İki Eş l'_'lı;rYer Muharriri : *& * de AşBulur! Eşsiz Aş Neye Yarar.. Açlıklarını Unutm ———/. Heybelerinde bir şey yoktu. Bu | sebeple bir köye vıımık.vyı'hul göçebelere tesadüf etmek ihtiya- rdı. Bir dilim ek- sofra gibi, ültü- cile esniyorla mek, mutantan - bir gözlerinde kıymellıniyordu. t yordu. " Genç binbaşı, açlığa da !d- manlı idi. Birkaç gün, ekmeğin karnını doyura- nın aç kalma- üzüntüsünü de ara sıra yalnız hulyasile bilirdi. Lâkin karısı sından — üzülüyordu, belli etmemek için lâtifeye girişiyordu: — Tut ki, diyordu, mubarek ramazan ayındayız, oruçluyuz! Ve bazan lâtife hududunu ge nişletiyordu : — İki eş, her yerde aş bulur. Hemen Tanrı kimseyi eşsiz ko- masın. O vakit bol aşın da tadı olmaz. Böyle konuşarak, açlıklarını lâtifelerle avutmıya çalışarak dağı indiler, ovaya düştüler. Şimdi dört nala at koşturuyorlardı ve gözlerile dörl tarafı araştırarak sığınacak bir oba, bir çadır, ha- yat ve İlisan taşıyan bir yuva arı- yorlardı. Fakat her taraf ıssızdı. Koca ova, nefesi ve sesi göğe gibi kuru ve sakindi. Ancak ikindiye doğru, uzakta bir yığın enkaz gördüler. Bu bir ban harabesine benziyordu. Şu | kadar ki bir köşesinden duman çıktığı İçin içinde hayat bulun- | duğu anlaşılıyordu. Karı koca, dalgalar arsında sahilin korulu- ğunu sezen yorgun yüzgeçler gibi getiş bir nefes aldı, atın başını © harabeye çevir 'iler. İkisi de ayni hulyanın tadını | emiyorlardı, ayni rüyanın işliya- kını taşıyorlardı. — Şu harabede karınlarını — doyurduktan — sonra gerine, gerine y:ılaıakkırdı. kırk saatlik —heyecanlı bir hayatın orgunluğunu çıkaraçaklardı. Sa- îtin bir uyku, iyi bir yemekten ziyade kendilerini çezbediyordu. İkisi de yıllardariberi ayrı yaşa- gibi kuvvetli bir tahas- mışlar özlüyorlardı. sürle biribirlerini İşte bu hissiyat içinde gözle- rini hep © harabeye dikerek atı — SON POSTA # ve Halç Havadi gazetasi Yevmi, biyüasi, — Istanbul: Eski Zaptiya idare: Çatalçeşme tokağı 33 Telefon İstandul - 20203 Posta kul İstanbul - 741 | Telgeaf: İstanbul SONPOSTA — | | İ ı ABONE FİA Ti | TÜRKİYE Ecneb. | 1400 K — 1 Sene 2700 Kr. 980 » G Ay 1400 > 40 » 3 * & » Mi vi 3)0 * | — Gelen evrak geri verilmez fisnlardan — mes'aliyet — &linmaz ıya 4Çalışıyorlardı sürdüler, sabit bir seraba doğru koşar gibi yol aldılar, nihayet gözlerinde — kulsileşen menzile vardılar. Genç binbaşı, dizginleri eline alarak haykırmak, harabe sakin- lerini gelişlerinden haberdar et- mek istedi. Orası meçhul felâket günlerinden arta kalmış matemli bir âbideye benzemekle beraber, boş değildi. Bir köşeciğinden çe kan duman, içinde insanlar bu- lunduğunu ispat ediyordu. Bina- enaleyh uluorta içeri girmek - is- temiyordu. Fakat ağzımı açıp bağırmasına mahal kalmadı, harabenin kovuk- larından dişarıya birer ikişer adamlar dökülmiye başladı. Hep silâhlı ve hepsi nahoş bakışlı olan bu dizi dizi adamlar türkmenlerdi. Binbaşı, harabeden sessiz bir akışla kendi etrafına yıgıliveren kütleyi şöyle bir gözden geçirir geçirmez — kaşlarını çattı. Çüm- kü bu Türkmenlerin, dağda- ki çeteden duha yaman oldukla- n anlamıştı. — Onlar, insafsız tazyikler altında yaylaklarını, kış- laklarını ve halttâ başkalarına terketmeğe kalan avarelerdi. Yurt hicranmı, kadınsızlık ıstırabını şu veya bu köye baskın yapmakla avutüyor- lardı. Zulüm gördükleri için za- lim olmak ıstırarında — kalmış- lardı. Kuvvetin yumruğile vicdanları sarsıldığından kendi yumruklarını daha zayıf olanların başlarında oynalmak yolunu tut- kadınlarını mecbur muşlardı. ; Genç Binbaşı, çok seri bir düşünüşle bütün bu noktaları zihninden geçirdi ve yeni bir tehlike ile karşılaştığını anladı. Harabeden çıkanlar ne — selâm vermişlerdi, ne “ boş geldiniz , demişlerdi. Bu da onların kendilerini konuk saymadıklarını, hüsnü kabule hazırlanmadıklarını ispat ediyordu. O halde müda- faa vaziyetine girmek, hem de vakit geçirmeden © vaziyeti ta- kınmak lazım geliyordu. Başka bir adam, o şerait al- tında ve o yorgunluk içinde mu- hakkak ki yese düşerdi. Binbaşı, müstesna yaradılmış olanlara ya- kışan yüksek bir celâdetle şaşır- maktan, füture düşmekten kendini muhafaza — etti, hayret verici | bir çeviklikle karısını yakaladı, tıpkı bir oyun topu atar gibi onu viranenin uzağına, cpeyce Uuza- ğına fırlattı, mğ_leakıben atına kılıncııı'ı,;'çeıip bekledi. O, tehlikeden uzaklaştırmak için — karısını fırlatıp — atarken Türkmenler - bir ağızdan bağır- mışlardı : — Soyalım ! Bu bir tek kelimede sürekli bir facianın bütün ana hatları çınlıyor. demekti.Genç binbaşı, ve hatta havada bir münhani sıçradı, | yesmederek taşlar üzerine düşen, teninde ağır sızılar hisseden Ul- cay Hatun, Türkmenlerin “soya- demekle neler kastettikleri- ni — anlamışlardı. Soymak, er- keği elbisesinden, silâhın- lan, | çevay için mektuplara © kuraşlac | Pul iİlâvosi Tâzımdır. '| Aüreş Geğiştirilmesi (20) kyruştae. dan ve hayatından tecrit etmek İkdeneik (Arkatı var) | SON POSTA En Güzel Av_;;al_clıd Kıîlı(ı_ ü&hgi .İl!_ıîlleltedir Maruf Bir Kunduracı Diyor Ki: “Hareket Etmiyen Ayak Çirkinleşir,, Musevi Kadınlarının Aya Ayak ve ba- cak güzel ka- dın benliğinin ve umumi — mana- sile kadın güzel- liğinin ea mühim sebepleridir. Gü- zel bir yüz, fakat güzel — olmuıyan bir ayak... işte güzelliği harap eden esaslı bir noksandır. Fakat güzel j ayak nasıl olur, W ” hangi ayaklar gü- zeldir ve en ni- bayet bugln mem- leketimizde Türk camlası altında yaşıyanlar ara: sında hangi kas dınlar daha gü zel ayaklara sa- hiptir? Bizbu su- alleri şehrimizin — maruf - kün- duracılarına sorduk ve çok şa> yanı dikkat şeyler elde ettik. Bugün şehrimizde maruf kundura mağazalarından birini işleten S. Veleço — Efendinin cevaplarını | yazıyoruz. Veleço Efendi şöyle diyor: — Türk, Rum, Ermeni ve Musevi kadın ayakları arasında bir tasnif yapacak olursak güzek liği bence Museviler kazanır. E_n güzel, en zarif, ve göze en ziyade hoş görünen ayaklara :Mnı’ı:ex'lı l;:â:l:: sahiptir. Çünkü se iskarpin gi sini çok iyi bilirler. SA » İkinciliği ise, İstanbul kadın- ları alır. Filvaki İstanbul kadın- larının bazılarında, Müsevi kadın larının ayaklarından daha güzel | ayaklar — vardır.. Fakat ık'uri. yeti teşkil etmedikleri için birin. ciliği alamazlar.. Musevi kadınları evde, dışa- rıda ve bütün işlerinde ayni numarda, ayni biçimde ayakkabı giyerler. Bu suretle ayakları gü- zel olan her Müsevi kadınına, şık bile olmasa, alellâde bir ayakkabı güzel ve zarif gelir. — Bir kadın, ayaklarının gü- zel kalması için ne yapmalıdır ? —Sıkı iskarpin giymemeli. Ev- de terlik, bahçede lâstik, dışarı- | da acayip ve türlü türlü iskarpin kullınmımılxdıı.. Azami derecede değil, asgari bir spor yapmalr dır. Sonra hareket etmiyen ayak çirkinleşmeğe mahkümdur. * — Sizce güzel bir kadın aya- ği nasıldır? Güzel kadın ayağında ara- mnılacak en birinci meziyet ayağın Üst kısmının güzel, düzgün ve prüzsüz olmasıdır. Ayni zaman- da ayağın iç tarafa bakan yanları yarım bir kavis şeklinde solmalıdır. Kadının ayağında bu yer ne ka açık ve münhani olursa, ayak okadar makbuldür. Kadının ayağı ne çok etli, ne de çok kemikli olmalıdır. — Sizce l':ıdııı spor yaparsa ayağının şekli bozulur mu, bo- zulmaz mı ? — Bu iş sporun nev'ine göre değişir.. Meselâ yüksek atlıyan, üç adım yapan, uzun atlıyan, fut- bol, tenis oynıyan, koşan kadın- ların ayakları çabuk — bozulur.. Çünki bunlar daima bol ve ge- yakkabı giyerler.. Tazyik neticesinde bn Aayaklar yayılır, gemikleri fırlar, büyür, ve patlar.. velhasılı ağır sporlar ayağını Pek çabuk çirkinleştirir.. — Sizce spor yapan bir kadın ayağı mu, yokse, güzelliğini muba- faza eden, yarım şark - tipindeki bir kadın ayağı mi daha güzeldir? — Şüphesiz İstanbul kadın- kadının | Ay Ayak ve bacak güzelliğile şöhret alan bir sinema yı'dızı kabısı 35 ile 36 numara arasın- dadır. Zaten bize gelen Türk, Musevi, Rum ve Ermeni kadır- larının kısmı azamı bu numarada ayakkabı giyerler.. Halbuki ecnebiler 37 den 42 numaraya kadar ayakkabı ku- lanırlar. Tabiidir ki böyle uzun, yayvan ve patlak ayaklı kadınlar, bizim kadınlardan çok daha çir- Londra ( Hususi ) — Her sene muayyen bir tarihte, içtimal! ha- yata girecek çağa gelen yüksek aile kızları, İngiliz Kıraliçası rafından kabul edilirler. Bu vu- hususi bir sıfat kullanırlar. Bun- lara “ Debütant ,, derler. Bu hâ- dise, İngiliz Kıral ailesinin ika- met ettiği Vestminster sarayında ihtişamlı resmikabullere — vesile teşkil eder. Bu sene İngiliz Kıraliçası ta- rafından kabul edilecek genç kızlar arasında Cenubi Ameri- kanın San Salvator hükümeti cümhur reisinin kızı Matmazel Elena dö Aranjo da bulunuyordu. Ailesi kızlarile beraber İngiltereye gelemediği için Matmazel Elena yalnız gönderilmişti. Bu sırada San Salvatorda ihtilâl çıktı, Cüm- hur Reisi mevkünden ayrılmıya mecbur - oldu. terketmesi Üzerine kızınm da Hagiliz Kıraliçesi tarafından ka- bul edilmesini iİcap ettiren es- bap ortadan kalkmış oldu. Kabul merasimine iştirak edemedi. Bu sırada, İngiliz efkârı umumiyesini şiddetle alâkadar eden bir hâdise oldu. Matmazel Elena dö Aranjo birdenbire ortadan kayboluverdi. Genç kızı arayıp bulmak için yapı- lan bütün araştırmalar başa çıktı. Matmazel Elenadan hiçbir eser bulunamıyordu. Genç kızın bir felâkete kur- ban gitmiş olması ihtimalile her- kes ümidini kesmek üzere iken Portekize sefer yapan bir gemi kaptanından — bir telgraf geldi. Bu telgrafta, Matınazel Elena'nın gemisile beraber Portekize git- tiği bildiriliyordu. Fazla tafsilâtı kları, Niçin Çok Güzeldir ? Macera Geçî—f;ğlîîs;tî;en Hayalperest Bir Kız ziyette bulunan genç kızlar için İ Onun mevkini | iarının ayakları.. yani — sorduğu- nuzun — ikincisi.. çok spor yapan kadınlarda artık * kadın ! ,, tav- sifi kalmamıştır. Yarı yarıya er- kekleşmişlerdir. Meselâ — geçen- lerde bize Da- nimarkalı sport- men - bir kadın ,geldi... ayak- bi istedi. 41 numaraya — ka- dar iskarpin ç- kardığımız halde ayağına uymadı. Mecburen — 42 vumarada — bir erkek ayakkabı- sı verdik, giydi ve gitti. Bence güzel bir kadın ayak- kindirler. Spor kadının ayağını bozar diyorduk. Avrupa kadınlarının ekserisi- nin ayakları uzun ve büyüklür. Çünki mütemadiyen yürür, dağ- ları tırmanır, koşar ve spor ya- parlar.. — Bizde en çirkin ayaklı ka- dın kimlerdir ?.. — Bunu söylemekte mazu- YAPAF —— Salvator Cümhur Reisinin Kızı Tehlikesiz Bir Sergüzeşt Yaşadı Matmazel Elena D ikhtiva etmeyen — bu telgraf, bir hayli merakı mucip oldu. Fakat az sonra işin mahiyeti anlaşıldı: Meğer Matmezel Elena ser- güzeşt romanlarını çok seven bir kızcağızmış. Okuduğu eserlerin tesirile bir gün Londradan kalk- mış, Fransaya geçmiş, orada bir erkek elbisesi tedarik etmiş ve hareket etmek — üzere bulunan bir İngiliz gemisine gireres de- nize açılmış Gemi, fırtınaya tu- tulmuş, — saklandığı yerde bir bayli — sıkıntı çeken genç kiz dnyınınn)'unık buradan — dışarı çıkınış. Bir tesadüf eseri olarak kaptanın karısı da gemide bulu- nuyormuş. Genç kiz. kaplanın haremine teslim edilmiş ve böy- lece salimen Portekize gi ebilmiş. İngilir hükümeti, genç - kızı muhafaza altında Cenubi Ame- rikaya göadermiştir. İ