ve e e Ar ER 10 Sayi, SON POSTA Cenup Denizlerinde Bir Seyahat Macerası Altın Peşinde.. Üç Serseri. Üç Milyoner — Güzellik için nispetsizlik elzemdir şeklinde ortaya bir ga- ribe attığı zaman hiç şüphe yok ki,ğmutlak ve sihirkâr bir güzellik şahsiyet (sahibi bir simada bu- lunur, demek istemişti. Güzellik bilinen ve kabul edilen kaideleri tamamen ihmal etmemek şar- tile (onların O fevkine (çıkar, alelâde simaların haricinde bu- lunur, bir yenilik teşkil eder, nazariyesini müdafaa etmek İs temişti, Hagton diğerlerinin güzel bir genç kız gördükleri yerde hayat- ta her vakit rasgelinmiyen bir sima bulmuştu. Esrarengiz, sihirli bir sima bulmuştu. Düşüncesi (oOkadınlardan çok sabı ilelebet kesmiş farzediyordu. | Fakat işte şimdi erkeği esir eden kadına daha hayatında biç rast gelmemiş olduğunu anlıyordu. Şaya ormandan çıkar çık- maz gözlerini sıra ile dört arkadaş üzerinde gezdirerek ni- hayet kendi üzerinde de durdu- ğu zaman Hagton bafif bir ür perme geçirmişti ve işte şimdi arkadaşları dana konservesinden yapılmış yemeği yerlerken yine onu düşünüyorlardı. Kaptan Hul bir taraftan da arkadaşlarına (noktai (nazarını anlatıyordu! — Takip edilmemiz ihtimaline hiç ehemmiyet vermiyorum, di- yordu. Bu akşam güneş batar batmaz gidip defineyi çıkaraca ım. İşte düşündüğüm şey: Bir defa altının yerinde bulunduğunu anlayınca çadırı kaldırır, tam de- | finenin üzerine kurarız. Bundan sonra toprağı kazmak" ve altınları gecenin karanlığında gemiye taşımak işten bile değik dir. Bunun için sandal ile birçok seferler yapmaktansa gemiyi de- finenin yakınına kadar çekip ge tirmek belki müreccahtır. Makar dostum, bu akşamdan tezi yok, gideceğimiz yere gide- lim. Tilman bu plâna siz ne der- siniz ? — Düşüncenize tamamen iş- | tirak ederim, Bir defa altının bulunduğu yerde durmakta ok duğuna kanaat getirdikten son râ yapılacak şey gemiyi oraya mümkün olduğu kadar yaklaş tırmaktır. Makar ; — Pekâlâ, dedi, sizi bu ak- ! şam götürürüm! Makar bu teşebbüste sadece Smith isminde bir tayfadan aldığı malümata istinaden ha reket etmekte olduğu iddiasını | uzun oOmüddetten beri ancak bir dereceye okadar zavahiri kurtarmak için muhafaza edi- yord » arkadaşlarından biri kendisini vaktile “Con Land, ın mürettebat arasında bulunmuş olmakla bir defa daha müahaze et- seydi hakikati inkâra teşebbüs ede- ceği çok şüpheli Hatta Kurlvisin tahmin bi “ConlLand,ı | ö bile şimdi bun- çekinecek ne vardı? Aradan s geçmişti. Ortada ıru zaman, gibi kanunen ız bir siper yük- selmişti, Burada ise Con Landın yerliler tarafından bile unutuldu- ğu muhakkaktı, © dan Muharriri: Stakpool RE Tilman, Altın Gemisinin Definenin Gömüldüğü Yerin Civarında Battığını Söylüyordu Tilman opiposunu (yakarken sordu: — Anlattığınıza bakılırsa altın gemisi definenin gömüldüğü yerin civarında batmıştır, değil mi? Makar ; — Evet, dedi. söylediler. Tilman devam etti; — Bu takdirde gövertesine kadar suya gömülmemiştir. Çünki dere o kadar derin değildir. Bundan başka da enkazı kalmış olacaktır! — Eğer akıntı tarafından sü- Bana öyle uzaktaydi, kendisini kadınlarla «İC inayet Tetkiklerinde Hiç rüklenerek götürülmedi ise pek mümkün... — Fakat şu Con Land ne şeytan adammış! Gemiye ateş ver- meden evvel, bir tanesi müstes- na olmak üzere bütün müretteba- tın baş ambarda toplanmasını beklemiş demiştiniz değil mi? Makar: — Evet bana öyle anlatıldı, cevabını verdi. Tilman muhavereye devama arzukeş görünüyordu, fakat dü- şününce vazgeçti, ( Arkası var ) Bir Sır Gizli Kalmıyor | Almanlar Şayanı Hayret Bir Silâh Muayene Bür Silâhın sürğtin! ölçmek tçin elektrik tellerine ateş Cinal tetkikler sahasında en ileri giden milletlerden biri de Almanlardır. Bugün, bir cinaye- tin işlenmesi için kullanılmış olan bir silâh ele geçsin de bu cina- yeti işliyen yakalanmasın; bu mümkün değildir. Her silâh biribirine benzer. Fakat nasıl iki adamın parmak izleri hiçbir zaman biribirinin ayni değilse, bir silâhın namlr sının içi de öylece bir başkasına benzemez, yine her silâhın süra- ti de hiçbir zaman ayni değildir. Meselâ bir cinayet işlendi ve bu cinayetin işlenmesi için kul- lanılan silâh ele geçti, değil mi? Bu, derhal OBerlindeki tetkik bürosuna (o gönderilir. Bu büro silâlın içini muayene eder, mü- kemmel surette fotoğrafisini alır, alınan fotoğraf o kadar dakiktir İ ki namlının içi en ince teförrua- tina kadar tesbit edilmiştir. Sonra silâhın sürat muayenesi yapılır. Açık bir yere, bir perde gibi ince elektrik telleri gerilir, bu tellere cereyan verilir ve üze- İ rine ateş edilir. Merminin atıldı- ğı yerden tellere değip te ptılar ediliyor Di Uzun, kanlı harp senelerinin binbir perişanlığı arasından bu- bende kalan tek hatırayı mukaddes bir hediye, Peygamber emaneti gibi saklıyorum. Öteki- lerin hepsini unuttum. Çölde su- suz ve hatta rutubetsiz geçen kızgın günlerin acı elemlerini, kiremitsiz evli Suriye mabetlerin- de yaşadığım gurbet demlerini çoktan sildim, Heyecan, korku, ümitsizlik, zafer teraneleri, mağlübiyet endi- şeleri,.. Ben bunların hepsini si- nemde ve gönlümde tamam dört uzun sene yaşattım. Fakat bugün onlara okadar yabancıyımki... Hatıraya ihanet olur mu, diyecek- siniz. Belki haklısınız. Ne yapa" yım ki kabahat benim değil. Yaşattıran ve günün birinde bir sille ile unutturan hayatın yine kendisidir. Fakat hayat sillesi ne kadar ağır ve ne kadar mütbiş olursa olsun son günü unutamıyorum. Onu mezarıma kadar götüreceğim. * İstanbulda mütarekeye karar verilmiş. Mondrosta bir kâğıt imzalanmış. Harp bitmiş ve sulh olacakmış. Yıllarca gurbet acısı, ana ve sevgili hasreti çekenler için bu haberler nedir bilir misiniz? İdam sehpasından kurtulanlar hayatta mes'ut olamazmış. Buna inanıyo- rum. En büyük saadet ölümden kurtulmak değilmi dir? Ben de kurtulacak ve kavuşacaktım. Eğer cephede gidip süngü süngüye te sonra, gülle, bomba, urşun yağmuru altında günlerce ve aylarıba yaşadıktan sonra bir yara bile almadan dönmek bir harika ise ben o mucizenin tamam on sekiz kerre kahramanıyım. Evet, on sekiz defa düşmanla karşı karşıya ve göğüs göğüse çarpıştım. (OFakat harp meleği beni her defasında siyanet etti, Bir tek fiske almadım. * Karargâhta bir hercümerç günü, Kumandan hepimize müj- biz vatanımıza, köyümüze, evimi- ze döneceğiz. Köyüm ve evim özümün (Önünde canlanıyor. Küçüklük günlerimde oynadr- ğım yerlerin, davar ogüttü- yaylaların panoraması ka- da halezon kıvrımları yapıyor ve ben seviniyorum. Bir an, çölde gömdüğümüz binlerce ve yüzbinlerce vatandaş, arkadaş ve Silâh namlısının fotoğrafı : alınıyor Sirküvi ) hâsıl Ooluncıya kadar geçen zaman besap edilir ve ci- koparıp kısa bir devre (Kur İ hayeti işliyen silâhın muaye- sırdaş hatırıma geliyor. O zaman sevincim siliniyor ve kederleniyo- rum, Fakat derhal kendimi alda- orum; e — Kaderl Diyorum. Sevincim (tekrar fışkırıyor. Hafif bir hüzün per- desi altından fışkıran sevinç alev- | lari yüzümü ısıtıyor, içim yan yor ve ben durmadan seviniyo- rum. Bir çocuk gibi, güzel bir kadın gibi mes'udum. Artık son gün. harp meydanındaki uzun misa- firliğimizin son günü. İki saat sonra kalkan tren bizi götürecek, nayâ ve sevgiliye kavuşturacak. | em — ———— — —— İ ne edilen silâh olup olmadığı bu suretle ve şaşmaz bir tat'iyetle tesbit olunur. Denilebilir ki bu- gün bir cinayet vasıtası ele geç sin de o silâhın mahiyeti anla- şılmasin; bugünkü fen karşısın | da bu, mümkün değildir. deledi. Artık muharebe bitti ve | Cephede, Nisan 20 mi y HİKÂ Bu Sütunda Muharriri ; ÂYE Hergün Sabak GUN Herkes o hazırlanıyor. Çantalar, bavullar, torbalar, çuvallar dol- durulup o baglanıyor. Otomobil, kamyon, araba gürültüleri ka- rargâhın dar muhitinde akisli çalkantılar yapıyor. Çünki artık burada son günümüzdür. Haya- tn bize kısmet ettiği bundan sonraki belki saadet, belki de ıstırap günlerini anamızın ve sev- gilimizin yanında geçireceğiz. Bilmem, hangi tesirin sibirli pençesi beni yakamdan tuttu ve sarstı. Kiremitsiz evli şu Arap İ kasabasının tozlu sokaklarında | bir lâhze gezmek istedim. Seferber kıyafetimle çarşının gürültüsüne (karıştım. Çarşının yarı yerine henüz gelmiştim. Ya- nı başımda bir ölüm boğuşması var. Ben, askerliğin verdiği cid- diyetle derhal boğuşanların ara- sına katıldım. Onları ayıracaktım, kan döktürmiyecektim. Fakat müthiş bir silâh sesi yırtıldı ve ben barut dumanları arasında yere serildim. Arabın kahpe kurşunu tam diz kapağımı karçalamıştı. Bu dakikadan sonra geçen bir ayı hiç hatırlamıyorum. Beni hastahaneye kaldırmışlar. Tedavi, ameliyat ve bugün mer- cut olmıyan tek bacağı orada kesmişler. | | | | * Evet bir kurşun darbesi son günümü bir ay geriye attı. Bugün köyümde ve evimdeyim. Fakat sevgilim, dört sene ateş ve alev- ler arasında yalnız onu düşündü- ğüm sevgilim yanımda değil, Ni- şanlısının tek bacaklı kaldığını ona haber vermişlerdi. Kadın kalbi bu... O dakikaya kadar İ yalnız beni seven bu güzel kız şimdi benim yanımda değil ve kimbilir nerelerde ?.. Yeni Neşriyat Ankara Albümü Kanaat kötüpbanesi hükümet merkezimizin muhtelif kısımlarına ait gözel fotoğraflardan mürek- kep bir Ankara albümü vücuda İ getirmiştir. Albüm vekâletlerin ve diğer devlet dairelerinin, yeni cadde ve binaların resimlerile doludur. Nefis bir sette basık mış, çok tertip edilmiştir. Piati VE rl liz e recek bir derecededir. ON POSTA İYevmi, Siyasi, Havadis ve Halk gazetesi Istanbul: Eski Zaptiye Çatalçeşme sokağı 25 Telefon İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 741 Telgraf İstanbul SONPOSTA FiATi ECNEBİ 2109 Kr, 1400 Idara : ABONE TÜRKİYE 1400 Kn 1 Sene 0, GAy 400 3, ee Yel Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mesuliyet alınmaz Cevap için mektuplara 6 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. Adres değiştirilmesi (20) kuruştur.