ÇAT F TT a— 21 Nisan SON POSTA -— — Bir. Ölünün Si Hatıra Defterinden -HAİNLERİN İÇ YÜZÜ Makarriri: W x Yüz Ellilikler Nasıl Gittiler, Ne Yaptılar YABANİ ÇÖLLERDE DOLAŞAN BEDEVİLER HÂLÂ KERTENKELE YİYORLARDI neşelendiler, arkada bıraktıkları | eg < Hicaz Kıralı Şerif Hüseyin, zeki bir adam olmak itibarile, bütün bunları sezmişti, yeni baş- tan ihtirasa düşmüştü. Şimdi o, Avrupalıların kendisinden esirge- yip te aralarında paylaştıkları Arap topraklarına mukabil halife- liği elde etmek istiyordu. Pey- gamber torunluğu iddiasında bu- lunduğu için o unvana, herkesten hak olduğuna kanidi. harp senesinde ziyade mü: Dört — büy oynadığı rollerle İslâm âleminde şöhret kazandığına zahipti ve halife olursa Arap imparatorluğu gayesine daha kolay vâsıl - ola- cağına inaniyordu. Dediğimiz gibi Şerif Hüseyin Fasit te olsa, kuvvetli bir zekâya malikti. Durup dururken . halife- liğini ilân etmeyi makul bulmu- yordu. Mısır ve Hint müslüman- larımın, mahza Türkiye Büyük Mik let Meclisine karşı bir cemile ok- mak, yani Türk zaferini bilve- sile —alkışlamak için Vahided- dinin mâahlüiyetini ve Abdülme- cidin halifeliğini tehalükle tasvip — etmişlerdi. — Böyle bir sırada Mekke duvarlarına asılacak hilâfet ilânnamesini kimse okum- yacaktı, Şerif Hüseyin, bu sebeple bir plân çizdi. Hilâfet, umumi biatle olduğu gibi ferağ ile de olabiliyordu! Zaten Osmanlı pa- dişahlarının, o unvanı alabilmele- ri de ferağ tarikile vaki olmustu. Yavuz, Mısırda bulduğu der- viş hırkalı halifeyi alıp İstanbula gelirmiş ve Ayasofya camiinde mimbere çıkararak hilâfeti kendisinı devrettirmişti. Bu, gerçi kuvvetin yaptığı ve kabul ellirdiği bir muamele idi. Fakat Şerif Hüseyin, silâh kadar paranın da kavi o duğunu — biliyordua, Biraanaleyh lngiliılrvdı-ıv aldığı yüz binlerce liradan bir kısımnı bu uğurda sarfetmeyi ve hilâfeti — matrut ve mahla Vahdeddinden - kendi- sine devrettirmeyi kurdu! Bizim için bunlar, bu düşün- celer gülünç gelir. Lâkin fikirleri doğdukları muhite göre ölçmek icap eder. Şerif Hüseyin, üzerin- de henüz kurunuulâ gimneşi do- laşan yetim , çöllerin hükümdarı idi. Bedeviler, hâlâ ve hâlâ ker- tenkele yiyiyorlardı. Onu bula- madıkları zamanlar, deve tüyünü deve kanile karıştırıp midelerine indiriyorlardı. Böyle bir kütle üzerinde daha esaslı hâkimiyet tesis etmek için bu gibi unvan- ların tesiri vardır. Şerif Hüseyin, işte bu mülâ- haza ile Vehdeddini Mekkeye da- vet etmişti. Fakat ona, doğrudan doğruya — fikrini — açamazdı. Bu, pek tuhaf olurdu. Binaenaleyh Vahdeddinin etrafında bir zümre yaratmak istedi. Öyle bir züm: re ki ilk nazarda firari ve serseri padişahın yabancı simalar - içinde sıkılmamasını temin için teşkil edilmiş görünsün. Fakat çevrile- cek entrikada da rol deruhde et- -mek kabiliyetinde bulunsun. Hicaz kıralı, muhtaç olduğu ada:nları ancak firariler arasından Bunu bulamadıkları za- man deve tüyünü deve Kanile karıştırıp midele- rine indiriyorlardı. arıyabilirdir. Nefislerini vatanla- rına tercih eden o nabekârların bolca bahşiş mukabilinde Vah- deddini de künteden atacaktarına kanaati vardı. İşte Hoca Sabri ile arkadüş- larının Mekkeye çağırılmalarının illeti |... Fakat onlar, vukubulan bu lütufkâr davetin içyüzünü tah- lile lüzum görmediler, teşekkül eden Hicaz kırallığında yüksek wazifeler — alacakları — hulyasile Piyasada Kahve Yok Mu? . ariz yurt için küçük bir hicran elemi duymadan yola çıktılar. Emir — Abdullah, hakikaten Kahirede idi. Firarilerin , muvafık bir cevap vermeleri üzerine İs- Tanklardan Sonra “Kara 15 Ejderleri,, De Yapılıyor kenderiyeye gelerek kendilerile | temasa — girişmişti. Bu ümitlere cilâ veren bir şeydi. Çünki Emir Hazretleri, öğle ve akşam — yemeklerinde — firarileri sofrasında — bulunduruyordu. — İs- kenderiyenin — biriaci - sınıf bir otelinde, denize karşı itina ile kurulmuş mükellef bir sofra?.. bu, muhayyel saadetlerin ilk tulü izleri, mes'ut Ferdaların ilk şa- fakları idi, ( Arkası var) ŞehrimizdeEi Bgzı_Kuru Kahveciler, Ayda An_c*ak _[_Jç_ Gün Çalışıyorlar (Baş tarafı 1 inci sayfada ) Polis gelmiş ve itip mâni olmuştur. Talep — fazlalığı — karşısında müşterilere ancak 50 - 100 dirhem kadar kahve verilebilmiştir. Kahve fiatının bu kadar yük- selmesi sebepleri hakkında sözü Mehmet Efendi mahdumlarına bırakıyorur: — “İstanbulun aylık kahve ihtiyacı üç bin beş yüz çuvaldır. Halbuki her ay için (312-350) çuval veriliyor. Bu vaziyet karşı- sında biz ayda ancak üç gün ça- hşabiliyoruz. Düşününüz, arife günü dükkânın önündeki cadde insanla doldu, taştı, münakale kesildi. — Kahve niçin bu kadar pa- halıdır? — Sebepleri : 1 — Kahve az, talep çok. 2 — Üç bin beş yüz yerine (350) çuval veriliyor. Türkiye kahve sarfiyatının yüzde elli beşi- ni İstanbul yapar. Halbuki verilen miktar yüzde ondur. 3 — İstanbul kontenjanı üze- rinden çıkan kahveler diğer Vi- lâyetlere sevkediliyor. Belediye buna mâni olmalıdır. 4 — Nisan nihayetine kadar İzmir, Mersin, Trabzondan kahve geliyordu. Ora Belediyeleri buna mâni olduğundan artık gelmez oldu . Bu arada telefon çaldı. Ticaret Müdüriyeti kahve fiatını soruyor- du. Şu cevap verildi: — * Piyasada kahve yoktur. Biz (180) kuruşa satıyoruz. Baş- ka yerlerde ise 210 ve hatta 280 kuruşa satıldığını işidiyoruz.,, Telefon muhaberesinden sonra kahve tüccarı sözüne devam et- miş ve kahvenin mahallinde yüzde 4 pahalandığını - ve burada okka başına 12 kuruş masraf bindiğini ıbylem'#f"ı Bizim yaptığımız tahkikata ve aldığımız mevsuk malömata göre kahve Üzerine mühim ihtikârlar ,.p,ııııktıdır. Kahveteki ihtikâr 50 den yüzde yüze kadar ükselmektedir. L Tahdit sisteminden evvel pi- kakmalara l İ 1 yasoda 94 kuruşa kahve satıldığı gibi, tahditten biraz sonra da (102 ) kuruşa kahve - satılmıştır. Bu fiat, çi kahvede, tedricen 160-165-170, 180 kuruşa kadar yükselmiştir. —Kahvenin — vasati maliyet fiatı ( 100) kuruştur. Ve bunda bütün yeni masraflar da- | hildir. Bizim- vardığımız bu neti- c€eye Tahkik Komisyonunun da varmış olacağına nazaran nasıl oluyor da kahve 240 kuruşa sa- tılıyor ? İşte bunu anlamak mümkün değil. Irak İsyanı (Baş tarafı Tünci sayfada) Kurduğunu iddia ettiği — dinin bazı kabileler tarafından kabul edilmediğini — görünce — bunları vurmıya ve Önüne gelen mazlum halkı katliâm yapmıya, mallarını gasbetmiye başladı. Irak Hükü- meti, kuvvet istimal etmeksizin bu adamı yola getirmek - istedi. Fakat asi serkerde söz anlar ta- kımdan değildi. Üzerine asker sevkelmiye mecburiyet hâsıl oldu. Fakat kış geldi, çattı, askeri hareket yapmak imkânı kalmadı. Harekât bu defa, on beş martta tekrar başladı. Bu harplarde yal- niz yüksek rütbeli bir — İngiliz zabiti maklul düşmüştür. Tenkil hareketi devam ediyor.., Yeni Bir Tayyare Hücumu Bağdat 20 — İngiliz tayyare- leri Kürt kıyamcılarına ağır zayiat verdirmişlerdir. Asilerden 10 kişi ölmüş ve birçokları yaralanmıştır. Tayyareleri dağlık mıntakalar- da sukut ederek parçalanan - iki lraklı tayyareci Kürtler tarafın- | dan öldürülmüştür. Konservatuvar Talebesinin Konseri Konservatuvar talebesi - tara- fından yarmki cüma günü Tepe- başı Kışlık tiyatrosunda senelik konser verilecektir. Program çok zengin ve güzel intihap olunmuş- tur. temas, | Modern orduların elinde “Kara Ejderi, kıymeli o derece artmıştır ki bugün, hiçbir ordu bu müthiş vasıta- dan kendisini müstağni addedemiyor. Her devlet, ordusunun dere- tan kâfi miktar edinmek heves ve sevdasındadır. Bu tankların, irili, ufaklı her nevi ve şekillisi vücude getirilmiştir. Hatta çocuk tangı denilen ve parça parça bir hale getirilerek beş on nefer sırtında taşınanlarından tutun da müazzam ve bir zırbhlı kadar büyük olanları yapılmıya başlanmıştır. Resim, ( Kara Ejderi ) ismi verilen bu nevi tanklardan bir tanesinin önünde mani tanımıya- rak ve her şeyi yıkıp devirerek ilerlediğini gösteriyor. cesine göre bu si Yunan Buh ( Baş tarafı 1 inci sayfamızda ) ©o sene dainlerle uyuşularak ge- çen elli seneye yakın bir zamaâ- nın yüzde beş hesabile faizleri de | ödenmek şartile hesap kapatı- mıştır. Bu hesabın kapatılması İngiliz liralık yeni bir istikraz yapmıya mecbur olmuştu. Daha birinci iflâsın besapları kapatıl- madan, 1844 te ikinci bir aciz hali başgöstermiştir. Bu vazi- yet te 1861 senesine kadar sür- »dü. Bu sefer de yeni — istikraz verilmediğinden — uzun vadeli taksitlere — raptedilmek suretile | borç ödendi. * Bu ikinci iflâtan sonra dahili istikrazlar devresi başladı ve bu dahili istikrazlardan ele geçirilen para harici istikrazcılara verildi- ğginden memleket müşkül vaziyet- te kaldı, 1878 de üçüncü iflâs vuku buldu. 3 ünçü iflâstan son- ra yine harici istikrazlar siyase- tine avdet edildi. Ve 1893 te Başvekil Trikupis'- in Meclisi Meb'usan kürsüsünden © meşhur : — * Efendiler maalesef iflâs ettik, sözile dördüncü iflâs vazi- yeti hâsıl oldu. Aradan 4 sene geçmişti. 1897 de Türk - Yunan muharebesi ilân edildi. Neticesi malümdur. —— Yunanistanın bugünkü — sıkın- tılı vaziyeti, umumi buhranın bir neticesi olmakla berabher asıl esa- sını daha çok gerilerde aramak lâzımdır. Türk - Yunan 97 har- binin — ferdasında — Yumanistanın amumi borç yekünu bir milyar drahmi ( 50 milyon altın İira ) tutuyordu. Bundan sonra — Yunanistanın | yaptığı istikrazlar şunlardır. Miktar drahmi 11,750,000 — Sene 1900 1902 1906 VS0T 1909 1911 194 Bunlardan başka Umumi Harp- ranının Eski Zamana Dayanır için ise Yunanistan sekiz milyon * ismi verilen tankiarın Esası içinde bir defa 46 buçuk milyon dolar ve bir defa da 48 milyon İngiliz lirası iki borç daha yapıl- mıştır. Bütün bu borçlara muka- bil Yunanistanın senede vermesi lâzimgelen taksit miktarı bugün- kü rayiç üzerinden 30 - milyon Türk hirasıdır. Görülüyor ki, Yunanistanı borç _,ı) “altında ezen, yüksek faiz kabul ettirmiş kimselerdir. *k Fotoğraf Tahlili Kaponu Tabiatinizi öğrenmek - istiyor- sanız fotoğrafının. 5 adet ku- birlikte — gönderiniz. Fotoğrafımız sıraya - tabidir. ve lade edijmez. pön ile Hangi suallerin cevabı ? “Fotoğraf intişar edecek mi ? | Fotoğrafın klişesi 30 kuruşluk — pnl mükabilinde gönderilebilir. SON POSTA ——— —— Yevmi, Siyasi, Havadir ve Halc garetesi kstanbul: Eski Zaptiye Çatalçeşme socayı 25 İdare : Telefon — İstanbul - 20203 Posta kutasu: İstanbul - 741 Telgraf — İstanbul SONPOSTA ABONE TÜRKİYE F.ATİ şet ajyanar Cevap İçin mektuplara 6 kuruşlux pul ilâvesi İâumlar. Adres değ ştizilmesi (20) kur aştır.