1 Ekim 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

1 Ekim 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İngiltere Hükümeti tarafından Gazi Ez. no hediye edilen eserin tereümesi — ÇANAKKALE —l16 — Türkler Yeniden Mukabil Yazan: Ceneral Oglander Taarruza Geçtiler Ve her nekadar 87 inci liyanın sağ cenahı daha fazla arazi kazanmağa muvaffak ola- madıysa da, o gün kazanılan ara- ziyi akşama kadar — muhafaza etmek kabil oldu. Sağ cenahta, o sabah Fran- | sızların geri püskürtüldüğü nok- — tada Jeneral Vondenberg öğleden — gonra bir ileri hareketi teşebbüsü daha yaptı ve elindeki son taburu da harbe sevketti. Hattın bazı noktalarında biraz arazi kazanıldı. Fakat Bulayırdan gelen yeni bir taburla takviye edilen Türkler derhal mukabil taarruza geçtiler ve Fransızlar tekrar hareket nok- talarına ricate mecbur kaldılar ve o gün bir daha ilerl hareke- tine teşebbüs etmediler. Fransızların çekilmesi üzerine 88 inci liva tekrar yandan ateşe maruz kaldı ve sağ cenahtaki bö- lüklerin bazıları ricat etmiye baş- | ladılar. Bu sırada livanın cenahın- daki efrattan da bazıları çekilmiye başladı ve Kirte yolu üzerinde bulunan — kuvvetler — yapayalnız kaldı. Üç taraftan ateşe maruz kalan bu kıtaat pek fazla telefat verdi ve Türkler mukabil taarruza kalkmadıkları halde bile kazam dıkları araziyi terkedip geri çe- kilmiye mecbur oldu. Bu ricati gören Jeneral Mars- halti, Jeneral Hunter Westona atideki raporu gönderdi: “ Saat 5,15 her iki liva ve taburları biribirine karışmış ve efrat son derece yorgün düş- müştür. — Fransızlar ve 88 inci liva, her ikisi de ricat — ettiler. Sol cenahtaki Rorder Regiment kıtaatı ile diğer cüzü tamların perakende — efradı — önlerindeki islikkâm — tarafından — durdurul- muştur. Aksini| emretmediğiniz takdirde karanlık basıncaya ka- dar şimdiki mevzilerimi muhafa- Za edip ondan sonra.... hattına çekileceğim. Fransızlar sağ — ce- O mahımizi tutabilecekler? Efradın çoğu çantalarını attıkları için, erzak ve cephane yüzünden s- kıntı çekeceğimizi tahmin edi- yorum., Bu rapor oldukça — endişe verici bir mahiyette idi. Fakat © gün bütün gün fırka karargâ- hına ve hatta karargâhı umumiye yağdırılan telâşlı, saçma sapan, esassız. raporlardan sonra ge- len bu rapor, ciddiyetine ve ehemmiyetine rağmen kuman- danlara derin bir nefes aldır- dı.. Firkanın tamamile — muha- eee A — LA Resim — Tahlili | Tabialiniz! Kuponu öğrenmez 5 adot Hikto gönderiniz. istiyorsanız ? resminizi kupoa ila bic- Miİniz Bıraya dübilir. ve iade edil.noz. sim, a voya ban Rocim iatijı elmeik BT | İn klişest 30 Pal mukabilinde göa lorllarü.> kuruyğlur sara edilip imha edilmekte oldu- ğuna dair sahilin — müteaddit noktalarından Ouen Elizabeht gemisine okadar imzasız raporlar gelmişti ki, saat üçe doğru Jene- ral Hamilton meseleyi Jeneral Hunter - Westondan sormuş ve iki saat sonra şu cevabı almıştı: “Bana da bütün gün mütema- diyen bozgun haberleri yağdı, fakat bunu icap ettirecek biçbir şey yoktur. Bazı yerlerde mevzil muvaffakıyetler — elde — edildiği gibi bazı noktalarda da mevzli | | eserleri muhtevi bulunan kütüp- | mağlübiyetler olmuştur. Maamafih #son gönderdiğim rapordan sonra daha ileriye git- | mek kabil olamamıştır. Efradın bu yorgun halinde, Türklerin yapacakları herhangi bir mukabil taarruzun pek tehlikeli neticeler vereceğinde şüphe yoktur. Fran- sızlar, şimdi bana haber gönde- rerek takviye kıtaatına muhtaç | bulunduklarını, zira karaya çıka- rılan bütün Fransız taburlarının sarfedildiğini bildirmektedirler.,, 28 nisan akşamnı, vaziyeti bun- dan daha beliğ bir surette tarif etmek kabil değildir. Bu vaziyet karşısında, ellerinde ihtiyat kuv- vetleri olmuyan ve daha bir müd- det te kumandanı olamıyacak olan fırka ile — başkumandanın endişeleri kolayca takdir edi- leceğinden bunları uzun — uza- dıya tahlile hacet olmasa ge- rek. Böyle zamanlarda, bir ku- | mandanın bütün azmine ve ce- s sahip bulunması lâzımıdır. altıda — Jeneral durdurup Akşam saat Marsha'le — harekâtı geceyi siperde geçirmesi verildi. Bu emri infaz etmiye başladığı zamun Jeneral Mars- hall birinci defa olarak İngilizle- emri rin merkezdeki ricatinin ümit et- tiğinden —çok fazla olduğunu gördü. 87 inci livanın sağ cena- hinı karanlık basınca, fazla za- şiat vermeden fırka kumandanlı- ğının tayin ettiği hatta çekilmiye muvaffak olmuştu. Fakat sağ tarafında 86 ıncı ve 88 inci liva- ların sabahki hareket nokta arına çekilmiş olmaları yüzünden bü- yük bir açıklık vardı. Zabitan uyuyamadılar çünkü kıt'aları ye- niden teşhil etmek — ve geldiği kadar ileri hattaki lukları doldurmak Tâzımgeliyordu. O günkü telefat oldukça ağırdı. boş- | 29 uncu fırka o sabah 8CC0 ilâ | 9000 piyade ile harekete başla- | mış ve 2000 zayiat vermişti. Bil- hassa zabitan arasındaki telefat çok ağır olmuştu. Beş bin piyada | ile harbe giren Fransızlar 27 zabit | derecesinde ve 974 nefer kaybetmişlerdir. | O gece Türkler mukabil taar- | uza kalkmadılar. Şimdi Türklerin zayiatı da öğrenil- diğine göre, hemen hemen müttefiklerin zayiatı | idi. Türk — tebliği resmisi bile o gün bütün gün yaziyetin pek nazik — olduğunu itiraf etmektedir. (ÇArkası var ) ve efrat o gece de elden | SON POSTA |Eski Kutuphaneler- de Tarama Ame- Liyesi Yapmalı (Baş tarafı | inci sayfada ) Bugün bu anlattıklarımızdan ayrı. ve — tamamen yepyeni bir meseleden daha bahsede- ceğiz ki, bu mesele de, yine mil- yonları alâkadar etmektedir. Fa- kat daha evvel işaret edelim ki, bu anlatacağımız meselede bir hırsızlık veya buna benzer bir vaziyet olduğunu iddia edecek değilir. Sadece tereddütlü bir vaziyet üzerine dikkati celbedeceğiz. Mesele şudur: Uzun tetkikat ve tahkikat neticesinde Aanladık ki, gerek şehrimizdeki, gerekse diğer vilâ- yetlerdeki kütüphanelerde — yüz nazarı binlerce eski ve kıymetli eserler | vardır. Malümdur ki, şehrimizde eskl hanelerin miktarı dolgun bir ye- kün tutmaktadır. Buralarda raf- ların ve dolapların kenar ve kö- şelerinde öyle eserler vardır ki, bugün para ile ölçüldüğü takdir- de milyon gibi büyük bu kütüphanelerin fihristlerinde bazı kitapların hizalarına vaktile İbaresi yazılmıştır. Bu ibareyi okuduktan sonra insanın zihnini hemen bir “aca- ba?,, istifhamı kurcalamaktadır. Çünkü bazı alâkadarlar bu kitap- lardan bir kısmının Evkaf Müze- sine gelmediğini, yahut gönderi- mediğini iddia ediyorlar. Bu iddia- nn sebepsiz olmadığını da ileriye Çünkü — kütüphane- bu kitapları arayan Evkaf sürebitiriz. | lere gidip | bazı kimseler, bunların Müzesine, Aüzesine gönderik görünce Müzeye İslâm Eserleri miş olduğunu gelmişler, bu kitapları aramışlar, | fakat şlardır. Muhte- meldir ki taplar Müzüde tasnif edilmemiş olsun ve yine | muhtemeldir ki bu kıymetli eser- ler esrarengiz bir maceraya kur- İşte bulamam bu ban gitsin... milyonları alâ- kadar eden bu vaziyet karşısında | ik ve tahkik yapı- nde geniş bir te ması — kan Maarif —Vakâleti bu — meseleyi | tahkik ettirecek olursa bütün tereddütler zail olacaktır. 1Halkın Kesesinden | Çıkan Uydurma Masraflar ( Baş tarafı Tinci sayfada ) ile karşılaştıracağını evvelce yaz- mıştık. Belediye, gaz zinin, mahallindeki fiatı üzerinde değil, buradaki masraflar üze- rinde nazarı dikkati celbedecek bir kabarıklık görmüştür. Şirket- lerin burada gaz nakliye ve boru masraflarını yüksek gösterdikleri gaz ve benzin fiatının bundan dolayı pahalılaştığı anlaşılmıştır. | Bu fazla görülmektedir. ve masraf Bu masrafların indirilmesi temin edildiği takdir- de gaz ve benzin fiatlarının bir miktar düşeceği dilmektedir. Belediyenin bu saha- da bazı mübim kararlar alması, daha doğrusu bu garip vaziyet | ile mücadeleye girişmesi muhte- mel görülmektedir. kadar rakam | | larla hesap edilmek lâzımdır. İşte | *Evkaf Müzesine gönderilmiştir.,, | yani şimdiki Türk ve | bulunuyoruz. | ben- | garip | şüphesiz adde- | P Tgrlıiavvel 1 HİKÂYE Bu Sütunda Hergun Fransızca : Aptal Yazan: Madenci —— “İMBECİLE,, öl Ğ aa Ali, alacaklıadın ablanın biricik kızı Gülsüm ile başgöz olalı henüz bir yıl geçmişti ve işte senenin sonuna da ellerine bir çocukları geliyordu. Genç amele kafasından bu düşünceleri geçi- rirken kendi kendine sordu : — No yapmalı? Elda yoktu; avuçta yoktu. Geçen kiş ocaklardaki bütün kazancı, ancak “Hacı Emmi,,le- rin büyük dededenberi uzayıp | gelen öküz borcunu yarıya indir- mişti; ailesinin. bütün kazancı, kala kala, maden kuyularında salladığı kazmanın ucile bir çift öküzün sırtına yüklenmişti. Bütün bunların en Fonası, başının çok daraldığı şu sıralarda karısı da *“menzil — üzere,, — bulunuyordu. Genç amele, kuru sedirin üstün- de bütün mafsallarını çıtırdatarak döndü; yeni bir göğüs daha ge- çirdi. İkinci defa ayni suali tek-« rarladı: — Ne yapmalı ?, Kendi kendine sorduğu bu sualin — cevabını. yine kendisi buldu: — Ne olacak ! Dedi ve ocağa iki parça kö- mür atarken ilâve etli ; — YToplu bir para yüzü gör- mek için kelleyi koltuğa alıp şu işi becermekten başka çare yok! bu ocaktan çıkarken işçiye postaba- Genç — amelenin, şısınin yaplığı lexlitten bahseti- ği anlaşuıyordu. — Filhakika — iş paydosunaa, postabaşı : — Hey! Çocuklar, Diye bağırmışlı; — Var mi içinizde bir baba- | yiğit? Bu akşam on iki varcıya- sında üçüncü kılavuzda ğir iskandili. yapılacak.. — İş biraz tehlikeli amma!.. Mükâfatı da bol.. Bu işi beceren, haniya kumpam yanın elli has liracığını hakkedi- | yor. Yok mu içinizde bir baba- yiğit?. İş başının sükütla — karşılanmıştı. derin iki amele içinden, işbaşının aradığı bir Zira teklif olunan işin öyle biraz * Babayiğit , çıkamamıştı. bir - tehlikesi değil, çok büyük vardı. Yıllarca — evvel metruk bacalarda biriken suların, patlamasına en ziyade ihtimal verilen yerde, burgu ile bir de- lik açılatak suyun — miktarı tazyikı muayene edilecekti. ve Bu poslabaşının ağzında öyle küçül- düğü gibi, “ Biraz ,, değil, tev- kalâde tehlikeli idi. Burgu delik açılirken suların aradaki bir ihtimali akibet ile duvarı şiddetle pek çoktu. feci yıkması ve azgın ocağa alıl O takdirde olurdu: ası çok Azgın ka- yalara direklere — çarparak parçalanmak ve boğulmak... Ni- hayet elli lira mükâfat için arka- da bırakılan dül bir zevca ile yın Öönünde — sürüklenmek, ve | fena di sabah * işlenmiş | sula- | daha doğmadan öksüzlüğe mah- küm bir yavru... Genç amele bu korkunç kâ- busu gözünün —ününden defet- mek istiyormuş gibi elini almın- dan geçirdi. Sonra, yatak hizme- tini gören tahta kerevetin Üze- rinde bir daha döndü, kafatasını dolduran bütün Fena düşünceleri zihninden kovmağa çalışarak göz- lerini yumdu.. Aradan on dakika geçme- mişti ki kulübenin kapısına vuru- lan telâşlı darbeler onu yerinden sıçrattı, dışarıdan ince bir çocuk sesi duyuluyordu: — Ağal.. Ağal Ali ağal... Ali, küçük kız kardeşi Ayşe- nin sesini tanıdı; muhakkak köy- den fena bir havadis geliyordu. Yattığı yerden bir adımda kapıya sıçradı ve aralanan kapıdan bir hayâl gibi giren sıska bir çocu ğu umuzlarından sarsarak surdu: — Ne var Ayşe? Ayşe, yırtıklarından — kansız ve sıska vucudu görünen entari- sinin önünü kavuşturdu; bir lâhza düşündü; sakinane, zihninde ve- receği haberin kelimelerini toplu- yordu. — Ağal Abam (ablam) çok Ebeninem, tez doktor iletsin dedi: Ali bir nefeste sordu: — Çok mu Fena? — He! Çok fena.. Ali, başka bir şey sormadı; Ayşeyi elinden yakaladı va sürük- lercesine çekerek dışarı - fırladı, gecenin katranlı havasına saplandı Etrafta nefes alan mahlük yoktu. Simsiyah bir gökyüzü altında etrafa bütün kuvvetile çöken karanlık, sanki inşam iliklerine kadar Üşüten ölümlü bir sükü- netle kucaklaşıyordu. Ali adımlarını daha fazla açtı; küçük kaz arkasından koşarak geliyordu. Koruluktan çıkıp ta köy şosasının ortasına geldikleri zaman durdu; göğsünü derin bir | nefesle şişirdi ve küçük Ayşeye ! uzaklarda karanlığa göz kırpan bir yüz | birkaç paslı ışık gösterdi: — İşte köyl dedi. Sen var! ağam doktor aramıya gitti, de. Çocuk bir şey söylemeden yürümiye başlamıştı. Amele, onu karanlık içinde uçuk bir gölge gibi uzanan şosanın kıvrımında kaybedinciye kadar gözleri ile takibetti; sonra süratle aksi istikamette yola koyuldu. Genç amele, yer altında fasılasız suret- te kazma sallamıştı, yorgundu; bütün mafsalları kopacak gibi ağrıyordu; bir kelime ile; bitkindi. Fakat, ümit ve hayat bekliyen hasta karısının muztarip hayali gözünün önünde canlandı ondan | ve işte bu canlanıştır ki? on saat durmadan — dinlenmeden kazma sallıyan, yer altının köstebek yu- valarına benziyen kovuklarında kayalarla savaşan — yorgun - bir insanı mütemadiyen ileri sürüyen bir. müessir oldu. Genç amela şimdi yürümüyor, adeta koşu- yordu. (Arkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: