Afacanın - a Resimli Hikâyesi lici bırsızda> bir. — Kümeste ge- de iki Şayet ağızlarını tıka- yet iyi tavuklar var. Evde çocuktan başka kimsa yok.. gürülü — ederlerse gize Ne d tü Elbirliğile... Muallim Afacanın yazdığı va- zifeyi okuduktan sonra sordu: — Afacan, doğru vazifeyi kim yazdı... Afacan — Efe babam yaptı! — Yalnız baban mı — Hayır efendim, babamın yaptığını tashih söyle! bu dedi. Doğrusu yaptı? ben de ettim!. aşıracaklar. tayım da görsünler.. bacaklarına min ÇiPn pantölonunu, Şu pabuçları da avağına « ge- br Ben di » kendane Sen de panto- bah- pekuçlar Beraber Tn bac altımda du; bizi Afacan iy'ce şimdi kaçaca — Cingöz Tam herifler siarını Bak ayır, görünce nasıl | be. Hızsız — Aman yahu.. labıyıkh iriyarı Herifin savışmalı... Evde pa- DdDir adam — varmış gözüne gözükmeden Ağbeyimle geçen cuma Büyükada deyip çektik ! Asıl giden şey haşuma: Eşeklere binecektik ! Ne zamandır etliim heves Höples! Hop'es! Hoples! | HOPLES' HOBLES! üi Merkebim de pek atacan! Gidiyoruz tikir tikir.e. Bazan dörinal, bazan rahvan Dinlemiyor — yokuş bayır !.. Har tirafta yalnız bu ses: Hoples! Hoples! Hoples! ——— — HOPLES! Eşağimin kulakları Benim elimle beş karış! Pek te çevik bacakları Rasgelenle eder yarış! Alkişladı bizi herkes... Hoples! Hoples | Hoples ! İtân! Evde konuşuyorlardı. — Komşular köpeklerini kay- betmişler. Gazeteye — ilân ver- mişler... Bunu işiten Afacan: — Şaşarım akıllarına! — dedi. Köpek — gazetedeki okusun! ilânı — nasıl SElteemı Afacanın Oyıın!arındau Afacan —urkal nin ortasında ( -e Afacan ün Ve Musk musikiden bah- Hanım evde Bir sordu: rdu. misafir Afa da var mıdir? en derhal cevap verdi: Fevkalâde istidadım Hanimteyze.. Bu misafir hoşuna gitti. var- dır, cevap Hamımın olduğunu nasıl kiye is- An senin müsikiye is- | fiz anneme | uımuz(_n hül ııı;ı 1 fında ne çalınacağını size derhal söylerim ! Nasıl Bassın ?!.. Afacan eline meraklı kâye kitabı ge ş ha kuyordu. — Hikâyenin — en yerinde Cingöz yanına geldi. — Afacan, dedi. Bak t da bir ta vt:ıkunl u gidiyo Afa ırmadı. kolundan ç bir bi- bire o- tatlı an Cingöz Keramet ti ü küçük bir hâsıl oldu. Mucan başının i yiş layıp koştu le üzerine Amı Çorbuy şımdaki şiş Bizim © kambur bir işti. B Alucaun: avanda bii Cingöz — Cannetin duvarları tavanda bir miş... Biliyor musun Alacan ? Afacan — Sersem gibi lâkırdı. söyleme, Cin- göz.. Hiç mahallabiden duvar olur mu? Barl çikolatanmış de de yakışık alsın |... mahallebiden- var. Doktor — Alacan, müshile Ihtiyacın var. Sana Vi7 İngiliz tuzu mu vereyim, yoksa Hintyağı mı ? Alacan — Ne İngiliz tuzu İisterim, ne de | Hintyağı... Ecnebi malı kullanmamıya mektepte yemin ettik !.. tahtakurusu yü | -Afacan kızdı. Diye vanda tahtakurusu bas ö olur! ğırdı. Ta- Üiyorşa aya- gınla üstüne AFACANIN. DEVRİÂLEM SEYAHATİ Afacanın Tefrikası: 21 (Rulâsa; A orada kendini Türkiyenin r çocuk tamitıyor. Ve n meşi rak yıldiz bu gefer de Polis ile New York işleten Abme ta Isttura ( Ktyern Tuzsuz bir Türk nezâr&t Tediy Tuzsuz Ahmet: — Afacan, - sen hbiç merak etme... Diyordu. Ben burada iken orlar. sinema | sana kimse fiske bile vuramaz... Sana yan bakanın vay haline!... Bu sırada polis hafiyesi Harry | medi kendisine prezante ettim: — Tuzsuz Ahmet Türkiyenin meşhur ( Amatör ) detektiflerin- deni Amerika baydatlarının şöhretini Türkiyeden işitmiş ve bu müthiş haydutları için bilhassa Amerikaya gelmiş- tir. Mister Tuzsuz bir vatanda- şinin — haydutlarınız — tarafından tehdit edildiğini işitince derhal muavenetimize koşmak- lütufkâr- lığında bulunmuş... Harry pişmiş kelle gibi sırıtmıya başladı. Tuz- | sezun elini sıkarak: yanımıza geldi. Ben tuzsuz Ah- | gana Afacan dememişler... tanımak | meşhur tanıştığımdan gibi amatör detektifle dolayı çok memnunum.. mınızla Şikago lııvdull.ınnııı hak- gelebileceğimizi — ümit — Sizin kından | ederim, dedi. Pişkin bir — külhanbey olan Tuzsuz Ahmet hiç istifini bozma- di. Amerikalı polis hafiyesinin azametle elini sıktı. Bu merasim | bittikten sona bana türkçe olarak: — Olur bacaksız değilsin! i. Palavra mı dedin, sende bitmiş!.. Bütün Amerikalıları enayi koydun bel.. Tevekkeli Demek meşhur Atma yerine biz de Türkiyenin en polis hafiyesi olduk hal.. Afacan din kardeşi Ne ise, hoş ben de senin yüzünü yere dnşı!ım:m Yü Tuzsuz Ahmet benim yattı- ğım odanın yanındaki odada ya- tıp kalkacak. Biraz sonra Tuzsuz oda hakkında otel müdürü ile görüşmek, Harry de birkaç yere ee D bir | Yardı-. | telefon —etmek Üüzere beraber aşağı indiler. vuruldu. Tanımadığım bir garson içeri girdi. Biz Cingözle yanyana pencereye dayanmış Nev- York'un kalabalık caddelerini seyrediyor- duk. Ben garsona sordum : — Siz buraya yeni mi gek | diniz ? — Birkaç gün oluyor, Mister | Afacan, Sizin garson mezun ol- duğu için bugün hizmetinize ben bakacağım... Nev- Yorku nasıl buluyorsunuz, Mister Afacan? — Fena değil... Biz pencereden bakıyorduk. Garson da arkamızda duruyordu. Birdenbire arkamızda hızlı hareket oldu. Herif bir hamlede üstümüze atılıp kollarile boyun- larımızı yakaladı. İki el sımsıki ağızlarımızı tıkadı. Korkudan ne- ye uğradığımızı anlamadık. Bir | saniye sonra ağızlarımız tıkan- miş ellerimiz ayaklarımız - bağ- lanmıştı.. — Bu sirada — garsoa Biraz sonra kapı | bir | T kapıyı t ve büyük Bavulları aralık edip dışarı — çık- bir saniye — sonra bavulla odaya — döndü. açtı, herbirinin içine | birimizi yerleştirdikten sonra ka- pattı. Derhal yerden kaldirıldı | ğimı - hissettim. Birkaç saniye sonra tekrar yere — konuldüm. | Asansörün kapısı kapandı. Bavu- lun içinde ayrıca kayışlarla bağ- h olduğum için kımıldanmıya imkân yoktu. Asansörden çıktık- tan sonra bazı sesler işittim, fa- kat ne konuşulduğunu anlıyama- dım. Derken pat! diye bir yere atıldık. Bir motör — gürültüsü oldu. Sarsılmıya başladım. Oto- mobilde gidiyordum. Bu sıraı bavulun gıpığı aralandı. İçeri temiz hava girdi. Fakat ışıktan fena halde gözlerim kamaştı. Bir ses: — Nihayet kuşu kafese attık! Dedi, ÇArkamı uvr |