Suyunu Kaybeden| . Şehir ! Bu felâketzede — şehir, bir zamanlar “ âbu havasiyle , meş- hur olan — İstan- bul şehridir. Bir mü ddetten beri İstanbulun hava- sına lâh bir acaiplik oldu! — İlle derseniz, büsbütün Başka arız suları onlar kurudu. bilmiyorum — amma, bu yaz biz Cihangirde tıpkı kurak bir çöl ortasında yaşar gibi yaşıyoruz! Aylar var ki Ter- kos gölünün bir damla suyu semtleri yanlışlıkla yolunu şaşırıp evimizin | kuruyan borusuna sapmadı.. Va- zifeşinas bir tahsildar her ay mukannen tarihlerde mukannen haracını almak üzere kapımızı çal- masa bizim için zümrüdü anka- dan farksız. olan terkos - küm- panyasile aramızda imza edilmiş bir mukavele mevcut olduğunu bile unutacağız! Bereket bizim yir- mi kulaçlık kuyunun zehir gibi | AcI suyuna... Yani ©o da olmasa bu ağustos sıcağında maazallaah kurtlanacağız !.. Bendenizin dört beş yaşında küçük bir hafit köleniz var. Yavaş yavaş dünya işlerine aklı ermiye başlıyor. Niyet ettim; bir gün işsiz zamanımda çocuğu elin- den tutacağım, evdeki kupkuru ter- kos musluklarından birinin başına götürüp kendisine yarı tarih, yarı ilmi eşya, bir ders vereceğim. 'ocuğa: R -’ Yavrum, diyeceğim. O zaman sen dünyada yoktun: İçin- den bir damla su sızmıyan bu tozlu musluktan gürül gürül sır lar akardı... İlh ş Şi l:ıl::(ı ne yazık ki küçük um kendini bildi bileli böyle ıl:ır;:urn görmiye ılı'tı_gı bu ha- yırsız muslaklardan gürül gürül su akması keyfiyetini ufacık hıv-. salasına sığdıramıyacak ve sözleri büyük babasının bunaklığına ve- recek ! mintarafil- | miskası - gönderirdim Sonra tesadüf etti a sizliği öteki çeşmelere de sirayet etti. “ Uzüm üzümc bakarak ka- rarır ,, derler: — İstanbulda — kırk yıllık çeşmeleri de terkos mus- luklarını göre göre huylarını de- giştirdiler, “Onlar akmıyor da bz niçin Aakalım?,, diye sularını kestiler. Bizi de böyle annelerinin sütü kesildiği için hayvan sütü ile beslenen çocuklar gibi acı kuyu sularına muhtaç ettiler! İşte böyle... Terkos kumpan- | yasının himmeti ile altı yerinden bal gibi su skan o canım İstan- bul, suyu kaemş porsuk bir muş- mulaya dön 1! Bereket versin ki çoğu gitti İşin fenası îerkoıulı_h_fîı:l': —e Ziyaret! Konşulardan biri - nin kapısı çÇalını yordu. Basat Bey g cumbadan — başını çıkardı. —Nuri Bey bugün Boğgasiçine gezmiye gitti. Evde kimso yok! Dedi. Kapıyı çalan Z traşı uzamış, avurdu ÂŞ avurdunua. çökmüş, pejmürde adam — bu * işidince fenalık ge? çirir gibi duvari dayandı. Neden sonra — biraz — koen- dini toplıyarak: Vah val, di. Ben de kendisini istiyordum .. . « ise.... Kuzam gel diği zaman “ Sizi Büyri Bey aradı ,, deyiniz... İlasan Bey ”î'l' Kot el çi ( bilr SERİİLİNE Bönsağ — Tamlelklür BalraaR Sti — Peki — söyle; ' tSüyürlerimiş S rim.. İstersen ken- Pu.ınl'ı - disinden borç para terki tesliha alınıya gelliğini de Cemiyeti Akvat töyliyeyim... azı kaldı, yakında — mukavele — Haberi; mt Hasan Bey? Bir takım Ki "'flırıılı kaleleri yıkıp taşlarını k tablt bir şey birader.. Aylardanberi t diye âlem biribirine giriyor, biz de ma göiyorur. Onlar da bu vesilel hasene ile kaleleri yıkıyortar h. İlk önce onu bu yaz gördüm Büyükadadâ, Gönlüm kapıldı gilti © çorapsız güzele! bir gün ona Modada, İ Gönlüm kapıldı gitti o çorapsız güzele! Başında sopkası yok, saçları lüle lüle... Seker gibi yürüyor, etrafa güle gü Ömrümde rastlamadım böyle nefis bir güle... Gönlüm kapıldı gitti o çorapsız güzele! müddeti bitiyor.. Terkos takımile | Belediyeye — devrediliyor. Bunu düşündükçe âdeta çocuk gibi seviniyorum, Daha da sevinece- ğgim amma - şeytanın işi yok! - durmadan kulağıma bir darbime- sel fısıldıyor... Malüm a,! şeytanın dedikleri de pek yabana atılmaz. Acaba | Belediye, suyunu kaybeden şehrin derdine deva bulacak mı? Yoksa şeytanın dediği gibi gelen gideni mi aratacak dersiniz.. Pazarola ——— ——amn Razi Olmaz! Tanıdığı bir genç Hasan Beye müracaat etti: — Hasan Bey, sizin komşu- lardan Ahmet Beyin kızını seyi- yoörum. Rica ederim, git benim tarafımdan —Ahmet Beyi gör. Kendisine kızı için hayatımı fe- daya hazır olduğumu - söyle... Hasan Bey manidarane başını salladı. — Böyle şey söylersem bu iş olmaz, evlât... — Neden Hasan Bey... — Çünki Ahmet Beyin ken- disi mükemmel yalancı olduğu için ailesi içinde — kendisinden daha yalancı biri bulunmasına razı olamaz! Çiçek Buhranı ! Komşu — Hasan Beyl Çiçek- çilerin de işleri fena imiş. Söyle- | diklerine göre artık âşıklar sev- | gililerine eskisi gibi buket takdim etmiyorlarmış... Pazar ola başını ceyap verdi: — Onlar da bir zamanmış... — Neden? kaşıyarak — Neden olacak.. Evvelâ şimdiki âşıklarda — öyle çiçeğe para verecek hacı gözü yok... Sonra sevgililere gelince zaten Eskiden olsaydı O ÇORAPSIZ GÜZELE.. Rubası kolsuz diye parası yok sanmayın... Kalantormuş sevdiğim, kılığa aldanmayın... Bu işte Hasan yandı, Gönlüm kapıldı gitti | BEY Komşu — Belçikadaki #sekiz güzeller güzeli aramada en fazla Turkiye güzeli beğeniliyormuş.. Dünya Güzellik Kıraliçası ©o olacakmış. Ne dersin Hazan Bey? Pazarola — Ne diyeceğim birader, “ Ha gayret! , derim« anıma Öyle saçma şeylere artık ben de inanmıyorum !. kızcağıza bir de - şirinlik bari zizler yanmayın... bir çorapsız güzelel! * lami nedir? Kendi kim? Evi nerde bilmem... Bu yaştan sonra nasıl düştüm bu derede bilmem... Gidersem görür müyüm onu Fenerde bilmem Gönlüm kapıldı gitti 6 çorapsız güzelel P. O. H. Be Kaza!.. , Otomobil kazalarından bah- sediliyordu. Biri dedi ki: — Canım, bu işi biraz da | izam ediyorlar. Meselâ — bizim I komşu üç senedenberi otomobil kullanır. Öyle olduğu halde ba- : şına hiçbir kaza gelmedi. Hasan Bey atıldı: — Nasıl gelmedi, birader... Otomobilini bıraktığı garajın sa- hibi kendisine kızını verdi. Ne Anlamış!.. Doktor — Hasan! Bey, ben sizin hanımın çehresini beğenmi- yorum... Pazar ola — Vallahi Doktor- cuğum, İlâf aramızda.. Onu ben de beğenmiyorum amma çoluk, çocuk hatırı için katlanıyoruz!.. Komşu — Adamın biri aünyanın diye müddejumumiliğe istida vermiş.. Bey ?.. Pazarola — Aman © zata sormalı onların kendileri birer çiçekl!... merkezini Yeşilköyde mi bulmuş, yoksa Toptı.ııd, a? rik ederiml.. Hasan Beyin Köpeği ! Hasan Bey anlatıyordu: | — Azizim, bu aile doktoru meselesine benim aklım — yatmıyor. Benim bir aile doktoru tutmiya Yal nız istediğim gibi | doktoru — bulmak biraz müşkül... Biri sordu: — Neden Hasan Bey? — Çüönki bu zatın ayni za- manda baytarlıktan da anlaması lâzım... niyetim var. | — Acaip... Baytarı ne yapa- caksın Hasan Bey? — Aile efradı. meyanına da- hil olan bizim Bobi hastalandığı zaman ona da ayrıca baytar mi çağıracağım |... Karabiber ! dular : — Hasan Bey, senin böyle şeylere aklın erer. Herşey paha- hlaşıyor amma şu karabibere n& oluyor?.. Son günlerde karabibe- rin de okkası birden bire iki yüze fırlamış... Pazar ola güldü : — Aman azizim, dedi. Buna adıyla sanıyla karabiber demişler! Şeker pahalılaşır da o durur mu hiç ?.. Malüma, beyazın adı yar, esmerin tadı var .. Benzeyiş! Hasan Bey dostlarından birin« tesadüf etti. — Yahu... Dedi. Seni görün- ce bizim Hayrı Beyi hatırlıyorum. — Garip şey... Halbuki ben veçhen Hayri Beye hiç benze- mem... — Orası öyle... Fakat Hayri Beyden de alacağım olan bir lira- yı bir türlü alamıyorum da... Tıhrir Dostlarından biri Hasan Beye tesa- düf etti: — Hasan dedi. $ nün kızı ile evle- neceğime dair — bir Boy, ommşu- tey işittin mi? Sahi — yahm... Üyle bir şey - duy- dum.,. Tebrik ede- Tit Arkadaş gülâti. — Dür bakalım Hasan Bey... Her duyduğun şeye © kadar çabuk inan- Maâ... Duyduğun haber doğru değil,. Hasan Bey hop- lanmadığı bu zat- ten ayrilieken kene di kendine miril> dandı. — Üyle isa kom- t Acaba dünyanın şunun kızıni teb- merkezini buldum Ne dersin Hasan ——— Geçen gün Hasan Beye sor: ğ j kakan Z y L DAİA a