleri değil mi? — Evet paşam.. — Eh, (Farmasan) demek ne demektir? — Efendim, paşam.. İnsanı kâmil demek.. Bütün ömrünü, inşanlığa.. İnıanlığın yükselmesine biribirine yardım ve muavenet | etmesine bağlıyan adam demek- tir. Bizde, öyle (politika) ya ka- —— A Tablatinisi resininizi öğrenmez S ada iale gönderiniz küyorsanıı kupon — ile bir- Resminiz #rafa tübidir. ve lade edilmua. ——— islm, meslok veya san'at? | Bulunduğu ' momleket F Resim — intişez edecok mi ! — | Kesimin klişesi BO kuruşlar Pumukabilinde gönderiler u: | işareti —— rışan, hükümet işlerile oğraşan adam bulunmaz... Farmasonların — gizli bir varmış, insanın- yüzüne bakınca, kendilerinden olup ol- madığını derhal anlarlarmış.. Doğ- rumu buz... — Evet paşam... Mehmet paşa, sağ elinin şaha- det parmağını, odadaki heyet Özerinde gezdirerek: — Şöylece, hepimize bak bakalım.. Bizim içimizde de far- mason var mı?.. Manol Karasu efendi, müte- hossimane heyete göz gerzdirdik- ten sonra, müstehziyane cevap verdi: — Haşa, paşam.. Sizin içiniz. de, öyle adam yok... Bu cevabin inceliğini kim- se anlamamış, hatta kendilerinde masonlara benzer bir hal olma- | dığından memnun - olmuşlardı. Mehmet paşa, Manol Ek ye hiçbir kıymet vermedi, hatta: — Canım, bırak:ın şu miskin Yahudiyi.. Bâksanıza, Farmaso- nun biri imiş.. Artık dünya da adam kalmadı da, hükümet aley- hinde cemiyet yapacak bir bu mu kaldı?. Diye ortaya bir fikir atmış ve (Manol Karasu Ef.) nin omuzuna yüklenen itham yükünü, bir haylı azaltmışlı. * Bazı işlerde ve bilhassa Ab- dülhamidin şahsına taallük edon meselelerde mümkün olduğu ka- dar müfrit davrânmak, - saraytla bir âdetti. Çünkü hünkâr, ancak kendisile alâkadar olan insanları sever, hatta yapılan hareket, pek | adi bir riyakârlık bile olsa, onun hoşuna giderdi. Hatırlardıdır ki eskiden (mart) ayının — birinci günü senebaşı YELKENCİ ve SADIK ZADE BH MÜTTEHİT VAPURLARI | edilmişti. itibar olunur ve Balıkhanede bir merasim yapılırdı. O gün erken- den tutulan balıklar, Balıkhaneye getirilir, bütün (Düyunuumumiye) erkânile birçok zevat gelir; dua edilir, nutuklar söylenir ve sonra da hararetli bir surette balıkların imüzayedesine girişilirdi. O gün, en nadide balıkların, süslü sepet- lera konularak saraya götürülmesi ve huzuru şahaneye takdim olun- ması da ( teamül iktizasından ) idi. Bir sene, yine ayni merasimle | | saraya balık — götürülmüştü. Bu balıkların içinde gayet büyük bir levrek balığı vardı. Mehmet Pş. bu balığı görür görmez hemen bir baston getirtti. Balığın ağ- zından sokarak karnınında bir bomba saklanıp — saklanmadığını uzun uzadıya muayene etti. * Fehim Paşa tamamen parla- yıncşa kadar Çerkes Mehmet | Paşa Abdülhamidin yegâne İcra vasılası idi. Fakat Fehim Paşa artık bütün İstanbul'un bütün mu- |kadderatına hâkim bir vaziyet alınca onun da ikbal yıldızı bir miktar husufa uğradı; vazifesi mahdat bir sahaya münhasır kaldı. Yine | arada sırada bazı evlerin tahar- riyatına, bazı eşhasın terassuduna memur edilmekle beraber ona asıl vazife olarak İstanbul lima- ninin — muhafaza - vazifesi — tevdi (Arkan var) İstanbula gelen ve İstanbuldan Kasideci zade Faruk Ziya | Beyefendiye — Yazılarımız hak- kındaki teveccühünüze teşekkür ederiz. Mektubunuzda — bahset- tiğiniz fasıl hitam bulduğu için, verdiğiniz. malümatı eserin kitap şeklinde çıktığı zamana saklıyoruz. ——— — 26 kânunuevvel 932 pazartesi gününden itibaren Karadeniz hattna vapurlarımız. her hafta İstanbuldan PAZARTESİ ve PERŞEMBE gühleri hareket edecektirler İstanbul Gümrül;. Muhafaza Baş- müdüriyetinden: 504 Çiltt Yün Çorap İlânıdır. | — Kıtaat için satın almacak olan 504 çift yün çorab pazarlıkla kırdrmaya konulmuştur. kâğıdınin K rdırma şartları tasdikli suretleri — İstanbul Gümrük muhafaza Başmüdüriyetinde satınalma komisyo- nundan alınacaktır. Kırdırma İstanbul Gümrük muhafaza Başmüdürlüğünde kurulacak alım satım komisyonu tarafından yapılacaktır. Kırdırma 25- 12-932 tarihine rastlıyan Pazar günü saat Her istekli, biçilmiş bedelin 47,5 ğu olan 12 lira 10 kuruşluk muvakkat güvenme “teminat,, larile belli saat- B 14 tedir. Üa ten evvel komisyona gelmeleri ğrie Örnek: İstanbul Gümrük muhafaza Başmüdürlüğündedir. İstekliler orada görebilirler. | saatte Könutluervi 24 HİKÂYE Bu Siitı;nda Hergün N. F. Yazanı ÜÇ GÜZEL Birl sarışın, biri esmer, biri de kumraldı. Üçü de biribirinden güzel, üçü de enfes Üç genç kız.. Sarışının tebessümü, esmerin ba- kışı ve kumralın süzülüşü ayrı hususiyetler halinde canlanır, ca- zibeleşirdi. Parasına, tatlı nüktelerine ve şen kahkahalarına güvenen Vasfi, bu üç güzelin üçünü de gönlüne bağlamıştı. Fakat — kendisi de onların — canlı güzelliklerine esir olmamış değildi. Ne çare ki Vasfi evliydi ve karısına da evlilik tı- simile bağlanmıştı. Şu halda.., Evet şu halde bu üç güzelin Vas- fide coşturduğu sevda hamlesi gönülde — kalacak, dudaklara geçmiyecekti. Vasfi işinin başında, karısın- dan ve üç sevgilisinden uzak kaldığı saatlerde bu çapraşık va- ziyeti düşünür, bir kurtuluş yolu arar, fakat mes'eleyi kendi gön- lünün istegine göre halletmenin sırrını. bulamazdı. Günler uzadık- ça sevda ateşlendi, bu şen deli- kanlının şakrak edası keder çem- berile sıkışmıya başladı. Bütün üzüntülerini yalnız kendi kendi- sile paylaşan Vasfi nihayet kara- rıdı verdi: — Bu sıkıntı. beni ezmiye başladı. Sevda mikrobunu kurut- mak için gönülün hissesinden fedakârlık yapmak lâzım. Vasfi bu kat'i karardan sonra Üç güzelin Üçüne birden ayni ve ayni yerde randevu verdi, * Üç güzel bir senedenberi müşterek bir sevda ile yaşayor- lardı. Fakat sevdaları gibl emel- leri de biribirine benzeyen bu üç genç kız Vasfiyi ancak ayrı ayrı tanıyorlardı. Şen delikanlı bu macerayı çok güzel idare etmiş, sevdiklerini ne biribirlerine tanış- tırmış, ne de ayrı ayrı Üçünü de sevdiğini sezdirmişti. * Sarışın — güzel Vasfi imzalı randevu mektubunu aldığı zaman sevinçle titredi, ertesi gün büyük bir ümit salğınile bekledi. İntizar uykusuzluğu ile çok kısa geçen bir geceden sonra sarışın güzel giyindi, süzlendi ve randevu saa- tini — geciktirmemek için acele etmeyi de unutmadı. Biribirlerinin varlığından bile haberdar olmıyan esmer ve kumral güzeller de kısa satırlı. davet mektuplarımı —oku- yunca şüphesiz sarşın güzel gibi aymı his ve aynı Ümitle randevu yerine koştular. Sarışın güzel daha evvel gel- mişti. Genç kır, Vasfiye gizli işle- rinde emniyetli bir kapalı yer olan pansiyonun ziline bastı. İhtiyar kapıcı Madam her zamanki vazi- fesini bugün de tam bir alışkan- lkla yerine getirdi ve güzel sarışını Vasfi'nin odasına götürdü. Beş dakika sonra kapı tekrar çalındı. Bu seferki esmer güzeldi. İhtiyar Madam bir pot kırmaktan korktu ve Vasfi'ye haber verdi. Şen delikanlı bugün bir senelik macerasının son perdesini kapı- yacaktı ve Madama emir verdi: — Buyursun. Henüz beş dakika geçmemiş idi. Madam Üçüncü defa kapı açıyordu. Kumral kız bütün gü- zelliğile kapının Önünde parladı ve Vasfi Madama yine emir verdi: — Buyursun. Vasfi'nin sarışın, esmer ve kumral güzelleri beşer dakika ara ile müşterek sevgililerinin gar- soniyerinde buluşmuşlar ve basit bir muhakeme faslından sonra İşla içyüzünü anlamışlardı. Şimdi üç günahsız güzelin Üçü de vaziyetin, günahkâr ve keder sızan bakışları karşısında başlarını eğmiş, hiddetlerini du- daklarile emiyorlardı. Vasfi fazla intizarı lüzumsuz buldu ve bu uzun macerayı iki kısa elimle ile bitirdi: “— Artık İstanbuldan uzak- lara gidiyorum. Günahımı itiraf etmek - için Üçünüzü de biribiri- nizle tanıştırıyorum, Beni — affe- dinix. ., Bundan sonrasını tahmin ede- bilirsiniz: Üç güzel sevdasız ve Vasfi gönülsüz kaldı. Zahyeti umumiye, işihasızlık ve kuvetsizlik halatında büyük faide ve tesiri görülen: FOSFATLI ŞARK MALT Hulâsası Kullanınız.. Her eczanede satılır Ankara M. M. V. Satınalma Ko- misyonundan: Askeri Lise ve Orta Mekteplerde aşağıda gösterilen derslerin muallimlikleri açıktır. Verilecek ücretler hizalarına yazılmıştır. Tod- ris için Resmi salâhiyeti haiz olan ve başka yerlerde alâkaları ol- mıyan muallimlerden arzu edenlerin 10 gün zarfında istida ve fo- toğrafını musaddak fişlerile Ankarada Ağkeri Liseler müfettişliğine müÜracaat. j Mektebin ismi: Muallimliğin nevi ge Ücreti: Kuleli Lisesi Fizik muallimliği Ücreti 98. L. Bursa » » "« 108. L Bursa Kimya , * 108. L Bursa Tabiat , “ 108. L. Konya As. O. Mp. İngilizce , * 108. L Erzincan , » Almanca , * 108, L. Ersincan , » Türkçe , * 108. L