15 Temmuz 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

15 Temmuz 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ç j çıkarılmasına karar - verildi. — ÇANAKKALE Fransızlar Kendi Askerlerini İhraç İçin Lâzım Gelen Tertıbatı Alacaklardı Fakat ilk askerlerin harp gemi- lerinden çıkarılmasını tasvip edi- yordu. Jeneral Hamilton da bu fikri kabul etti. Nihayet, ihraçtan bir gün evvel, ihraç kıtaatını hâmil nakliye gemileri İmroz ve Boz- caada yanında — toplanacak ve askerleri harp gemilerine nakle- deceklerdi. Onları takip edecek kıtaat ta destroyerlere binecek- Terdi. Zırhlılar, karanlıkta lâzım olduğu kadar sandal ve kayıklar: la birlikte sahile — yanaşacak ve karanlıkta askerleri dışarı çıkaracaklardı. — Bir taraftan da mütebaki kıtaatı hâmil bulunan destroyerler — zırblıları takipede- cek, birinci kısım asker sahile çıkar çıkmaz destroyerler ilerle- yip askerleri çıkaran sandallarla karşılaşarak onlar da askerlerini çıkaracaklardı, Bu suretle en kısa bir zamanda azam! miktarda asker çıkarılmış olacaktı. Umum! plânda kabul edilen ikinci değişiklik plâna bir nehir “gemisinin ilâvesi idi, Sahile ilk çıkacak asker mik- tarı hayati bir ehemmiyeti haizdi. Halbuki üç cenup sahiline bir de- fada ancak 18 mavna yanaştı- racak kadar yer vardı. Bunlarla da ancak 2200 kişi çıkarılabilirdi. Mütebaki efradı — destroyerlerle getirmek ihracı tesri edecekti. Fakat ikinci parti askerlerin ge- lebilmesi için yino Iâakal üç çey- rek saat kaybetmek lâzımdı. Seddülbahire — bir — defada çıkarılacak asker miktarını ço- gallmak ve ayni zamanda düş- manı şaşırtmak için, kumandan Unwin yeni bir plân teklif etti, eski bir nehir gemisi alabildiği kadar askerle doldurularak sahile bindirilecek ve sonra iskele gibi kullanılacaktı. İlk taarruz anların- da sahile çıkarılacak asker mik- tarımı iki misline çıkaracak olan bu plân büyük bir sevinçle kabul olundu. Bu işe River Cleyole gemisi tahsis edildi. Gemide ona göre tadilât yapıldı. Bu işin başına da kumandan Unwin geçirildi. Hattâ geminin Öön tarafına toplar kondu ve bu suretle ihraç işinde büyük bir kolaylık elde edilmiş oldu. Plânda kabul edilen üçüncü değişiklik Anadolu sahiline Fran- Sız askeri çıkarılmasıdır. O, vakte kadar umum! karar- gâh Anadolu sahiline asker çıkar- mak — fikrinde değildi. — Jenral Amadın kumandasındaki Fransız askerlerini ihtiyat kuvveti hâlin- de muhafaza etmek niyetinde idiler. Fakat ( V ) sahiline çıkarı- lacak askerlerin Anadolu sahi- linden açılacak ateşle sarsılabile- ceğinden korkuluyordu. Hele şimdi — sahila — gemi yanaştırmak fikri kabul edilince bu korku daha ziyade ebhemmiyet kespetmişti. Ayni zamanda Ana- dolu sahiline asker ihracı Türk- leri şaşırtacak ve Rumeli kısmına kuvvet göndermelerine mâni ola- caktı. Fransızlar kendi askerlerini ihraç için lâzım olan vesaiti ken- gdileri temin edeceklerdi. Bu se- beple 29 uncu fırka ile birlikte, Kumkaleye bir Fransız - alayının Bu ”A ORLZ AT b askerlerin geri |ahnacağı zamanı hâdisat tayin edecekti, , Umumt plâna İ yapılan ilâveler- denbiri de, baş- İ kumandanlığın şahsında yapıl- mıştı. | Jeneral Ha- milton, ta baş- lıııgıçtan Krit- yenin garbında | ihraca gayrimü- [ sait, bu sebeple müdafaasız nok- talardan birine bir miktar as- ker çıkarılma- sının — faydalı olacağı fikrin- deydi. Bu as- kerler, düşma- nın Seddülba- hirden — ricat hattını keseceği | için ihraç kıta- | atının karaya | çıkarılmasında | mühim bir â- mil olabilirdi, Donaumaya da, bu — askerle- rin çıkarılabileceği yerin tesbit edilmesi bildirildi. Bu nokla için (Y) sahili seçildi. Ve 4 martta Yarımadada ufak bir tecrübe geçiren — Plimut — taburu, — ihti- yaç hâlinde bu noktaya çıka- rılmak üzere başkumandanın em- rinde kaldı. Nihayet Türklere asıl taarruz noktası hakkında yın.lış bir. ka- naat vermiş olmak için, Bolayir- de hıhrıyelılenu yapacağı — nü- mayişe ilâveten, Kumkalede iş görecek olan Fransız nakliye ge- mileri de Besika koyuma asker 25 nisanda (#ilâl kuvvetlerinin Geliboluya ihraç noktalarını gösterir harita İngiltere Hükümetl tarafından Gazi Hı. no hediye edilen eserin tercülmesi. çıkarmak — teşebbüsünde — bulun- dukları hissini vereceklerdi. Taarruz tarihine gelince 23 nisana kadar herşeyin hazır ola- cağı ümit ediliyordu. Fakat ha- vanın — düzelmesine — intizaren ve Mısırdan askerlerin yüklenme- sindeki müşkülâta binaen, bu tarihi kat'i olarak tesbit etmek mümkün değildi. Ayni zamanda ihraç ameliyesinin gün doğmadan mı olması, yoksa gündüzün mü yapılacağı henliz kararlaşmamıştı. (Arkasıvar ) —a Geçen Bilmecemizi Doğru Halledenler (Dünkü nüshadan devam ) Birer kutu boya kalemi ala- caklar : İstanbul Sekizinci mektep 4 üncü sınıflan 248 Müzeyyon, | bul Erkek Tisosi birinci sınıftan 16 rhan Ko- mal, Beyazıt Altıncı mektep üçüncü 181 Celal Örtamektebi talebes Beyoğlu Vali konağı Hasibe Mahmut, — İstan v mektop talebesinden Gazi otmanpaşa Ortamekteb nel siniftan 391 Mehmet, Fatih Zincirlikuyu Bat- kal çıkmazı numara 6 ÖÜrban Bey ve Hanımlar. Bıteı ndet karl alacaklar: —yg Kimeesiz dunda Sami, Trabzoön Se de Hacı Ömer zade Hasa lu Ömer, Adana Tütün İn nedarı Hüseyin Bey — vasılasi Buat, İzmil ilrifatpaşa caddesi Hâdi sokak numara 6 Mahmut Sabri, müua Şehir Telefon memurlarından Şadiye, İnögöl Di Hüseyin Sabri g Ba'ııııııv Balihli İhsan Bey Adana Yeniotel uı:ııındn Klendi oğlu Salih, E şehir İstasyon caddesi Doktor lhıın Bey oğlu Turgut, Keşan Avukat Şem- gottin. Bey yazıbanesinde Ali Rıza, Ankara İsmetpaşa mahallesi Ulucak #okak numara & Şadan, M. K. Paşada Diş tabibi Remzi Bevde Edibo, Ankara Memur Kooporatif şirketi tütüm kıs- L aesüda Bi İ mında Fuat, Menemea Yüzbaşı Küsınm Bey kerimesi Nezahet, Kaysorl! İsmet- paşa İlkmektebi tateboskıden 72 Turun, Samsun Abacılar a da numara L bakkal Mohmot, Salibli Avukat Hayrj Bey kızt Sasdet, Keskin — Nüteknit Recep Bay kızi Hayranni- Aşağı çarşıda Bakkal Ali Şuuri, Ordu Hamdallah Süpbi Bey İlk- İ Böşlnci sınıftan Bedi, Cihan- nan İbrahim, Salihli Avukat âyri Bey kızı Nexzihe, Üzünköprtü Posta ve Tolgral Müdürü Tevfik Bey kızı Cahide, Samsun Yıldız. Hafafiyo : sasında Muzali mektop genisinde 11 dottin, Eski: şehir İstasyon kumandanı kızı Türkün Nuri, İzmir. Karantina İskale cadde- sinde numara 6 Sıdıka Zehra Hamın, aa Erkek Mur mektebinden Muhittin, Uzunköprü — Halısatun mahallesinde numura 90 Gümrük me- murü kızı Emine, Balıkesir. Belediyo Zabıit memuru Ali Bey oğlu Porit, Bakırköy Hazırlık kak Seropo Aslam yan, Adana Ziraat Bazıkasında Ahmet Refik, Üsküdar Ayazma 21 nci mektep talebesinden 175 Şokibe, Balıkesir Yeniköy Mevkif memuru — oğlu Yu- suf, Boyoğlu Musect lisesi sokizinci sınıltan Jak Behmgaras, Dürüşşafaka - Haai başinot sınıftan 8Ğ M.Esat, Kon- a Aksaray Belediye kabilesi Hâdiye fanım kızı Sevrim Haniım ve Beylor. İ | | Tabalık Hasan bir gün İstanbula ba- cağında şalvarı, ayağında potur- larile geldi. Arkadaşları ona Yeni- camiden bir pantalon ve potin uydurdular, İstanbulu gezdirmiye başladılar. Hasan İstanbulun ka- caddelerinde — arkadaş- Tarının koluna girmeden yürü- | yemiyor kaybolacağından endişe ederek onlara sokuluyor, gördü- gü her şeye kemali hayretle ba- kıyor ve akşam odasına geldiği zaman altüst olmuş bitap blir halde seriliyordu. Fahrünnisa, kibar ve zengin bir aileye mensup, ayni zamanda macera peşinde koşmaktan bık- mıyan bir kızdı. Güzelliği, muhi- tinin erkekleri arasında meşhurdu. Onun mağrur ve müstehzi ruhunda saf erkeklerle tanışıp onlarla eğ- lenmek hususunda ezeli bir istidat vardı.. Evet, Fahrünnisa hemen her erkeğe ümit veren, Ffakat mevcudiyetinden bir zerre bile vermeyen — kızlardandı. Bir gün | yolda Hasanı gördü ve bu za- vallı köylünün başma — musallat oldu. Hasana ilk takıldığı gün genç köylü | şaşırmış, Tutanmış, — renk- ten rsüğe — girmişti. Fakat Fahrünnisa —onu bol — neşesi, samimi edasile çabucak açtı ve) konuşmuıya başladılar. — Sen çok hoşuma gittin. — Sen de çok güzelsin.. min nedir ki... — Fahrlünnisa., — Çak zorlu bir isim.. Ben beceremem.. Senin ismin Fatma olsun.. —Nasıl İstersen... Sen ne der- sen o olurum... Bu, saf köylünün erkeklik - izzetinefsini okşamıştı. Bunu zaten) Farünnisa bilerek söylemişti. Hasan bütün yüzüne yayılan bir tebessümle sımtarak yalvardı: — Oh, sana bir diyeceğim var, — Ne diyeceksin.. — Şöyle bir dolaşsak.. Fahrünnisa — gülmemek kendini güç zaptediyordu. — Peki, dedi, nereye istersen oraya gidelim. Köprüden yürlüyo yürüye Fa- tihe çıktılar. Yolda Hasan sev« gilisine köyünden — bahsediyor, geçen sene koyunlarından birinin az süt verdiğini, bahçesindeki bodur armutlara kurt üşüştüğü- nü, köy hayvanatının çıkan bir hastalık yüzünden öldüğünü ve bu sebeple gübreyi para ile ah dıklarını anlatıyordu. Fatih par-« kına geldikleri zaman bir kana- peyi köstererek : — Otursak.. dedi. Yanyana olurdular. Yorgun- luklarını bir müddet giderdikten sonra Hasan, Fahrünnisaya uzun uzun baktı. Birkaç defa derin derin içini çekti: — Fatma dedi sen o kadar güzelsin ki..' — Evetl — Billâhi Fatma... İs- için Hasan bunu söylerken Fahrü: - | aanamamr nisa için için bu saf köylüye gü'ü-|(B Nakimiyeti Milliyo Bayramı Türk yordu. Çünki söz söylerken sesi Maarif — Cemiyoti — rozot — tovzi | gözleri — Fahrünnisanın Bikş öğşL, Ka tü ö titriyor, HİKÂYE Bu Sutunda Hergün YAZAN: Esat Şefik EĞLENCE ateşli gözleri karşısında süzülü- yordu. — Hasan, dedi, biribirimizi çıl;ucılı sevmiye başladık, değil mi — Sahi mi söylüyon.. — Elbette.. — Demek sen da beni sevi- yon ha.. — Hem nasıl bilsen,. Bu söz Hasanı allak bullak etmişti, İçi içine sığmıyordu ve yanındaki kızm göz kamaştırıcı güzelliğine, şık ve zengin tuva- letine bir ilâht rüya |görür gibi hayretle bakıyordu. — O halde — fatma .. diye mırıldandı. — Evet ben de onu düşünü- yorum. Mademki seviştik, ev- lenşek.. Fakat paran var mı? —Param yok amma köyümde iki ineğim var... Biri gebe.. Di- günümüz oluncasıya kadar » da doğurur.. Bir de ihtiyar anam var. Seni onun yanına götürürüm, — Çok güzel.. Ben bu akşam babamdan izin alır yarın sana haber voririm, — Aman sana yalvarırım.. İyi haber eylet.. — Ben gidiyorum, Allsba w- marladık sevgili Hasan.. — Güle güle.. güzel Fatma.. Fahrünnisa kahkahalarla gü- | lerek Hasasdan uzaklaştı. Ve Hasan onun arkasından kalbi sevinçle, gözleri sandet yaşile dolu olarak uzun uzun baktı. * Aradan günler geçti. Hasan artık kara sevdaya tutulmuştu. Hergün Fatih parkında dolaşıyor, sevgilisi iyi bir müjde ile gelecek diye bekliyordu. Fahrünnisa Ha- sanı unutmuştu bile.. Bir gün Köprünün Üst kıs- mında parmaklıkta yaslanıp Ka- dıköy iskelesini uyudlyordıg; Bir vaj iskeleye yanaştı. den çı= yokıılzr yın:?ıdı Hasan birdenbire -sevgilisini M — Ah Fıiı:ıı. diye haykı- rarak yanına — koşmak — istedi. Fakat sevgilisinin yanında genç ve şık bir erkek vardı. —Hasan bir adım atamadı.. Dudakları ki- lidendi. — Yüzünü derin bir yeis kapladı. Fahrünnisa yanındaki gençle meşguldü. Hattâ Hasanın yanın- dan geçerlerken yüzüne baktığı halde tanımamazlıktan — golmişti. Bu hâdise Hasanı Fahrünnisayı tanıdığı günden daha fazla harap etti. Sevgilisi başka bir erkekle oltomobile binip uzaklaşırken Ha- sanın boynu bükülmüş, gözleri yaşarmıştı. Kalbinde ıstırap, du- daklarında bir mırıltı vardı: — Fatma... Fatma... * O günden sonra Hasan bir daha İstanbulda görünmedi. Hem- rileri onu çok aradılar, fa- at bulamadılar. Hemen vapura atlamış, köyüne gitmişti. Yemin etmişti. Eğer bu hastalık onu ha- rap etmezse, İstanbula bir daha adım atmayacak, ismini — bile anmıyacaktı. 16 Temmuz günüdür. Ce A ZN S ço A

Bu sayıdan diğer sayfalar: