Hasan Paşa Abdülhamidin En Çok Emniyet Ettiği Adamdı Bununla Beraber Harekâtı Kontrol Altında İdi BMuharrirl 4 Her Hakkı Mahfuzdur —20l— Camiye doğru ilerledi. Binek taşının önüne geldi. Tam, attan faccoği zaman, bu ( yaver, Ömer Seyfettin)), hemen yerinden fır- ladı. Kolunu kaldırdı. — Elinde, yuvarlak bir (kumbara) vardı, Bu kumbarayı, Abdülhamidin Bstünde fırlatacaktı. Lâkin derhal yakaladılar ve Abdülhamidin ha- yatını kurtardlar, Mühtedi Ömer Seyfettin derhal Beşiktaş karakoluna götürüldü. İslicvap —edildi. Bn cür'etkâr adam, hiçbir şey saklamıyarak, anarşist olduğunu ve bilbassa hünkârı öldürmek için İstanbula geldiğini, ihtida ettiğini, (Mevkibi hümayun )a girdiğini ve sonra kolayını bularak seçilen üç zabit meyanına kendisini de ithal et- tirdiğini itiraf etti. Hasan Paşa, maiyetine birkaç kişi aldı. Ömer Seyfettinin Beşik- taştaki evine giderek aradı. Bir- çok silâh ve cephane çıkardı. Sonra, Arnavutköyünde oturan Ömer Seyfettinin eniştesi ( Con Papadoplo ) nun evini bastı. O- rada da taharriyat — yapacaktı. Fakat eve girerken, silâhla kar- plandı. Seri ateşli ( Vincister ) tüfeği ile Üüzerine kurşun yağdı- rılmasına rağmen mütecasiri ya- kaladı Bu ev taharri edildiği zaman, mükemmel — bir bomba imalâthanesi olduğu anlaşıldı. Memleketimize ilk defa olarak ( anarşistliğ ) i sokmak istiyenler, bu euretle büyük bir muvaflaki- yetsizlik karşısında kaldı, bun. dan sonra da böyle b_lr vak'a duyulmadı. * ğ Hasan Paşa, Abdülhamidin #n çok emniyet ve itimat ettiği bir adam olmakla beraber, bütün harekâtı — kontrol — altında - idi. Meselâ, sebepsiz olarak kara- koldan hiç bir yere ayrılamazdı. Karakoldan çıktığı zaman, ya evine gider veyabut kendi mın- takasında devriye gezerdi. O da, Beşiktaş mıntakasında — mahpus gibi idi. Hiçbir. gün, biçbir. ve» sile ile Beşiktaştan — ayrılmıya mezun değildi. Yirmi beş sene müddet, ne İstanbul ve ne de Üsküdar tarafına geçmemiş, Bo- ğaziçi ve Beyoğlu taraflarını gör- memişti. Hatta, irade olmadıkça, ( Yıldız ) a bile çıkamazdı. Yak nız cuma — selâmlıklarında küçük ünifürmasile — selâmlığa — iştirak ederdi, Selâmlık mahallinin inzibatında, onun da vazifesi vardı. İcabeden yerlere, kendi memurlarından di- zilen nokta ve nöbetçileri kon- trol —ettikten —sonra, — sarayın (saltanat kapısı) karşısında dı- rür hünkârın selâmlığa çıkmasını beklerdi... Abdülbamidin arabası kapıdan çıkarken, oda yürümiye başlar. Arabanın yirmi adım ka- dar ilerisinde, yan taraftan yürü- yerek cami avlusuna girer, binek taşının sağ tâarafında durur, ara- badan inerken hünkârı selâm- lardı. Hasan Paşa Yıldız. sarayına gittiği zaman, ya bşkâtibin veya- hut baş mabeyinzinin odasında otururdu. Hafiyelik ve müzevir- likle müştehir clan sarayricalinin odalarına girip çıktığı kat'iyen görülmemiştir. Vazife karşısında, fevkalâde sert va haşin olan Hasan Paşa, hususiyet halinde çok samimi ve vefakârdı. Dostlarına, ehbaplarına, ikram etmeyi sever; hele vaktile iyiliklerini gördüğü insanlara karşı daima kalbinde bir - minnet bes- lerdi. Henuz onaltı on yedi yaşında iken bir aralık babasına darılmış, (Çorum) dan kalkıp (Merzifon) a giderek kendisine bir iş aramıştı, Bu esnada, Karabet kalfa ismin- de bir demirci ustası ile lanış- mış ve onunrlükkânında bir müd- det çalişmıştı... Aradan seneler geçtiği halde, Hasan Paşa bu adamı asla unutmamıştı. Karabet kalfa, arasıra İstanbula geidikçe Hasan Paşaya uğrar, Hasan Pa- şu da onu görünce hemen yerim den kalkarak: — Buyurun ustam. Diye karşılardı. Hasan paşa, Yildız. sarayının mutfağında pişen ve bütün saray mensuplarının evlerine ve makam- larma tevzi edilen yemekleri ye- mezdi. Yemeği daima evinden gelirdi. Öğle yemeklerinde mut- eee zz Paris'te, Berlin'de Viyana'da Nevyork'ta, Pekinde, Tokyo'da, Atina'da, genç - ihtiyar bütün dünyada halk sinemalara NİÇİN? Genç kızların yaptığı filmi görmek için: MEKTEPLİ KIZLAR Perşemba akşamı MA JiK'te Başlıyor. Biletlerinizi çimd'ı(-ieıı alınız. HÜRRİYETE A B YENİLERE YER VERELİM & “Parls damları altında,, filminin meşhur müellil. RENE CLAİR; namındaki yeni filminin temsi'i için hemen meçhul yıldızlardan ROLLA FRANCE ve RAYMOND CORDY'yi intihap etmiştir. Bu iki yeni artistin neş'e ve cazibeleri en büyük £ referanslardan daha kıymetlidir. > Bu Porşemba akşamı ARTİSTİK Sinemasında laka iki gedikli misafiri bulunur- du. Bunlardan biri, rüsumat mu- hafaza müdürü Burhanettin, diğe- ri de Beşiktaş belediye dairesi müdürü Mustafa Beylerdi. Bu iki zat, - cumadan maada - hergün öğle vakti muntazaman Beşiktaş karakoluna gelir!er. Hasan paşa- nın karşısına geçerek beraberce yemek yerler ve sonra işlerine giderlerdi. Hasan paşanın en nefret etti- ği bir şey varsa, o da içki idi. Kim olursa olsun, yanına takar- rüp eden bir adamın ağzında ispirto kokusu bissetti mi, derhal elinin tersile tokatlar ve yanm- dan kovardı. Hayatı gayet basit, her türlü sefahat ve gösterişten azade geçmiştir. Gerek maaşla- rından ve gerek Abdülhamitten aldığı iksanlardan arttırdığı pa- ralarla Beşiktaş civarında bir bayli arsa almış; bu arsalara yapılan evler bir mahalle teşkil ettiği için, adı (Hasan Paşa ma- hallesi kalmıştır. Hasan Paşa, 1322 senesinde yefat etmiştir. * Abdülhamit, bu sadık ve dürüst muhafızını kay- bettiği zaman çok teessür göz termiş.. Onu senelerce vazife ifa ettiği karakolundan uzaklara ayır- mamak için o civardaki (Barbaros Hayrettin türbesi) nin bahçesine defaettirmiştir. ( Arkası var ) Güreşçilera Güreş Federasyonuudan, 1933 senesinin ilk gününden itibaren Federasyonun — güreş li sanslarını hamil olmıyan kimse- lerin gerek resmi ve gerek bhusust hiçbir müsabakaya — kabul edilme. meleri, kabul edenlerin mukarre rat ve talimata rtayet etmemiş gözile bakılarak — cezalandırılacak- ları ve böyle bir kusurda bulu. nanların hemen Federasyonumuza bildirilmesi Jâzımgeldiği ehemmi- yetle tebliğ ve tamim olunur. FRANSIZ TiyaTR 29 Teşrinisani akşamı saat 21.30 da SÜREYYA OPERETİ 60 kişilik yeni kadrosile OPeret 3 perde 30 Teşrinisani Çarşamba akşamı $ŞEN DUL OSUNDA Salı CAN FEDA ö L ARR Mi “Berlin,, in Küçük Bir Rus Lokantasında... *( Baştarafı | inci sayfadı ) biti vardı ki her gece bir dans numarast yapmak suretile haya- tını kazanıyordu. Bir övün yemek ve üç mark harçlık için. Ayrıca rus imperatorluk ope- rasının eski tenorlarından biri de, yine bu kahvenin her gece şarkı söyliyen başlıca artisti idi. O da bu işi bir övün — yemek üç mark para mukabilinde yapı- yordu. Burası hakikaten görülecek bir yerdi. Erkekler, garip bakış- h ve garip tavırlı idiler, Elbise- leri, dikiş yerlerinden ağırmıştı. Ne ile geçindiklerini Allah bilir, demek İâzımdı. Fakat bir bar- dak bira içtikleri, yahut bir ke- narda asılı duran günlük gaze- teleri okumak — için ayağa kalk- tıkları zaman, taklit edilmesi müşkül bir kibarlıkları vardı. Hele kadınlar... Gençlerinin bemen he;si güzeldi. Giydikleri ucuz kumaştan yapılmış elbise- leri kendi ellerile biçip diktik- leri bir bakışta anlaşilıyordu. İhtiyarları' ise, — eskiden çok kıymetli olduğu belli, fakat yip- ranıp tüyleri — dökülmüş kürkler giyiyor ve aralarında yavaş sesle konaşuyorlardi. Yüzbaşı Reily, bütün bu ya- bancı ve garip dekor Üstünde dikkatli dikkatli gözlerini gezdi- rerek karşısındaki İngiliz memura serdu: — Lütfen anlatır mısınız? Bu Tröst nedir? Memur cevap verdi. — Tröst, iki Rus zabiti tara- fından tesis edilmiştir. Birinia ismi öbürününkü Ya- kuşef - Fedoroftur. Bu teşkilâtın bütün Rus şe- hirlerinde emniyetli adamları var- dır. Bu sayede, birçok eski mu- hacirler, Rusyaya gizlice girmiye istedikleri yere gittikten sonra sağ ve salim olarak çıkmıya mu- waffak olmuşlardır. Hedefi, kâfi derecede kuvvetlendikten sonra, halkın nefret ettiği bagünkü re- islerden memleketi kurtarmaktır, Bu Tröstün, diğer Avrupa istihe barat teşkilâtı için büyük kıyme- ti vardır. Çünkü Rusya hakkında istenilen malümatı ancak bu sa- yede temin edebilmektedir. Bu teşkilâtın başlıca adamı Krosko isminde genç bir delikanlıdır. Bu isim, onun müstear adıdır. Çok defa Rusyayı baştan başa katet- miş ve tekrar Finlandiya yolile Avrapaya dönmüştür. Şimdi Ber- lindedir, nerede ise buraya gele- cektir. Çünkü öğle yınııkşırlnl hep burada yor. Filhakika, Kroşko da az son- ra İlokantaya gelmişti. Derhal icap eden yardımı yapmak va- dinde bulundu. Birkaç gün sonra, ikisi bera- ber Finlandiya'ya haraket ediyor- lardı. Hududu, bir gecenin karan- lığından istifade,| ederek geçtiler ve bir müddet ayrı yürüdüler. Birkaç yüz metre sonra Kroşko geri döndü ve bu sırada bir ada- min “Yüzbaşım,, diye seslendiği duyuldu. dikkat ettiler ve gördü- ler ki, lâmbalarının ışığiı son de- derece sıkılmış eski bir otomobil vardır, yanında da bir adam dur- makladır. Bu adam, eski jandarma Yüz- başısı Şatkovski dir ve Tröst'ün memurlarındandır. Çünkü Kroşko daba evvel teşkilât ile mubabere etmiş ve otomobil, bu muhabere sayesinde temian olunmuştur. Otomobili idare eden işte bu Şatkovskidir. Adamın — Mon; tipinl andıran ve tasma gibi ihtişam veriyordu. teşebbüs muvaffakiyetli bir suret'e ———i — Rusya'da Başlayıp İstan- — memleketinden uzak — kaldıktag — sonra tekrar vatana kavuşan bü adamcağız yeniden iş güç sahibi olmakta elbette müşkülât çeker — Uzun müddet bazan geniş, bazan bozuk ve dar yollardan | geçiyorlar ve her defasında asker kafilelerine tesadüf ediyorlar. De ı nile bilir ki Yüzbaşı Reily'ain şansı vardır. Zira, yolda otomo- bili hiç kimse durdurmuyor ve bu suretle Leningradın güzel so- kaklarından birine dalıyorlar ve bir binanın önünde duruyorlar. Bu defa Kroşko aşoğıda kalmış ve Reily ile beraber Şatkovski ! içeri girmiştir. Birinci kata gek dikleri zaman kapıyı hususi bir eda ile vuran Şatkovski'nin önün- de apartmanın methali derhal —— açılmış ve gayet güzel düşenmiş bir apartmana girmişlerdir. Bu aparltımanın her tarafı halı ve kilim döşelidir. Maroken kol- tuklar, ipek yataklar, mermer banyolar bu daireye hususi bir Yüzbaşı Reily, tröstün böyle apaşikâr çalışabilmesinden derin bir hayrete düşmüştü. O zanne- diyordu ki bu teşkilâtın adamları teaha ve karanlık yerlerde, çok defa mahzenlerde çalışmak mec- buriyetindedirler. O, biraz sonra mülâki olduğu teşkilâtın Müdürü Opperputla Yakuşefe bu kana- atı söylediği zaman her ikisi de kahkahalarla — güldüler. Çünkü tröst, gizlenmek devresini çoktan atlatmış bulunuyordu. Şimdi okar dar nüfuzlu azası, o derece büyük tesir ve temasları vardı ki bu gibi tedbirler almıya artık lüzüum yoktu. Reily, bu izahatı aldıktan sonra geniş bir nefes aldı ve emniyeti bir kat daha arttı. Esasen uzün — boylu devam eden yolculuk berkesi yorgus düşürmüştü. O gün, istirahat et mekle geçti. Gece geç vakta kadar konuştular ve sonra Yür- başı Reily ipek yataklardan birine uzandı. Revolverini de yanıbaşına, küçük masanın üzerine koymayı unutmadı. Deliksiz bir uykudan sonra gözünü açlığı zaman yapması — icap eden işleri şöyle fikri bir geçit rTesmi yaptırdı. Giriştiği başlamıştı. Ayni gün, Moskovaya — hareket etmek lâzımdı. — Asıl — orada tröstün adamlarile temab — edecekti. Çünkü bu adamlar kendisile çörüşmek üzere Rusyar nın dört bir köşesinden merkeze davet edilmişlerdi. ( Arkası var ) bulda Biten Bir Macera ( Baştarafı | inci sayfada ) da — başlamaktadır; — Senelerct — cesinin — teşebbüsile Galatada Rus manastırına leştirilmesine razı olmuş, kendi İddiasına göre, kısa müddet sonra görmüş ki, ları Ruslaşııya — başlamışlardı! hatta Türkün kulağına pek caziP gelmiyen î"ip garip “"i;':ıiı E£ bu müşahadede? — ürkmüş, çocuklarını manastırdaP almak istemiş, müşkülâtla laşmış, İşte müracaatinin