&ASıŞ 10 Sayfa ÇANAKKALE SON POSTA - Eylöl 10 İngiltere Hükümat! tarafından Cazi Hx. ne hödiye edilen eserin tercülmesi. Yazan : eneral — Oglande Orhaniye Sırtları Ağır Ve Müthiş Bir Top Ateşi Aitında İdi Bu müessif hâdise, ilk gelen ve hiç fenalık yapmıya teşebbüs etmiyen Türk kaçaklarının teslim olmasının askerlerimizde uyan- dırmış olduğu — kanaatten - ileri gelmiştir. Benim ve Kolonel No- güğsin fikrimize kalırsa, bütün mesele bir anlaşamamazlıktan tevellüt etmiştir. Türkler hakika- ten teslim olmak niyetile gelmiş- ler, fakat tercümanlarımız mese- leyi hakkile izah edememişlerdir. Öğleden sonra teslim olan Türk- lerin adedi ( beş yüze karip ) bu fikelmizi teyit etmektedir. , Evvelce izah edildiği gibi, bu sıralarda 29 uncu fırkanın, şibib- cezirenin burnundaki vaziyeti hiç te iyi değildi X ve W deki kuvvet- ler el'an sahilde tutunuyorlardı; Seddillbahir köyü hâlâ Türklerin elinde idi; Kolonel Mattheus te, takviye kıtaatı gönderilmedikçe Y sahilini tahliye etmek mec- buriyetinde — kalacağını bildiri- yordu. Bu vaziyet karşısında Jeneral —Jan Hamilton sabah saat — 7,40 da Jeneral D'A- made'a haber gönderdi, Tenedos adasında — bulunan Metropolitaine livasını getirterek derhal X sahiline çıkarmasını em- retti.Bu emir Kumkaledeki Fransız kumandanına saat 9,20 de — vasıl oldu ve derhal infazı için lâzım- gelen emirler verildi. Fakat Jene- ral D'Amade Jeneral Hamiltona cevap verirken Kumkaledeki kı- taatın kendilerine tevdi edilen mahdut vazifeyi ifa ettiklerini ve takviye kıtaatı olmadıkça Yeni- şehire doğru ilerlemenin kabil olmadığını da ilâve etti. Bir saat sonra Başkumandanlıktan Fransız karargâhıma bir emirname daha geldi. Bu emirnamede Jeneral Hamilton, Jeneral Hunter - Wos- tonun arzusu Üzerine Metropolitine Kivasının X sahiline değil W sahiline ihracını ve 29 uncu fırkanın hem piyadeye hem de topçuya ihtiyacı olduğundan, mütebaki — Fransız kıtaatının hepsinin bir an evvel Hellese - getirilmesini emrediyor ve kendisl W sahiline hareket etmek Üzere olduğundan Jeneral d' Amade'ın gelir gelmez ken- disini Amiral gemisinde ziyaret etmesini bildiriyordu. Bu haber Türk takviye kıtaatı yetişmezden evvel Kumkaledeki efradını çek- mek hususunda Jeneral d'Amade'ın telâşını bir kat daha arttırdı. Çünkü, her ne olursa olsun, artık Anadolu sahiline çıkarmak için elinde Fransız kuvvetleri kalımı- yordu. ——— — e f oloiıı[ Tahlili Kuponu Tabiatinizl — öğrenmek — istiyorsanız fotoğrafınısı $ adet küpon ile bir: | Tikte gönderiniz. Fotoğrafınız sıraya tübilir. ve iade edilmes. İsim, moslek veya san'at? Bulunduğu memloket Fotoğrafın — klişesi BO kuruşlaz Pinuma kadilinde göndorllabilir. Öğleden evvel saat 11,30 da Jeneral d' Amade, Sir Jan Ha- milton ile görüşmiye gitti. Te- nedostaki kıtaatın ilk Üç taburunu © gün öğleden sonra W sabiline çıkarabileceğini ümit ettiğini söy- ledi. Fakat elindeki bütün kuv- vetlerin şibihcezireye gönderilmiş olduğundan, karanlık basar bas- maz Kumkaledeki kıtaatı çekme- sine müsaade edilmesini rica etti ve Yenişehir köyünün bir gece evvelinden son derece tahkim edilmiş olduğunu ve ancak bütün Fransız fırkası harekete getiri- medikçe zaptedilemiyeceğini an- Tattı. Bu vaziyet karşısında, Holles ve Seddülbahirdeki vaziyetin cid- diyetini ve Lort Kitehener'in Anadolu sabillerini işgal etmeğe kalkışmamak hakkındaki — kat'i emirlerini düşünen Jeneral Ha- milton, Kumkaledeki kuvvetlerin gecenin karanlığında geri alın- malarına muvafakat etti ve Jene- ral d' Amade'da bu bapta lâ- zım gelen terlibatı almak üzere derhal karargâhına döndü. Amiral gemisinde bu karar alındıktan biraz sonra Kumkale- deki vaziyet tamamile değişti. Öğleden biraz sonra Orhaniye sırtları ağır ve müthiş bir top ateşine alındı ve saat 3 te orada bulunan bütün bir Türk bölüğü atısızın ve alelâcele ric'at etmeğe başladı. 31 inci ve 39 uncu Türk alaylarından 450 kadar asker de Fransız hatlarına — gelerek teslim oldular. Fakat bu meyan- da Fransız kıtaatının tahliyesi için Kumkaleye emir vâsıl ol- muştu. Binaenaleyh bu vaziyet- ten istifade etmek kabil olamadı. | Karanlık bastıktan sonra Fran- sız donanmasının bütün kayıkları Kumkaleye — gönderildi. — İrkâp ameliyesi sükünetle ve süratle yapıldı va şafak atmazdan evvel bütün kuvvetler, yaralılar ve 450 | esir de dahil olmak üzere salimen | nakliye gemilerine avdet ettiler. Geceleyin Türkler tarafından hü- cum yapılımadı. Ancak İntepeden atılan birkaç mermi ile Kolonel Noguğs yaralandı ve birkaç hay- van telef oldu. Fransızların Kumkaledeki za- yiatı 778 kişi idi. Halbuki Türk- lerin zayiatı, kendi tebliği resmi- lerine nazaran 500 ü gaip olmak üzere 1730 zabit ve efrada ba- liğ olmuştu. Kumkale nümayişi münasebe- Hile bir vak'a daha zikre şayan- dır. 26 nisan gecesi, Seddülbah- rin zaptlı ve V sahilinin kurtarıl- masile şibihcezirenin burnundaki vaziyetin ıslahından sonra, Amiral de Robeck ve Erkânı Harbiye Reisi Jeneral Braithuzite Kumka- lenin tahliyesi emrinin geri alın- ması ve Fransız kıtaatımı 24 saat daha orada bırakılması için Jene- ral Hamlitona rica ettiler. Kerargâhı umumideki Kum- kalede çok miktarda Türk as- kerlerinin teslim olduğuna dair henüz hiçbir haber yoktu. Fakat Kolonel Ruefin kuvvetlerile be- raber Anadolu sahilinde kalma- sının asıl hücumun hangi nok- tadan icra edileceği hususunda Türk kumandanımı — şaşırtacağı ve binnetice Tür kıtaatının bo- ğazın garp sahiline geçmesini tehir edeceği kanaati — vardı. ( Arkası var ) -- Tarsusta 2700 Senelik Tarihi Bir Mezar Tarsus (Hususi) — Güönder- diğim uzun ve kalın duvar resmi 2700 senelik bir maziye malik olan ve hakkında binlerce efsane uydurulan — kadim bir eserdir. Halk arasında, bunun bir allah olduğu ve eski zamanlarda bu taşa tapınıldığı rivayet edilmek- tedir. Bu kıymetli eserlerin Asu- riler son hükümdarı olan Sardana Bailin — mezarı bulunduğu anla- şılmaktadır. Şemsettin Sami Beyin kamu- sundaki malümata nazaran, Ası- rilerin son hükümdarı olan Asur Banapal, Yunan efsanelerine gö- re zamanın hassa ordusu kuman- danı olan Midyalı Artası hüküm- darı kadın elbisesinde görmlüş. SAA TU YA Ş KB şey olduğunu söylemiş. Ve hü- kümdarın tahttan İndirilmesi için Babil vâlisine ittifak teklif cet- ir. Senelerce devam eden uzun muharebelerden sonra Sardanapal düşmanlarına galip gelemiyece- ğini anlamıştır. Bunun Üzerine bütün zikıymet eşyasile birlikte evinde —yanmıştır. Bu rivayete göre Sardanapalin mezarının bu- rada olmaması lâzimdır. Bu taşın çimento gibi don- durulmuş olması, Romalılar dev- rinden kalması ihtimalini arttır- maktadır. Bugün etrafı küçük bir or- manlıkla kaplı bulunan bu tarihi taşın birçok mağaraları vardır. Tarsusta daha birçok âsarı atika Bunua hükümdar için çirkin bir- | vardır. — Halis | nağında — ahbaplarına bir öğle | ziyafeti veriyordu. Mevsim yaz, | gü cehennemden — kaçma idi. | Mükellef ziyafet sofrası geniş bahçenin Boğaza nazır gölgelik | bir köşesinde kurulmuştu. Ye- | mek; buz dolu kovalarda soğu- tulmuş biraların verdiği neş'e ile biribirine karışarak bahçenin kuy- tu köşelerinde akisler bırakıp dağılan içten gelme kahkahalar arasında yenildi. Cıgaralar tellen- | dirildi, kahveler içildi. Misafirler rahat bahçe koltuklarına yayı- mışlardı. Bunaltıcı sıcağa; bira- ların neş'eden sonra verdiği uyu- | şukluk inzimam ediyor, midelerini nefis ve mütenevvi yemeklerle iyice doldurmuş olan misafirlere şimdi bir halâvet bir rehavettir çöküyordu. Neş'e duruluyor, kah- kahalar yavaş yavaş azalıyordu. Diller bağlanıyor, herkes âdeta büyük bir mücadeleden çıkmış gibi — mecalsizlik — hissediyardu. Kimsede lâkırdı söylemiye istek, ı:llmiyo arzu, kıpırdamıya takat lmıyordu. Herkes olduğu yer- | de kestirmek istiyordu. Saadet H. bu durgunluktan mütcessirdi. Misafirlerini atalet- ten kurtarmak, neş'eyi, akislerini özlediği kahkahaları yeniden can- landırmak istiyordu. Gramofonda en yeni, en oynak havaları çalı- yor, onları dansa teşvike çalışı- yordu. Nihayet o da bir koltuğa =lınıp onlara uymaktan başka ir çare bulamadı. Hizmetçi geldi. Gümüş tepsiden Üzerleri buğu- lanmış bardaklarla buzlu şerbetler dağıttı, çekildi. Şerbetler içiliyor- du. Kimse konuşmuyordu. - Zihni hep bu durgunluğu giderecek eğ- lenceli bir vesile aramakla meşgul olan Saadet Hanım birden uzun bir kahkaha salıverdi. Kendi kendine gülüyordu. Şimdi bütün misafirler ona dönmüşlerdi. — Biliyor musunuz, — dedi. Aklıma çok tuhaf bir şey geldi.. Hep gözlerde bir istifham boyun bükmüştü. Saadet Hanım: — Okadar tuhaf ki! diye ilâve etti; bizim bahçıvanın bir tekesi var. Şimdi hep birden | onun makamına gidelim ve orada eğlenceli bir müsabaka yapalım. Bakalım içimizden imiz onun müstekreh kokusuna a fazla dayanabileceğiz. Bu teklif kah- kaha damarlarının kör düğümle- rini koparmıştı. Hiç kimse gül- mekten kendini alamamıştı. | Cenupta Muharebe Hazırlıkları Londra, 9 — Cenubi Ameri- kadan ahiren gelen muhtelif ha- berler, Bolivya - Paraguvay zazi- yetinin çok vahamet kesbetmiş nldı:şnıın bildirmektedir. 'araguvay hükümetinin bir sınıf husust İhtiyat efradını silâh altına almış olduğu ve La Pazda harp hırsınin hüküm sürmekte olduğu söylenmektedir. jantin, Brezilya ve Şili hü- hümetlerinin Paraguvay ve livya aleyhinde iktısadt bir ablo- ka ilân edecekleri şaylası Şili Hariciyo Nazırı tarafından tekzip edilmiştir. Şiliden gelen bir tı'!rnftı bildirilen bu haberde, Nazırın mevzubahis üç memleketin sulh misakının muhafazasına yardım edecek tedabiri aramakla meşgul olduklarını söylediği de ilâve dllllMı I Bu Sütunda Hğrgün | Yazan: Naci Sadullah BirTahammülMüsabakası ——i Saadet Hanım Bebekteki ko- ÂYE İçlerinde bu garip boy ölçüş- meyi hakikaten eğlenceli bulan- lar çıktı. Onlar diğerlerini teş- vik etti. Biraz sonra on bir kişi- lik kadınlı erkekli bir grup bahçenin aşağı kısmına doğru konuşarak, gülüşerek, kaybettik- leri neş'elerini bu akla gelmez vesile ile yeniden iktisaba baş- hyarak ilerliyorlardı. Şimdi tekenin ahırı önüne gelmişlerdi. Herkes biribirine: Haydi evvelâ sen gir diyordu. Uyuşulamadır, iş kur'aya bindi. Kur'ada tekenin yanına ilk girmek saadeti (!) ıtriyat tüc- carı Abdullah Beye nasip olmuş- tu. Taliine küstü. Boynunu büktü. Kahkahalar arasında tekenin ya- nına girdi. Kapıyı çekti, Saat tutuyorlardı. bdullah — Beyin “ Koti ,, lere, “ Fojer , “ Mitsi- ko ,, lara alısmış olan nazik burnu tekenin ağır kokusuna ancak iki dakika — tahammül — edebilmişti. Arkasından mühendis Sabri Bey girdi, beş dakika sonra o da pes demişti : — Aman sağ olun Hanıme- fendi. Bunu nereden icat ettiniz allahaşkınıza diyordu. Onu şalr Kudret Nail Bey takip etti. O da ancak Üüç dakika dayana- bilmişti. zaman herke lıkıl:'yordıç:ıw ğ : — Kim bilir, diyorlardı, te- kenin emsalsiz kokusu ince ru- hunuza ne — şaheserler — ilham etmiştir |.. Saadet H. bir dakika dur- muştu amma dışarı çıkar çıkmaz midesinde — ihtilâl çıkarmış olan böreklerin, dolmaların, tatlıların ?uıı hücum ettiklerini hissetti. utkundu: — Bülbülün başına gelen dili belâsıdır derlermiş, delinin başı- na gelenin de aklı belâsı oldu- emrrar aa aai gu muhakkak, diyordu. Belkıs Ferit Hanımın kapıdan girmesi ile çıkması bir oldu. Düşüyordu. Baygınlıklar geçirdi. Sıra Kübra Hanıma gelmişti. Tekenin yanına girdi. Kapı- yı çekti. Kapının kapanmasile açılması bir oldu. O anda her- kesin hayretten &; açık birakan bir mııunwcıkîn kübra hanım değil teke idi. Ka- çıyordu; Kübra hanımın meşhuru âlem olan tahammülfersa ter ko- kusuna o bile dayanamamış, ka- çıyordu. îığı'liz Fabrikaları Kapanıyor Londra, 9 — Mensucat ame- federasyonu icra komitesi, mesai nazırının. mektubu muhte- viyatından — malümattar — olmak üzere dün Blâkburnda toplan- miş ve nazırla görüşmek üzere bir davet vaki olduğu takdirde mumsileyhin — teklifini — kabule âmade bulunulduğunun - iblâğına karar vermiştir. Londra, 9 (Husust) — İn- giliz mensucat amelesinin son hattı hareketi mensucat sanayiini büyük müşkülâta maruz bırakmak istidadındadır. Müşkülât devam ettiği takdirde bir kısım - fabri- kaların kapanması tehlikesi var- dır.