rqnnıevvel ," ı 9 ] Mühim Bir İstihsal Mın- | takamızın Vaziyeti 'Büyük Bir Kütle Teşkil Eden Kömür Amelemiz Nasıl Yaşıyor ? BıZı ıDARE EDE NI.BR... Fuat Pş. Ahlâksızlar Beni Aldatarak Tevkif Ediyorsunuz!Diye Bağırıyordu | Paşa, Geceyi İzzettın Vapurunda Geçirecekti.. Müuharriri X4 Her Hakkı Mahfuzdur —160— Rauf Paşa, bu resml İsticvap- larda usulden olan ilk suali sordu. — Kimsiniz?.. Fuat Paşa, bu basit suale, kısa bir cevap vermek istemedi. Her kelimenin üzerinde ayrı ay- ri durarak, haklı bir gurur ve azametle cevap verdi: — Sultanhamide (Gazi) unva- nni — kazandıran — ve... — tarihte ( Elena kahramanı ) unvanile ya- dolunan, Fuat... Heyet azası, sapsarı kosilmiş- lerdi. Oturduklari yerde — hafif hafif kımıldıyorlar, ellerini ağızla- vına kapıyarak, kısa kısa öksürü- yorlardı. Birkaç saniye, derin bir sükün ile geçti. Kâğıdın üze- rinde kayan kamış kalemin çızır- lisı bile işitiliyordu. Rauf Paşa bir iki defa öksürüp, biraz kuv- vet aldıktan sonra; — Efendim.. Şahsı hümayuna karşı isyan ettiğiniz ve saltanatı sesiyeyi haleldar edecek bir ta- kun ef'ale içtisar eylediğiniz haber Bu bapta izahat Ne 'Or. itası u âlidir. elendim?. Fuat gülerek : — Onu söyliyealer, halt elmişler.. Bunların hepsi hezeyan- dır. Bana bu sualleri soracağınıza vaktile yazıp ta efendimize tak- dim ettiğim arizeleri, bir de en gevrek gevrek paşa, €t- son çektiğim telgrafı okuyunuz.. | Acaba efendimiz. bunları unuttu mu?. Teessüf ederim ki, benim gibi sadık bir askerini, birtakım ite, köpeğe feda ediyor. Diye söze başladı. Fehim Pa- şa ile İzzet Paşa hakkında söy- lemedik söz bırakmadı. Fuat pa- şa bu sörleri söylerken Rauf püşa — sabırsızlanıyor, — lâfı - kaısa kesmek istiyordu. Çünkü aldığı talimat, ba merkezde binaen paşaya teselli verdi: — Hiç merak buyurmayınız | efendim. Zati şahanenin ber hu- Busla adaleti terviç buyurdukları malâümua devletinizdir. Herhalde bu hususta da.. ( Etrafındakilere bakarak ) öyle değil mi efendim. Buyurunuz paşalar... Diyerek, ötekilere işaret etti. Pek kısa süren isticvap varaka- sını Faat Paşaya imza ettirmiye bile lüzum görmeden heyet çekil- di, gitti. Fuat Paşa da bu mua- meleyi, adi bir — usulperestlik addetmişti... Heyet Çit küşkü- ne gelince karşılarına İzzet Paşa çıktı. Ellerindeki istievap varaka- | sıtu alarak gözden geçirdi. Mün- | derecatı ona kâfi gelmişti. Der- hal (küçük mabeya )de bekliyen Abdülhamide gitti. İki sayfa bile teşkil etmiyen bu ( tahkikat ev- rakı ) a hünkâra takdim etti. — Fuat Paşa kulunuz, tevilen bütün cürmünü — itiraf ediyor. Artık hakkında yapılacak mua- meleye hiçbir mâni kalmadı. ı tebdil etti. Bu vazifeyi, (Diragon | | buyurulüuyor. | idi. Buna | Söılennı de ilâve eyledi... Esa- | sen, artık Abdülhamit te kararını 5 veruıhti. Fuat Paşayı (Şama) nefi edecekti. Ancak, şimdi düşünü- lecek şey, bir hâdiseye meydan | vermeden paşayı kolayca vapura bindirmekti. ( Rükübu şahane) ye mahsus olan yandan çarklı (İz- zettin) vapurunun, derhal hazır- lanması için (Bahriye mezareti) ne (irade) gönderilmişti. Paşâyı (Şa- ma) kadar (Zülüflü İsmail ve Le- vazım reisi Ahmet Afif) paşalar götürecekti. Fakat hernedense, biraz sonra Abdülhamit fikrini Faik Paşa) ile zabtiye nezareti mektupçusu Ragip Beyin mahdumu | olan (yaveran hazreti şehriyariden binbası Raif Bey) e verdi... bunlar, kolay işlerdi. Asıl düşü- nülen cihet, Bütün | (bir vukuat çıkar- madan) Fuat Paşayı ( saraydan çıkarmak) meselesi idi. Nihayet, İııol Paşa tarafından bunun için- de bir plân tertip edildi. Ba plân mucibince, (Çerkez Mehmet Paşa) Fuat Paşanın bulunduğu — odaya | | gitti. | Bu esnada uzunca müddet | yalnız kalan Fuat Paşa, can- sıkıntısından asabi bir halde idi. Mehmet Paşa, odaya girer- girmez, Fuat Paşa öike ile sordu: — Camm, daha bekleyecek miyiz... (Huzura) ne zaman ka- bul olunacağız?. Esasen Mehmet Paşa da, bu suali beklediği için cevabımı da — Hakkı devletiniz var, Pe- ne) gündüz biraz fazlaca üzük- dükleri için erkenden (haremi humayuna) — teşrif buyurdular. Buna binaen (huzurja kabulünüz mümkün olmıyacak... Buyurunuz.. Beraberce çıkalım. Dedi. Fuat Paşa, artık bura- da yapılacak birşey kalmadığını anladığı için ayağa kalktı. Ma- sanın Östünde duran fesini aldı. Kapıdan çıkarak yavaş yavaş bahçenin kumlu yolundan kapıya doğru yürümiye başladı. bu esnada paşa dikkat etseydi, ve karanlık köşelere saklanmış olan tüfekçileri görebilirdi. ( Arkası var ) I Bugünün Meselelerinden l Hiç Merak Etmeyiniz, Bu Yazıyı Ben Yazdım! ( Baştarafı 1 inci sayfada ) | büyük çorap fabrikalarından bi- rinin sahibi olan Mehmet Kudsi Bey A.H. markalı yazıya cevap vererek şunları söylemektedir: *— İptidai maddelerin kom- renjana alınması tamamen sana- yün aleyhine oluyor, sebebi şu- dur : Sanayi muhlaç'olduğu iptidai maddeleri tam vaktinde gümrük- ten çekememek gibi bir vaziyet karşısında kaldığrndan — işler du rayor. mesi takdirinde bu mahrzur orta- | dan kalkmaktadır. Şimdi, mamul eşyanın kontenjana tâbi tutuldu- gu halde ibtidai maddelerin tu- lelim. Mamul eşyanın - tahdidine MÖSYÖ, MA Sizi iki saat, zarafet, hakiki Pek zıkında MA üyük bir ziyafeti Üü ördm yi di | dahilde | ger İbtidai maddelerin serbest gir- | tulmaznası gariptir, iddiasına ge- t | mukabil iptidai maddelerin ser- besi girmesi, bu gibi maddeler iwalâta Ayni zamanda — memlekette binlerce geçiniyor. amele iş Bu vaziyetin bir. faydası da — mühim | bir sermayenin, bu- tahditten istifade ederek memlekette sana- yie yatırlmasıdır. Hatta bu sa- hada memlekete ecaebi serma- yesi de girmektedir. Temin ede- rim ki, pek azı müstesna olmak Üzre fabrikacıların kazancı zan- nedildiği gibi çok değildir. di- Meselâ: Çorap, trikotaj, fanila | sanayiiude fazla inkişaf — vardır. | Bu inkişaf şiddetli bir rekabet doğurmuştur. Bu rekabet kazanç miktarını çok düşürmüştür.., MARY GLORY ve FLORELLE DAM ve BiBi Filminde Üle zetk ve neğfe havanı içinde yaşatacaklardır Bütün dünya tarafından tamınmış, tağgannı ve dane edilimiş JOHANN STRAUSS ve AŞKI JİK sinemasında musikiye olacaktır. el Bahnen ve LLE PARRY tarafından hazırlamıştı. Ellerini uğuşturarakı | şa Hazretleri.. Fakat, (zatı şaha- | Eğer bahçenin taflanlı tarhları arasına | | beytiyelerine yaradığından | döviz tasarrufunu mücip oluyur. | bularak | | surette çalışanlar bir nevi Ahmat Nalifi Yazan: Bir maden Öeılınııı ağzı (ki buraya baca daerler.) Kömür havzamız hakkında >evveb 88 mühim bazı tetkikler yapan mu- Bey, bu dela da, kkında bir yazı etirmiştir. Dün, bu- noşrottük. Bugün do ikincisini dercediyoruz : Zonguldak, (Hususi) — Düm- | kü yazımda mavakkat amelenin mesai — tarzından — bahsederken; “Dilâver Paşanın nizamnamesine 65 yıl evvel koyduğu esasa göre çalışırlar,, gibi çok yerinde bir cümle kullandım. Dilâver Paşanın nizamnamesini bu sütunlarda ta- kip eden karilerim batırlarlar ki paşa, nizamnamesinin maddesinde şu esası koymuştur : “Yirmi birinci madde de be- yan olunen sunufu selâse amele- den, ocağın içinden dışarıya arka: sile kömür ihraç eden ve mahal- lince amele tabir küfeciyandan bir karyede mucibi defter ne miktar küfeci bulunur ise bunlar iki kısma tefrik oluna- rak tertip oldukları ocağa kısmı evvel ikişer gün çalıştık: ber gelerek kıs vvel karyelerine avdetle umuru vo ziraatlerine olunan gürüln tatı mi ç baka- vcaklardır,,, Dilâver Paşanın “65, evvel ortaya altığı bu esasa bu havalideki — köylü amele, adeta bir çalışma an'anesi halinde sa- dık kalmışiardır. İşte, on beş gön madende, on beş gün tarlada çalıştıkları için bu sınıf maden amelesine *“muvakkat amele, ismi verik- miştir. ki, bunların mesai sabası civarında — iknmetlerinih — temini için yapılan birçok teşebbis ne- ticesiz. kalmıştır. Kömür — ocaklarında — daim! “mü- tehassıs aııele..dır ki, bu- sınıf |maden işcisini, ikinci mıntaka yani, Trabzon, vakfı kebir Tonya, Şarlı ve köyleri gönderir. Kömür madenlerimizin — işle- tilmesinin başlangıcında maden işçiliğini, muvakkat amele sınılı teşkil ediyordu. Çünkü Dilâver Pş. sene | biraz etvel kâfdettiğim maddede, «Kımı evvel gelip on ikişer gün çalıştıktan sonra kısmı aher gele- vek kisimt evvel — karyelerine — av- defle umuru beytiye ve ziraatlerine bakacaklardır.,, Diyerek bu usulü ihdas etmekle kalmamış ayni za- manda: “Madeni mezkür focakla- rında ilidamı lâzım gelen sunufu ameleden kazmaciyan ve küfeciyan ve kiraciyan Ergli sancağı dahi- linde kâin — on dört kura ahalisine münhasır Olup <n Maddesile de maden ameleliğini, mesai sahasındaki halka daha doğrusu muvakkat amele sınıfına inhisar ettirmiştir. Dilâver paşanın biç şüphesiz büyük bir hüsnüniyetle koyduğu 24 Gncü | bu Tüaddelerin hükmlü, 1882 te rihine kadar devam etmiştir. Amele Akınının Başlangıcı Havzaya, Karadeniz - sahille rinden, —Etzurum — havalisindetk amele akınının ne vakit başladığ' kat'T surette malüm değildir. Far kat, Havzada bu akınlarla berâ” ber belirmiye başlayan “ daimi amele ,, sınıfının, tam manasil teessüsünü 1882 den sonra ara” mak lâzımdır. Bundan evvelki yazılarımı ta* kip eden karilerce malüm oldu” ğu üzere, Dilâver Paşa nizam” namesindeki bir madde, havzanllt istihsal olunan kömürün, “Terst” | nei Âmire, den başka bir yert satılmasını sureti kat'iyyede mer nediyordu. Bahsin lâyıkile anla” şılabilmesi için bu maddeyi bur rada tekrarlamak — zaruretinde" yim. Dilâver Paşa diyor ki: “Madeni hümayın, zatı hezreli şabanenin mülkü mah oldir gundan — ocaklardan — ihraç — olir nan kümürü hiç bir madenci 0W a bir mahale für gibi fiatı mür karreresinden zam — veya tenzili dahi emrü iradei mnezaretpenahiyt mütevakkıfur,, Mahdut Bir Faaliyet Maden kömürü ticaretini; fiati muayyen — ve satışı mahdut bi nevi kömür müteahhitliği vaziye” tine düşüren bu memnmuiyet kar şısında bittabi, madenciler mirf idaresinin ihtiyacına takabül ede* cek kadar istihsal yapıyorlardı. Miri idarenin ihtiyacını karşılaya" cak kadar olan istihsalâtın temini için ise, Dilâver Pa.nın, madenli çalışmak için rüchan hakkı ver” diği, “Ereğli livasına tâbi on dört kura abalisi , fazlasile kâfi gelir yordu. Fakat 1882 tarihinde, kömür” lerimizi, tersanei âmireden başkâ bir yere satılması hakkındaki memnuiyet kaldırıldığından hav- zada, iş ve işçilik hayatı ba ter rihten sonra başlamıştır. Kömür lerimizin dahili ve harici pazar” lara çıkarılmasına müsaade olum duktan sonra talepler çoğalmif bunun üzerine havzaya, ayni t" manda sermaye ve işçi akını baf” göstermiştir. İşte, Karadeniz sö” hillerinden, Erzurum havalisinde başlıyan bu amele rüyüşü d:ğg ameleliğin kökleşmesini bi tariblerden sonra aramak — doğt” olur. Başlıca Bir Mesele Havzanın, belli başlı meselelt” rinden biri ve belki de başlıcat olan daimi ve muvakkat bahsı etrafında eski malümât! kaydettim. Yarın da havzadakl amele sınıflarının — bugünkü vazir yetinden bahsedeceğim. ve nip idareden mas roht — edemiyeceği