SÖN POSTA İTTİHAT ve TERAKKİ — Her hakkı mahfuzdur. — - Ahmet Rıza Beyle Abdü sında Uçurum Git Senede beş altı defa ( Sur ye)den (Paris) e gelir gider. Gelip geçerken İstanbula uğrayarak Yıl- dız saraynı ziyaret eder.. Hatta mübi işler olursa, sureti hayır- hahaneda - bilvasıta- Abdülhamite arzeylerdi... Şahsı pek okadar maruf olmadığı için, sarayın sicilli bafiyeles"nden addolunmazdı, Fa- kat o, eline geçen hiçbir fırsatı kaçırmazdı. Bu karakterde bir adam olan Yusuf Matran, o esnada ( Berut limarının imtiyazı ) mı istiyor, fakat bunu bir türlü ele geçiremiyordu. Yine bir Paris seyyahatı esnasın- da İstanbula ve saraya uğradığı zaman, Pariste bulunan Ahmet Riza Beye ehemmiyet verildiğini hissetti. Va bu Zeki adam, der- hal bundan kendisine bir pay çıkarmak istedi.. İstanbulun süflü bafiyeleri, tezvirat ile meşgul ola- dursun, Yusuf Matran - derhal Paris'e atladı. Emin vasıtalar bularak Ahmet Rıza Beye çattı. Onun, meşriyatının ana vatanda ae büyük tesirler yaptığını naklet- tükten sonra, bu neşriyata biraz daha şiddet verecek olursa, bütün Osmanlı ülkesinde herkesin şözü- nün birdenbire açılâcağını anlatlı. Ahmet Riza Bey, - 6 zaman- lar - bu gibi işlerde henüz lüzumu kadar tecrübekâr olmadığı için, Yusuf Matrana derhal inandı. Ona: bir dost, bir takdirkâr, bir yardımcı gibi kollarını ve kalbini açtı. Bu teşvikin tesirile şiddetli yazılar yazım ya başladı. Yusuf Mat- san, bu sefer de, İstanbula ve saraya koştu. Ahmet Riza Beyin Pariste, siyaset âleminde pek yüksek bir mevki kazanmıya namzet oldu« gundan bahsederek, her tarafta neşriyatına ebemmiyet verildiğin! ve eğer bu adam susturulmazsa, (Zati hazreti padişahi) nin bundan | pek büyük zarar göreceğini söy- ledi ve: — Maamafih. ben kendisinin dostluğunu — celbe muvalfax - ok dum. Eğer arzu buyurulursa onu sasturmaya çal şırım. Sözlerini de ilâve etti.. Bu özleri büyük bir minnetle kabul eden Abdülbamit, derbal — Yusuf Matran ile pazarlığa girişti. Bu işte muvaffakiyet basıl ettiği tak- dirde Berut dimanı imtiyazın: ve- receğini Yusuf Matrana — ibsas ettirdi.. Artık Yusuf Matran işi gücü bırakmış, Paris ile Yıldır sarayı arasında bez çözüyor, bir | taraftan Ahmet Riza Beyi teşvik | ederek, - diğer taraftan da Ab- dülhamide evham ve heyecan vererek işini görmeye çalışıyordu. Ahmet Riza Bey, işin iç yi- zünü bilmediği için bir taraftan bu adama âlet oluyor, diğer ta- raftan da Abdülhamit ile keadi arasında açılan uçurumun gittikçe derinleştiğini görerek, artık İs- tanbula avdet etmesi ihtimalinin araldığını görüyordu. * Bu esnada mühim hâdise ru- hur etti ve Ahmet Riza Beyi, o | uçurumun — derinliğine sürükledi. Avrupada bulunan (talebe Türk- ler) arasında (Sen klu) vak'a- w diye meşhur olan bu hâdise Tefrika No, 13 5 | (Sen Klu) vak'asının Ikl kahramanı (ikisi de (paşa) oldukten) &onra Ahmet Rıza Beyi bir anda kah- raman yapmıs.. Ve fakat, İstan- bula da ebediyen hasret bırak- mıştı. (1888 senesi) ramaranının son günleri id. Bayram yaklaşıyordu. Tahsilde bulunan talebelerin en ileri gelenlerinden birkaç <xat, düşündüler. Bayramn birinci gü- nü Pariste bulunan bütün İslâm talebeyi bir araya getirmek, ve topluca bir öğle yemeği yemek istediler. Bunun için derhal bir hazırlık heyeti tertip ettiler, Ta- lebelera birer davetname gönc- derdiler, Muayyen olan günde, Nastl doğdu?.. Nasıl Yaşadı ?.. Nasıl Öldü?.. Ihamit Ara- ttikçe Derinleşiyordu (Sen klu)jya, yüz kişiyi mütecaviz davetli geldi. Bunlar, muhtelif mesleklerde tahsilini ikmal eden Türk, Arap, Boşnak, Arnavut, Misirli talebeden mürekkepti. Evvelâ, güzel bir bayram teb- riki yapıldı ve sonra, hazırlanan sofrada berkes yerini aldı. Tatlı tatlı konuşularak yemekler yenil- di. Bir haylı da şarap içildi. Ve nihayet sıra, nutuklara geldi. İlk nutuklar, sükünetle geçti. Fakat hatipler, yavaş yavaş hararetlen- di. ( Arkası var) akşam saat 21,30 da Üç Saat !ughıl Bülediyesi ŞehirTiyafvosu Öpeceti İperde 27 table ÖLLER L Besteliyon : Comal Reşit Umuma Matine 15- 50 da 37 inci temslil unl ” Kabkaba Kralları ai STAN LAURET ve OLİVER HARDY Dün akşam ASRİ SİNEMADA Tamamen Fransıza sözlü KAFESÇİLER filminde parlak muvallakıyet kazandılar, Hâveten : Hot Cumârtes: ve İ 4 172 matino erinde Zengin varyete programı Sinemamızın KADIN üzel Olunca Mi mesilleri LİLY DAMİTA - ANDRE LUGUET FRANÇOİSE ROSEY Fransızca sözlü, şarkılı büyük Flm. ÇOK. MÜNİNDİR: nn BİR MILLET UYANIYOR: izdiham olduğu için her matine sonununda salon boşaltılacaktır. Bu itibarla matine vakitlerinde gelenler muntazaman yer bu abileceklerdir. BUGÜN Bilhassa 12 den itibaren : 12-2-4-6 da M.EMÜ;İR Sineması Gece 8,15- 10 muhterem müdavimleri Bugün MİLLİ Sinemada 2 sözlü, şarkıl film birden pösterilecekt'r. MALEKR Harbe Gidiyor Meşhur komik BUSTER KETON'un sözlü, şarkılı ilk serapa Kahkaha filek DİKKAT: Bu iki film BEYOĞLU sınemalarında ayrı ayrı hafta k larda gösterilmiş ve büyük muvaffakıyet.e mış şaheserlerdir. Matineler; 12-2,30 - 5 - T suvara GENÇ KIZLAR - GENÇ BEYLER ARTISTİK Sinrermrasıda gidiniz ve FRANZ LEHAR'ın meşhur opereti BEKÂRLIĞA VEDA Neş'eli, sevimli ve gençlikle dolu ve hissl mevzulu filmini görünüz. Baş rollerde: 4 genç büyük artistt MARTHA EGGERT - ERNST VEREBES « ROLF VON GOTH - LIZZI NATZLER İlâvetea: en soa FOX balihazır dünya havadisleri. | Hoşa gitmeyi | bayata tesir | oldukları — Künunuevrel 23 DiElomatlaraHükmeden GiziiKuvvetler Güzel Dora Teşebbüsün- de Nluvşffgk Çlamadı ( Baştaarfı | inci sayfada) dan kendisini bilmiyerek kurtar- mıya — muvaffak Bahriye Nezareti umumi kâtibini sıkı bir nezaret — altına Hatta içlerinden biri umumi kâtibe doğrudan — doğruya — müracaat ederek hususi bir mü'âkat almıya bile muvaffak oldu. Bu memur, cenup eyaletlerinde büyük ma- denlere sahip zengin bir Ameri- kalının oğlu süsüönü — vermişti. Daireden içeri girdiği zaman genç bir daktilo gördü ki umuml katibin odasından çıkıyordu. Bu kızcağız çok güzel bir şeydi. Onun, mevzun adımlarla parke döşemeler üzerinde adeta kayar gibi yürümesini seyretmek cid- den bir zevk idi. Ziyaretçi çok — bekletilmedi. İçeriden gelen bir emir Üzerine derbal- umumi — kâtibin yanına alındı ve derhal mevzuu anlatmıya başladı. Zengin babası namına geldiğini söyliyen bu casus me- mur, Japon amelesi meselesini biran evvel halledilmesini istiyor, mahi- yeti daha ziyade hususi olan ilk teşebbüsü ileri götürmek maksa- dile, bu işle meşgul olan komi- teye bir yardım olarak babası bamına bir de 500 dolarlık bir çek takdim ediyordu. Bunun ha- ricinde fazla bir şey konuşulma» dı, Fakat umuümi kâtibin vaziyeti Japon casusunun fikrini meşgul ediyordu. Bu işte çok tecrübesi olduğu için şu veya bu suretle bu adamın ele geçirilebileceğine kanidi. olan almaktı. * M. Osaki tarafından babhriyo nezareti umuml kâtibina gönde- rilen memurun bu ziyaretini mü- teakip kâtibin daktilosu da sıkı bir göz hapsi altına alınmştı. Şehir dahilinde her attığı adım hu- susl bir dikkatle takip ediliyordu. Bu suretle Tomas buü kızin | da umum! ve hususi hayatının her safhasını öğrenmiye muvaf- fak oldu ve yine öğrendi ki o da, diğer bütün bu seriye- deki Amerikaa kızları gibidir, ve güzel giyin- sevmektedir. Hayat — ve yapann — meseleler üzerinnde uzun boylu düşünmiye ne vakit bulmuştu ; ne de böyle bir şeyi aklına getirmiştir. Adı Betty idi ve henüz on sekizini meyi | bitirmemişti. Bundan bir müddet | sonra nezaret daktilosunun ba- şından küçük bir macera geçti. Cenup - taraflarında — büyük | madenlere sahip olan Amerikalı- nin oğlu, bir gün, yine umumi! kâtibi ziyarete gelmişti ki kori- dorda güzel daktilo ile karşılaş- tılar. Daha evvel dae görüşmüş için tanıştılar, ayak Üzeri birkaç kelime taati ettiler. Bu konuşma, husust bir gerinti vermekle neticelendi. Genç adam yeni ve küçük bir spor otomo- bili almıştı. “Arabayı tecrübe etmek istiyorda. Betty'ye, bu tecrübeyi berader yapmak tek- lifinde bulundu. Bu teklif red- dedilmedi. Casus, bu — suretle mühim bir adım atmış olduğuna kani oldu. Birkaç gün sonra genç daktilonun bir mantoya ih- tiyacı oldu. Bu arzusu da yerine getirildi. Mantonun alındığı ma- ğaza Dora Grün moda müesse- sesi idi. Mantoyu prova etmek Üzere bizzat Dora'nın kendisi daktiloya gitti. Manto pahalı bir şeydi. Fakat parasını veren casus, öyle müstağni bir tavır almıştı ki bu hal, daktilo üzerinde bi- yük bir tesir yaptı. Bu sırada Dora Paristen getirttiği son mo- da bir roptan bahsetti. Genç daktilonun tam boyuna göre ya pilmişt. Ertesi gün robu getirt- mek üzere Dora ayrıldı. Ertesi gün görüştükleri zaman, Dora daktilo Hanımı küçük kardeşine pek benzer buldu. O suretle ki iki kadın arasında büyük bir sar mimiyet we derin bir dostluk teesslls etti. Üç hafta sonra ise biribirinden ayrılmaz birer dost olmuşlardı. Betty'nin tanıdığı bir genç vardı ki bütün meziyeti biraz getç ve birarz da — yak şıkb olması idi. Bunun haricinde ana> sının verdiği para ile yaşayan, bir işe yaramaz bir adamdı. Ayni zamada, Betty'den de para sız-- dırıyordu. Bu hal genç daktiloyu müşkül vaziyete koyduğu için son zamanda Dora'nın yardımına müracaat etmiye mecbur oldu. Her defasında arzusu yerine ge- tirildi. Bir akşam Dora'nın evin- da konuşuyorlardı. Genç kız yine para müşkülâtından bahsedince Dora fırsatın geldiğine hükmetti ve yavaş, yavaş açılmıya başladı. Meselâ, Nezarette yazdığı kâğıte darın iki kopyasını almasını ve bunlardan - İstifade edebileceğini söyledi. Daktilo, ilk evvel bu tekliften bir şey anlamamıştı. Dora fikrini — biraz daha izah edince genç kız. bu işin tehlike- sinden bahsetti ve sustu. Düşi- nüyor ve düşünürken tavana ba- karak sigara içiyordu. Dora korkmuştu. Daktilonun reddet- mesi ihtimali karşısında ne yapa- cağım zihoinden geçiriyordu. Maamafih hakikatte genç kız hiç böyle bir şeye takılmamıştı. Sadece kazanabileceğini zihnen hesap ediyordu. Birdenbire sordu: — Bu iş için ne kazanabilirim? Dora, Tomasın kendisine söy- lediği rakamı haber”verince Betty yerinden sıçradı verz” — All Right, dedi. Dora, sevincinden kendisini tutamamış, genç kızın boynuna sarılm ştı. Ç(Arrası var ) yapmak varlile yakın bir randevu ——— ——— —e Esrarengir TRANSATLANTİK vapurunu görmek üzere, bütün İstanbul kalkı OPERA SİNEMASINA koşuyor. — Fransızca — sözlü Baş rollerde: EDMON Bir FOX Hlmtdir İlüv ten ( le Curoetj fevkalâda bir film olup seyircileri iki saatlik teesslir ve he tecan içinde 'OWE - GRİ 'aşatıyor. A NİSSEN MYRNA LOY - LOiS MORAN ll Wl'osunun manavrala 1 we FOX