27 Ağustos 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

27 Ağustos 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AA S ENLER... Zaptiye Memurları, Oruç Bozanları, Ailesile Birlikte Gezenleri Yakalardı Kadınlar Daima Birkaç “Adım Arkadan Yürürdü Muharriri x4 Her Hakkı Mahfuzdur —tü— İstanbulda ihtilâllerinde, — oldukça — mühim roller oynıyan bu (Nâzım Paşa) bilâhare —( Jöntürk ) leri himaye etmek ve hatta onlarla birleşmek i#thamile azil ve biraz sonra da valilikle İstanbuldan — teb'it edi- mişti. Nâzım paşanın azlini mütca- kıp zaptiye nezareti, Halepli (Şe- fik Paşa) ya verildi. Şefik Paşa, adliyeden yetiş- me, oldukça zeki, suya sabuna dokunmadan iş gören bir adam- dı. Şahsen kimseye fenalık etme- yi İstmiycek kadar Allah korku- su taşıyan bir adam olmakla beraber, vazifesi dolayısile yine birçok feci hâdisata temas et- mişti... Mevkünin bütün kudret ve nüfuzunu, siyasi işlerden ziya- de umumt asayişe taallük eden meseleler Üzerinde teksif eder, maiyetini de bu eylerdi. Zaptiye Nezareti, çok şümullü bir unvan taşımakla beraber, vazifesini tam manasile ifa ede- bilmek için pek ileri gidemez, hatta vazifei asliyesi, cani ve katilleri takip etmekten ibaret olduğu balde bazan bu hususta bile faaliyet gösteremezdi. 312 senesi nisan ayının son günlerinde, İstanbulda çıkan sa- bah gazetelerinde şu havadis (Beyoğlunda Taksim sokağın- da tüyleri Ürpertecek derecede caniyane bir cinayet olmuştur. Şöyle ki: (Şehrihâlin yirmi sekizinci günü gecesi, saat iki buçuk raddele- rinde avukat Agop E£ Taksim polis merkezine müracaat ederek şu yolda beyanı mütalea etmiştir: (Taksim sokağında mutasarrıf olduğum 14 numaralı - haneyi (Kamelya) namında genç birrinin kadınına icar etmiştim. Bu akşam komşular nezdime gelerek birkaç gündenberi hanenin içinden kim- senin çıktığını görmediklerini ve içeriden gayet müstekreh bir koku duyulduğunu haber verdiler) diyerek, polis tarafından iktizayı hıqin icrasını talep eder... Taksim — merkezi — komiseri Mehmet Bey, mumaileyh Agop Efendiye bu ihbarnameyi imza ettirdikten sonra refakatine bir- kaç polis — neferile mahallenin muhtar ve bekçisini ve bir çilin- giti müstashiben mahalli vak'aya azimet etmiştir. Kapı çilingir va- sılasile açtırılıp içeriye girildikte, haneyi istilâ eden sükütu mevtal tüyleri ürpertmekte ve ecsadı müteaffineden intişar eden o ra- yihal - kerihe, havayı — nesimiyi isliap ederek teneffüsü tazyik etmekteydi. Komiser Bey müm- köün mertebe ihtiyatla ilerliye- rek mutlağa girmiş, taş Üzerine yapılan Ermeni | suretle idare | serilmiş bir cesedi birüh karşısın- | da bulunmuştur. İkinci kata çe kıldıkta iki yatak odasında iki ceset daha keşfolunmuştur. ki bu da hanenin müsteciresi (Ka- melya) ile valdesinin cesedi idi. Tahkikat icrasından evvel ceset- lerin muayenesine başlanılıp evve. Iâ Kamelyanın cesedi muayene edilmiştir. Genç Kamelyanın ce- sedi yatağında olup artık - tama- mamile tefessüh etmişti. Boy- | nunda, keskin bir aleti carihe ile | açılmış müthiş bir ceriha vardı. Maktüle sol tarafına yatmıştı. Boynunun sağ tarafına açılan ceriha hançeresine kadar işle- mişti. Badehu Kamelyanın - valdesi | (Despino ) — kadının odasına girilmiştir. Bunun cesedi döşeme | üzerine uzanmış ve ayakları yata- Zının altına kısılıp kalmıştı. Ceri- hası, — kızının cerihasına müşa- | bihti. Daha sair bazı delâile naza- ran Kamelyanın müdaffaayi nefis edemediği ve Despinonun kendini | müdafaaya çalıştığı anlaşılmakta- dır. Mutfakta görülen ceset, hiz- metçi Kirkorun cesedi olup mer- kum bulaşıkları yıkarken - telef edilmiştir. Naaşta ayni ceriha müşahede — olunmuş ve uşağın parmaklarını fareler ekleylemişti. Katil, silsilei takibat ve tah- kikatı duçarı tas'ibat ve şöylelikle fürceyabı halâs olmak sevdasında bulunmuşsa da zabıtanın ve ka- nunun pençei adaletinden hiçbir zaman tahlisi giriban edemiye- cektir. ) Halk, hakikaten tüyleri ür- perten bu büyük cinayetin dedi- | öldüğünü anlaşılmıştır. | kodusile meşgul iken, zabıta da tahkikata koyuldu. Şüphe üzerine berber ( Yanko) isminde bir adam tutuldu. Hatta cinayetin esbıp ve avamilini icap eden bir ipucu da bulundu, Fakat.. üç gün sonra da, gazetelere tebliğ edilen bir rapor Üzerine şu hava- dis- okundu: (Üç gün evvel vukumnu bik- | dirdiğimiz Taksim cinayeti hak- | kındaki tahkikat hitam bulmuş, ve Rum güzeli Kamelya ile annesi Despinoyu öldürenin uşak Kirkor olduğu ve bu cinayeti ika ettikten sonra merkumun da Bu havadisi okuyanlar, bu raporun yalan olduğunu anlamış ve hayrette kalmışlardı. Halbuki asıl hayrette kalan, cinayetin izini meydana çıkaracak olan ipucunu yakalıyan zabıta memurları idi. Bu raporun intişar ettiği gün, bu işi takip eden memurlar da değiş- tirildi. Başka merkezlere verildi. Ve bu büyük cinayetin üzerine de kalın ve siyah bir perde çe- kildi. * Buna binaen Zaptiye Nazırı bu gibi şeylere çok dikkat eder ve böyle mühim meselelerde di- rektif almak için derhal ma- beyne — giderdi. — Abdülhamit, cinat vak'alara meraklı - olduğu | için mühim — zabıta vukuatının | tahikatını bütün teferrüatile takip ederdi. Güzel Saç | Amerikada Bir Erkek Birinciliği Kazandı ler arasında bir güzel saç mülsa- | bakası yapılmış ve müsabakayı Nevyorkta bir bankada kâtiplik yapan 28 yaşında bir genç ka- zanmıştır. Mister Zimmer ismin- | deki bu genç adam, müsabakayı kazandıktan sonra üç gün zarfın- da tamam 850 tane izdivaç mek- tubu alınıştır. | Mister Zimmer I | Geçenlerde Amerikada erkek- | | | İ 27 Ağustos Cumartesi İstanbul — (1200 metro ) 18 gra- mofon, 10,5 birinci kısım aAlaturka, Hafız Ahmet heyeti tarafından — 20,5 gramofon, S1 ikinci kısım alaturka Hafız Ahmet heyeti tarafından, 22 orkestra. Bükreş — (894 metre) 90 piyano ile | 45 Romanya musikisi. — ( 429 metre ) 20,50 halk 21,20 stüdyo temsili, 32 —( M41 metre ) 21 gramofon, 21,45 Verdinin Sicilya smindeki ape- rASI. Prağ — (483 metro) 20 komedi, 20,5 şen musiki, Viyana — (5L7 metre ) 20,30 yarki, 21 kabare âlemi. — ( 5650 metre ) 20,16 stüdyo ü Aşrüstos 27 ' Çok Eski Devi rlerde İstanbul Cellâtların El Ve Satır konseri, 21 şarkı. Varşova — ( 1414 metro ) 21 akşam lşouııq. !l,-'lün::(ldyo tomalli, 28,06 Şopenden M ğ P;:ıl.ı r?ıoss metre ) S0 İngilizce ders, 20,80 politikacı mevzuu etrafında bir konforans, 21,45 Kolonyadan nakli. EN SON SİSTEM ESLİ ve SÖZL Makinelerle teçhiz edilmiş olan ASRİ SİNEMA Pok yakında kapılarını açıyor YENİ MÜDİRİYET ELVERİŞLİ FİATLER (Baş tarafı | inci sayfada ) nayetlerini haykıran bu çeşmeyi yok etmek istemişler, kimisi ki- tabesini sildirmiş, kimisi yıktır- mak sevdasına düşmüş, Abdül- hamit te 304 senesinde İstanbula Alman İmperatoru geldiği zaman verdiği bir emirle çeşmeyi Babı Hümayunun içine naklettirmiş, bu münasebetle büyük merasim yap- mıiş ve Üüzerine de Hamidiye çeşmesi yazdırmıştır. Eski Ölüm Cezaları Eski Türkler siyasi mücrimleri okla, askeri mücrimleri de kılıçla idam ederlerdi. İlk Osmanlı pa- dişahı. Osman, siyaseten ölüme mahküm —ettiği amcasıni okla öldürtmüştür. Türklerin istilâ sa- haları genişledikçe Osmanlı pa- dişahları komşu milletlerden muh- telif idam şekilleri aimışlardır. Padişahlar İrandan kardeş ve baba boğdurmak, Bizanslılardan gözlere mil çektirmek, Sırplar- dan kazığa oturtmak, Macarlar- dan deri yüzmek, —Ulahlardan destere ile kestirmek, Araplar- dan da deve üzerinde çarmıha gerdirmek gibi korkunç ölüm şe- killeri taklit etmişlerdir. Üç Asır Evvel İstanbul Üç asır evvel İstanbuldaidam şekilleri şöyle uçurmak, 3- ateşte yakmak, 4- deve üzerinde çarmıba germek, 5-bir. adamın ellerini ve ayaklarını iki beygire bağlıyarak parçalatmak,6- kazığa vurmak, T- ip ve yay çilesi ile — asınak, 8 - ayaklarından asmak, 9 derisini yüzmek ve el- lerini ve ayaklarını balta ile kır- mak, 10 tabanına nal vurmak, V1 kafasını ezmek, 12 ağzına ip çekmek. Kan içici padişahlar bir | mahkümu keyifleri nasıl isterse öyle — öldürtürlerdi. Dördüneü Murat ölüm cezalarını sınıflara ayırtınıştı. Ülema ve zabitan bo- ulur, askerlerle memurların ka- ları kesilir, ahali de asılırdı. Celiâtlar Ve Yamakları İstanbulda Fatih zamanından- beri bir cellât teşkilâtı vardır. Cellâtlar ekseriyetle kıptilerden seçilirdi. (Padişahların en namlı cellâtbaşısı Kara Alidir. Bunun meşhur — yamağı da Hamal Alidir. Cellât olmak kolay de- gildi. Namzetlere - cellâthanede uzun müddet ders gösterilirdi. Bir kelleyi bir vuruşla uçurmak t. Bunu beceremiyenlerin kendi kelleleri tehlikeye girerdi. Bu kanlı mesleğe ilk giren acemiye evvelâ cellâtların peygamber za- manındaki pirleri ( Eyüp Basri)- nin ismi öğretilir, sonra beline çellâtlık peştimalı bağlanırdı. Mü- teakıben ölüm şekilleri hakkın- daki amelt dersler verilirdi. Nasıl İdam Edildiler ? Fatih, iki sadrazamı Çandarlı Halil ve Dönme Mahmut paşaları idi : 1- kementle | . boğmak, 2- kelle Yıkadıkları Tarihi Ç Cellât çeşmesi İçin Abdülhamlt zamanında ıııı-ıııı merasim eşme boğdurarak öldürtmüş ve kelle- Öteki padişahlar zamanında, mah- küm, evvelâ Yedikule zindanında boğdurulur, sonra başları kanlı buyu önünde ustura İle kesile- rek, mertebelerine göre altın veya gömlüş tepsi içinde ha takdim edilir, sonra yinıp=p- siler içinde İbret taşına konula- rak halka teşhir olunurdu. İstan- bul haricinde un — emrile idam edilenlerin başları, kokma- mak için balmumu ile sıvanır ve tanbula getirilerek — padişaha gösterilirdi. Yeniçeri ve Sipahi isyanlarında bunlar tarafından istenilen başları padişah sarayda kestirerek pencereden dışarı asi- lerin arasına attırırdı. Saray Kulelerinde Topkapı sarayının orta kapı- sında iki kule vardır. Saraydaki idam mahkümları bu lelere hapsedilir, cellât geceleyin mah- kümları buralarda boğar, sonra başlarını keserek padişaha götü- rür ve bu işler bittikten sonra da ellerini ve kanlı saltırlarını Cek- lâtçeşmesinde| yıkıyarak — temiz- lerdi. Üçüncü Murat beş şehza- deyi ve veziri Mehmet Paşayı, Üçüncü Mehmet 19 hardeşini, Birinci Ahmet, veziri Derviş paşar yı, Dördüncü Mehmet kendinden evvelki padişah ve Deli İbrahimi, Dördüncü Murat kardeşi Kasımı bu kulelerde boğdurmuştur. Bre Mütevelli Yapılıl. Deli İbrahimin padişahlığı za- manında, sadrazam Yusuf Paşa Girit muharebesinden dönmüştü. Padişab, sadrazamın ganimeller- den kendisine hisse vermediğina hiddetlenmişti. Deli — İbrahim, Yusuf Paşayı huzuruna çağırttı ve şu emri verdi: “Hemen İçel beylerbeylerini alıp Giride gidesin ve tamamen zaptedesin!,, Mevsim kış, kıyametti. Sadra- zam dedi ki: * — Şimdi erbain — içindeyiz. Havalar müsait değil.., Deli İbrahim fena halde kızdı ve haykırdı! “— Bre mütevelli yapılı he- rif, bre karpuz kıyafetli kodoş!,. Ve sonra yanıbaşında elpen- divan duran — Bostancıbaşı Hasan Ağaya döndü: “ Defet şunu , dedi. Yusuf Paşa hemen kargatulumba edilerek kapı ara- sına götürüldü ve boğduruldu. Sonra kellesi altın tepsi içinde Padişaha getirildi. Mecnun Hün- kâr o sırada nedim ve ne- dimelerile — içki içiyordu. Ka- dehini kelle —üzerinde dolaştı- rarak yuvarladı ve şunları söyledir “Ne güzel de kıpkırmızı elma gibi yanakları varmış.,

Bu sayıdan diğer sayfalar: