10 : Sayfa ÇANAKKALE —145 — Çanakkale İngiliz Liman- larına Çok Uzaktı Maamafih — takviyo kuvveti talep —etmesinin, evvelce vaki olan vaidine muhalif olduğunu takdir ettiği —halde telgrafın ,nihayetinde, iki yeni fırkadan mürekkep taze takviye kıtaatı gönderildiği takhem Helles ve hem de Kabatepeden harekete geçerek muvaffakıyotli harekâl- ta bulunabileceğini bildiriyordu. Ferdası gün Lort Kitchner cevap vererek bir fırka göndere- bileceğini bildiriyordu. Jeneral Hamiltonnun, maiye- tindeki efradı. methetmesi pek haklı idi. Üç günlük muharebe- lerde piyadenin göstermiş olduğu fedakârlık ve itaat bu feci mu- harebelerin yegâne parlak cihetini teşkil etmekte idi, Fakat Jeneral Hamiltonun Türk mevzileri hak- kındaki kanaati hiç te hakikate tetabuk etmiyordu. Şimdi anla- gıldığına nazaran o zamanki Türk mevziler biç te esash tesisat aola- tak tarif edilebilecek şeyler değildi. Bunlar hatta biribirine merbut bir siper hattı bile teşkil etme- mekte ve hiçbir tarafta tel mania ile himaye edilmemekte idi. Fransız cephesi müstesna ol mak Üzere, müstevli kuvvetler şimdiye kadar ancak tabil siper- ler arkasında bulunan ileri kıta- atı ile Çarpışmışlardı. Gerçi hü- cum akamete uğramıştı. Fakat bu muvaffakıyetsizlik ozaman ne Çanakkalede ve ne de Fransada takdir edilemiyen esbaptan, gün- dür. vakti kâfi derecede topçu himayesi olmadığı halde, mevki- leri tesbit edilemiyen mitralyöz- lere karşı hücum etmekten ileri gelmişti. Muvaffakıyetsizliğin — evvelce rikredilen ikinci derece sebep- leri de vardı. Natamam hava raporları, fırka ve liva emirna- melerinin bemen hemen son da- kikada tebliğ edilmesi, her cep- !heden birden harekete geçilmesi takarrür ettiği halde hücumların ayrı ayrı yapılması gibi avamil muharebatın cereyanına oldukça tesir yapmıştı. Fakat şimdi tec- rübenin verdiği kanaatle denilebilir ki, Ceneral Hamillon'un harekâ- tın bidayetindeki ilk fikri, yani gece — hücumları — muvaffakıyet için yegâne çare idi. Çanakkalede askeri ve bahri başkumandanların — mayısın — ilk günlerinde karşılaştıkları mesail hem çok hem de mütenevvidi. Yarım adada her günkü tecrübe ___———-—ı—-—ı Rodııı fıhllll Kıpııı Tabiatinle! öğrenmek — istiyoramaış resmlntzi S 3det Küpon — ile bir- Hikle gönderinle Resminiz sırayı Aâbidir ve lade edilimca. —————————TL—İ———T——-— isim, meslek veya Bal'At? Bulunduğu | memlokot | İ lti edecek mi ? Ttesimin kllgesi BO kuruşluc Pamukabillada günderilasilir. satiyer — | İngiltere Hükümeti tarafından Gazi ıı. no Imlın edilen ııenı lınlıuî Yazan: Ceneral Oglander seferin ne kadar — müşkülâtla muhat olduğunu bir kat daha | febaruz ettirmekte idi. Bu müşki- — Iâtın bir kasmı karaya çıkmadan evvel düşünülmüş isede, ilk pilâ- nin ademi muvafakıyetle neticelen- | mesi Üzerine bunların hepsi bir kat daha artmıştı. Takviye kıtaa- | tı ihtiyacı noktai nazarından ilk | müşkül, Çanakkalenin İngiliz li- | manlarından bu kadar uzak mesa- | fede bulunması keyfiyeti idi. Hal- buki Türkler İstanbuldan ancak 150 mil mesafede bulunuyorlardı ve mayıs ayında İngiliz tahtelba- hirleri tarafından deniz nakliyatı | inkıtaa uğratılıncaya kadar, Payi- | tahtan cepheye yirmi dört saat | zarfında vasıl olmak - kabildi. Buna mukabil İngiltere ile Ça- nakkale arasındaki mesafe 3000 mil, yani takriben yirmi misli idi. Avusturalyalılar kendi limanlarından 7000 mil, yeni Zelândalılar 10000 mil mesafede ve her ikisi de ilk takviye mahalleri olan Mısırdan 600 mil mesafede idiler. Tabit | ahvalde bir İngiliz askerinin İn- giltereden ateş hattına vâsıl ola- bilmesi bir aya mütevakkıftı. Cephane, levazım ve erzak - için ise bu müddet çok daha fFazla idi, çünkü toptan sevkolunacak olan bu eşya bir defa Mısırda ve belki ikinci bir defa da Mondo- rosta taksim ve Lefrik edilecekti. Cephane şimendifer ile Marsilyaya bile sevkedilse, bu limandan Ça- olan — mesafe nakkaleye kadar 1400 mil idi. (Arkası varj Şakaya Karşılık — S Üncil cevap — Küfredip gene çam devirdin hocam Ağtında zem değil, sena bozulur Şakayı kakaya çevirdin hocam Sen bezme gelince safa bozu'ur Şiveni dinlerken eda bozulur Yanından geçeken hava bozulur * . ( Besim ) in türkçesi nedir deseler Sence ( sırıtgan ) dir, bence ( gülümser ) Mazurum lehceni sevmezsem eğer Yeni dil kalırma sana paslanır Cemalin vuruaca ayna paslanır x (Şiri de, ilmi de fena ) demişain Elbet bu hükmüne memnunum senin || Bedbahtım beklersem senden aferin Kendini bilenler şakşak islemez, Hele Atalaydan taklak istemez. x Mollaydın belki de namaz bilirdin Derviştin elbatte niyaz bilirdin Köşede bakkaldın piyaz bilirdin Cübbeyi, külâhı, yazlığı attın Çatlasan yakışmaz bu işe adın, - Hem (lügat yarmadan imzaldın) der Hem (yanlışlar senin) diye halteder. Bana imza tüccarı diyen derbeder se kendini çoktan satırdı çin göbek bile atardı * Marifet diyerek satar ( Ebced ) i, Softanın paradır dini, milleti İşte ( Cinci hoca ) , işte ( Vahdeti ) || Kıyafet değişir yobazlık değil O köhme kafayla düzelmez bu dil. İbrahim Alâettin & Zaro Ağa ıDun Geldi SON POSTA ( Baştarafı 1 inci sayfadla ) beklemiye başladık.. Bu aralık Kudret Hanım, perde perde yükselen bir sesle anlatıyordu: — Zavallı Zaro.. Bitmiş, bit- miş... Ayaklarında derman kak mamış.. Hani bir Manç denizi mi ne var. İşte geçerken orada fırtına olmuş ta kusmuş, kusmuş.. Gözlerinin feri kalmamış.. Kâfir illerinde başka ne olur.. Ben gitme diye nekadar kulağına çağırdım. Dinlemedi. O toprak ateşi olası Musa da buldu belâ- sınıya.. Kuddret Hanımın - sesi | taraftaki — Kürt seslerile ! karşı birleşmiş ve Zaro Ağanın kulağını doldurmuştu.. 160 lık ihtiyarımız, evvelâ gözleridi açtı. Sonra başını | yavaş yıvı; bize çevirdi, baktı: Zaro Ağayı şöyle bir şeye | benzetebiliriz : lani mor, sarı ve siyah killerle İmış heykeller olur.. Bu hey- yüzlerini keskin hatlarla çizerler, derinleştirip ı'oyb.ıîlır :ıkı Zaro Ağanın — yüz! ir şey... Korku veren - bir ;ıll.ı. Zaro Ağa başını çevirdikten | 'sonra anlamıyan gözlerle bize baktı.. Kudret H. - seslendi: — Hu, biraz oyüaşıver.. Efen- diler seni görmiye lmişler.. Zaro Ağa güç halle î('ıldıvdığı elini kulağına götürdü : — Ha, ne dedin ? — Seni görmiye — gelmişler Zaro ?.. — Hoş geldiler.. — Hoş bulduk ağaefendi !.. Zaro Ağa biraz sırtını duvara vererek doğruldu : — Çok yorgunum... Hiç ko- nuşamıyorum... Tren, vapur beni harap etti. Biz fırsatı kollıyorduk : — Yolculoğunuz demek - sizi bu kadar rahatsız etti ha ?.. — Ne diyorsun oğlum.. Mançı geçerken fırlına koptu. Ölümden güç kurtulduk.. — Böyle birdenbire nasıl gel- diniz ? İ Iı- Oldu işte, birdenbire gel- lik. — Yolda sizi karşılıyan oldu mu ? — Evet Bazı şehirlerde gaze- teciler geldi, fotoğrafımı aldılar. — Amerikada rahat yaşadınız mı bari ? — Ebh, şöyle böyle.. Amma | we lâkin şu otomubilin çiğnemesi | | beni epeyce yordu. Hastanelerde | yattım.. | minat verdi amma, Otomobilin sahibi taz- benim elime beş para geçmedi. — Neden ? — Parayı Musa aldı.. Bin lira kadar bir şeymiş. — Amerikada neler gördünüz? — Her şeyi. — Gâvurlar iyi | şehir yapıyorlar.. Caddeleri vıcık vıcık kalabalık.. İşte büu yüzden otomobil altına gittimya.. — Holivuda da gitmişsiniz ? — Gittimya, gittim... Amma | | oranın kadınları da bir tuhaf şeyler. Çok çlbak geziyorlar. — Ne gibi?. | — Açık saçık şeyler.. utanma | arlanma yok.. İ Birdenbire Kudret — Hanım | atıldı: — Elbetteya.. Gâvur kişiler nasıl olur.. Zaro Ağanın bıyıkları henüz çıkmıya başlamiş, dimdik uzu- | yordü: — Ağa Efendi, bıyıklarınızı ne zaman kestirdiniz? Zaro Ağa hafif hafif kapanan | gözlerini açtı: Ha, ne dedin? — Bıyıklarınızı kestirmişsiniz? — Evet, onu Amerika Cümhur | Reisinin kardeşi keştirdi. — Öyle mi?. Ya İngiltere nasıl Üşeyer — İyi, amma hep karanlık.. | Geçenlerde bir sis oldu, gündüzün elektrik yaktılar. — Başka nereye gittiniz? — — İrlandaya.. Orası da çok oynaştı ve | Tııılılııi B $ DıplomatlaraHukmeden GızlıKuvvetler Bekir Sami Beyi Pariste Nasıl Atlatmışlardı? ( Baş tarafı | incı nayfada rasimede Lehistan namına M. odko, Türkiye namına Bekir mi Bey, Fransa namina da yük- sek bir memuruün bulunacağını bildirmiş, toplantının bir diğer Fransız memurunun evinde yapı- lacağını da ilâve etmişti. Yüzbaşı Reily bu malümatı da not etti. x Pariste, mukavelelerin — imza- | lanmasına iki saat kala yani tam | nıl yıdııle Fransanın Londrada î:rıı memurlarından | bir tıgılıı ziyaret ediyordu. Fransız memuru bu İngilizi | tanıyordu. İngiliz, eıhlııdın bir alay fotoğraf çıkardı ve Fran- Fi t siyaset çi daka bi aü ölle ğunu derhal — anlamıştı. Kır- | şısında duran uzün bi oylu gilizin yüzüne baktı. Suı boğulur gibi sordu: — Bu kâğıtlar sizde ne ar- yor? — Bunu - size ıöyllyelıılînıı. Çünkü beni ele vermek işinize ez. Bunları ben zinesinden elde ettim. Size sa- tabilirim. Fransız düşündü. maksadı açıktı. Vesikaların fot rafilerinin ılıııdığını. bu suretle Fransaya bir nevi haber vermiş oluyorlardı. Fakat renk vermedi: — Ne istiyorsunuz? | — Bin İngiliz. Ve beş dakika sonra yine fatoğrafiler cebinde olduğu halde tekrar kendini sokakta — buldu. O gider gitmez Fransız memuru- nun ilk işi telefonla Parisi ara- mak oldu. Ümidi hilâfına üç da- kika sonra Parisle karşı karşıya idi. O, hükümetine, biraz evvel geçen hâdiseyi anlatarak Fransız Hariciyesini derin bir şaşkınlığa düşürürken biraz evvel kendisini ziyaret eden İngiliz de yaptığı teşebbüsten âmirlerini haberdar ediyor ve cebindeki fotoğrafileri O akşam Paris gazeteleri kismen ikinci tabı yapmışlardı. İ(ıllfluın imzalanacağı ıhıı miş — bulunuyoruz. den geçireceğiz. | souk. Hep palto ile yünlülerle | gezdik.. | — Musa Efendiyi masil öldür- | düler Ağaefendi? Zaro Ağanın kolları sarkımıya, gözleri kapanmıya başlamıştı. Kudret Hanım atıldı; — A, a yetişir artık.. Yorgun | ihtiyar canım. — Nefes alsın.. o ! kadar yolda hep sallandı.. Bırakın | zavallıyı! Zaro Ağa dayandığı duvardan vücudünü çekti ve tekrar uzatlı. İşittik ki, Zaro Ağa bütün seyahatince gök yüzü görmemiş, hep otomobille gezmiş., Fakat şimdi beş parası yokmuş.. Hepsini elinden kapmışlar. Kudret Ham- min canı çok — sıkılıyor. Ağaya fena kugu.. Bu yorgunluk, Zaro Ağaya l.ır 'ey ıııdurıııdı.. Evdön çe çıkararak doayelerine yerleştiriyordu | Bu nushalar elden ele kapışılıyordu" Bu arada, bu gazetelerin ver- dikleri bir habere göre Lehista- nn Pariste bulunan Ankara Se- firi M. Jodko müthiş bir otomo- bil kazasına uğramıştı. Fakat pekaz kimse bu kazanın ehem- | miyetini anlamıştı. Zira M. Jodko î : SF malüm imza toplantısına gitmekte iken bu kaza başına Şimdi artık mesele ani ve oyun kaybedilmişti. Bunua son perdesi ise Yüzbaşı Reil, ukıdıduı lırıfıııdıı Şöyl ?E y bir diğeri de küçük hü' otomobili gösteriyordu. Bu sırada küçük otomobil bir dönemeç nokasına geldi ve anlaşılmaz bir kaza ok du. Otomobilin adam bayg'a bir halde civar oc- zanelerden birine nakledildi. Ya- raları ağır, fakat öldürücü değildi. * İngiltere yapacağını yapmış, karşısındakileri geride bırakarak istediği kadar — mesafe Fakat bunun neticesi olarak fazla bir şey istemedi. İngiliz Bı!veldll M. Loit Corcun teşebbüsile Fransız Hariciye Nazırı M, Brian, Yukarı Silezya ihtilâfını Cemiyeti Akva- mın hakemliğine havale edece- ni Ayan Meclisine haber verdi. zıgıhere. bittabi, bu hareketi muvafık gördü. Neticede, her iki memleketin anlaşması ile Yukarı Silezya iki parçaya ayrıldı. Ya- rısımı Almanlar, yarısını da Leh- Kler aldılar. Halbuki, Yukarı — Silezyamın taksim edilemez bir arazi parçası oldniunu bütün diplomatlar, o güne kadar inat ile iddia etmişlerdi. — SON E | Enteliccis Seni r_ Ve Türkiyede Faaliyeti — İngiliz casus tekşkilâtının 921 senesinde, Pariste, Bekir Sami Be le Lehistan Hukümetli murahhaslarına karşı tertip ettikleri tuzağın nasıl muvalfak olduğunu görmüş ve öğren- Yarından itibaren Entelicens Servisin Türkiye alayhindekli birkisim — tanaliyeti İle umumiyetle bu teşkilâtın vasıfları, çalışma şeklilleri, kudret ve vaziyetini göz- karken karşıdaki kalabalık bize bakıyordu: — Gazatacılar! Zaroyu gör- miye gelmişler, diye mırıldam- yorlardı.. Teşekkür — »3 e ve Nerdot, sövgili bubaları Bubriye — Erkânıharp Binbaşılığından ve İtiaiye kumandan: lığından — miltekait —muaatlüm Tevfik Royin hazin ölümü münatobetile garek tahtiren ve gerek şilahen beyanı ta'ki- yet düfünda bolunan bötün dostlacına vo cenavode haziır. bulunan mühterem zevata aya ayrı arzı şükran ederlür. İstanbul Yedinci İcra Me- murluğundanı Â Bir horçtan dolayı maheux ve par — müteharrik makkap” tezgâlü va daire desteresi 2-11-039 tarihinde saat 1f de İstanbulda Kocamustalapaşı caddenin- de 66 No, hi dükkün önünde paraya — çevrilnceği İlân olunuz. e #i vi raya Çevrilmesi mükarrar — elektirkle —