14 Eylâl -S$il— Tarih BuKadarMuhteşem Kaydetmemişti Bir Düğün İşte Aksak Cihangirin, zaman zaman yapmış olduğu düğünlerin en büyüğü ve en debdebelisi, bu maceradan sonra vukubuldu. Tarihin, okumuyanları imren- dirmek ve gittikçe sadeleşen be- şeri hayatın geçmiş - yıllardaki efsanevi ihlişamına nümune ol- mak üzere kaydettiği birkaç dü- gün vardır. Şurasım ilk lâhzada söylenmek lâzımdır ki, bu düğün- lerin hepsi şarkta yapılmıştır. Ne Roma, ne Yunan tarihinde eşleri yoktur. Hele Ortazamanda te- şekkül etmiş olan Avrupa millet- leri ve hükümetleri hayatında © parlaklıkta değil, hatta onların yüzde biri derecesinde revnaklı gelin alayları görülmemiştir. Fran- sadan - İngiltereye, Almanyadan Rusyaya gidip gelenler, meselâ Selçuk Emiri Ertuğrul! Beyin cebren nikâblayıp ta sarayına getirdiği halife kızı için yaptığı düğünü, belki hayalen bile tasav- vur edememişlerdir. Bunlar, bu efsanevi düğünler | şark tarihinde de nadirdir, adet- leri üçü, beşi bulmaz. Binaena- leyh aralarında mukayese tertibi kolaydır ve zaten bu mukayese, müverrihler tarafından yapılmış olup rüçhan hakkı, Timurun Tevekkül için kurduğu düğüne verilmiştir. Okuyucularımız sıkıl- mazlarsa o debdebeli — düğünü, fakat — muhtasar olmak şartile, bu satırlarda temaşa - edebilirler: Güzel Moğol kızı, parlak - bir yaz günü tahteravana bindirildi. Timurun o güne kadar zaptetmiş we kendi bayrağı altma sokmuş olduğu yirmi yedi memleketten gelen birer mümessil heyet başta | yapılmışlı. olmak Üzere doküz yüz kişilik | dokuz süvari — kıtaası, kıiymetli gelinin rikâbında balunuyorlardı. Her süvari — kıt'asının başında, 'Timurun hâkimiyet ve metbuiye- ti kabul etmiş olan eski hüküm- dar silelerinden birer prens vardı. Gelin tahterevana adım atarken doksan dokuz ökür, doksan do- kuz deve ve doksan dokuz koyun | kesilmişti, gelinin başma dokuzar tabak inci, elmas ve zümrüt dö- külmüştü. Kayınvalde, Semerkant- tan gelen reistlkudat - ile şeybül- meşayihin zevcelerile beraber ge- linin tahtırevanıma binmişti. Her biri bir hizmetle mükellef doksan SON POSTA Yevmi, Siyazi, H gözetesi . Tstanbnlr Eski Zaptiyey İdare: Çatalçeşme sokağı 25- 'Telefon: İstanbal - 20203 Posla kutusu: İstanbul - 741 Telgrak lstanbul SONPOSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE ECNEBİ | 1400 Kr. 1 Sene 2700Kr 780 , GAy 1400 , 400 » 3 « 800 , 80 14 300 , Gelen evrak gerl verilmez Hânlardan — mes'uliyet alınmaz çevap İçin mektuplara (6) kuruşluk li dztndır. (20) kuruştur. Gazetemizde çıkan resim ve yazıların bülün hakları mahfur ve garetemize nüttir, dis ve Halk TIMURLENK Muharriri : 4 * dokuz halayık, otuz üç mahfeye bindirilmiş ve yine ©o miktar ha- dım ağa, at üstüzde mevki al- mışlardı. Böyle bir alayla Semerkande doğru yola çıkarılan gelin, her konakta binlerce kişi tarafından karşılanıyor ve kendisine peşkeş- ler yeriliyordu, yine her konakta Timurun gönderdiği hediyeler, o | muhitin en büyük memuru tara- Şev- | fından takdim olunuyordu. ketpenah zevcin — gün — başına üzere hazırlatıp yol sıralattığı bu hediyer, emsalsiz mücevherattan — terek- küp — ediyordu — ve bir- gün eşsiz bir küpe veriliyorsa ertesi pün daha kiymetli bir tarak, verilmek boyuna | daha öbür. gün paha biçilmez bir bilezik sunuluyordu. Alayın yolda bulunduğu gün- lerde Semerkantte de bazırlıklar itmam olunuyordu. On bin adım ve üç bin bir meydan, moerkez ihtiyacına göre de ta edimiş idi. En başa konulan tahtadan imamul beş yüz adım muhitinde bir mu- rabba, mutfaktı. Hükümdar'ar, prensler, prensesler gelin — için köşkler, üstü örtülü karargâhlar Bunların dokuz kat üzerine ahşaptan bir bina kurulmuştu ve her kat, bir misafir heyetine tahsis olunmuştu. Ecnebi elçiler, tarhanlar, - valiler, kumandanlar, saray erkânı bura- da oturacaklardı. Kadınların yer- leri ayr, ve yine o derece Üze- rine mürettep idi. Mızkalar, meydanın — ortasında ve düğün ağaçlar. onların önünde idi. Hükümdar mahfelinin iki ya- nına dokuz yüz mumlu iki nvize asılmıştı. Bir tarafta kımız ve şerbet hazırlayıcılara mabsus olan büyük — bir. çadır. kurulu idi. Meydanın merkezine dokuz di- uzunluğunda enliliğinde eğlenceleri ve — seyiri düğün için ittihaz erin | vek dikilmişti. Her direğin tepe- | sine binlerce fenerden mürek- kep birer çember kurulmuştu. Bu çember gün batarken indirili- yor ve fenerdeki mumlar - yakıl- dıktan sonra yine direğe çekili- yordu. Sayısız mumlardan çıkan Zziya, yalnız moydamı değil, şebrin de.büyük bir kısınını aydınlatı- | yordu. Bir Hân zade düğüncübaşı, diğeri — şerbetçibaşı tayin edilmiş ve inzibalın idaresi de o ayarda bir asılzadeye verilmişti. bir | Meşin elbiseli bin kişi, boyunla- rında hava dolu kırbalar olduğu halde meydanı dolaşıyorlar, inzi- batı bozacak surette hareket edenlerin — Özerlerine — kırbalarını boşaltıyorlardı. Buzların arasında soytarılar da vardı, halkı güldü- recek maskaralıklar yapıyorlardı. Tevekkül Hanımın Semerkande ayak bastığı gün, eğlence başladı. Gelin, birkaç bin adımlık yerden başlıyan sırmalı kadife — döşeli bir yoldan ilkin Saraya götürül- dü, orada başına doksan dokuz tabak mücevherat saçıldı. Bir müddet dinlendirildikten sonra, kendi şerefine yapılacak oyunları seyretmek üzere prenslerin, pren- seslerin, bocaların, şeyhlerin re- fakalile — meydandaki — köşküne getirildi. Timur, başağası vası- fasile gelinin kudumunu kutlu- lamış, “ Hoş geldin , ve fakat bizzat görünmemişti. ( Arkası var ) Dalırdı. adım | | tHikler, | birer ziraat aşağısında | demiş | Koca Bir Milleti Aman Amerikalı Gaz ıi qğşüren Tğ“Bir Adîı;n eteci Hörst Fransayı Nihayet Yola Getireceğe Benziyor Bu Kurnaz Gazeteci Fransadan Niçin Kovulmuştu ? SN Dünyada matbuat için bir kırallık tesis etmek ve bu mev- kie bir namzet göstermek İâzım- gelse idi, muhakkak ki bu mev- ki Amerikalı Hearst ( Hörst ) Hergün yüzlerce gazetede on milyondan fazla karie fikirlerini neşreden bu adama, esasen bu- gün Amerikada gazetecilik kıralı unvanı verilmişlir bile. Hörst, nadir fanilere nasıp olan bir servetin sahibidir. Daimt ikametgâhı, otomobille dış kapı- sından bahçe ve parklarını ge- çerek asıl evinin eşiğine vara- bilmek için bir saatten fazla sürer. Bu evin içindeki lüks ve ihtişamın tarifine girişmek, evi- | nin vaziyeli hakkında verdiğimiz kısa izahattan sonra artık lüzum- zuz olsa gerektir. Dünyanın en nefis ve nadir balılarile tab- loları buradadır. ve bu ev, bir şato şeklinde yapılmıştır. Bunun harictinde Hörstün Ka- liforniya, Filorida gibi Amerika- nın zevk ve eğlence merkezlerin: | de muhteşem köşkleri, en feyizli | | mıntakalarda her biri birer memle- ket gibi çiftlikleri vardır. Bu çif- mükemmel ve nümunelik müessesi — oldukları kadar dünyamın en nadir hayvan- larını ihtiva eden birer hayvanat bahçeleridir. de. Büyük bir zekâya sahip olan bu adamın görüşünde de derin | bir isabet vardır. Bir dev gibi cüsseli, bıyıksızdır. Onu ilk gö- ren adam, bünyesinin — kuvvet ve çalakisine bayran kalır. Az konuşur, çok dinler ve bilhassa çok dikkat eder ve bu sayede, edineceği fikre sahip — olmuş ve kararını vermiş demektir. Fa- kat o, bunu hiçbir zaman itiraf etmez. Sırasında inkâr bile eder. Çünkü yaptırmak — istediği şey Bugünün Meselelerinden Gazeteci'er Kuıralı Hörst kendisinin yapmasına lüzum yok- tur. Büyük serveti sayasinde her istediğini herkese yaptırabilir. Hörst dünyada tahammül ede- mediği bir millet varsa o0 dâ Fransız — milletidir. Hergün, milyonlarca nüsha gazetelerinde Fransaya karşı en ağır ittiham- ları savurur. Onun Fransayı ve Fransızları ne derece sevmediği- nin en büyük delilini, son olim- | piyat müsabakalarının ilk günle- rinde, birincilik kazanan iki Fran- sız hakkında yazdığı aşağıdaki yazıda görebiliriz. “Olimpiyat sahasında, dün bir dans muallimi ile bir kumarhane memurunun Fransız bi direğ Birer sporcu olarak olimpi- yatlara iştirak eden bu iki Fran- sızınm milliyetlerinden buhsedecek yerde mesleki hayattaki işlerini mevzubahs ederek bu muvaffa- kiyeti küçük düşürmek istemesi Harstün Franmsızlığa karşı olan gayzini ispat eder. * Hörst ötedenberi — Fransaya vŞahaĞJtname Kaçakçxlıî | ğına Karşı Tedbir Alındı Türk Dili Bütün Türk. ( Baş tarafı ( inci .ıy(;-) Dil Krultayile bunun milli bir mahiyet alması en isabetli bir hâdise — addedilmelidir.. Bence teşebbüs edilmesi en zaruri olan ihtiyaç, muhtelif —ilim ve fen ıslılahlarıdır. — Bugün — istılahlar acınacak şekilde karışık bir man- zara göstermektedir. Zaten ko- nuşma ve yazma lisanına gir- memiş — oldukları — için — değiş- tirmek ve — yerlerine — açık türkçeleri ikame etmek - nispeteni kolaydır. Bununla | beraber bunlar da yine zaman ve ihtısaş ile yapıla- cak şeylerdir. Ondan sonra, ni peten daha uzun zaman ve imli- datlı çalışmıya mütevakkıf iki iş gelir. Bunlardan biri, muhtelif ihti- yaçlar imukabilinde halk dilinde mevcat olup umumi lisana gir- mesi mümkün olan bütün kelime- | leri arayıp tesbit etmek; ikinci- si de eski metinlerde veya türk- çenin diğer lehçelerinde mevcut olup ta bizim ihtiyaçlarımıza uy- gun gelebilecek olan kelime ve tabirleri bulmak. Buular yapıldıktan sonra, ya- 'Irkına Teşmil Edilebilir vaş yavaş muhtelif ihtiyaçlarımız için halkın istimaline teklif ve mektep kitaplarile, gazetelerle tamim edilebilir. Tabiidir ki halk | diline girmiş olan ve türkçenin bünyesi — tarafından — hazmedil- miş bulunan kelimeler, asılları | arapça, acemce, rumca ve italyan- ca olsa dahi türkçe addedilir. — Türk ırkı arasında umumi bir yazı lisanı yapılabilir mi? — Harflerimizin bütün Türk ırklarına şamil olması ve bu suret- le Türk kültürünün tekmil Türk şu- belerinde yeknasak olması nasıl şayanı temenni ise gerek konu- şulan, gerek yazılan lisanın Türk- lerle meskün her diyarda müa- kün olduğu kadar biribine yakın bir hâle gelmesi o derece arzu olunur zannederim. Kurultay te- | şebbüsünde istikbale ait olmak üzere bu mefküre de dahildir.,, Lig Maçlarına Hazırlık İstanbul Futbol heyetinden: 1932-1933 senesi ları hakkında görüşülmek Özere — kulüp — murahhaslarının 12-9-1932 pazartesi günü sast 18 de muntaka merkezinde hazır bulunmaları rica olunur. lig, maç: | tepsiz karşı fazla dostluk “göstermemiş- | tir. Fakat Fransız Hariciye Neza- retinden aşırılan siyasi vesikanın Hörste ait gazetelerde neşredilme- si Fransız Hükümetini bu zeki ve tehlikeli Amerikalıya karşı hare- | kete gelmiye icbar etmiştir. Hörst, o sıralarda, Avrupaya gelmiş, tetkikat yapıyordu. Fran- | saya ayak basar basmaz zamanın | Başvekili Tardiyö tarafından bir | emirle Fransız toprağından ko- vuldu. O gün, bugün Hörstün gazeteleri, her sabah Fransız- lığa karşı ateş püskürürler. Bir vakitler bu düşmanlığa ehemmiyet vermiyen — Fransızlar, zaman ile Hörst matbuatının Amerika el- kârı umumiyesinde Fransaya kar- şı uyandırmıya muvaffak olduğu düşmanlık hissinden çekinmiye başladılar. Şimdi, vaktile Hörst bakkında verilmiş olan kararın geri alınması lüzumundan bahse- den gazeteler ve birçok İnsanlar vardır. Bunlar diyorlar ki: — *“ Hörst altmış yaşındadır. Fakat kuvvetli bir bünye sahibi- dir ve kendisi bugün Amerika- nn en nüfuzlu adamıdır. Böyle |bir adamın aleyhimizde bulunması memleketimiz için büyük zararlar doğuruyor. Vaktile M. Tardiyö bir hata yaptı, fazla düşünmeden bir karar verdi. Şimdi bu kara- rın tashihi zamanı gelmiştir. Çün- kü Hörst ve gazeteleri, bir düş- man ordusundan fazla Fransaya fenalık yapıyorlar. x4 Gazeteci Hörst, son zamanda maruf sinema yıldızı Maryan Davise âşık olmuştur. Zevcesinden ayrı- lan Hörst, elyevm bu artiste mü- kemmel bir kâşane satın alarak heddiye etmiştir, onunla beraber yaşamaktadır. * (Baş tarafı 1 inci sayfada ) lince; Maarif Vekâletince İlk ve Orta Tedrisat Umum Müdürlükleri talebelerin mektepsiz ve tahsil- siz kalmamalarını temin için bazı tedbirler almışlardır. Bu tedbir- ler cümlesinden olarak bazı ilk ve orta mekteplerle — liselerde yeni şubeler açılmıştır. Bu sene hiçbir. talebe mek- kalmıyacaktır. — Muallim Mektebinin —orta — kısmının — ilk sınıfında —altı şuübe — açılmıştır. İstanbul Lisesine şimdiye kadar müracaat eden talebe adedi iki yüzdür ve bunların hepsi kayde- dilmiştir. Diğer — taraftan — talebeler, seretlerindeki mektepleri — bıra- karak uzak — semtlerdeki — bü- yük mekteplere hücum ettiklerin- den bunlara bulundukları - semt- lerdeki mekteplere kaydedilme- leri bildirilmektedir. ——— -— TAKVİM -— PAZAR EYLÜL - 932 we: Rumt 40.Güs - 11 129 Arabi 9- Comasevva'» DOL