7 BiZi i Dİrze ÜZ'ZE ARE f_ NE'EV ED v EN EL, LER Ali Şamil Beyin Bir Hareketi Abdülha- midin Pek Hoşuna Gitmişti Paşa; Konağına “Şââil Paşa İstasyo Muharrirl X. Her Hakkı Mahfuzdur eli — Efendimizin iki has bendesi oraya gönderilmiş. Hiç Ermentk lere güvca olur mu? Onlara bir şey yaparlar diye korktum. Ha- yatlarını sıyanet etmek iİçin askeri aldım. Kiliseye koştum. Bu cevap, Abdülhamidin pek hoşuna gitti. Ali Şamil paşa da bu büyük fırtınayı kolaylıkla ge- çiştirdi. * Ali Şamil paşa, bir gün de Abdülhamidin pek hoşuna git- mişti. O gün, ramazanın on - beşi idi. Hünkâr, Dolmabahçe sara- yına gelmiş, istimbotla Saraybur- nuna geçecekti. Sarayın rıhtımın- da, ( teşrifi şahane ) ye muntazır olanlar arasında Ali Şamil paşa da bulunuyordu... —Abdülhamit geldi. İstimbota bindi. Geri dö- nerek — yanında — bulunduracağı adamlara işaret ediyor, istimbota çağırıyordu. O esnada Ali Şamil paşa, Necmettin Molla Beyin yanında bulunuyordu. Hünkâr, elile Molla Beye İşaretle onu İstimbota da- vet etti. Ali Şamil paşa bu işa- reti kendine zannederek ilerledi. Fakat Abdülhamit paşaya gü- lümsedi. Başını Topkapı sarayın- dan tarafa eğdi. — Sizinle orada birleşiriz. Dedi. Abdülhamidin bu hareketi Şamil paşanın birax canmı sık- müakla beraber, paşa derhal koştu. Yagız arap atına atladı. Çılğın bir sür'atle, dört nala sürmeye başladı. — Abdülhamidin bindiği (Söğütlü) istimbotu tam Saray- burnuna yanaşacağı zaman, bem- beyaz köpükler içinde kalan atın- dan atladı. İskeleye koşarak hün- kârı selâmladı. Abdülhamit, Ali Şamil paşayı görünce, onun bu müsareatı pek » hoşuna gitti. — Nasıl yetiştin, Kürt ağası?.. Diye iltifat etti. * Ali Şamil Paşaa, ( Anadolu Demiryolları kumpanyası ) m da fena halde yıldırmıştı. Şimendifer hattının Üst tarafındaki konağının önünden geçen trenler, düdük çalamaz ve tam yolla geçemez- lerdi.. Konağının önüne küçük bir kulübe yaptırmış, Üzerine de (Şamil paşa istasyonu) yazdırmıştı. İstediği zaman burada treni tev- kif eder; iner ve binerdi. Bahçesinin — duvarı yüzünden kumpanya ile aralarındaki müna- zaa iki sene sürmüş ve nihayet bahçenin önüne kumpanya tara- fiadan büyük bir duvar yapılmak suretile hitam bulmuştu. K i Ali Şamil paşa, bilhassa ma- liye nazırlarımı pek - yıldırmıştı. Gerek — ken.'inin ve gere" maiyetindeki zabitlerin - maaş arı tedahülde — kaldı mı, v | ı ç aha | © Maaş — cüzdanlarını — toplar; Maliye Nazırının karşısına da- yanırdı. J Bir gün Maliye Nazırı Zühtü Paşa epeyce mühim bir arbede atlatmıştı. Henüz ay ortası idi. Hiçbir taraftan tahsilât yapılma- mışti. Veznedeki kasalar, bom- boştu. Böyle bir zamanda, masa- sının karşısına Ali Şamil Paşa dayandı. Elindeki maaş cürzdan- Tarını azattı: — Hadi bakalım Nazır Paşa, Hele şunları buyur. Dedi. Zühtü —paşa şaşırdı. Münasip bir lisanla vaziyeti an- lattı. Şamil Paşa, Nazırın kendi- sini atlatmak — istediğine — zahip olarak kızdı : — Canim Paşa... Ne söylü- yorsun.. Vereceğin para, topu topu, beş yüz lira. “>ca bir devletin — hazinesinde bu kadar para olmaz mı? Diye — söylenmiye — başladı. Zühtü Paşa, tekrar itizar etti: — Bir hafta sonra teşrif ediniz- de, Belki vilâyetlerden geli. Oza- man tesviye edilir, Dedi... Lâkin, Şamil Paşanın inadı tutmuştu. Parayı almadan gitmek İstemiyordu. Yavap yavaş söz büyüyor, iki tarafın vaziyeti- de bir tehdit halini alıyordu. Ni- hayet Ali Şamil Paşa, oradan bir sandalya çekti. Nazırın karşısına oturarak: — Bu paranın tesviyesini em- redinciye kader sana yazı yaz- dırmıyacağım. Dedi... Halbuki nazırın masa- sının Üzerinde birçok — müstacel evrak vardı. Bunlar, havale olu- Uzmman uramm Feyziye Lisesi 47 -Y;;ıhda nu,, Yazdır_mışh nacak ve vaktinde yap lacaktır O esnada, kapı açıldı. İçeri muhasebeci muavini girdi. Elin- deki müstacel telgrafı nazır pa- şaya İmza ettirmek istedi. Fakat Şamil Pa. derhal kalemi tutarak buma mümanaat etti.. Zuhtü Paşa muameleleri mütemadiyen başını iki tarafa sallıyor: " — Lâhavle — velâkuvvete - illâ billâh.. Rica ederim, Paşam.. Bı- rakınız... Şu telgrafi olsun imza edeyim. Diyorduş Şamil Paşa da: — Sözüm, sözdür. Paşam.. Benim kâğıdımı buyurmadıkça, sana yazı yazdırmam.. Diye mükabele adiyordu. Nihayet Zuhtü Paşa ayağa kalktı. Zile bastı. İçeri giren oda- cıya: — Arabaya söyle hazır olsun. Paltomu da getir. Dedi. Ali Şamil Paşa, istifini bozmadan sordu: — Nereye Paşam... hiç Madamki beni burada iş görmekten mene- Bari — Nereye olacak.. diyorsunuz.. gıkıp — evime [xıkyîrıı. ( Arkası var ü Nuruosmaniyede mütekait bin- başı, Ali Fethi Beyefendiye: Mektubunuz, vaktinde yetiş- seydi, bizim için çok kıymettar olurdu. Bir daha ©o bahse avdet imkânı olmadığı için lâzım ola- cak zamaaa saklıyoruz. Gazete ve tefrikamız hakkında gösterdi- giniz alâkaya teşekkürler ederiz. * Son Posta . Resmimiz dünkü müsamereden bir Intibadır Memleketin en eski hususi lisasi olan Feyziye Lisesinde dün öğleden sonra güzel bir müsamere - verild. Bu irfan yurdunun 47 inci dönlüm yılını tesit için verilen müsamere de genç mektepliler çok muvaffak oldular ve çok alkışlandılar. Kısaca ilâve edelim ki bu * K Yü 1885 senesinde Selânikte kurulmuş, © gündenberi « bizmetinde devam etmiştir. ( Raştarafı 1 inel sayfada ) Öteki maznun Yani'nin de kaç- tığını dün Son Posta'da cinaye- tin bütün tafsilâtile birlikte oku- dunüz. Fakat hâdisler karşısında aldanmıya alışık - olmiyanlar, en ufak ihtimalleri bile ihmal etmez- ler. Bu sebepledir ki, pasapçortla Yunanistana kaçlığı haber veri- len Yaninin vaziyeti polisi çok meşgul etmiş, İstanbulda saklan- miş olması ihtimali de hatıra ge- lerek daha derin araştırmalar yapılmiş, bu suretle de katil Ya- ninin filhakika Yunanistana kaç- tığı kat'i bir hâdise şeklinde sabit olmuştur. Yani ile kardeşi Sokratın bu- raya iş bulmak için Yunanistan- dan geldiğini öğrenmiştik. Fakat iki kardeş burada yalnız değil- lerdi. Anneleri ve bir de kızkar- deşleri vardır. Bunlar, ana ve kız. Beyoğlunda — Hamalbaşında Vafyadis apartımanında oturu- yorlar. İhtiyar annenin ismi Ma- dam Flora'dır. ve elli yaşında- dir, Kızkardeş te yirmi yaşındadır ve ismi Mina'dır. Mina anlatıyor Katillerin kızkardeşleri Mat- mazel Mina, Son Posta muharri- rini çetrefil bir türkçe ile karşı- ladı, kardeşleri hakkında bol bol tafsilât verdi. Matmazel Mina diyor ki: — Biz Yunan - tebeaşındanız. Bundan iki sene evvel kardeşim Yani'nin askerlik zamanı geldi, askerliğini yapmak için Yunanle- tana gitti. Burada iken garsonluk yapıyor, oldukça — kazanıyordu. Sokrat henüz on sekiz yaşında- dır. O da bürada ufak tefek işlerle para çıkarıyordu. Fakat | daha iyi bir iş bulmak için Yu- nanistana gitti. Orada bir müd- det kadar dönüp — dolaştı, iİş bulamadı ve sonra ağabeysi Ya- ni ile beraber tekrar İstanbula döndü. İkisi de burada çok uğ- raştılar, fakat bir iş bulamadılar, Todori İle Ahbaplık Matmazel Mina sözün bura- sında durdu ve kısa bir. cümle halinde ilâve etti: — Kardeşlerim çok sakin idi- ler. Son dakikaya kadar hiç bir fevkalâdelik göremedik. Genç kız, Yani ile Konstiye yataklık yapmak cürmile tutulan berber çırağı Todorinin vaziyeti- ni şöyle anlattı: — Berber Toödori bizim eve ak sık gelir, kardeşlerimle her <aman buluşup — konuşurdu. Fa- kat bu ahbaplık ne içindir? Onu bilmiyorum. Evde hep bir araya geldikleri zaman çok yavaş ko- nuşurlar ve Türkçe söylerlerdi. Cinayet gecesi Muharririmiz, genç kıza şöyle bir sual sordu: riyar madam Evantiya öldürüldüğü gece kardeşiniz ne: rede idi? Matınazel Mina bu suali — hiç yadırgamadı, teker teker cevap verdi: — Bix o akşam bir isim ge- cesine davetli idik. Ben vazifem- den gece saat onda - çıkıyorum, Bu saatte eve geldiğim zaman kardeşlerimi evde buldum. Hep beraber kalktık, davete - gittik. Orada güldük, eğlendik, fakat kardeşlerimde hiç heyecan yoktu. Yunanistan yolunda Katil Yaninin — Yunanistana Hrarı hâdisesi de cinayetin çok meraklı bir safhasıdır ve matma- zel Mina bu Faslı şöyle anlatıyor: | Kızkardeş / tün Bildiklçrğni _Anlattı — Türkiyede ecnebi işçilere yeni bir kanunla artık iş kalma- dığı için hep beraber Yunanis- tana gitmiye karar verdik. Ben bu ay sonünda aylığımı alarak kar- deşlerima vereck, onları Yuna- nistana gönderecektim. Onlar «- rada biza yor hazırlayacaklar, sonra annemle ben gidecektik. Bundan alti” gün evvel büyük kardeşim — Yani- eve geldi ve: “ben ay başını beklemeden gi- diyorum.,, diyerek bavulunu aldı ve Yunanistana gitti. Berber Jozefe göre Berber kalfası Todorinin ue tası olan berbef Jozef Efendi ağır başlı, muntazam çalışan bir iş adamıdır. Son Posta muharriri dün Jozef Efendiyi de ziyaret et- ti ve Todori hakkında kendisin- den malümat aldı. Jozef El. şöyle anlatıyor: — Todori Üüç senedenberi yanımda çalışıyor. Kendisi ben- den çok çekindiği için işine çok dikkat ederdi. bil oyununa çok meraklı idi. İşi bittikten âon- ra hemen her zaman karşımız- daki kahveye gider, snatlerce oyun oynardı, Çalınan paralar Berber Jojef Ef, şöyle devam ediyor: — Bundan birkaç ay evvel dükkândaki — çekmeceden para çalınmaya başlandı. Kalfaları, ç- rakları sıkıştırdım. Fakat —hursızı bir türlü bulamadım. Bu yüz- den şüphe Üzerine çıraklarımdan birine yöl verdim. Fakat hırsız- liğın ardi. arkası kesilmiyordu. Nihayet Todoriden şüphe etmiye “başladım ve birgün kendisini &- kıştırdım. Bunun Üzerine - itiraf etti, yarım İira aldığını söyledi. . Todori salı günleri izinli idl.Fa- kat başka bir yere gitmez,sabahtan akşama kadar karşımırzdaki kah- vede otururdu. Madam Evantiya öldürüldüğü gün de Todori izinli idi. Fakat bu sefer no dükkâüna uğradı, ne de kahveyel.. Düşünceli günler Jozef Efendinin izahatı burada bitmedi. Cinayetten sonraki gün- lerde Todorinin vaziyetlerini mu- harririmize şöyle anlattı: — Rumeli hanı cinayetinden sonra bizim Todori hasta gibi bir şey oldu. Hep düşünüyor ve dalgın geziyordu. Bunun sebebini sordum. Dedi ki: “Ne yapayım usta, bu yaştan sonra annem ev- lenmek istiyor. Halbuki ben buna razı değilim. ,, Fakat cinayet haberleri gaze« telerde çık nca Todori büsbütün düşünmiye başladı. Gazetelerde katillerin yakalandıkları haberinl okuyunca bana soruyordu: “Bire üsta, acaba bu adamları asarlar mı?,, Nihayet koörktuğu başına geldi. Ben bir iş için eve gitmiş- tim. O sırada polisler gelmiş ve Todoriyi yakalamışlar. Todori ka rakola giderken yolda cebinden bir altın kalem düşürmüş, polisler görmüş ve yerden almışlar, Dıyer- lar ki bu kalem ölem madama ittir. « N llYiııe berber Jozef Efendinin söylediklerine göre katil Sokrat dükkâna her zaman gelir, Todo- riyi ararmış. Fakat dükkânda hiç bir şey konuşmazlar, karşiki kah- veye geçerler, orada sohbet eder- lermiş. Yukarıda da işaret ettiğimiz