SAPAYLARINDA HYAF HAY YA !’e MACERALARI Sarayın Bahçesi Coşgun Nağmeler Raksan Zil Seslerile İnlıyordu Sultan Sencer Hayyama lltıfat Edıyordu Her hakkı mahfuzdur. Etrafı güller ve yaseminlerle müzeyyen büyük bir havuzun ke- marında, Sultana mabsus — olan aayeban kurulmuştu. Sultan Sencer, yakut ve zebercet- lerle müzeyyen bir taht üzerinde e- mas ve incilere çarkolmuş libasile göz kamaştıran bir haşmet gös teriyor; bu neşeli günün süruru içinde mest ve mahmur bir halde sevk sürüyordu. Etrafında ümera ve nedimle- rinden — mürekkep bir zümre vardı. Sayebanım bir köşesinde, sarayın musiki takımı — etrafa raksan nağmeler saçıyor, di- ber rakkaselerin — parmakların- daki pirinç ziller zevk ve süruru arttırıyordu. Vakit vakit, devlet ricalinden memlekctin mümtaz zevatından mürekkep heyetler yeliyor.. Sub tana arzı tazimat ediyor.. İltifat- lara müstagrak bir hal dönerek — kendilerine tah len çadırlara gidiyorlardı. * Sultan Sencer, evvelâ — gözle- rile etrahı başım sağ tarafa çevirdi. Orada oturan ( Vezir Nizamülmülk ) e: — Tuhaf değil mi?. Yalmız, © eksik.. Ömer Hayyam., dedi. Werir de, ayni suretle gözlerini etrafa gezdirdi. Hayret ve taac- cüple cevap verdi: — Hakikaten öyle sultanun... Ömer Hayyam kulumuzun, haki- payi devletinize yüz sürmesi, bi- raz gecikti, fakat, her halde bu mühim bir sebebe müstenit ola- cak. Hayyam, zevk mâzımıdır. Zevk, onsuz; o da zevk- siz alamaz... K Halbuki Ömer Hayyam şu anda; kendi evinde, kendi evinin mesai odasında çalışıyar.. Kitap- lar, yığın yığın kâğıtlar arasında mütemadiyen hesaplar yapıyordu. Hayyam elindeki kâğıda, sot yazıyı da yazdıktan sonra kalemi buraktı. Geniş bir nefes Mesaisirnin memnuniyetle nihayet bulduğu aalaşılıyordu. 4 Elindeki büyük — parşömeni yukarı kaldırdı. Büyük bir sürur Be baktı. Sonra, yanmdaki se defli rahlenin Östüne yaydı. Ye- şil bir atlas parçasına sardı. gf Sanra kalktı. Elerini biribi- rine çarplı. Gelen köleden maş- lahımı istedi. Giydi! Atlasa sarılı elan parşömeni aldı. Memnun bir balde kapıdan çıktı. * Sarayın bahçesi coşkun mağ- meler ve raksan zil seslerile inm- lerken, Ömer Hayyam, bahçeye girdi. Bu neşeli bayat onu pek çok sevindirdi. Sermesti sürur zümre- lerin yanından geçerken - onlara ayn aymı tebessüm etti. Yavaş yavaş Sultanın çadırına doğru ileiledi. | yete hava araştırdıktan — sonra | ve sürurun | aldı.. | ( Vezir Nizamülmülk ) Ömer Hayyamın geldiğini uzaktan gör- dü. (Sultan Sencer)e haber verdi: — Sultanım!, Ömer Hayyam kulunuz, hakipayı saadetinize yür sürmiye geliyor. 4 Ömer, çadırın önüne geldi. Maşlabını oradaki kölelere ver- di. Elindeki Aatlasa sarılı parşö- meni sol eline ahp — göğsünün üstünde tutarak, tazim ve tekrim ile Sultana doğru ilerledi. Tahta üç adım kalarak iyildi. Üç defa | selâm verdi. | Sultan Sencer, surdu: — Nerede kaldın. Hayyam ? Ömer neşeli — bir sesle cevap verdi — Sultanım 1.. Malümu seniye- nizdir ki, cennetmekân pederiniz | ( Sultan Melekşahi Selçuki) za- masında bir heyet teşkil olun- müş, (takvim) in ıslahı da bu be- buyurulmuştu. Heyet | bütün gayretini sarfetti. Fakat, sultanın manında bu meseleyi ikmal ede- medi. Ömer, durdu. Geniş bir ne- fes, multavazı bir tavır aldı. Sö- züme devam etli: — Cülüsu humayununuz şe- refine — zatı şahanenize nmaçiz bir armağan takdim etmek — iste- | dim. Fakat benim gibi âciz bir kul, ne takdim edebilir. Ancak, bu takvimi ikmal — edebildim. İşte, bu mes'ut günün hat- olmak — üzere — hakipayi saadetinize lııkdıııı € ı)orunı Hayyam, metrhum za- rası 53 ABDULLAH BEY: Pek so- kulgan değik- dir. Herşeye müdahale et- mez, — işinde muvaffak obk mak ister, ken- diliğinden bir şey ilâve et- mez, — işinde Ü 4 bir — yenilik göstermiye mütemayildir. Parayı israf etmek- ten çekinir, eşyasını hösnüistimal etmesini bilir. 56 AHMET B.; ( fotoğrafınıa | dercini istemiyor ) Sakin ve ağır başlı gözükür, fakatiğb irarr de- vazalı olur, — kinini — unutmaz, sokulmaz, çabuk ahbap . olmaz, daha ziyade — müstağnidir. Her- şeyi meydana vermek - istemez. Bazan cür'etkâr olur. Fotoğraf Tahlil Kuponunu 11 inci Sayfamızda bulı'ç_ıhgnı_ı. e ıqeıııı muhafaza Yazan: A. R. Dedi. Elindeki pargümeni : ( Sultııı verdi. Sultan büyük hır memnuniyetle parşömeni açtı. Hayretle baktı. Sonra vezir Nizamülmülke döne- rek: — Benim devrim ve saltana- Hayyamın — vücudile atlasa — sarılı Sencer ) e tam er iftihar etsin,, Ben O.M, Hayyamı, sadece benim — hayatımı kurtaran bir tabip olmak üzere tanıyordum.. Meğer o, ayni zamanda ilim ve fenne de böyle eserler -kazandı- ran bir Hâkim imiş.. ( Arkası var ) Hergün Bir Rübai: AA YERANRC Fa KA —âl*("/"'o“ * v ÇAYA N AŞ $i 3 / / , "'J'/ pi Bi AAA '/._ı, İartanı saarrtaz gaa O saray ki - bir semaya doğru yükselirdi... O saray ki Onun eşiğine padişahlar yüzlerini sürerlerdi. Lem ee Biz, işte o sarayın harabesine konmuş bir kumru gördük. Bu kumru ötüyor yordu: — Haniya, nerede © — ceki günler?. Nerede (Bu saray be- nimdir) diyenler?... Resminizi Bize Gönderiniz, x 4 x x Size Tabiatinizi Söyliyelim... NEVZAT BEY: Kısmen mağ- Bugünün Romanı 85 MERKESARRURN Yazan: Ben, bunlara hiç karışmıyorum. İçimden kızmalda beraber, burada âdet hükmünü almış olan böyle şeylere ne müdahale ediyorum, ne de bunların, çirkin şeyler ol- duğunu söylüyorum. Neme lâzım benim.. Yalnız, şuna dikkat ediyorum. Hikmet, bir defa dahi bizim oda- mıza gelmedi. Bugün akşama doğru, açılan | bir bahis,(aşk)faslında karar kıldı.. ki, Raşel, büyük bir vukuf ve tecrü- bekârlıkla bu bususta birçok fikir- | ler beyan ettikten sonra : — Ah azizim, Türkler.. Türk- ler pek hassas oluyorlar... Ben, en hissi aşkı Türklerde buldum. Dedi Vay yezit kız, vay... 12 eylöl Artık anlıyorum ki, hayatta rahat ve müsterih yaşamak - için, (uygun olmak) kadar iyi birşey yok. Buraya ilk geldiğim zamanlar, fazlaca ihtiyata riayet etttiğim için çok ciddi ve hatta biraz da somurtkandım. somurtkan Fakat görüyorum insandan kimse hoşlanmıyor. Herkes, bir dakika- sının bile hoş geçmesini istiyor. Yavaş yavaş —muhite — uyarak onların hislerine ve fikirlerine | iştirak ettikçe, hele bilhassa, yü- lar - | L T ça ların hepsi, erkek kadın, ve şöyle söylü- | "| öyle tahmin ediyorum ki, | kanaatkâr züm gülmiye başladıkça etrafım- daki sempatinin tedricen artlığımı hissediyorum. Buradaki arkudaş- genç ihtiyar, hemen hepsi de şen ve neşeli insanlar. Aralarında da tatlı bir ahenk var. İşleri biler bitmez yalnız iki şey düşünüyorlar: Sevmek, sevilmek ve sonra bu sevmek ve sevilmekte de itidalden ayrılmıyorlar, biribirlerine — yük Z. Şakir | zaman yeni ve güzel bir daktilo İ | bu parlak | ve sönük vazifeme sukut ettiğim | ettiğim için, Hikmet şimdi olmuyorlar. Hepsi de kalplerinde | birer kelehek aşkı taşıyorlar. Ve yalnız hislerle — yaşıyorlar... | Yavaş yavaş ben de muhbite uyu- rurdur. Bazan | inatcı olur, | şahsına ehem- miyet verilme- sini ister, üzün- | tüye, sıkıntıya gelemez, ça buk — müşteki vaziyet parayı — sarfa mütemayildir. Humyeuııı fazla sever, usul ve merasim — kuyudatile mukıyyet olmak istemerz. HAMDİ Girgindir, men faat lerini kaçırmaz, mu- hatabım iknaa çalışacak tarz- da çok çabuk söyler, ve sözlerine — el harekâtile de iştirak — eder. Alayı ve eğ- alır, | j lenceyi sever, | etmiye gayret gösterir. j yorum. Onların açık fikirlerini dinliyor ve bende fikrimi sö yorum. Pek çok zaman da muhi- timdekileri güldürüyorum. Bunu, böyle yapmıya mecbu- rum. Çünki masraflarım, güne artıyor. Hele Şişlideki pansiyona şındıktan sonra ihtiyaç ve sarfi- yatım bir kat daha kabardı.Ayni zamanda — kardeşlerime de iyi bakmak ve onları hiçbir şeye muhtaç bıirakmamak - istiyorum. Bunun için buradaki mevkümi sağlamlaştırmak, arkadaşlar ara- sında (esa bir tesir uyandırma- | mofon, ta- | gelse bu vazile ile tavzif olunur- muş. Şu halde, ben yarın öbürgün vazifeden asıl resmi zaman, büsbütün — arkadaşlarımla başbaşa kalacağım. Onun - için | muhitime uymak ve onlarla be- raber yok... başka W Eyiti Hikmet Bey hakkkında söyle- nen sözler kafamda — yeretlikçe onu daha yakından tahlil etmiye | uğraşıyorum. Hakikaten burada- ki kızlara kendisini dirhem dirhem satıyor. Görünüşte çok sami- mi ve çok (&âübali. — Fakat Öyle — inadına bir — erkeklik gururu var ki, bütün kadmları çıl- dırtıyor. Kendisine, hisse ve aşka dair söylenen sözlere birdenbire kulağını — tilayor, en — giciklayıcı kadın şakalarina karşı dudakla- rını bükerek başını çeviriveriyor. Garip değil mi?.. -Amca Bey müstesna olmak üzere - hayatımda bütün yılışık erkeklere tesadüf him yaşamaktan çare gözümde de büyüdükçe büyüyor.. Fakat, ben buna hiçbir zaman bir (aşk ) manası vermek istemi- yorum. Yalnız, onu böyle kadın- lara mağrur ve müstehzi görmek, onun — yüksek izzeti mefsinden doğan — vekar karşısında — biraz üÜrpermek pek hoşuma gidiyor. ( Arkası var ) ——— ' — RADYO — 26 Nisan 932 Salh ISTANBUL — (1200 metre) 18 gra ©,5 Hafız Burhaa Bey, 20,5 gramofon, 21 Halız Burhan Bey, 22 orkestra, BÜKREŞ— (384 metre) 2050 gra mofon, 21 senfoni: Raprodi, ROMA — (441 metre ) 20 hava zaporu, gazete havadisi, gramolon, PLAS aklam konseri. PRAG — (588 metre ) 20 gazele haberleri, konferans, 2020 askeri bando, 21,20 halk konseri. VİYANA — G17 metre) 2,10 Hür, 21,40 Ferin Levfilana isminde bir günden | ispanyol hiküyesi. 2245 konser. PEŞTE — (550 metre ) 20,45 şen gece, naçe verici havalar. VARŞOVA — ( 1411 metre) 2045 | radyo gazetesi, 21.15 eperadar naklen | konferans, 21 Belkis mak lâzım. Vakıa müdürö umu- | minin bana karşı büyük bir te- veccübü var amma, bunun da pek | güvenilecek bir şey olmadığım zannediyorum. — Şimdiye — kadar bana karşı en küçük bir şey bile hissettirmemesine — rağmen, bu zongin ve sonradan görme adamın yegâne düşündüğü şey, | kadın.. ğu ve cevaplarını yazdırdığı mektuplardan anlıyorum. Nitekim benden evvel de diğer bu mazife <ile meşgul olmuşlar, yine böyle mektuplar okumuşlar, bunlara cevaplar yazmışlar.. Ne Bunu, hergün bana okut- | kızlar, | Die Şvalben operası. 27 Nisan 932 Çarşampa İSTANBUL — (1200 metre) — gremofon, 19,5 Hayriye Hanrm, 20,5 Hanım, 22 or- kestra. BÜKREŞ — (394 metne) 21 Vi- yensel, solo 21,45 Romanya opera- sında yHlatmazel Zutiane tarafından şarkı, 22,15 keman solo. ROMA — HMI metre) 20 mam- leket baberleri, 21,15 dokdorun tav- siyeleri, 145 Operadan maklen. VİYANA — (SI7 metre ) 19 Viyananın bayram haftası, 19,10 bb- bi musahabe, 2310 İki kapı arasında isminde bir komedi, 23 dans havala- n PEŞTE — ( 550 metre) 20 exki| Peşte pazarları hakkında bir konle- rans, 29,30 Şopen konferansı, 22 &- ki musiki, VARŞOVA ( OMIL, metre ) 20,30 gramofon, 2045 radyo gar-tesi 21 Volga kahvesinden nakler on- | ser, 2200 'şarkı; 2240 keman konse- ri, &M dans havaları.