Tegiltere Hükümetl tarafından Cati Bz. na hadiye edilen eserin tercilmesi ÇANAKKALE — 159 — Yazan: Ceneral Oglander — Baskına Başlamadan Ev- vel Ne Yapılacaktı? Vaziyet bu merkezde iken beş mayıs günü Türklerin lâğam kazmakta oldukları şüphesi basıl oldu. 9 mayıs günü ileriye doğru açılan dinleme lâğımlarından bu şüpheyi teyit edecek bir haber alınamadığından — Jeneral - Göod- ley o gece Türk siperlerine bas- kın yapılmasına karar verdi ve bu baskına da Kolonel Cannan memur edildi. Kolonel Cannan Üç mülreze- ye ayrılmış yüz kişilik bir kuv- vetle düşman siperlerine üç nok- tadan girilmesine karar verdi. Bunları üç küçük müfreze daha takip edecek bunlar da İngiliz siperlerinden Türk siperlerine doğ- ru ateş hattı ortasından amudi siperler kazacaklardı. Gece saat 10,45 de hareket edilerek Türk- ler ansızın. baskına - uğratıldılar; Avusturalyalılar üç noktadan Türk siperlerine girmiye muvaffak oldular. Sağ taraftaki Avusturalya müfrezesi karşılarına çıkan birkaç düşmanı süngüledikten sonra ile- rideki dereye dağru atıldı. Siper kazmıya memur olan müfrezeler de derhal işlerine başladılar. Bir müddet için vaziyet böyle muva- fik bir surette devam etti. Fakat Türk siperlerine girmiş olan mu- hacim kıtaat biribirlerile teması kaybettiler. Mevkilerini muhafaza eden Türklerse bu müddet zar- fında takviye kıtaatı alarak bom- balarla taarruza geçtiler. Her ne kadar Avusturalyalılar da 16 mcı taborun bir bölüğü ve 13 üncü taburun bazı müfrezelerile takviye edildiyse de nihayet Türkler tara- fından mevzilerine püskürtüldüler. Avusturalyalıların bu hücumda vermiş oldukları zayiat onu zabit olmak Üzre 200 kişiye baliğ oldu. 12 mayısta Yeni Zelanda ve Avusturalya — kıtaatına — iltihak ederek piyade vaziyetinde hiz- met görmek Üzere Tinci' Avus- turalya hafif süvarı livasile, Yeni Zelanda atlı piyadesi de Mısırdan Çanakakkaleye geldi. Bu iki li- vansın mevcudu takriben (3000)e baliğ olmakta idi. Bütün sefer esnasında Anzaka gelmiş olan takviye kıtaatı arasında piyade olarak harp eden bu Avustural- ya ve Yeni Zelanda süvarisi ka- dar hizmet gören kuvvet olma- mıştır. — Bu — kıtalar — sağlam ve gürbüz köylülerden ibaret btelüyğriameir eee eati kadar genç ve tecrübesiz idise de az zaman içinde mükemmel birer asker oldular. Avusturalyalılar tarafından 9-10 mayıs gecesi yapılan baskınlar .-| nasında ateş sahası üzerinde ka- zılan muvasale siperleri bir müd- det sonra COunn's mevkiindeki efrada müşkilât ika etmeğe baş- ladı. Bu mahfuz siperlerden isti: fade eden Türkler bomba hücum- lar.nı arttırdılar ve bu bulunan 2 inci hafif süvari kıtas ları ağır zayiat vermiyo başla- dılar. 14 mayısta, Jeneral Bird- wood ile Jeneral Godleybu mev- kü teftiş ettikleri zaman vaziyeli gördüler ve bu muvasala siperle- — Finin gecenin karanlığında -ve — Ekinsi bir baskının - bimayesinde Ü ö FÜ | Tabiatinizi mevkide | doldurulmasını — emrettiler. Bas- kına başlamazdan — evvel 2 inci hafif suvarı kıtaatının mevküni 15 inci taburun alması ve fakat baskının Major Graham kuman- dasında 2 inci hafif süvari liva- sına mensup İat'at tarafından yapılması da kararlaştırıldı. 14 Mayıs günü sabaha karşı saat 1,45te baskına memur edi- len efrat — siperlerinden — fırla- dılar ve müthiş bir ateşle karşı- landılar. ancak az bir miktarı düşman siperlerine kadar yaklaşabildiler. Yirmi da- kika sonra hücuma kalkan müf- reze tekrar — siperlerine avdet etmiye mecbur oldu. Hücuma iştirak eden müfreze 65 - kişiden mürekkep olduğu halde Major Graham da maktül olmak üzere tam 46 zayiat verdi. Bu baskından sonra - artık Ovinn's mevkündeki müşkülâtın açıktan hücum etmekle değil, fakat yer altından tünel kazmak- la ve bilhassa bombalara karşı tahaffuz etmek için siperlerin üÜzerinde bazı tesisat yapmakla halledilebileceği anlaşıldı. Bunun Üzerine bu mervkle bir miktar inşaat efradı gönderildi ve sa- hilde cle geçebilen mahdut mik- tarda kereste ile siperlerin en açık ve bombaya maruz kısım- larının üzerleri örtüldü, Maamafih bu “noktadaki vaziyet efradın âsabı Üzerinde okadar fena bir tesir yapmakta idi ki buradaki muhafız — kıtaatını bir. müddet daha her 48 saatte değiştirmek usulüne devam etmek mecburi- yeti bâsıl oldu. Bu arada Dead Wan's Ridge yani Ölü adam (sırtında bulunan Türk avcı efcadı, dererin ağzında bulunan - ileri mevkilerin yegâne müvasala tariki olan Wonash deresinde oldukça zayiata sebep olmakta idiler, Derenin her iki tarafından kum torbalarile mah- fuz geçit yerleri yapılmış olması- na rağmen burada hergün veri- len zayiat korkunç bir şekil al- mıya başladı. 15 mayısta Jeneral Bridges burada —ağır sürelte yaralanıp öldü. Yerine © sırada Avustralyada — Erkânı Harbiyei Umumiye — Reisi — bulunmükta olan Kolonel Legge tayin - edil- di, fakat bu zatin — vüruduna kadar 1 inci Avustralya liyasına kumanda eden Jeneral Walker mavakkaten | inci Avustralya fır- kasının kumandanlığını deruhde etti. ÇArksı vazr) —— ——— —a Resim Tahlili —Kuponu öğreni tesininizi &S xdet Ükte gönderiniz tasininiz siraya tübidie Ve al> edil msı. Bulunduğu memlekot Resim Ontlyar iCecek m! ? Resimin kliyosl BO kurapüz Pumukabiliade gördecil. Falih Rıfkı B.Hem Hat lıdır, Hem Haksızdır! (Baş tarafı 1 inci sayfada ) cinden — süzülebilmesi içim bir zaman — geçmesi — lâzımgeleceği umumiyetle söylenen bir müteari- Fedir. Nitekim büyük cisimlerin cesametini anlamak için uzaktan bakmak lâzımdır. Maahaza bütün bu mülâhazalar daima muhitinden mütecasir o- masi icap eden san'atin muhitim de geçen bu Ffevkalâde vakayio lakayt kalacağını anlatmaz. Nite- kim inkılâbın başlangıcındanberi bizde resim inkılâba ait iyi, kötü birçok eserler vermiştir. Bu eser- ler büyük aşkların kuvvet ve nü- fazunu taşımıyorsa bunun sebebi san'atin her şubesinde dahiyi ye- tiştiremiyen hayat, cemiyet veya bilmediğim diğer amillerde ara- malıdır. Bitirmeden şunu söyliye- yim ki bu mevzu memleketimiz mütefekkirlerini — ciddi — surette düşündürmesi icap ettirecek kar dar mübhim ve içtimat bir mesele- dir,, Çalfı İbrahim B. “—Bizde eğer Hukuk, Tıp, İk- tısat ve diğer mevcudiyetler varsa san'at ta vardır. Kaldı ki Türki- yede san'at diğer mevcudiyet- lerden ziyade Garbe yakındır ve Garbin izinde gitmektedir. San'a- tin Türk inkılâbı. karşısında va- zifesini yapıp yapmadığına gelince, ben san'atin bu sahada da elinden geldiği kadar uğraştığı kanaatin- deyim. Bizde san'at Mustafa Ke- mal — Devletinin — yardımı. — ile inkişaf edebilir. ve devlelin yar- dımile sab'atkâr yetişebilir. Millt davaya, Türk inkılâbına ait eser- leci san'at sahasında yaşatınak için müracaatlara “Türk san'at- kârları olgun eserlerle cevap ve- rebilecek vaziyettedirler.,, Ressam Muazzoz B. —" Bizde san'at vardır azizim. Fakat maatteessüf bu — san'at umumi alâkasızlıktan dolayı bir türlü inkişaf edememektedir. Biz- de san'atkâr maddi yokluk içinde bunalıyor. Türk san'ati inkılâp önünde vazifesini yapamamnıştır. Fakat bunun mes'uliyetini san'at- kârlarda aramak doğru değildir.., Kadıköy Cinayeti (Baştarahı 1 inci sayfada ) tasında balıkçıların önünde yara- lavdığımı ve buraşının da, maktül Hasanın yarı ölü olarak buluduğu talimhane meydanına uzak bulun- duğunu iddia etmektedir. Fakat polis Hasanın kâtili olarak Lâz Osmanın üzerinde durmaktadır. Çünkü Lâz osmanın hâdisenin cereyan ettiği saatte yanında bir arkadaşı olduğu halde talimhane meydanında — dolaşlığı ve biraz sonra da başı rak polis merkezine geldiği tespit edilmiştir. Ayai zamanda hâdise mahallinde bulunan şapkanın da Lâz Osmana ait olduğu muhak- kak gibidir. Vak'a günü maktül Hasanla bir meyhanede rakı içen ve şimdi mevkuf bulunan Müsevi Mimi de hiçbir şeyden haberi almadığını israrla söyle- mektedir. Zabıta, dünkü' tahkikat ve tet- kikatı neticesinde, cinayetten bir- kaç gün övvel maktül Hasanla beraber gezen - ve sıkı ahbaplık yapan Somih isminde bir şahsı tevkif atmiştir. Fakat Semih ta Osman ve Mimi gibi biçbir şey- den baberi ” olmadığını — iddia etmekledir. O halde Hasanın katili Os- | man — değil midir? Ve o gece Haşanın yanında rakı içtiği adam- le, Osmanın yanındaki arkadaşı ne olmuşlur? Bunlar da ölmüş müdür? Yoksa firar mı etmişler- dir? İşte zabıta ve adliyenin ay- dınlatmıya uğraştıkları nokta da buresidir. Tahkikat bugünlerde bu di—_ ü gümü de çözecektir. HİKÂYE Bu Sütunda “—Hergün Yazan: Naci Sadullah DOĞRULUK Ona köyde hep “Derviş Ali, derlerdi. Bir tertemiz pamuk kümeciği gibi nurla yüzünü sarmış bembeyaz sakalları, eski zaman masalı dinliyen yaşı az) çocuk gözlerinin ma'sumiyet ve safiye- tile parlıyan okşayıci gözleri ile © kadar nurlu bir yüzü vardı ki görenlerde hemen derin bir iti- mat uyandırırdı. Hakikaten yüzü- nün ifadesi sahte değildi, içi de yüzü kadar hıröli emellerden boştu. Yaşıya — bilecek kadar gıdasını, namus çizgileri dışına çıkmadan kazanbilmekten başka düşüncesi — yoktu. — Romanlarda, kuvvetli kalemler tarafından öze- nile bezenile yaratılan doğru, iyi adam tiplerinin emsali az ka- mış bir yaşayanı idi. Tabiatini aşıladığı oğlile be- raber insan yolu düşmez bir or- manın konarında otururdu. Kes- tikleri odunları eşeklerine yükler köye indirir, satarlardı. Bütün kazanç ve geçim membaları bu idi. Buna rağmen 1ssiz orman kenarındaki viranca kulübelerine kederin, elemin abus sırmaşık eli sırnaşamamış, — musallat — olama- mıştı. Müsterih mütevekkil, mün- zevi, ve memnundular, * Murat Recai Bey, bezirgânları gölgede bırakan hasislerdendir. Tüccardır. Kazasının civarındaki köylerle iş görür, alacakları, ve- recekleri peşinde kendisi dolaşır, Üşenmezdi. Bir gün dönüş vakti iyi hesap edememiş, karanlık basmıya başladığı halde köye erişememişti. Ormamı — geçmek tehlikeliydi, zordu. Ormamı geçe- bilse ileride daha yürünecek bir hayli yolu vardı ki, o zamana kadar — karanlık iyice — ortalığı kaplıyacaktı. Dağların bu kapka- ranlık gecesinde bu kadar yolu çıkarmak hayli müşkül — hatta imkânsızdı. Çaresiz, geceyi — geçirebile- cek bir yer aramıya — başladı. Uzakta, bir ışık, sönük soluk bir göz gibi kumıldıyor, zayıf bir mum gibi titriyordu. Yaklaştı. Bu, bir kulübe idi Derviş Alinin kulü- besi. Kapıyı çaldı. İkisinin de içeride — bulundukları — saatlerde kapılarım daha kimse çalmamış İngiliz Ticaret Gemileri Londra, 17 — İngiliz ticaret gemilerinin dörtte biri atıl bir vaziyette bulunmaktadır. TAYYARE YILBAŞI PİYANGOSU : Büyük Mükâfat 1.000.000 LİRADIR. Büyük İkramiye 500.000 LİRADIR. Keşide Yılbaşı gecesi yapılacaktır. Taliinizi deneyiniz.. Acele ediniz.. olan baba oğul bayretle bakış- tılar : — Kim o07.. — Bir tanrı misafiri! Kapıyı açtılar. Hasis tüccar vaziyetini anlattı, geceyi geçire- bilecek bir köşecik rTica etti. Böyle şık, zengin bir adamı fakir kulübelerinde misafir etmek ne şgerefti. Derhal ellerinden gelen Ikramı iltifatı hürmeti göstererek Murat Recai Beyi içeri aldılar. * Gösterilen ikramlardan çok memnun olan tüccar, sabahleyin kulübeyi terkederken köylülere para vermek istedi, “Derviş Ali,* — Biz, dedi, filvaki Fakir kimseleriz, fakat tesadüfen yolu fakir çatımızın altına düşmüş bir yolcuya insani hareketi para ile satacak kadar menfaatperest ve bezirgân ruhlu insanlar değiliz! Murat Recai Bey, mahcup ve mütehessis, teşekkür etti. Veda etti ve yolu tuttu. * Murat Recai B. elini, ta köye vardığı bir yerde para vermesi icap ettiği vakit, cebine attı. Rengi sarardı, benzi soldu: eliz- danı yoktu. Dişlerini hiddet ve nefretle gıcırdattı: — Namussuz, hirsızlar — dedi, meğer para almamalarının sebebi bu imiş.,, p * Aradan seneler geçti, bir gün köyün pazarında dolaşan Murat Recai Bey kendisine ismile hitap eden bir ihtiyarı tanımadı. Beriki biraz — tafsilât verdiği — zaman “Derviş Ali,, yi hatırladı: — No istiyorsunuz? Dedi. İhtiyar masum, temiz — bakışlı gözlerini hasis tüccarın gözlerine dikti * — Efendim, dedi, siz. kulü- bemizden gittikten — yarım saat sonra kulübeden iki yüz adım kadar uzakta para çantanızı dü- şürmüşsünüz. — Oğlum — görmüş. Nereye gittiğinizi bilmediğinden çantanıza dokunmak - istememiş, onun, olduğu yerde Üstünü top- rakla örtmliş.. —- M. Huver VığinjloMı Vaşington, 17 — Kaliforniya- dan avdet eden M. Hover Va- şingtona dönmüştür.