Bir Tedavı' Bu, olmuş bir vak'adır. doktor arkadaşım anlattı: — Konyada bulunduğum esna- da, bir gün bir evden çağırıldım. Hasta yaşlıca bir kadındı; ko- cası Hüsmen Efendi de Konyalı saf ve yaşlı bir adamdı. Muayene neticesinde bunun hafif bir soğuk algınlığı olduğunu anladım. — Korkmayın, çabuk geçer; dedim. Bu gece boynuz çeker- siniz! Hüsmen Ef. hayretle yüzüme baktı: — Ne boynuzu?.. Karısı âtıldı : < — Canım sen de hiçbir şey anlamazsın, doktor bey keçiboy- nuzu ile ılâç yapın, diyor! — Hayır, dedim, bu da de- ğgill. Vantoz yani... Oturdum nasıl yapacaklarını anlattım ve en son söz olarak: — Sekiz, on kahve fincanı kâfidir!.. Diyerek, evden ayrıldım. Ertesi mbah, henüz uyanmıştım ki, kapım acı acı çalındı. Hüsmen kan ter içinde, ellerime sarıldı: — Aman; doktor Beyl. Yetiş bizim hatun gidiyor.. İkimiz de telâşla eve koş- tuk. Hastanın odasıma girdiğim zaman, otuz senedir tabiplik ha- yatımda görmediğim, işitmediğim bir vak'a ile karşılaştım. Has- ta kadın yüzükoyun yatmış, ftam sırtının ortasında, kos koca- man bir karpuz. büyükilüğünde- ki şişin verdiği iztırapla inliyordu. Hafif bir gribin böyle bir netice verdiğine hayret ettim. — Ne yaptınız!.. Bu şiş nasıl oldu?... Diye, — kocasına sorduğum zaman, Hüsmen Efendi bön bön yüzüme bakıp: — Ne bileyim ben, doktor Bey!.. Dedi, siz söylediğiniz gibi, boynuz yaptık. Evde © kaar çok kahve filcamı yoktu. Ben de *“Hepsi bir hesaba çıkar...,, diye, bununla toptan boynuz çektiml.. Hüsmen Ef. bu sözü mütca- kıp konsoldaki kârı kadim saa- tin üstünde duran büyük fennozu gösterdi. ı Bir BAHAR HOROZU! Bahar kışı kovuyor, İşte güneş doğuyorı Yükseliyor ufuktan, Bizl nura boğuyor! * Açılıyor çiçekler, Uçuyor kelebekler! Uyanın! sabah oldu, - Bahçeler sizi beklerl.. * Çiçekten, gülden usan. Geldi sevimli Nisan! Hiç bahar sabahında Böyle uyur mu insan?i.. * Rengi pembe fulyanını Görmek için, uyanın! Ne mutludur canına Kokusunu duyanınl * No güzel mavi mine! Bakın şu yaseminel Biz kavuştuk senenin En can alan demine Ğ İstirahat! G Bütün milleti yobazların ida- re ettiği, bundan elli, altınış sene evvelki bir zamanda, Os- manlı — ülkesinde — birkaç — yıl oturup Avrupaya dönen bir ecnebiye sorarlar: — Osmanlılar ne iş yaparlar? O da şu cevabı verir: — On bir ay boş durup, Ramezanda istirahat ederler!.. Keçiye Ne Derler? Merhum Reşat Bey, bir mec- liste sohbet ederken, konuşulan mevzua misal olmak Üzere: — Koyunun bulunmadığı yer- de, keçiye....Demiş ve o zaman- ki Maarif Nazırı Abdurrahman Şeref B.in ansızım içeri girdiğini gördüğü için, Üst yanını söyli- yememiş. Abdurrahman Şeref Bey gü- lümsiyerek : — Sözünüze devam edin, de- miş, koyunun bulunmadığı yerde keçiye ne derler?. Reşat Bey boynunu büküp cevap vermiş: b — Keçi derler, efendim , YENİAŞKLAR' Kadın — Ne o kocacığım, pek durgunsun? Galiba benimle ev- lenememiş olsaydın ne yapacağını düşünüyorsun?. Erkek — Hayır, karıcığım! Evlendim; şimdi ne halt edeceğimi düsünüyoruml. & lSRı VECİZELER! —'İ “Geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni!.. Hayır: Geçme Eminönünden, şoförler çiğner senil.. e. Bi *Lâf kıtlığında, asmalar bu- dayım.., Hayır: Para kıtlığında eşyaları satayım!. —Ü “Zenginin malı züğürdün çe- nesini yorar!,, Hayır: Celâl Muhtarın malı milletin çenesini yorarl.. ği “Ayranı yok içmiye, tahtara- vanla gider Hayır: Zeytini yo& yemiye, kürk mantoyla gider gezmiyel! T YE a “Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür!,, Hayır: Komşunun dulu, kom- şuya kız görünürl... SALINCAK! Kız!. Bahçende, bağında, Sallan salıncağında!.. Bu en körpe çağında, Sallan salıncağındal. * Eşisin çiçeklerin. Ne hoş gözbebeklerin! Uçarken eteklerin, Sallan salıncağında!. * Dudakların nar gibi, Hele tenin kar gibi! Havalan kuşlar gibi, Sallan salıncağındal. Arttı güneşin harı, <4 Karşıladık baharıl Bizi sarhoş ediyor * — Toprakların buharı! * * Gelincikleri. Sümbülleri. Mor menekşeleri. Güllerk. Bu manzara önünde Titremexz mi gönüller?i. x Kızlar! kalkın yataktan, Usandım bağırma ktan! Sizi görmek istiyor ÜÂşıkımız uzaktan!. * Hep el ele, kol kola, Kırlarda düşün yola! — Gelincikler içinde Koşuşun sağa, solat. * Bahçeler ne hoş bakın Göğsünüze gül takın! Sevişin: ilkbabarı Bo. geçirmeyin sakınl.. Kın koca kavga ediyorlardi. Hanımefendi - hiddetle adamca- ğızın üzerine atıldı ve gözünü yumup ağzını açtı: — Hıyarl!... —Kazl,.. bağıl... İşinden yorgun argın, karni aç avdet eden zat mülâyim bir sesle yalvardı: — Karıcığım! Bu kadar ye- mek yetişmez, bir de sıcak çorb .. pişirse idin!... Herşey Karşılıklı.. adam — hocanın - birine Mll taşsız bir yüzük verip: — Hocafendil. Al şunu, bana dua et!. Demiş. Hoca, bu taşsız yüzüğe bir müddet bakıp ellerini açmış — Yarabbil. Sen bu zata cennette tavansız bir köşk ihsan eti.. Balka- Bilmem! Komşu hanım, minimini Ne- rimana sordu: — Kızım! Yine dişin ağrm- yor mu ?... Neriman masum masum baktı: — Bilmem; dişim dişçide kaldı! Vay Halımıze Bir Hoca vazediyordu. yada yalan söyliyen erkeğitk kodu yapan kadının, bunları liyenlerin de kulaklarından çengelle asılacağını söyledi: Cemaat arasında nüki biri bağırdı! — Vay halimize! desene, cafendi; abrette kimsenin # yere değmiyecek!. Amma, Natık! Cumaibâlâl Hoca Yahya ? muallimi — bulunduğu — mekti müdürünü hiç çekemezdi. dür de, onun hissiyatından berdar olduğu için, zaman Yahya Efendiyi mahçup ediyt Bir gün yine talebelerin içint — Hocafendi! Derse geç liyorsunuz. Çocuklar sizi yor!... Diye tekdir etti. Yahya buna fena halde içerledi. girip, bu manzaraya şahit olaf lebelere, müdürü — çekiştiriii başladı: — Abe, çucuklar!.. dedi, ? kulak vermeyin bu susak : müdürün er anki bir sözü O, epten hayvanın biridir !.. Bu cümleyi henüz bitirtii ki, geriye döner dönmez, mü! rün kapıda durduğunu gö! Sapsarı oldu: — Evet, dedi, siz de ha sınız, ben de hayvanım, © hayvan.. Amma, nâtık !., Ahır Nerede 7? Nabi Efendi bu sene sayfi! ye gitmek istedi. Heybeliad güzel bir köşk buldular. Ke karısı ve çocuğu evi gezd doğrusu çok güzeldi. Fakat tamahkâr ev sahibi: —Altı aylığını bin lira aşağı vermem | Dedi. Bu sırada on üç şındaki oğlu sordu : — Ahın nerede?.. — Ahın ne yapacaksınıt Çocuk şu cevabı verdi: — Böyle eve bin lira veret? hayvan için bir ahır lâzım © ğil mi? - MAŞALLARI — Geçen gün Dürdanelere gittim: Altlarında bir kilim Borç gırtlağa kadar.. Dürdane bir zabiti seviyormuş.. Kocası marbaz.. Kızı bir çocukla işi pişirmiş.. Fakat kimseye söyleme: * İ dedi kodaya biç sevmeml.. — A?N..