26 Haziran 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

26 Haziran 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K, 1U Saj ÇANAKKALE - SUN PUOSTA Tugiltert Hükümeti tarafından Gazl Hz. ne hediye edilen eserin terotlmesi. Yazan : Ceneral Oglander e dN d [ngiliz Amirali Diyor Ki: Ben Körü- körüne Karaya Asker Çıkaramam Halbuki Amiral Kardemin id- diasına göre boğazları geçmek için daha on dört gün kâfi idi. Mister Çorçil, bu iş için şimdi hâdise mahallinde bulunan askerden başka kuvvete ihtiyaç olmadığı kanaatine varmıştı. Hat- ta Lort Kiçnere 4 martta yaz- dığı bir. mektupta, 16 martta donanma — Marmaraya — geçmiş bulunacağına nazaran gönderilmiş bulunan askerlerin Bolayire veya İstanbula çıkarılması şıklarından birinin tetkik edilmesini teklif ediyordu. Bu mektup üzerine Lort Kiçner, Jeneral Birdivoo- da şimdilik beyhude yere kara- ya asker — çıkarmaktan — sarfı nazar etmesini bildirdi. An- cak kolordusile İngiliz ve Fran- sız fırkaları Mondros adasında 18 martta toplanacak, fakat do- nanmanın boğazları geçemiyeceği anlaşılmadıkça bu kuvvet karaya çıkarılmıyacaktı. Bu askerin orada tahşidi, daha ziyade İstanbula çıkarılmak maksadile idi. Amiral, istihkâmları birer birer sustur- dukça, yalnız yardımcı küçük kuvvetlere ihtiyacı vardı. Bu küçük kuvvetleri de Monm- drostan tedarik mümkündü. Mer- kezden emir gelmedikçe, yarım adada bundan fazla — askeri harekâta girişmiyecek ve böyle bir emir verildiği , takdirde de İngiltereden daha kuvvet gön- derilecekti. Lort Kiçner vâsi harekâfı nskeriye icrasına İözum hissedi- leceğini zannetmiyordu. “Yalnız Bolayir battını tut- mak için oldukça büyük bir kuvvete — ihtiyaç — hissedilebilir, çünki Türkler yarımadayı tahli- ye edeceklerdir, diyordu. Türk donanmasıtı — batırdıktan — sonra donanmanın vazifesi Boğaziçini Rus donanmasına açmak - ola- caktır. O vakit Rusyadan da 40 bin kişilik kuvvet gelecek ve askeri harekât iki taraftan bir- | den başlıyacaktı. ,, b Jeneral Bırdıyood. bu telgraf- la şiddetle cevap verdi. “Size evvelce de haber verdi- üzere, diyordu, Amiralın ğgim MAZON MEYVA TUZU Kolay bir Hazım temin öder. mide ve barsakları temizler. HBasuru kökünden keser. Lezzeti VHİT zevkle içilebilir bir gazoz suyu- dur. İsmine dikkat ediniz. Büyük şişesi 100 kuruş. Deposu: İş Bankamı arkasında Mazon Bottom ecza deposudur. SON POSTA Yevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi * İstanbul: Eski idare : Çı“l:h:qııı ıokıı.(ıpug 'Telelon — İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 7T41 Tolgraf: İstanbul SON POSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE Ecnebi — M00 Kr 1 sene ZİODEK 750 » Ğ Ay 1400 » 400 » B . B&0 » 150 » 1 e N0 » Gelen ovrak göri verllmez. Hânlardan — mes'uliyot alınmaz cevap için mektuplara © kuruşluk Pal iÜâvosl Tâzımdır. Al-an doğiştirilmesi (20) kuruştur. Cephe karşısında bir müfrezemiz tahminini çok nikbinane buluyo- rum ve yalnız donanmanın Bo- ğgazları geçemiyeceğini zannedi- yorum. Ben körkörüne karaya asker çıkarmak istemem, ve donanma- nın muvaffakıyeti inkişaf etme- dikçe yeni harekâta girişmem.,, Ve ilâve ediyordu: “Hatta donanma, — ordunun yardunı olmaksızın Boğazları geç- se bile, nakliye gemileri donan- manın imha edemiyeceği gizli müdafaa bataryalarının ateşinden kurtulamaz. Onun için Helles burnuna asker çıkarmayı - teklif ediyorum. Fakat harp meclisi, hâlâ do- nanmanın yardım — görmeksizin Boğazı geçebileceğine kani bu- lünuyordu. Harp sahnesine büyük kara — kuvvetleri sevkedilmekle beraber, bunlar Gelibolu yarıma- dasında son kuvvet olarak kul- lanılacaktı. DArkası var) “ Sinop Vilâyeti Defterdarlığında : — Sinop, Gerze sevahilinde 13 mahalde kâin Dalyan yerleri ba- hk avlanmak hakkı şeraiti atiye dairesinde satılacaktır., 1 — Sinop limanının dahil ve haricind2 on bir mahalde avlan- mak hakkıl Kânunusani 933 iptidasından Gerze limanında iki dalyan mahallinde avlanmak hakkı 1 Haziran 032 tarihinden muteber olmak üzere 12-6- 932 pazar gününden itibaren 22 gün müddetle ve açık arttırma usulile müzayedeye konulmuştur. 2 — Sürülecek peyler haddi lâyık görüldüğü takdirde 3-7-932 günü saat 15 te defterdarlık dairesinde müteşekkil ihale pazar komsiyonu tarafından ihalesi icra edilecektir. 3 — Talipler müzayedeye iştirak edebilmek için üç sene beş aylık sabık ihale bedeli olan 416 liranın *& 7,5 ğu 32 lira dipo- zito olarak sandık makbuzu ve yahut 661 numaralı kanunun Gıncı maddesi mucibince nakit yerine muteber bir banka kefaleti ve- ya kıymeti muharreresi üzerinden istikrazı dahili tahvili ve yahut borsa fiatından *6 10 noksanile diğer milli esham ve tahvilât ibraz etmeleri lâzımdır. 4 — Şartname muhteviyatını anlamak ve daha fazla malümat almak istiyenler Sinop, Samsun, Ankara İstanbul Defterdarlıkla- rına müracaat etmeleri ilân olunur. Manisa Emrazı Akliye ve Asabiye » Hastanesinden : Ürzülüm İhtiyaç miktarı Asgarr Azami ai Kile Kile Bamya taze 500 900 Beyaz peynir 300 500 Bulgur 600 600 Çamaşır sodası — 600 900 Çam odunu 20000 25000 Çay 15 30 Domates 400 ,600 Ekmek 1900077 — 25000 Et 6000 8000 Gazyağı 1800 2500 İspanak 700 1000 ce tuz 500 700 Kuru fasulya 800 1000 Kuru üzüm 8e0 1000 Lâhna 800 800 Limon tuzu $ 10 Makarna 600 800 Mercimek 600 800 Meşe odunu — 30000 30000 Nişaste 50 80 Nohut 600 800 Manisa Emrazı Akliye ve Asabiye Hastanesinin İ srsağa İhtiyaç miktarı zaml boarniz! A;ı'ı:d *Kit Patates 1500 2500 Patlıcan 760 900 Pirasa 600 800 Pirinç 800 1000 Sabun 800 800 Sadeyağı 600 800 Salça 150 200 t Soğan (taze) 900 1500 ğ » — (kuruj 600 800 İ Ssat 2500 3500 | Şeker 1000 1500 | Şeriye 200 300 Taze fasulya 600 800 » bakla 600 800 D0 kabak 609 800 D U 304 500 ! Yoğurt 200f 3000 | Yeşil biber 300 500 Zeytinyağı 800 800 Pirinç unu 50 80 WT 1932 — tarihinden 31 51932 gayesine kadar on bir aylık ihtiyacı olan yukarıda yazılı (41) kalem erzak 156/1932 tarihinden 5/7/1932 tarihine kadar (20) gün müddetle münakasaya çıkarılmıştır. Şartnamelerini görmek isteyenlerin hergün öğle- den evvel Manisa Sıhhat Müdürlüğüne müracaatleri, müakasaya iştirak edeceklerin de yevmi ihale olan Sıhhat ilân olunurz 5/7/1932 salı günü saat (15) te Manisa Müdürlüğünde teşekkül edecek Komisyonda hazır bulunmaları HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Muharriri: Sabah BİR İLÂNI AŞK O vakit tam manasile çocuk- | tum. Fakat kendimi olgun - bir | delikanlı addediyordum. Mektep derslerinin ve okuduğum birkaç | romanın beni kâfi derecede âlim | ve tecrübeli bir adam yaptığını zannediyordum. Basit bir Anado- lu vilâyetinde oturuyorduk. Ailem çok muhafazakârdı. Her hareke- tim kontrol ediliyordu. Evde mü- temadiyen ahlâki, içtimal, insani nasihatlerle dolu bir hava tenef- füs ediyordum. Toyluğun ve pe sırıklığın birer meziyet olduğu o devirlerde annem ve babam, benim bu sakin ve — mızmız tabiatimle iftihar ederlerdi. Bize gelen misafirlere benim bu me- ziyetlerimi sayıp dökerler, ben de kızarır, kızarırdım. Sevda roman ve şiirlerini okudukça noksan yapılı veya hissiz bir adam olduğumu zan- nederdim. Çünki bu mevzularda tesadüf ettiğim aşk sahneleri benim için meçhul birer âlem ve âşıklar kutsi birer insandı. — Acaba derdim, ben bu hisleri neden duymuyorum. Ben neden âşık olmuyorum? Bu suallere hiçbir defa sarih bir cevap veremedim. Anormal bir adam olduğuma kanaat ge- tirmek Üzere idim. Bir sevki tabil veya bir hissin zebunu olmadan, sadece ken- dimde âşıklık istidadı olup olma- dığını anlamak, bu çocukluk tecessüsümü tatmin etmek için Aşık olmuıya karar verdim. — Nasıl ve kime? Bu malüm değildi. Yalnız evvelâ bir aşk bulacaktım, son- ra da fşık olmıya uğraşacaktım. Her sabah mektebe giderken ve akşamları mektepten döner- ken benim gibi eli çantalı ve sefer taslı bir mektepli kızla karşılaşırdım. Uzun tereddütlerden sonra buna, Ferhundeye âşık olmı- ya ahtettim. Ona, hergün rastlayor- dum. Onunla karşılaşınca gözle- rimi ya önüme indiriyor, yahut başımı aksi istika:aete çeviriyor- dum. Utanıyordum. Bakamıyor- dum. Aile dostlarımızdan birinin kızı idi, Haremlik ve selâmlığın hüküm sürdüğü ©o zamanlarda ben kadınlar muhitinden çoktan kovulmuştum. Bu itibarla onunla görüşmenin, konuşmanın imkânı yoktu. Üç ay böylece geçti. Ona dehşetli surette Aşik olmuştum. Geceleri derslerimi bir tarafa seriyor, hatıra defterimi yazıyor şiirler karalıyordum. Henüz bir defa bile göz göze gelmediğim, tek bir) kelime bile konuşmadığım bu kızcağızı çık dırasıya seviyordum. Kendi ken- dime izdivaç, sadakat vaitlerinde bulunuyordum! — Ölürüm ondan vazgeçe- meml. diyordum. Onun benim bu Fedakârlıkla- rıma bu sadakatime vâkıf oldu- ğunu tevehhüm ederek en saf ve en temiz hareketlerini kıska- nıyor, ve aşkıma mukabele etme- mesine kızıyor çıldırıyordum ! Bazan, onun masum kalbinin benim, bu hislerimden haberdar olamıyacağını keşfediyor ve ©o vakit : ş — Aşkımı ona anlatmak V4- zımdır | diyordum. Geceleri — sabahlara — kadar aşkımı ne şekilde anlatacağımı düşünüyor, plânlar kuruyordum. Gece verdiğim “ilânı aşk,,kararı, ertesi gün onunla karşılaşınca, boğazımda düğümlenip kalıyor, nefesimi tıkıyordu. Onu görür görmez söz sölemek şöyle dur- sun, adımlarım biribirine dolaşır yor, vücudumu soğuk bir ter kaplıyor, kalbim çırpınıyordu. Bu tereddüt ve azap devresi de hergün bu şekilde devam edip duruyordu! Nihayet bir gün yine ona rastladım. O karşıdan her va- kitki gibi masum bir hal ve eda ile, benim âlemimdeki volkanlar- dan, kasırgalardan bihaber, sakin adımlarla bana yaklaşıyordu. Titremiye, erimiye başladım. Şu- urumu kaybetmiş bir vaziyette yanından geçerken boğuk ve he- yecanlı bir sesle şu cümleyi mı- rıldanabildim: — Ferhunde Hanım, sizin için yanıp tutuşuyorum. O, bunu işitti mi, işitmedi mi, cevap verdi mi, vermedi mi far- kında — değildim. Biraz — sonra kendime geldiğim zaman, haya- tın en büyük yükünü üzerinden muvaffakıyetle atabilen bir ada- mın sükün ve saadetini hissettim. Bütün günüm neşe ve saadetle geçiyordu. O akşam mektepte müsame- vo vardı. Müsamerede bulunaca» ğım İçin evden izin almış, biraz geç geleceğimi söylemiştim. Mü- samerede — bütün arkadaşlarım- dan fazla eğlendim, Evin kapısını taşkın bir neşe ile çaldım. Âdet hilâfına kapıyı annem açmıştı. Beni içeriye a- dı. Başladı bağırmağa: — Seni kâfir seni, senin gibi oğlum olacağına başıma taş yağ- sa idi daha iyiydi. Bizim ailemizin, şerefini namusunu payimal ettin. Git yıkıl karşımdan. Şimdi baba- na söyliceğim, o da seni evlât- hıktan mutlaka reddeder... Ben, şaşalamıştım. Ne olmuş- tu, ne yapmıştım. ÂAğzımı açmağa vakit kalmadan — annem devam ediyordu: — Daha başıma neler gelsin, Sabri Beylerin kızı Ferhundeye ne yapmışsın. Kızcağız düşüp ölüverecekmiş. Şimdi annesi, tey- zesi hanımninesi bize şikâyete geldiler. Yerin dibine geçtim. Eyvah, benim o bayağı ve bayat ilânı aşk cümlem neler, neler yapmıştı. O anda taşlığa yığılıverecektim. Gözümlün önüne babamın yerlerinden fırlamış hid- detli gözleri geliyor ve evden muhakkak surette koğulacağımı büyük bir azap ve korku içinde hissediyordum. Yalvardım yakar- dim, ağladım, sızlandım. Annem affetti ve babama söylemiyeceği- ni vadetti. Bu hâdiseden sonra onu ta, uzaktan gördüğüm zaman yolu- | | İ | | | » t

Bu sayıdan diğer sayfalar: