— ÇANAKKALE SON POSTA İngüters Hükümeti tarafındar Oazl Hı. ne hediye edilan eserin tercümesi. Yaran : Cenerat — Oglande - 64 Nihayet 114 Rakımlı Tepe Tamamen İngilizlerin Eline Geçmiş Oldu tık- ve Fakat mavnaları tıklım hm efrat ile dolu gören bunların — ölü — olduklarını — hiç aklına getirmiyen Jeneral Na- pier, bu efradı da sahile sev- ketmek) maksadile mavnalardan birine atladı.. Kömür vapurun- dan — bir ses “ karaya çıka- maszın, imkânı — yok! ,, diye bağırdı. Fakat Jeneral Napier aldırmadı ve “ elimden geleni yaparım yal ,, diye cevap verdi. Bunun akabinde Türk mevzi- lerinden müthiş bir ateş açıldı. Jeneral Napier ve erkânı harbi- yesi kendilerini güçbelâ muşa atabildiler ve ondan ileri gide- mediler, On beş dakika sonra da Jeneral Napier ile tabur kı- mandanı Kapiten Costeker bu muşta Türk kurşunları altında gan verdiler. Saat 10,21 da Sir Jan Hamil- ton Jeneral Hunter - Westona şu emri gönderdi : “V sahiline yeniden efrat gön- dermek muvafık değildir. Karada ileri gidemiyen 200 adamımız l vardır.,, Bu emir üzerine V | hiline çıkarılacak efrat W sahili- ne tevcih edildi, W sahiline çıkan kuvayi kük liye kıtaatı Essex alayının iki bö- lüğünden — mürekkepti. — Bunlar | kayıklarda gelirken uzun mesi- | feden atılan kurşunlarla oldukça telefat vermişlerdi. Fakat kaya- hıkların siperi altına gelince sa- limen karaya çıktılar ve birkaç dakika sonra da derenin ağzına koşarak Lancashire - Fusilliersin sağ ve sol cenahları arasındaki boşluğu doldurdular. Bu efrat ile takviye edilen sol cenah biraz ilerlemeğe muvaffak oldu ve saat onbir buçukta X sahilinden gelen Royal Fusilliers ile irtibat tesis etti. Bu suretle nihayet 114 rakımlı tepe tamamen İngilizlerin eline geçmiş oldu. Essex kıtaatının mütebaki iki bölüğü saat on raddelerinde vasil | tan 138 oldu. Fakat karada kendilerine talimat verecek hiçbir sağ zabit kalmadığı için bir müddet burada bekleştiler. Nihavet kendi kuman- danları Kolonel Godfrey-Fausset bunlara vazife verdi. Bölüklerden biri Dereboğazının — cenubun- daki yüksek araziye gönderildi. Dördüncü bölük te sağ cenah- rakımlı tepeye tevcih edildi. Fakat bu bölük derhal Kapiten Shaw'ın evvelce hare- kâtını durduran istihkâmın ate- şine maruz kaldı. Tepenin yamaç- larında da telörgülerle karşılaştı. Bu sırada Kapiten Farmar fe- nerden sürünerek ilerlemiş — ve kayalıklarda River Giyde ge- misini görebilecek bir — nokta- ya gelmişti.. Buradan — saat 12,25 te evvelce de Euryalusta- ki fırka karargâhına göndermiş olduğu pek kiymetli raporu bir emirber neferi ile W sahiline gönderdi. ( Arkası var) Zhret_tgn Haber Almak | Güç Bir Şey Değilmiş! Genç Bir Muharrir Başından Geçen Şayanı Hayret Bir Hâdiseyi Anlatıyor Son iktısadi buhranın şiddeti karşısında, istikbali göremiyen, vaziyeti sarsılan herkes, falcılığa, ispirtizmeye ehemmiyet veriyor, falcılara uyor. — Bilhassa Ak manya noîngillmde falcılığın envar türemiştir. Kimi Çingene falı ile, kimi cama bakarak, kimi isritizme ile maziyi — keşfettiklerini, — istikbali gördüklerini iddia idiyor, halkı aldatıyorlar. Bu tuzağa en ziyade yaşlı kadın ve erkekler düşü- yorlar, Bu münasebetle bir genç mu- harrir İngiliz gazetelerine kendi tecrübesini anlatan bir makale yazmıştır. Çok meraklı ve dik- ;ıııı şayan olan bu yazısında ngiliz muharriri başından geçen vıı'ıyı Şöyle anlatıyor: * Bir gece dostlarımdan biri- nin evinde ahretle temasa ge- dim. O gece topladığım malü- mat başkalarımı pek alâkadar etmeyebilir. Fakat ahrete ait işi- tilea bütün şeyleri bir efsaneden ibaret sananlar için meraklı bir hikâye olabilir. Misafir — bulunduğum evde ; bazılarının ahretle konuşduğu- Fotoğraf Tahlili Kı uponu Tabiatinizl — öğrenuci — iştiyorsanız | Totoğrafınızı $ adet kupoa İle - bir- | Kikte gönderiniz. Fotoğralınız sıraya tâbidir. ve İade edilmez. İsim, meslek veya san'at? Bulunduğu mernleket Futağra! y edecek m/ ? Fotoğralın — klişesi BO kuruşluk Plnum kabilinde gönderilebilir. | | oturdu. Piposunu yakarak Hâdisenin kahramanı olan genç İngiliz muharriri nu, bazılarının otomatik surette yazı — yazdıklarını söylediler. Uzun zamandanberi bu aileyi tanıyorum, — Bahsettikleri — şey- lere — mukaddes — nazarile ba- kıyorlardı, söylediklerinde de samimi idiler ve bana otomatik yazıyı nasıl yazdıklarını göster- miye karar verdiler. O akşamki ihtisasatım pek canlıdır. Kırda bir gezintiden dönmüş- tük.Yemek masasında bana :ösle- recekleri esrarengiz şeyleri düşü- nüyorudum. Heyecanımı saklamı- ya çalışıyordum. Uzun hazırlıklar yapılacağını sanıyordum. Halbuki onlar işe ehemmiyet vermiyor görünüyorlardı. “Yemekten sonra salona geç- tik. Evin sahibi pencere kenarına gaze- tesini okumıya başladı. Ev sahi- | besi örgüsünü al de ılkt kata indiler, Ve aşlı kızın. muayyen yvar ;ilıl görünüyordu. ü oturdu. Birkaç Obin_ııııyı Almanyadan Kömür Alıyor Berlin, 26 (Hususi) — İngilte- re ile İrlânda arasında çıkan gümrük ihtilâfından sonra İrlânda şimdiye — kadar — Almanyadan 35,000 ton kömür almıştır. kâğıt ve bir kalem çıkardı. Me- rak ve heyecan içinde seyredi- yordum. Kız bizimle konuşuyor- du. Birdenbire eli kâğıt üÜzerin- de yürümeğe başladı. Geniş harf- lerle ve süratle kâğıt Üzerine bir şeyler yazıyordu. Sonra eli yine birdenbire durdu. — Geldi, dedi Sesi sakin ve heyecansızdı. Bir ruhla temasa gelmişti. — Geceniz hayrolsun. Eli tekrar hareket etti. Sonra ev sahibesinin kardeşi konuşmıya başladı. Bu adam İngilterenin sayılı tarih muharrirlerinden biri- dir. Pek çok kitap okumuştur. Kız vasıtasile ruh: — ». kişi ile konuşmak isti- yorum. dedi. (İsim vermiyorum) Az daha ağzımdan pipomu düşürüyordum. İstediği adam, ev sahibesinin kardeşi idi. Odanın içinde aşağı yukarı dolaşıyor ve birtakım sualler soruyordu. Ruh ona cevap vermiyordu cevap sür- atle kâğıda yazılıyordu. Bu ce- vap evvelâ eski fransızca ile veriliyordu. Kız Fransızca bilmi- miyordu, sonra Lâtince yazmıya başladı. Kız Lâtince bir kelime bile bilmiyordu. Mükâleme bitti. Ben de hay- ret içinde kandilimi alıp yatak odama — çekildim. " Gördüğüm ve işittiğim — şeyleri havsalam almıyordu. Hayatımda — ilk defa ruh ve ahiret meselelerile alâkadar olmıya başlamıştım. Bu adamlar benim dostlarımdı. Beni aldatmadıklarına, bana oyun oynamadıklarına emindim. Ev sa- hibi meşhur bir tüccardır. Kız kendi kızı idi. Sual soran adam benim en samimi dostumdu. Fa- kat bu tecrübe herhalde tabii  YE Bu Sütunda VHergün Yazan: İsmet Hulüst —| Hicabi Ef; nin Şe;qsiyesi Hicabi efendi ömründe bir gün bile şemsiyesiz sokağa çık- mamıştı.. Şemsiye — taşımasının sebebi yağmurdan muhafaza edil- mek — değildi. Çünkü —yağmur yağdığı zaman Hicabi efendi kat'iyen sokağa çıkmazdı. Yağ- mur kadar sevmediği hiçbir şey yoktu.. Mavi göğü karartan, gü- neşi göstermiyen, toprağı çamur yapan bu tabiat — hâdisesinden #deta nefret ederdi. Elâ gözlünün — şakırdamaya başladığını işitince odasının cam- larını, perdelerini örter, dışarda sokağın — kaldırımlarına — düşen taneler; içerde sanki onun kalb- bine yağıyormuş gibi bir köşeye sinerdi. Hicabi Efendinin şemsiyesi herkesin kullandığı gibi siyah bezden, sapı tahta bir şemsiye idi. Fakat Hicabi Efendi onu kolunun altından bir gün eksik etmemişti. Kazaen düşürmemişti bile.. Şemsiyesi — kolunun — altında gezerken sanki yirmi beş sene evvel ölen karısı kolunda imiş gibi bir his duyar, âdeta neşe- lenirdi. Esasen karısı ile şemsi- yesi arasında büyük bir fark yoktu ki. —Öteki konuşurdu; bu konuşmuyor.. Konuşup konuş- mamak meselesi hattâ Hicabi Efendinin İlehine gibi idi. Evden çıkarken - ihtiyar çısına : — Biz biraz gezmiye çıka- aş- | cağızl.. Diye haber) verirdi... Burada biz zamiri şahsisi, ben ve şem- siyem kelimelerinin yerini t tardı. İki eski dost, daha doğrusu iki sevgili gibi beraberce yola çıkarlar.. sokakta tamıdıklar, tram- vayda kondüktörler, Beyazıtta Yangın kulesi, — Köprübaşında Yenicami, Taksimde âbide mu- hakkak Hicabi Efendiyi şemsiye- sile birlikte görürlerdi. Tanıdıklar,ikondüktörler, Yangın kulesi, Yenicami, Taksim âbidesi için günün birinde şemsiyesiz Hicabi Efendi yahut Hicabi Efen- disiz şemsiye görmek, hayretle karşılanacak bir hâdise olacaktı. * Ve oldu. İki gün evveldi. Hicabi Efendi — Bahçekapı ile Köprübaşı arasında kaldırımdan kaldırıma geçmek suretile zikzak bir yol takip ederek yürüyordu. Koltuğunda — şemsiyesi, — siyah her zamanki sevgili siyah şemsi- yesi yoktu. © Onun yerrinde beyaz kâğıda sarılmış bir paket vardı. Hicabi efendiyi tanıyanlar biribirine s0- ruyorlardı. — Acaba şemsiye he oldu?. ? a Di İstifrham işaretleri çoğaldıkça çoğaldılar.. Büyüdükçe büyüdü- ler.. Ne olduğunu herkesin me- rakla beklediği bir sırada binlerce, yüz binlerce istifham işaretini.. -— L — L Milyonlarca taaccüp işaretine çevirecek havadis duyuldu. Hicabi Ef. her sene karısının öldüğü gün, ölen karısının dost- larından bir hanıma bir kutu şe- ker götürürdü. Acı günde tatlı hediyenin münasebetini yahut münasebet- sizliğini araştırmak bize düşmez. Yalnız vak'ayla alâkadar olduğu için — söylüyorum. — Sabahleyin erkenden — kalkmış, — şemsiyesi koltuğunda evinden - çıkmış, Sir- keciye inmiş, Sirkeci ile Balık- pazarı — arasındaki — şekercilerin camekânlarında şekerleri seyrede ede yürümüş, ve nihayet hediye- lik şekerlerini yaptırmak — üzere bir tanesine Hicabi Efendi şekerci dükkâ- nına girinciye kadar kendisini gören —mahlükat ve mevcudat şemsiyesinin — koltuğu — altında olduğuna şehadet ederler. Ken- disi de şekerci dükkânından çıkıp on dakika kadar yürlü- dükten sonra şekerciye şemsiye- sile girdiği halde, şimdi şemsi- yesiz olduğunun farkına varmış.. şemsiyesini aramıya başlamıştı.; Mübarek — caddede — şekerci dükkânı bir değil ki.. Hicabi Efendi — hepsinin — camekânına baktığını unutmamıştı. Unuttuğu bir şey varsa o da hangisine girip alışveriş ettiği idi.. Çarnaçar sağlı sollu bütün dükkânlara girmiş: — Sizde bir şemsiye unut- muşum 7.. — Sizin dükkâna hiç girdim mi?.. — Şemsiyemi verir misiniz?, Bu çeşit suallerine yirmi do- kuz şekerci dükkânının yirmi dokuz menfi cevaba — mukabil otuzuncu dükkândan ilk müsbet cevabı almıştı. — Evet efendim buyurunl. Hicabi ER çok sevinmişti, sevincinden — kendisine, — ağzını küçülte küçülte: — Evet efendim, buyurun!.. Diyen kumral, kıvırcık saçlı, mavi gözlü kasadar kızın; el ça- bukluğile yanağını okşamaktan kendisini alamamıştı.. Siz bu caddedeki şekercilerin hepsinden daha eminiyetlisiniz, demişti, buraya gelinceye kadar yirmi dokuz tanesine uğradım, hiçbiri - sizin — yaptığınız gibi *şemsiyeniz bizdedir buyrun alın., demediler. Ve şemsiyesi koltuğunda dük- kândan çıkmıştı.. * Hicabi —Efendiyi, zevcesinin öldüğü günün yirmi beşinci senei devriyesinde, Sirkeci ile Köprü- başı arasında, hayatında ilk ve son defa olarak şemsiyesiz ola- rak görebildiler.. . A Tatanbul dördünen dera dalresinden: Bir alacağın temini için satılmasına karar verilen gayrimübadiller takdiri kiymet komisyonunun 5000 liza kiy- metinda bonoları İstanbulda Bahçeka- pısında Dördüncü Vakıt hanı altında esham ve tahvilât borsası önünde 81 ağustoa 032 tarlhine tosadüf eden çarşamba günü saat 10 ilâ 11 arasıne da açık arttırma ilo salılacaktır. Ta- lip Olanlar mözkür güü vo Bsaaite maballinde memura mabsusuna mü- raosatları ilân olunur.