14 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

14 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Üç Serseri.. Uç Mılyoner — Doğrusu, — dedi, ağzıma biraz et koymaktan artık ümi- dimi — kesmiştim. Dikenli incir yiyebilenler için ortada mesele yok, fakat — kendi — hesabıma ben bu murdar meyvalara hiçbir zaman alışamadım. İşittiğime göre hayvan gibi koyuna ve munhasıran yeşillik yiyen insanlar varmış, hem de paraları olmasına rağmen bu işi yaparlarmış ! Herifleri ne diye tutup ta timarhaneye atmıyorlar, bilmem! Vakıâ bir lâhananın ve- ya bir karnabaharın lezzetini in- — kâr etmem. Fakat yerinde olmak şartile... Yani biftekten hürmet- kârane bir mesafede bulunursa... Aynı süretle yiyecek — işine dalmış olan Tilman: — O halde kaptan, — dedi, bir daha biftek yemek hulyasına şimdiden veda ediniz. Eğer gü- nün birinde kendisini değil, fa- — kat kokusunu bulursanız yine — bahtiyar sayılırsınız. Hagton siz yemiyor musunuz ? Suale maruz kalan: — Hayır, dedi, acıkmadım. Şaya'nın yanına oturmuş, kı- — Ein bir elini tutmuş, bileğini ok- Şuyordu. Onun bütün gün kendilerini — takip ettiğini, kendisini kurtar- — mak için hayatım — tehlikeye — koyarak — bu — çalılığa — gir- diğini biliyordu — ve — şimdi hep birden ölüm tehlikesi karşı- sında bulunduklarını takdir edi- — yordu. Fakat bu düşünce onu envdişeye sevketmedi. Aşkın kuvveti o kadar bari- — kuülâdedir. ki ölüm bile onun yanında küçülür, büyük bir mana ifade etmez. a Fakat Tilman yemeğini bitir- — mişti. Şayayı isticvaba başladı. — Genç kiz ona dikenli çalılıkta — yolunu kaybederek, önündekilerin — âzlerini bulamıyarak nasıl dolaş- tığını anlattı. Bu mıntaka yerliler Oarasında meş'um — tanılıyordu. — Binaenaleyh genç kız — evvelce hiç gelmemişti. Yalnız — buraya! “ Şaşırtıcı yollar kü- — Mesi ,, isiinin verildiğini pek iyi — bâtırlıyordu. ke Tilman: — Yerinde bulunmuş bir isim! ı Dedi. Fakat diyorsunuz ki, kauçuk — taciri buraya birçok defalar gel miştir, acaba nasıl olduda bu — gerintilerin — hiçbirinde — yolunu — kaybetmedi? Şaya aklıma geleni söyledi: — Kimbilir, belki cin ve pe- rilerle anlaşmıştır? Tilman bu safiyane cevaba: ç — Hayret etmem, cümlesile Mmukabele etti. Cin ismi verilen .. içki ile yakından ülfeti olduğunu | biliyorum, belki cin denilen mah- — lük ile de muahedesi vardır. Ah, herifi bir defa ele geçirebilsem!.. ; Bu son cümle kaptan Hulün dertlerini uyandırdı: — — Benim istediğim herifi — göyle sırt üstü yatırıp göğsüne oturmak ve iki yanağından sar- kan sakalları ile — oynamaktır. tura kullananacak değilim, bir — tane cımbiz kâfidir, tutup bütün — kıllarım — yolacağım. -Vücudunun “Üst tarafını siz ne isterssniz yapı- — mız, benin için sakalları kâfidir. Tilman kaptanm derdini büs- — bütün deşti: | değil, geminin batınldığı buraya | Stakpool — Bi Şaya Ve Kafile, >Yerlılenn “Şaşırtıcı Yollar Kümesi,, Dedikleri Tehlikeli Mıntakada Vaziyeti Düşünüyorlardı — Biz burada söylene dura- lım, Bu dakikada adam belki de definenin yanındadır. — Altınları toplamakla meşguldür. — Kaptan hatırlarsınız ya, size Hagton ile birlikte, gölün dibinde — yanmış bir gemi — gördüğümüzü — söyle- miştik ?.. — Evet hatırlıyorum, ki..? — Zannederim: —Altım geti- ren Terçelling gemisi odur. ne var — Nasıl olur? Defineyi geti- ren gemi yanmamıştır. Makarın söylediğine — göre sadece — ba- tırılmıştır. — Makar hikâyesinin bu kıs- mini uydurmuştur. - zannederim: Gemi batırılmadan evvel bütün mürettebatı ile birlikte yakıl- mıştır. dü- | Kaptan Hul bir saniye şündü, sonra: — İyi amma, dedi, define na- sıl olur da derenin sahine saklanır. — Define sahiline yerin | civarına, yani gölün kıyısına sak- lanmıştır. Makar bizi bililtizam oradan — uzaklaştırmış, — derenin kenarına getirmiştir. derenin Şimdi defineyi yerinden çıka- racak, gemiye yükliyecek, gemiyi de Cekinin yardımi ile hazırlıya- caktır. Artık yelkenleri fora edip açık denize açılması işten bile değildir. Kaptan masile de: Hul anladı, anla- — Vay alçak! diye bağırdı. Hiddetinden - boğuluyor — gibiydi, Pakakbe sMaako hatırına başka kelime gelmeyince bir daha tekrar etti: — Vay alçak! Vay alçak! Hagton da söze karıştı: — Şimdiki halde elimizde bulunan yegâne teselli Şayanın bizim yanımızda olmasıdır. Fakat kaptan Hulün bu te- selliye pek te aldırış ettiği yoktu. Vay alçak! | Hagton buna bakarak ilâve ettit — (Viyar) a gelince onun sa- kallarını yolmıya vakit bulacağı- nızı zannetmiyorum. Çünki Makar bir defa defineyi gemiye yükler yüklemez mutlaka onu da geber- tecektir. Cekinin akıbeti de biraz geç olarak kauçuk — tüccarının akıbetinin aynidir. Muhakkak o da öldürülecektir. Kaptan Hul birdenbire bir mide ağrısına tutulmuş gibi: — Allahım Allahım, diye in- | lemiye başladı, biz burada küçük parmağımızı bile kaldırmaktan âciz bir vaziyette beklerken he- rifin ceplerini doldurmakta oldu- ğunu — düşündükçe - çıldıracağım geliyor. |Dünyada hiç böyle şey görülmüş müdür? Düşününüz bir defa biz silâh- liyız, buna rağmen o galiptir, biz mağlüp! Hagton da yavaş yavaş sinir- lenmiye başlamıştı: — Kabahat — hepimizdedir, dedi. Mademki herifin ne mal olduğunu biliyorduk, buraya ge- o silâhsızdır, | lirken ellerini ayaklarını bağlıya- | caktık! Her ne ise olan oldu, şim- | di yapılacak şey herif gemiye atlayıp gitmeden evvel buradan çıkmıya bakmaktır. CArkası var BasitBirMaske Sayesınde Genç Olmak Mümkünmüş NŞ—Biçim Şeydir, Buna Dair Malümat -Verilmiyor Seneler - geçtikçe, Fanlaşılan, insanların beğenilmek ihtirası ar- tıyor. Zamanın yüzümüze vurde- | ğu damgayı saklamak, yine en insani zâflarımızdan — birdir. Fa- kat bunun için insanların taham- mül etmedikleri ıstırap yoktur. Hüsün müesseselerinde elektrik cihazlarının ıstırap verici tesirle- rile yüzlerini kavurtan, buruşuk- luklarını gidermek için cerrahların bıçağına nefislerini teslim edenler de bu ihtirası ne derece fazla olmalıdır ki, bu derece meşakkate tahammül ediyorlar, Şimdi, bu ameliyatın daha ziyade — basitleştirilmiş — olduğu haberini — alıyoruz. Bazı garp gazetelerine göre, bir nevi yüz maskesi, birkaç saat içinde insa- na, gençlik taravetini iade edi- yormuş. Fakat bu maske nasıl şeydir? İçinde bir ilâç var mıdır? Bunu bildirmiyorlar Bu Sutunda Hergün Nakili: Seluıı Sabah .. Ve Saat Çaldı Büyük ve loş odanın köşesin- de salamandra sobası kıpkırmızı yanıyordu. Sobamn — yanındaki koltuğa oturan adam, dirsekleri- ni dizine dayamış, çenesini avucu içine almış, gözlerini bir nokta- ya dikmiş, bir heykel gibi hare- ketsiz duruyordu. Asma saatin dokuz berrak darbesi, onu hul- yasından uyandırdı. ve — başını kaldırdı. Uçuk benzi ve endişeli sima- sile saatine baktı ve mırılda- narak: — Saat dokuz!. acaba? dedi. Yerinden kalktı. Pencereye doğru ilerledi. Yanan alnımı rüz- gârın ve yağmurun — kamçıladığı cama dayadı. Bahçedeki ağaçlar fırtınanın tesirile bir ekin tarlası gibi dalgalanıyorlar, yere yatıp kalkıyorlardı. Acı bir gülüşle: — Muhteşem bir başlangıcı... İşte! dedi. Tekrar — koltuğuna — oturdu. Gözlerile yanan, sıçraşan kıvılcım- lara baktı! — Kırmızı, kıpkırmızı... gibi kırmızı! dedi. Kapıya — vurulan iki darbe Özerine bütün —vücudü titredi. Silkindi, derin bir nefes alarak doğruldu. Mırıldanarak: — Şükür — Allahım... Geldit dedi. Ve kapıyı açtı. Sırsıklam muşambalı bir adam içeriye girdi. — Naci, muşambanı çıkar da şöyle otur bakalım. Bu berbat havanın görüşmemize mâni ola- cağını zannetmiştim. Naci, salonda, masanın üzerin- de duran lâmbanın yanına otur- du. Abajurun ziyası gözlerinde akisler yapıyor, yüzüne şeytani bir mana veriyordu. Naci, gür bir sesle: — Aziz avukatım, gelip size teşekkür etmeme hiçbir kuvvet mani olamazdı. Bana yaptığınız hizmeti bütün hıyıtımd.ı unut- mıyacağım, eğer siz olmasaydınız şimdi ben bir kürek mahkümu idim. dedi. Avukat, elini ! Gelecek mi gecenin Kan — Adam sen de!.. der gibi salladi. Uzatarak raftan aldığı şişeden iki kadehedoldurdu: — Ondan bahsetmiyelim, sen şu konyağın| tadına bir bak, bakalım. Bir daha böyle iyi bir konyak zannetmem ki bulasın |.. Naci kadehi aldı, dikti ve dilini - şaklatarak bir hamlede — Enfes!.. dedi. — Yanındaki paketten bir cıgara yak ta bapisten kurtuk duktan sonra ne yaptın, ne var ne yok, anlat bakalım. Nacinin gözleri müstehzi bir tebessümle canlandı. Avukatın kulağına iğilerek fısıldadı: — Farkında — değil misiniz, banka baskınının kahramanı ol- duğumu bilmiyor musunuz? Size hapishanede anlatmıştım — ya... Hapishaneden çıkar çıkmaz, ilk işim bankadan aşırdığım parayı sakladığım yerden almak oldu. — Mükemmel,.. Eh.. Şimdi ne yapacaksın bakalım? Naci elini cebini şişiren cüz- danın üzerine birkaç defa vura- rak cevap verdi: — Bana bundan sonra namus- kâr bir hayat temin edecek ka- param var. Bir ecnebi mem- leketine aşıp şöyle bir yaşıya- cağım,. Avukat, — kafasını sallıyarak Nacinin sözlerini tasdik ediyordu. Tekrar kadehleri doldurdu. Kendininkini kaldırdı: — Demek bir müşteri kaybe- diyorum. Şerefine: Naci bir kahkaha koyverdi. Konyağı yine yuvarladı. Cigara- sından iki derin nefes çekti. Kon- yağın tesirile çehresi halif kır- mızılaşmıştı. Gözleri pıril pıiril yanıyordu, ( Arkası var) Yeni Neşriyat Resimli Şark 17 numaralı mayıs nüshasi pek zengin yazılarla çıkmıştır. Bilhassa Meşhur Pedagok Kersehensteinerin ha- yatı, Faik Ali Beyin: Büyük şehrin karşısında, tarihto İrk His ve Ruhu, Karliyalin kahramanları: Hazroti Mu- hammet ve Şekispir, Alişar hafriyatı, Verem mücadelesi, 1918 Rus İhtilâali ile ve gair birçok hikâye, Şiir ve Fen- nf yazıları muhtevidir. * Mrinmaji nlnl 'ılri Ralindranat Tngnruı bir mt kütüphane namı altında nöşrettiği 20 numaralı eseridir. * İstanbul Erkek Jlisesi yıllığı İstanbul — Erkek — lisesi gençleri gok azimli bir emek mahsulil olduğu- Ba şüpha buluümuyan güzel bir eser beşretmişlerdir. ( İstanbul Erkok lisesi yıllığı) ismini taşıyan bu güzel eser gençlerimizin kabiliyotlerini ispat ede- cek mahiyettedir. Yıllıkta bu eski irfan yurdumuzun küçük bir tarihçe- sile moktebin bu senoki hayatı İnce tahlillerle kaydedilmektedir. Ayrıca talim ve idare heyetinin ve son sınıf talabesinin fotograflarını, güzel hikâye voe diğer yazıları da ihtiva etmektedir. x İstanbul vilâyetinin vaziyeti ziraiyesi İstapbul Ziraat Müdürü H, Tahsin Böy tarafından İstanbulun ahval ve vaziyeti umumiyel ziralyeşi ve zirat muafiyetler, teşvikler ve mükellefiyat- ler Kakkında bir kitap noşredilmistir. Ba yeni mülkt teşkilâtı ihtiva eden bu öser İstanbulun kazaları, nüfusu, köylerin esamisi ve mörbutiyetleri, ıklimi, teşekkülâtı türabiyesi ve mal carisi, erazinin taksimatı, — Hatleri, zeriyatı, — tobum intihap tarifnamesi, meyvacılık, ağaçların aşılanması, ağaç koruma cemiyeti nizamnamesi, çiçek ve sebze bahçeleri konservecilik, bağ- cilik, hayvanatı ebliye vo haşılatı, böcekçilik, ipekçilik, balıkçılık, avcı- lık, çekirge nizamnamesi, zararlı hay- vanlarla — mücadele — usulleri ölçüler kanunu, yollar, nakliye vasıtaları, pi> yata, mualiyetler, sargiler, ziral naşri- yattan bahsetmektedir. * Demiryollar Mecmuası 1 Mayıs ve 87 numaralı De- miryollar mecmuası intişar etmiş- tir. Bu mecmuada memleketimi- zin büyük bir servet membat olan Hinyit kömürlerimizin şimendifer, vapur ve sair sabit ve seyyar muharrik malzemede kullanılma- ları hakkında çok kiymetli bir etüt vardır. Tavsiye ederiz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: