t İ | a ©SA LA 5 * CURERO SN ÇA UNG Te îi : î İTTİHAT ve TERAKKİ — Her hakkı mahfuzdur. — Ahmet RızaB. Pariste Yazı Yazıyordu. Abdülhamit Telâşa Düştü Tam otuz gece, — sabahlara kadar iğne ile kuyu kazar gibi tashih işlerile uğraşan ve bu zah- metli İşe mukabil, ayda ancak yüz elli frank alan Ahmet Riza Bey, böyle (yirmi dört saat yoruk makla yazmıya muvaffak olduğu) otuz beş satır yazı İçin yine yüz elli frank alınca, tabiidir ki bu işi daha kârlı buldu. Ve artık (zemin ve zamana münasip mev- zu) lar aramıya koyuldu. Bu mev- zuları bazen - tanıdıklarından s0- rüyor, bazan da Klemanso kendi- tine Uham ediyordu... O esnada Ahmet Riza Beyin (Lajüstis) gibi bir gazeteye yazı yazdığı bul'da duyuldu. Derhal Abdül- bamide bir jurnal takdim olundu. Bunun Üzerine de (Ahmet Riza Beyin derhal İstanbul'a avdetinin temini) hakkında (Paris sefareti seniyesi) ne bir (irade) tebliğ buyuruldu... lııe. Amet Riza Be- yin zekâ —ve fetaneti, bu andan itibaren başlar. Ahmet Rıza Bey, (namı na- mli Hazreti Padişahi ) ye olarak V( Parix sefiri kebiri ) tarafından kendisine tebliğ olunan bu ( ira- de ) deki telâş ve maksadın ma- nasını derhal hissetti. ( Hentiz ulümu felsefiyedeki tetebbitlatını ikmale muvaffak olamadığından ) bahsederek : — Şimdilik burada kalmak istiyorum. Dedi ve İstanbula avdet et- medi. Lakin, ayni! zamanda da koca Yıldız sarayını ve bâhusus Abdülhamldi telâşa — düşürecek derecede bir kudret ve kabiliyete malik olduğunu da ancak o xa man keşfetti. Ve.. O günden iti- baren yazılarının ( zemin ve za- mana uygun) olmasına daha ziyade ehemmiyet — verdi. — Bir müddet muhtelif noktalar üÜze- rinde dönüp dolaştıktan — sonra, nihayet Mmevzularını, Yıldız. sa- rayına kadar yükseltti. O zamana kadar henüz bu gibi neşriyata alışmamış olan Abdülhamit, Ahmet Rıza Beyin bu vaziyeti karşısında şaşaladı. Bahusus ( iradei seniye ) ye rağ- men onün avdet etmemesinden büsbütün kuşkulandı. Ahmet Rıza Beyin bir sene evvel ( maaş tah- sisl istirhamile ) takdim — ettiği istidayı hatırladı. ( Neşriyatı ter- ketmek ve münhasıran tetkikatı ilmiye ile iştigal eylemek şartile mahiye ne miktar paraya ihtiyacı olduğunun ) Ahmet Rıza Beyden l B ; I_ Pariste lik defta Ahmat Rıza Beyi neşriyat âlemine sokan maşhur başvakli Klemanso sorulması hakkında Paris sefiri Esat Paşaya haber yolladı. Fakat.. Rıza Beyi sefarethaneye celp ve iradeyi tebliğ eden #sefir, onun tarafından şu cevapla karşılaştı: — Zatı şahanenin beni hatır- ladıklarına — teşekkür — ederim. şimdilik hayatımı temin edecek | kadar para kazanabiliyorum. Buna I binaen hiç bir şeye ihtiyacım yok.. Neşriyatı terketmek cihetine gelince, bunu yapamam. Çünkü, devlet ve milletimin bugünkü idaresizlik yüzünden maruz kaldığı Felâketi görüp te göz yumamam. Zatı şabane, bu neşriyattan muz- tarıp — oluyorlarsa, — ( Memaliki mahrusei şahane ) leri dahilinde | islâhat yapsınlar; halka sükün ve refah temin buyursunlar, Aşağı, bu yukarı maelde Edriyatik Meselesi Dün- yayı Endişeye Sevkediyor (Baştarafı 1 inc ların bu nümayişlere mukabele tarzları Adiryatik havalisini, hatta Avrupa afakını, büyük bir endi- şeye düşürmüştür. Bilhassa İtalya- da tahrikât çıkarmak için Yugos- lâvyayı öne süren meçhul ellerin faaliyetinin, bir barut kokusile neticelenmesi düşüacesi endişeleri ar tırmaktadır. saylada * - Şenlik - BÜ FİLM— Nasıl doğdu ?.. Bu akşan GLORYA'da siüyük GALA olarak GÜNEŞ PRENSİ Gayet eğlenceli ve STOLZ mugıım operat. Mümeessilleri: LİANE HAD ve WİLLY- FORST 4 Zevk ve eğ vuce FOX Jaraal'de bütün ha iharir düaya havadisleri revüi halinde Yarın smat 11 de tenzilâtlı BUGÜN BAŞLADI! BİR MİLLET UYANIYOR! Memleketteki ve tarihteki milli kurtuluşumuzun — kısa fa at alevli bir destanıdır. Yediden yetmişe kadar herkesin görmesi bir lüzum olan en büyük eserimizdir. S1 ALEMDAR Sinemasında g- Bugün saat ikiden itibaren başlamıştır ! İzdihzm olmaması için yalnız bu filme mahsus olmak Üzere matineler: 2-4-6 gece 8,15-10 |Umumun arzusu V- İzerine bir hafta da- ha temdit edilm Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Öldü?.. olması lâzımgelen bu ifadede, en hakikt —bir — vatanperverlik mevcut idi. Ve bunun da böylece telakki — olunması — lâzımgelirdi. Fakat, bu sözler, bü şekilde kabul edilmedi. Evvelâ, Ahmet Rıza Beyin vaktile Maarif işinden dolayı kalbinde beslediği kin ve gayzı bu suretle izhara başladığına sonra da kendisini Paris sokak- larında aç ve sefil — bırakan Abdülhamitten —artık — intikam almıya hazırlandığına hükmedildi. Ve otarihten itibaren, muhtelif gayeler takip —eden — muhtelif şahsiyetlerin gözleri de, Ahmet Rıza Beyin Üzerine çevrildi. * O sırada, Her ( Musa ) ya bir ( Fıravun ) halk eden Cenabıhak, damat Mahmut Paşaya (Meymon) isminde — entrikan bir adam musallat ettiği gibi Ahmet Rıza Beyin karşısınada bir ( Yusuf Matran) çıkardı. Bu adam.. Hatırı sayılır. kurnazlardandı. ( Arkası var) MATA HARİ GRETA GARBO ve RAMON NOVARRO tarafından yaratılan bu muazzam şaheser bütün İstanbul halkını | laştırdı. Halbuki bu hal Dorayı | görüşmek için gönderdiği mek- MELEK ve ELHAMRA sinemalarına — topluyor. derecede güzel bir film henüz — görülmemiştir. Bu akşam saat 21,30 da Üç Saat Öpereti 3pe-de 27 tablo Yazan: Ekrem Roşit İstonbul Belediyesi Bonta Comal Ulııunıı VA oyul temsil edi- Y ' i Ru ak İecoktir gemn l6 fiatlarla — .catine - milli Şchir'!'ı'qnîroxu |vereceği hesap Dorayı çıldırtıyordu. DiBlomatlaraHükmeden çiilil(uvvetler Amerikada Gizli İşler Gören _[apı_m Casusları ( Baştaralı | iuci saylada ) Birlikte apartımanı gözden ge- çirdiler. Bütün eşya, maruf bir müesseden — tedarik — edilmişti. Toınlı. evin umum! manzarasın- dan da çok memnun oldu. * Dora ile Amerika Bahriye Nezareti umumt! kâtibinin otomobil gezintileri gayet resml bir surette nihayet buldu. Bunu, bilhassa Dora böyle istemişti. Bu suretle genç Amerikalının kendisine daha ziyade yakınlık göstereceğini zannediyordu. Fa- kat onun bu tahmini yandıştı. Çünkü Amerikalı Doranın sevi- yesinden çok yüksek bir adamdı. Binaenaleyh o da bu mülâkatın böyle resmi bir şekilde netice- lenmesini istemişti. Bu demek değildi ki, 6 adamın bütün mü- nasebetleri yalnız kendi — âle- mine mensup kadınlara mün- hasırdır. Fakat her Amerikalı gibi kafasında muayyen şeyler vardı ve meselâ görüştüğü İnsan- larin spor sevmelerini, spordan anlamalarımı — isterdi. — Halbuki Doranın sporla alâkası olmadık- tan başka hususli münasebetle- rinde kendisine bir vazı mahsus veriyordu ki Amerikalıntn işte bu hoşuna gitmiyordu. Çünkü Dora için aşk her şeydi. Ameri- kalı ise bunu, nihayet bir hoşça vakit geçirmek vesilesi : addedi- yordu. Bütün bu mizaç ayrılıkları, genç Amerikalıyı Doradan uzak- son derece — müteesir — etmişti. Çünkü o, Amerikalıya karşı yapa- cağı rolleri, uzun geceler uyku- sunu feda etmek suürelile hazır- lamıştı, böyle bir akibete düşmek onu fena halde rencide etmişti. Son defa ayrıldıkları vakit, bu ayrılığın ebedi olduğuna kanaat getirmişti. O başka bir defa tuba ise hiçbir cevap gelmemişti, bu — muvaffakiyetsizlik — üzerine telefona sarıldı, tekrar mektup yazdı; fakat bütün bu müracant- lardan hiçbir netice çıkmadı. Şu halde birçok masraflar edilerek tesis olunan Dora Grün moda müessesesi hiçbir. işe yarama- mıştı. Bu düşünce ve amirlerine İşte bir gün öğleden sonra mağazaya gelen Tomas, Dorayı böyle bir haleti ruhiye içinde buldu. Adamın içeri girdiğini görür görmez elindeki işi bıraktı, mağazanın arka tarafındaki büro kısmına geçti. Bu geçis esnasında söyliyeceklerini kararlaştırmış, ne- fes almak için bir parça vakit bulmış'ur. Yalnız kaldıkları za- man, bütün olanı, biteni anlattı. Tomas, kadının anlattıklarını baştan başa ve büyük bir dik- katle dinledi; © Aanlatırken hiç ses çıkarmadı. Fakat hoerşey şöy- gEze lenip bittikten sonra birdenbire pancar gibi kızardı. Bir top gibi patladı. Ağzından çıkanı kulağı işitmiyordu, Kadımı ahmaklıkla mı, aptallıkla mı itham etmedi ! Bu derece basit bir işi yürüteme- diğinden dolay! ona türlü sıfatlar | mı vermedi ? Herşey, herşey söy- ledi Daha da çok söyliyecekti amma, Dora, aslen Lehistanlı ve çernoviçli — olduğunu — hatırladı. depsizlik — damarları — kabardı. Ağzından bir sürü küfür akmıya başladı. Pis kokulu bir lâğımdan ne taşarsa onlara benzer şeyler.. Bu sözler, karşısındaki adami put gibi dondurmuştu. Kadın bağırıyordu : — Artık yetişir. Senden de, senin çete Aarkadaşlarından da biktım. Haydi. defol bakalım. Bu dükkân bencimdir. Hangi hakla buraya gelip te bana çıkışıyorsun, Çık, çık dışarı. Tomas, hakikatte centilmen huys lu bir adamdı. Kadınla konuşurken masanın yanında duran bir divan üzerinde oturuyor, elile de bas- tonunu tutuyordu. İçinden bu be- yinsiz mahlüku yola getirmek için ne yapabileceğini düşünüyor, fa- kat bir çare bulamıyordu. İhtiyatsız bazı sözlerle çileden çıkardığı kadını mantık İle mu- hakeme ile yola getirmenin müm- kün olamıyacağını anlamıştı. Öyle bir çare bulmak istiyordu ki, bir anda, bu çılgınlık tufanını dindir- sin. Bir ara susturmak için kadını öldürmeyi veya zehirlemeyi dü- şündü. Fakat ikisini de derhal yapmak mümkün değildi. Zamana muhtaçtı. Binaenaleyh bu fikirden de vazgeçti. Bu sırada iki yumruğunu sal- hyarak karşısına dikilen ve ken- distini bu yumruklarlarla tehdit eden kadının vaziyeti, aklına şim- şek gibi bir fikir getirdi. Bu fikri tatbik etmek hoşuna gitmiyordu, fakat çaresiz kalmışlı. Yerinden fırladı ve kendisine yaklaşan ka- dına, boş kalan sağ elile müthiş blr sille indirdi ve yaptığından dehşete düşerek tekrar — yerine oturdu, vaziyetin alacağı şekli bekledi. Fakat... Gördü ki muhakemesi d çıkmıştır. — Çünkü — sille; yi:':nu kadın, hıyçkııı yhryıı gidip masa Üzerine kapanmış ve ağlamıya başlamıştı.. Az sonra masanın Özerinden başını kaldı- rınca kendisinin bedbahtlığından, biçare ve kimsesizliğinden bah- setmiye başlamıştı. Bu hal hayırlı bir alâmetti. Kadını yanına oturt- tu, teselli verdi ve o akşam evini bir daha gözden geçirdi, sonra Vaşingtona hareket etti. (Arkası var ) Bt Tıp Talebesi Kongresinde Hâdise Çıktı *