Bir İdare Bahsi Kooperatif İdaresi HŞ ge Kooperatiflerimizin ihtiyacatını tedarikle mükellef olanlara tüc- carla temmaslarında: “Karga ile 'Tilki hikâyesini hiç unutmayınız!,, tavsiyesini kâfi görürüm. Hakikatte “alış-veriş,, tabiri; * aldanıp - aldatmak ,, fiillerinin ifadesidir. Hele bir kooperatif namına pareket ettiğinizi duyan Karamanlı dostumuzun - hatırından geçirdik- lerini bilseniz tüyleriniz ürperirl Sizi daha uzaktan görünce, ye- rinden fırlayarak: “— Vay efendim! Hoşgeldiniz sefalar, kademler getirdiniz!,, Te- ranesile karşılayan ihtiyar kurt iptida işlerin nasıl gittiğinden başlar, tabiatile alacağı muvafık cevap Üzerine: — “Ah efendim! der, siz ti- carete atılalı daha şu kadar ol- madan zekânızla bizi matettiniz! Bizim gibi otuz senelik Ucaret adamlarını solda sıfır Biz artık sizin çırağınız bile ola- miyacağız!,, Aman arkadaş inanma! Dilile zekâ ve dirayetinizden bahseden bu riyakâr, bakınız, içinden en hafif tabir ile ne diyor: *—Kedilerin çamaşır yıkama- #ına bayılırım! “ Gopratif ,, yap- mışlar da bakkallık edecekler- miş... Silsilesinden esnaf olanlar işin hakkından gelemediği bu zamanda siz mi becereceksiniz? Hele bir yol tüylerinizi ben yola- yım da sonra kendinizi dev ay- nasında seyrediniz! ,, Kahveler ısmarlanır, yarenlik- ler devam eder, cinsi bir mallar- dan iki Üç nümuüne çıkarılır, #yrı ayrı cinslermiş gibi başka | başka fiatler teklif edilir. meyanda: *— Size tarif etmek ne had- dimiz! Siz bizden âlâ birlirsiniz yal Bu filân maldır, buna da falan derler ,, nakaratı unutulmaz. Şayet muhik bir itiraz serde- derseniz, bu defa sizi teçhile kıyam eder. Emsal gösterirseniz bin bir mugalâtaya yol açar. Kendisinden mübayaatta bulun- maz iseniz aleyhinizde imalı imalı işaata başlar; barekâtınızı adım adım takip eder; ufak bir hata- nızı görürse el altından mafevki- nize işittirmiye çalışır. Diğer taraftan - samimiyetinizi avlamıya — koşarlar. — Ziyafetler çekmek, eğlentiler tertip etmek, tenezzühlere götürmek, daha bil- mem neler yapmak isterler. Ne- uzubillâh! Bu tuzağa düşer iseniz akıbet vahim olur. Nihayet husu- #i hayat ve malşetinize müteallik sualler tevcih edilir. Kazandığınız parayı emek ve iktidarınızla mü- tenasip bulmazlar, size acırlar, Bu - İyilik etmek isterler. Şirketler indinde doğruluğun maattcessüf takdir edilmediğini, bir gün işinizden atılmak ihtima- line karşı fırsattan bilistifade istikbalinizin temin edilmesini, bu uğurda size yardım edileceğini söylemek gibi tesvilâta başlarlar. Eğer bu sözleri sonuna kadar dinlemek- zâfı gösterilirse “ su- kut, muhakkaktır. Mübayaa bahsine nihayet ver- mek üzere sözü kooperatifçilerin en büyük hatibi “ Şarl Jid,, e terkediyorum. *“Hiçbir. zaman çıkmasın ki Yunanı tacirlerin mabudu olan (Merkür) ayni zamanda hırsızların da — ilâ- hesi bulunuyordu. ,—AhmetEkrem hatırınızdan biraktınızi. | kadimde | SON POSTA ı SULTANAHMET CİVARININ“MESİRESİ | Koltuğuna Örtüsünü .. .. Alamlar Bü Ta- | rihi Tümsekten AdalarıSeyrediyorlar Bu Parasız Eğlence Mahalli Uygunsuz Kimselere Bir Melce De Oluyor. İnsan Kulaklarını Tikamadan Buradan Geçemez | e Sultanahmet meydanının Aya- sofya hamamına bakan köşesin- den aşağıya doğru inin.. Birkaç yüz adım yürüdükten sonra kar- şınıza Marmaraya nazır bir tümsek çıkar. Bir zamanlar, ihtimal ki büyük bir konaktı. Şimdi, sade temelleri kalmış bir harabedir. Harabe amma, meskün bir harabe... Günün hangi saatinde önünden geçseniz, burasını daima kalaba- hk görürsünüz. Hele akşamları, koltuğun al- fına yaygısınmı alan bu tümsekte soluğu alır. Civarda nekadar simitçi, kâ- gıthelvacı, fistıkçı varsa hep bu- rada... Şehir içinde yepyeni bir me- sire peyda olmuş ta kimsenin haberi yok. Geçen gün, Adliyeden çıkar- ken baktım bir kısım halk yine akın akın hep oraya gidiyorlar. Peş- lerine takıldım. Şu bizim İstan- bul halkı, gönüle ferahlık veren yerleri harabe ortasında da olsa buluyor. Tümseğin üstü, panayir yeri... Hanımın biri huysuzluk eden ocuğunu, uzaktaki adaları gös- Şoreıie:n korkutuyor ğ — Bak, ummacı oular... Ada- mı yerler!.. Ağlarsan seni onlara veririml.. Kendi kendime: — Yalan da değil hani,.. de- dim, adamı — sahiden yerler. Sabahleyin cebine on lira koyup gidersin, akşama meteliksiz dö- nersin, Bundan daha dehşetli yiyinti yeri olur mu? Kâğıthelvacılar çocukların et- rafında —arı gibi — dolaşıyor. Çocuğun biri azıcık - vızlamıya- görsün, kâğıt helvacısı hemen ensesinde - bitiyor: — Helvam şeker.. Helvam!.. İki serseri, akşam güneşine karşı sırtüstü uzanmış, — kadınları seyrediyorlar: Benimki bu akşam gel- Adeta — bir medil. — Hangisi seninki.. Mavilisi mi? . — Yok be. Ne mavilisi.. Hani, bazı akşamlar otomofille geliyor.. — Hadi ulan kılkuyruk.. Oto- mofildeki kadınlar, senin ağzi- nin kaşığı mı? Ğlekî fh pis sırıtiyor: — Gönül eğlendirmecesine oğ- lum... Göze de yasak yok ya.. Tümseğin sağında, karanlık mahzenli îıemtrkri ile korkunç bir harabe var. Güneş, ufuktan — Ha.. Öyle söyle ki anlayım... çekilmeye başlayınca, kemerlerin arası birer ikişer — şiüpheli mah- lüklarla dolmağa başla- di Birkaç aile kadını tüm- sekte, — Marmaranın — lâcivert sularına karşı küçük benzin oca- ğında — pişirdikleri — kahvelerini eyifli keyifli içerken, aşağıdaki harabede de akşam cümbüşü başladı. Kovuklarda kadınlı er- kekli eğlenti var. Arada bir esrarlı kulağa çarpıyar: Hiş... Hiş ulan.. Gel be! — Olmaz... — Kimse yok canım... — Gelemem ... Ben, Zehrayı arıyorum.. — Araki bulasın. O bu ak- şam Fenerdeki dostuna gitti. Kendilerine hissettirmekten çe- ( O MEmLekeT HaBerLeRi 5 Adanada Bir Futbol Müsabakasında Kıyamet Koptu Adana, (Hususi) — Seyhan- spor ve Torosspor arasındaki kı- pa maçına devam edildi. Fakat bi- rinci devre Torosun (0-1) galibi- etile bittiği sırada Seyhanspordan ir oyuncu Torossporun — mü- dafii inin kasığına durup du- ruürken şiddetli bir tekme indirdi ve Âli derhal bayıldı. Bunun üzerine seyircilerden bir kısmı tekme atan oyuncuya hücum ederek tokataladılar. Tehlikeyi hisseden bu müteheyyiç oyuncu kaçmıya başladı ve jandarma kumandanı- nin yanına - sığındı. Bu vaziyet karşısında seyir- ciler arasında bulunan Vali Müm- taz B. oyunu tatil ettirdi. Firari oyuncu iki polisin muhafazası altında soyunma odasına götü- rülerek Üstü kilitlendi. Bu sı- retle kendisini takip edenlerin heyecanından kurtuldu. — S, R. Malatyada Bir Mühendis 12 Buçuk Sene Hapiste Yatacak Malatya, (Hususi) — Burada geçenlerde bir cinayet olmuş, Mamilo isminde ecnebi bir. mü- hendis Mahmut isminde birisini , meçhul bir sebepten dolayı ölk- dürmüştü. Mamilo, — ağırceza mahkemesinde yapılan muhake- me neticesinde on iki buçuk sene hapse mahküm edilmiştir. Birçok sabıkaları bulunan Mahmut isminde bir hırsız da dört buçuk sene hapse mahküm olmuştur. Karanlık Bir Kasaba Edirne ( Hususi ) — Elektrik fabrikası, talimatname mucibince Karaağacı da aydınlatacaktı. Fa- fasıltılar, Nesire mahalline gidenlerden bir grup kinmesem yanlarına yaklaşacağım, Maamafih, — bulunduğum yeıâıın de — ne yaptıklarını görüyorum. Gölgeleri biribirine karışan üç baş, yerde bağdaş kuran, geçkin bir kadınin etrafına toplanmışlar. Ortada tersine çevrilmiş bir gaz tenekesi.., Üstünde bir şişe, bir teneke maşrapa.. Biri dol- durup öteki içiyor. Sonra öte- ki doldurup — berikine — ikram ediyor. Kadın içmiyor. Hatta, üzerinde biraz mahzunluk eseri var. Sade düşünüyor. Pis rakının * kim bilir belki de ispirtodur - verdiği hızla erkeklerden - biri, ayağa kalkıp kadımın boynuna sarılır gibi bir hareket yaptı. Kadın, kızdı. Erkeği elile iti- yor. Öteki erkekte: — Artık sen çok oluyorsun! fl':( gibi bir kaş çatışı, bir sinir- âlık... Tümsektekiler İhsaniyenin ışık- larına dalarak kendilerinden geç- mişler! Bir erkek yanındakine atlatıyor: — Şunun şurasına geliyorum da bir parça gamımı defediyo- rum, Âlem avuç dolusu para döküp bahçelere, gazinolara ko- şarlar. Bizim bahçe de bu, ga- zino da... Öteki omuzlarını silkti: — Burası - oralardan - iyidir. Garson, hesap diye — yakamıza yapışmıyor ya.. sen ona bak... Artık karanlık epeyce çök- müştü. Tümsekten inen inene... Çünkü biraz daha oturulsa, ku- lakların dinlemekten hayâ ettiği sözler işitmek, gözlerin görmek- ten tiksindiği manzaralara şahit olmak çok mümkündür. İhtiyar bir adam, bir ka- dının-karısı olacak-koluna — girdi, aşağıya doğru ağır ağır inerken: — Çok şükür Allaha.. diyor, bu akşamı da ettik.. Ne yazık ki bu serbest, açık manzaralı, sahipsiz — duhuliyesiz ve garsonsuz kır. gazinosu, er- kenden kapanıyor. Daha doğrusu müdavimleri geceyi orada geçir- mek cür'ıl-iııfe kendilerinde bula- mıyorlar.Dedim ya, buraları tekin değil. Ortalık kararınca evli evine, köylü köyüne çekilmekten başka çare yok! 4A —<- kat bu şart henüz yerine getirik mediği için bu küçük kasaba karanlıklar içindedir. Edirnede Bir Cinayet Edirne ( Hususi ) — Tahsin isminde bir şoför kin beslediği Sabri isminde birisini dört yerin- den bıçakla yaralamıştır. Sabrinin yaraları ağırdır. V Balıkesir Fırka Reisliği Halk Fırksı Balıkesir Vilâyet idare — heyeti reisliğine Konya meb'usu Tevfik Fikret B. tayin edilmiştir. Kari Mektupları Ayasofyanın Mozaikleri Hakkında Son Postanın dünklü nüsha- sında — Ayasafya — mozaiklerinin meydana çıkarılması münasebe- tile Avrupalı müverrihleri tenkit eden bir yazı vardı. Çok haklı bir tarizi ihtiva eden bu yazıya ait mütalealarımı yazıyorum: Avrupalı müverrihler “Türkler esnayı fetihte Ayasofyadaki pek kıymettar resimleri tahrip ettiler,, diyorlar. Kat'iyen yalan. “Türkler — resimleri — tahrip etmediler, — üzerlerine — badana sürdüler,, mütaleasında da yanlış- hk var. Amerikalı mütehassıs “ Ben bu badanaları sildim, altından resimleri meydana — çıkardım ,, diyor. Bu da yalan. Hakikat şudur: Türkler Aya- sofyayı camie — tahvil ettikleri zaman o kıymettar resimleri ay- nen muhafaza etmişlerdir. Resim- ler hâlâ duruyor, girilip görü- lebilir. Mütehassıs henüz Aya- sofyanın “ Hasır odası , denilen methal dehlizindeki resimleri te- mizlemiştir. Henüz içeri girme- miş daha el sürmemiştir. İçerisi tetkik edilecek - olursa, mütehassısın “meydana çıkardım!,, dedı3| resimlerin esasen meydan- da olduğu görülecektir. Türkler ne yapmışlar tehassıs ne yapıyor? Bu nuetr anlamak lhımjı’r. Türkler Ayasofyayı camiye tahvil ettikleri zaman camide birçok — resimler görmüşlerdir, Müslümanlıkta resme ve salibe karşı secde edilmez, bu vaziyette Türkler — düşünmüşler, o canım resimleri zarureti diniyeye rağ- men tahrip etmiye kıyamamışlar ve bir çare bulmuşlardır. Ayasofyada yine — mozaikle işlenmiş hatti ve tezyini çiçek resimleri vardır. Türkler bu re- simleri gayet mahirane taklit ederek karşılarında secde edilme- si dinen memnu olan resimlerin üzerine yağlı boya ile nakşetmiş- lerdir. Fakat asıl mozaik resim- ler bu nakışların altında pek mü- tebariz olarak görülmektedir. Binaenaleyh mütehassısın “mey dana çıkardım ve çıkarıyoruml,, dediği resimler zaten meydanda- dır. Üzerine badana sürülmemiştir. Sıva yapılmamıştır. Hiç birşey yoktur ve Ayasofyaya giren her göz bunu görür. Mütehassısın yaptığı iş moza- ik resimlerin üzerindeki z:ğlı boya çiçek resimlerini silmekten, ani ciddi bir Türk san'ati olan ııı eserleri yok etmekten ibaret- tir. Bu çiçekler silinince altında- ki mozaik * resimler daha parlak olarak meydana çıkmakta ve mütehassıs Efendi de “işte bunu ban meydana — çıkardım,, diye övünmektedir. Eski bir mesel vardır. “Halep orada ise arşın buradadır,, der- ler. Filvaki şimdi ne Halep kaldı ne de ârşın amma, AÂyasofya buradadır. Lütfen bir muharrir gönderiniz. Camin namaz kılman mahalline irsin ve başını alçak olan kemerger ve tavanlara kal- dırsın, dil(kıküı; b.hmhr'i ofıl:ıg: lâyuat çiçekleresimleri ve nî'i:luiııiıı altında da pek mü- tebariz olarak mozaikten insan ve salip resimleri görecektir. Bazı çiçeklerin altında bu re- simler görülmez. O çiçekler Aya- sofyanın inşası tarihinde moza- ikle işlenmiş çiçek resimleridir ki Türkler bunu gayet mahirane ve san'atkârane taklit ederek salip vo İsa, Meryem resimlerinin üzerlerine işlemişlerdir. Avrupalı müverrihler Türklere iftira etmekle marufturlar ve bu- nu marifet sanırlar. Bari biz bu iftiraları kabul | etmiyelim, reddedelim. Meydanda | olan eserleri göstererek onları | utandıralım. Biabindirek: Mekmet Satt ve