19 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

19 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÜTDANBA PARŞA MMM A, SERMALS A AZIm İşportacı — Efendiler, — şundan | bir parça sigaranın ucuna koyduk. Üstüne bir damla da su damlattık. Hemen parlayıp — cigarayı yaktı! Afacan Durur Mu?.. Afacanın evine geceyatısına misafir gelmişti. Misafiri - Afaca- | mnın büyük annesinin yatağında | yatırdılar. Büyük annesi de o | gecelik tavan arasında yattı. Ertesi sabah misafir anlattı: — Dün gece bir aralık uyan- dım. Baktım ki fena halde su- samışım... Suzuzluktan dilim da- mağıma yapışmış... Karyolamın başucunda bir bardak su bulunca Öyle sevindim, öyle memnun ok dum ki tarif edememli. Herkes biribirine baktı ve sesini çıkarmadı. Fakat Afacan durur mu hiç!.. — A.. Hanmmteyze, dedi. Bü- yük annemin takma dişlerini koyduğu suyu içmiş_oğr:iıl.. Hazır Cevap! Muallim sınıfta Afacanın — başında kasketle oturduğu- Bu görünce ibtar etti : — Afacan, başın dan kasketi çıkar.. Afacan — ceva, verdi : — Şapkam — bnr gamda değil ! Muallim kızdı: — Alay yorsun Afa — Hayır — ofon Üm ! — Üyle ise be- yrodaki aedir ? — Kardeşimin Paosta müveezzli Sabahtanberi Afacan — Seninki de tupları neden posta — kuütüs AFACANIN Afacan — Bizlm bacıyı ga tem- bel âdetinden vazgeçirebilir. miyim acaba ?.. Hele şu şeytan işini şura- ya atayım.... Bakalım ne olacak! VER Doydum bu yaz yemişe... Bu ne meyva bolluğu! Şaştım vallah bu işel Bu ne meyva bolluğu! Hamaratlık ! Hastahaneye telefon ettiler. mobil durdu. İçinde Üç yaralı vardı. Kapıcı şoföre sordu: — Bir yaralı var dediler, sen üç yaralı getirdin. Galiba yanlış haber verdiler. Şoför cevap verdi: — Yaralı bir tane idi. İki kişiyi gelirken yolda çiğnedim!... — Fena halde yoruldum, Afacan... mektup — dağıtıyorum ! R akıl mi, a kuzam.., a atmıyorsun 21 . Mek- DEVRİÂLEM SEYAHATİ Afacanın T ı!rlluıı: 23_ z (Hulâsa:— Arkadaşı Cingözle — bera- ber devrinlem sayabatine çı- | kan Afacan Amorikada koen- | dini Türkiyenin €en meşhur | çocak sinoma yildızı diye | tanıtıyor. ve bü yüzden ze gia oluyor. Şikago ha ları iki çocuğu kaçtrışorlar. Tuzzus Ahinet isininde bir Tilrk, çocukları — kurtarmıya çalışıyor. | l — Aman Afacan, hiç sorma.. Bavulun içine girince kendimi mezarda zannettim. Şimdi bura- dan nasıl kaçıp kurtulacağız ? Acaba bir ip bulup aşağı sarkı- tamaz mıyız 7 — Sen ne söylüyorsun Cin- göz?... Burası kule gibi bir yer... Dünyanın ipi olsa aşağı ulaşmaz! Bu sırada ta uzakta bir tay- | yare gördük. Cingöz: — Ah.. Ah.. Diye içini çekti. Ne olur şu tayyare yanımıza yak- laşsa.. Biz de bağırsak.. Halimizi anlatsak.. , — Aman, dedim, sakın öyle çayı görmeden paçaları sıvama. Herifler bizim öteye beriye bağır- dığımızı işitirlerse bu sefer bizi bodruma falan kapamıya kalkar- lar. Burada bari etrafı görüyoruz, — Otomobil bir adam çiğ- ' halinde nedi. Yaralı şimdi oraya geliyor. | Biraz sonra kapıda bir oto- | Afatanın Bacisi 0 gece de âde- tini hiç bozasdı. Bir aralık kalkıp elini * karyolanın altına uzattı. Gece yanısı evin içinde bacının acı acı feryatları duyüuldu:" Yetişin, ayo, bana bir haller oldu!... ALL Babam aldı biz yediki “Ver Aliahım ver,, dedik! Yedik bitiremedik... Bu ne meyva bolluğu! Afacanın Oyunlarından... Oyuncular geniş bir halka ve elleri arkalarında olduğu halde yere — otururlar. Aralarında birer metre - kadar mesale vardır. Ebe olan çocuk elinden ucu Jüğümlü bir havlu ile bu halkanın dışarısında dolaşır ve havluyü - oyunculardan — istedi- | ğginin eline bırakır, Bu oyuncu: nun sağındaki oyuncu derhal ye- rinden fırlıyarak sağa — doğru halkayı dış taraftan takip ederek koşmıya başlar. Eline havlu bıra- kıdan da arkasından kovalıyarak havlunun düğümü ile sırtına vur- | © mıya çalışır. Önde koşan halka- da boş kalan yere gelince oltu- | rür. Evvelki çocuk ta havluyu başka bir çocuğun eline bırakır | ve ondan açlacak yere kendisi oturur. Bu oyunda, her oyuncu, ebe | havlu ile arkasına gelince havluyu | eline — bırakıp — birakmadığına, ayni zamanda, havlunun solundaki çocuğun eline geçip geçmediğine çok dikkat etmelidir. Oyun — eğlenceli ve sür'atli bir şekilde devam eder, Biraz Olsun ! Sütçü — Elendi, sen bu sütü beğenmiyorsan amma, — sütümü bugün belediyede tahlil ettiler.. Müşteri — Ya... Bari içinde biraz olsun bulabilmişler mi? Sütçü — Bulacakları ne? Müşteri — Ne olacak?.. İçin- de biraz bulabilmişler mi? biraz içimiz açılıyor. Baksana... Bütün Nev- York tabak gibi ayağımızın altında.. Sen keyfine bak. Bu tuzsuz Ahmet yaman bir adam. Ben haydutlara Ahmedin meşhur bir Türk detektifi oldu- ğunu söyledim. Heriflerin Tuzsuz Ahmetten ödü kopuyor. Ahmet herhalde bizim peşimizi bırakmıyacak. Bak, tayyareler - ikileşti. Bu tayyarele- rin bizi aramadığı ne malüm... Elbet bir gün bu kulenin de ba- şından geçerler. Yalnız uslu otu- ralım da herifler bi-den şüphe €tmesinler... — Aman Afacancığım, senin- le konuştuktan sonra adeta içime soğuk su serpildi.. Ne olur, Tuzsuz Ahmet akıl etse de şu heriflerin bizden istediği parayı AHIM VER!.. Armut, şeftali, üzüm... Gerçi güldise yüzüm Daymadı hâlâ gözüml! Bu ne meyva bolluğu! AFACAN Böyle Olur!.. Afacanın hiç sevmediği bir şey varsa o da hamamda yıkan- maktır. Bu yaz tatili başladıktan sonra annesi Afacanı bir ay kadar kalmak üzere halasının Boğazi- | çindeki köşküne götürdü. Afacan köşke gider gitmez sordu: — Anmne, nerede ? Bu evde hamam yok oğ- bu evin hamamı KN <F —— Alfacin —'Bir “dökn ' var: menişli. Cngöz — Amma da yaptın hall. / facan — Sahi söşlüyorum. Hem kendisini sen de tapıysın: Bizim mahalledeki anadan doğma kör dilenci .. verse,.. Onlar da bizi bu hapisha- neden azat etseler... — Sen onu aklından çıkar! dedim. Tuzsuz. Ahmet Şikago haydatlarına tek Bir metelik bile kaptırmaz... Bakalım, elbet onun da bir düşündüğü vardır... Ben © sersem Harry'den çok bir şey ummuyorum amma tuzsuz Ahmet- ten çok ümidim var... Bu sırada kapıda ayak - sesi oldu. Cingöze işaret edip başımı içeri çektim. Gürültü etmeden derhal pencereyi kapaltım. Bir köşeye büzülüp oturdum. Kapı açıldi. -Daha evvelce gelen ikl kişi ile birlikte uzun boylu, asık çehreli bir adam, ağzında pipo, elleri cebinde oL- duğu halde içeri girdi. Yanıma yaklaşıp bir kedi yavrusu seyre- a __c:hfuyğyey_i_!.. Boğmn / Büyülme labmaz bullu... Öyle olduğu halde daha yangın kulesini gör- Böyle muzipliği kim — yapar?.. Sorguya — süale hacet görülmeden annesi Afacana temiz bir dayak atbı! Ka ei İşgüzarlık ! Müşteri istasyon lokantasında- ki garsonu çağırır. — Bana bak yavrum, der. Al ) şu parayı.. Şuradan hemen bir | #tomobile atla.. Doğru büyük oötele git! Dördüncü kata çık. 26 numaralı odaya gir. Bak, şem- siyemi odada kapı aralığında mı bırakmışım... Çabuk — trene ye- tişeceğim... Garson: — Başüstüne efendim! Der ve fırlar. Bir çeyrek sön- ra döndüğü zaman pürtelâş sorar: — Ne haber? — Efendim otele gittim. Hiç merak etmeyin... Şemsiyeniz söy- lediğiniz. gibi kapı — aralığında duruyor! oc—<c<—— —— — — A havaya atarak haykırdı : mü tatilde geline- ——— ——— İyi GelirDe Söz Mü?.. Romatizmalı bir adam kaplıcada bir otela gitmişti. Me zaklı olduğu için kaplıca — hakkında otoleiyo birçok su- aller sordu : - Kaplıca tomu tizmaya İyi mi ? Ötelei verdi : Aman dim, iyi gelir de söz müt.. Geçenler- de buraya sedye içinde bit romatiz- malı getirdiler. Üç gün sonra ikinci katlaki — odasının petoorosinden aşa: B atlıyarak para vermeden kaçtı |.. Onun — için şimdi kötürümlerden bile oda kirasını peşin alıyoruz 1... ea der gibi hor bir bakışla bana baktıktan sonra: — Bu hangisi bu? Jim iğinindeki adam cevap verdi: — Afacan denilen çocuk... Reis: — Demek Türkiyenin en meş- hüur çocuk sinema yıldızı bu öylem.?. Herifin kurumu Aadela sinirime dokundu. Vaziyetimi unutup şu ters cevabı verdim: —Neden?... Beğenemedin mi? Bu sözleri söylerken ben de ellerimi — pantolonumun — cebine sokmuştum. Herif bu çalımımı görünce kendini tutamayıp gük- miye başladı. Onun güldüğünü gören diğer (iki haydut kahkaha ile güldüler. covap elen. — Bilmedi —

Bu sayıdan diğer sayfalar: