26 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

26 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Serr KON E N vi ” Dünya Hâdiseleri Azılı Bir Katilin Feci Cinayeti Londra (Hususi) | gün evvel Kings Bud - ormanla- | rında feci bir cinayet ya,tdı. | Eşforda gitmekte olan bir otobüs ’ | | | Birkaç şoförü Kings Bud ormanlarından geçerken yolun bir kenarında bir ceset görerek otobüsü dur- durmuş cesedin yanına yaklaşmış ve tabanca kurşunile öldürülen 13 yaşlarında küçük bir kızı görünce telefonla polise haber #ermiştir. Bir saat sonra cesedin olduğu yere 300 resmi ve sivil polis gelmişler ve derhal faali- yete geçmişlerdir. Polisler küçük cesedin bulunduğu yerin biraz İlerisinde tabanca kurşunile öldü- | rülen yaşlı bir kadın cesedi, bir- | kaç adım ilerisinde de 35 yaş- larında genç bir kadın cesedi daha bulmuşlardır. Yapılan tah- kikat neticesinde yaşlı kadın 63 yaşlarında Madam Smit, genç kadın cesedi ise Madam Smitin kızı 35 — yaşlarında — Madam Stemp, — küçük cesedin de Madam Stempin kızına ait oldu- | ğu anlaşılmıştır. Böyük ana ke- | zı ve torununun ayni adam veya adamlar tarafından öldürüldüğü- ne kani olan polis derhal tahki- | kata girişmiş ve o gün çavuşuna silâh ile ateş ettikten sonra di- vani harbin eline geçmemek için | kaçan bir askerden şüphelenerek | bu askeri aramıya başlamışlardır. Kuvvetli bir polis — müfrezesi Kings-Bud ormanlarını muhasara ederek taharriyata geçmiştir. Katil, ormanın içinde tesadüf ettiği bir polisin göğsüne silâhı- | ni dayıyarak: Serjant Kollinsa ateş benim, kimıldanma yoksa ederim, demiştir. yete düşen polis sesini çıkarmı- yarak katile kaçmak — fırsatını ı | | eden aleş Fena bir vazi- vermiştir. Katil biraz sonra or- man içinde kendisini muhasara | eden polislerin Üzerine de ateş etmiye başlamış, nihayet üzerin- deki fişekleri bittikten sonra si- Khi yere atarak teslim olmuş- tur. Vapurdaki Haydutlar Londra ( Hususi ) — Nevyork- tan Lehistana gitmekte olan “Kos- © , vapuru birinci mevki yolcularından Ribarskiy vapur- dan kaybolmuştur. Ribarskiynin ayni vapurda bulunan Amerikalı haydutlar tarafından öldürülerek denize atıldığı zannedilmektedir. Himayei Etfal Çocuk Bakıcı Hemşireleri Ankara 25 (Hususi) — Hima- yei Etfal Cemiyeti Umumi Merke- zi tarafından Keçiörendeki Ana kucağında tesis edilen, Çocuk ba- kıcı hemşireleri kursları muvaffa- kıyetle devam etmektedir. Şim- diye kadar kurstan 10 talebe ye- tişmiş ve bunlar kursu ikmal eder etmez, Himayei Etfal Cemiyetinin Anakucağı ve kreşlerinde tavzif edilmişlerdir. Çocuk bakıcı hem- şirelerin ayda kazandıkları para 40 liraya yakındır. Umumi mer- keze vuku bulan müracaatlere | nazaran memleketimizde bu su- retle yetişecek birkaç bin hanım için kolaylıkla iş bulmak kabil olacaktır. Kursa ilk tahsillerini ik- mal eden 18 yaşındaki hanımlar alınmakta ve kendilerin ameli, na- zarl çocuk bakımı, aile ve çocuk hifzisıhhasına ait esaslı malumat verildikten sonra mezuniyet şeha- detnamesi verilmektedir. İSTANBULDA KİRACILIK... “Aman Efendim, Ev Değil Konak. Eşçarı Müsmireli Bahçesi...,, ı “Tükenmez Suyu, Her Tarafa Nezareti Kâmilesi Vesairesi..,, Öğrenemez Mi ? 'Muayene Memurları Lisan Geçenlerde Fransadan gelet bir. dostumu karşılamak — üzert mıhtıma gitmiştim. Vapur yanaştı. Rüsumat Muayene Memurları vas yapacaklardı. | purda - muayene | Fakat hiçbirisi lisan bilmiyordu. Tabiatile — yolcular da bilmiyorlardı. Bu vaziyette memurlarla yol cular anlaşamıyor ve çok garip bir vaziyet hâsıl oluyordu. Rüsu" mat İdaresinde hiç lisan bilen memur yok mudur, yahut muaye- ne İşlerinde kullanacağı memur" larl lisan bilenler arasından seçe- mez mi? Alâkadar makam bu işle alâ- kadar olmalı ve bu garip vaz- türkçe | İstanbulun en pahalı semtlerinden Lâleli civarı | Bitkin bir halde çayhaneden içeri girdi. Kendini bir sandalye Üstüne atarak çırağa seslendi: — Çabuk bana bir şekerli kahve... Sonra ilâve etti: — Yorgun işi olacak. Zira, sabahtanberi taban tepiyorum ! Nargilesinin marpucunu - bir saniye için dudaklarından ayırmak külfetine katlanan buruşuk yüzlü bir ihtiyar, fasılalı iki öksürük nöbeti arasında sordu: — Bugün yine nereleri des- ; tettin Mahir Efendi ? Alnının terlerini silerek : — Sorma, Hasan EF, bugün anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Eyüpsultandan sabah namazı kalktım, bu saate kadar ayaktayım... On iki sardığı kalın siyarasını, semave- rin ateşinde yaklıktan sonra, ha- tırma geldi, acele acele: — Az kalsın unutacaktım, dedi, Hacı Mansur Bey beni ara- di mi? — Demin birisi gelip sordu amma, o mudur bilmem... —Sarı sakallı, nuhudi elbiseli.. Gözünde gözlük?.. Öyle ya Hacı Mansur Beyin kendisi.. Keşki azı- cık bekleteydiniz!.. Vah, vah, vah bu kadar taban tepişimiz, boşu- na gitmeyeydi Allah vere? Yerinden kalktı, pencereye yakın bir masaya oturarak gelip geçenlere dikkatli dikkatli bak- miya başladı. Arada bir mırılda- nıyordu. — Canım, şu kartımı, göze görünür bir yere koyun yahu... Yabancılar, görür de bu ke- | satlıkta belki birkaç müşteri çıkar! Çaycı omuzlarını - silkti: — Kaç gündür, — duruyordu, Üzerine sinek terslemiş, kaldır- dım. Bir yenisini ver de koyalım! Hemen cüzdanını açtı. Kâğıtla dolu gözlerin birinden büyük bir kart dövizit çıkararak uzattı; yangözle üzerinde şu satırları okudum : » MÜTEKAİT zade ı.4hmel Mahir Hane ve apartıman icar isticar komisyoncusu ve Çayını içerken, biraz neşesi yerine gelmişti. Hiç tanımadığı halde bana uzaklan bir reverans buçukluk — paketten | dedi,' | Bir göç manzarası yaptı; hatta hal ve hatırımı sordu: — Afiyettesiniz inşallah Be- yetendi? — Teşekkür ederim.. Küçük bir tereddütten sonra: — Bu taraflarda mı ikamet buyuruluyor? Evet..! — Devlethane kira mı? Yok- sa.. — Kira., Bir temenna daha savurdu: — Nakli hane zamanı ge- lince bendenize bir haber salar- sınız. Çok kullanışlı evlerim var, — Şimdilik ev değiştirmiye niyetim yok.. Hiç istifini bozmadı: — Bendeniz de zamanı ge- lince.. demiştim. Şivesi, çok — düzgün — bir Türkçe ile konuşuyordu. Gün görmüş, usul bilir, nazik, terbi- yeli bir adamdı. Bu kısa sual ve cevaplardan sonra aramızda bir nevi teklif- sizlik hasıl oldu. Bir aralık sor- dum: — Emlâk simsarlığı yapıyor- sunuz, demek 7? Ellerini oğu —rdu: — Ne yaparsınız. efendim.. Zamanlar, fenalaştı. Aldığım üç beş kurüş tekaüt maaşile geçine- mez oldum. - Allah, varsa sizin- kileri de bağışlasın, çocuk'»-emın hiçbiri, bana muhtaç değil! - Iılla * Gel bir arada oturalım! Bu yaştan sonra çalışıp ne olacak?,, | diye teklif eder, dururlar. Fakat ben kabul etmem. Mademki elim ayağım totuyor, gözüm görüyor, niçin kendi ekmeğimi kendim kazanmıyayım... Değil mi Efen- dim ? — Haklısınız. — Vakâ, bu iş biraz yorucu amma ne yapmalı ? Armut piş | mıştım. Bağdada, Basraya kadar ağzıma düş, olmıyor. Bendenizin bir hususiyetim vardır. Ayağıma hiç üşenmem. Şimdi Bakırköyde boş bir ev haber alayım, hemen, kalkıp giderim. Eksik olmasınlar, bu civarda kim evden çıksa, bir kere beni | görür. — Evvelce, ne vazifede idiniz? Bu sözümden sıkılır gibi oldu. Yahut bana öyle geldi. Herhalde övünmeği sever kimselerden ol- madığı görülüyordu. Nihayet, kı- saca cevap verdi: — Şey., dedi, bazı vilâyet- lerde polis müdürlüğü filân yap- gittim. — Anadoluda, — Rumelide | dolaşmadığım yer kalmadı. Ne | diyelim, kader böyle imiş... İ Bundan sonra söz boş evlere, | kiraların fazlalığına intikal etti, | Gün görmüş emlâk komisyon- | cusu anlatıyordu: — Kaç senedir İstanbulda- yım. Bugünki kadar, boş eve rastladığım zamanı bilmiyorum. Her sokakta mutlaka üç dört tane boş ev bulursunuz. Kiralık hane, kiralık hane, kiralık ha- ne.. Bu böyle iken yine ev kira- ları ateş pahası.. Efendim, ev sa- hiplerinde bir an'ane var. Bir evin kirası bir. kere kırıldı mı, onu kıymetten düştü — sayıyorlar. Kıymeti düşürmemek için de ay- larca, hatta senclerce boş tutmi- ya razı oluyorlar. Kiracı ile ev sahibinin arasını bulmak için, ne çektiğimizi biz biliriz. Bazan öyle müşkülpesent kiracılar oluyor ki, kendilerine ev beğendirmek için, bin dere- den su getirmek lâzım geliyor. Evi gezdirirken, başlarız, ev- velâ havasını methetmiye.. Pen- cereleri, kafesleri açmak, şart... Odayı karanlık görürlerse, A- man, ne loş ev bu..., diyerek tersyüzüne dönerler. — Adamına göre evin uğurundan da bahset- mek lâzımdır: : — Efendim, lanca girdi, Üç ayma fi tarihinde fa- kalmadan yüksek maaşlı bir memuriyete geçti. girdiği — günün | — Filânca, haftasına kızını gelin etti. — Filâna, bu evde - piyanko düştü ! Daha neler, neler... — Çok defa, iki taraf ta ki- ra hususunda — israr eder. Ev sahibi fiati on para kırmaz, ki- racı on para çıkarmaz. Gayret, bize düşer artık.. Ev sahibine koşarız: b — lesi her vakit cle yok. çocuk yokl. Aman kaçır- yeti ortadan kaldırmalıdır. Bir karliniz Bekâr Odaları Efendim, Bu mektubumla size pansyo- nerlerin — çektikleri — sıkıntılardan biraz bahsetmek isterim: Belediyelerin — vazifelerinden birisi de bekâr odaları ve em" sali han, hamam ve saire gibi umumi yerleri sıhhi noktai nazar- dan kontrol etmektir. Halbuki böyle bir temizlik muayenesi senede bir defacık olsun yapılmıyor. Bu kabil olmı:- jyan bir şey değildir. Çünki seyyar esnafı bile kontrol eden belediye bu gibi yerleri daha kolaylıkla kontrol edebilir. zannederim. Meselâ —Nuruosmaniyede bir yerde oturuyorum. Buranın her sahasında temizlik namına — hiç- birşey yoktur. Belediyenin naza- rı dikkatini celbederim. Nurvosmaniye: Osman e mıyalım! Kiracıya sokulurur — Siz bilirsiniz. amma, bu | fiate bu kadar rahat ev zor bur luruz.. Düzayak.. Kutu gibi. Sa- de balkonu, yirmi lira değer, hele şu — bahçenin güzelliğine bakın.. Kabilinden diller dökeriz. İstanbulda — göç — mevsimi, ağustos”ortalarında başlar. Teş> rinlerin sonuna kadar — devam eder. Bizim, biraz iş yaptığımı? bu zamanlardır. Eskiden, bahar! ve yazı geçirmek için sayfiyeyö gidenlerin evine Üç dört ay içit kolayca müşteri bulurduk. Bu sene, kimse böyle —muv öçlere yanaşmıyor. Temelli eV gnyor'lıı.’ 'l'ıv:ıı dört odalı bir evin Üç aylığını altısıf liraya verdik te tutan olmadı! Ev kiraları, Beyoğlu tarafında çok düştü amma, İstanbulda bif kımıldanmadı. Gedikpaşa, Bim birdirek, — Beyazıt, — Soğanağıı Koska, — Lâleli, İstanbulun — ©8 | Aksaraya çukur olduğu içif rağbet azdır.. Sultanahmette, b? ara, çok kiralık ev arıyanlar va” Birden sözünü yarıda bıraki” rak yerinden fırladı: | — Hacı Bey, Hacı Bıyefıl&' Hacı Mansur Beyefendi ! Nihayet, önüsıra giden ıdıl; yetişti. Yolda — müşterisinin adım gerisinde mırıl mırıl tığı şeylere kulak veriyorum: — Aman efendim, uygun de mek te söz mü? Ev değil lıo"k"'“_ Eşçarı müsmireli bahçesi, NW_-. mez suyu, her — tarafa nerare” | kâmilesi...... ş j t Bi

Bu sayıdan diğer sayfalar: