22 Mart ADBUI—HANIDI:N HM Son GÜNLERİ. Abdülhamit İştahlı Bir Akşam Yeme-w ğginden Sonra Birdenbire Yatağa Düştü Demir Bir Pençe Midesini Burkuyor, Nefes Alamıyordu NAKİLİ ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 267 — 9 Şubat 1918 Abdülhamit, bu geceyi de sa- kin ve hiç bir fevkalâdelik olma- dan geçirdi, hatta yataktan kalk- tığı zaman dünkü rahatsızlıklar- dan bile bahsetmedi. Böyle olmak- la beraber halinde, ıstırabımı kar- şısındakilere hissettirmek İsteme- yen sakin bir ihtiraz, görenlere hüzün veren bir çekinğenlik vardı. Gözleri ve dudakları gülmiye çalışıyor, fakat muvaffak - olamı- yordu. Gözlerinde, ıstırapla mü- cadelenin — yorgunluğunu — ifade eden mana, açıktan açığa görü- lüyor. Bolbol konuşmaktan zevk alan dudakları vakit vakit gizli bir acının tesirile biribirini tazyik ediyordu. Bugün — vücudü biraz daha iğrilmiş, başı omuzlarının arasına biraz daha gömülmüştü. Üşüyor gi- bi ellerini daima biribirinin içine koyuyor, aradasıra da hafif hafif oğuşturuyordu. Simasının hatları daha derin- leşmiş, ve çehresine yorgun bir ifade vermişti. Her zaman dik ve çevik göstermiye çalışlığı vü- cudünü bile, bugün istediği gibi idare edemiyordu. Fakat bütün bulara rağmen yine ıstırabından şikâyet ctn.ı)or yine düşğün bir hasta gi bi gö- rünmek — istemiyordu. — Mutadı veçhile, tam vaktında banyosunu yaptı. Banyodan sonra şezlonya uzanarak mütaleaya daldı. Dün gece sarayda yatan dok- tor Atıf Bey bugün öğleden son- ra Şöhrettin Ağayı Abdülhamide göndererek birşey isteyip İste- mediğini sordu. Abdülha: söyle. Hamdolsun bugün iyiyim. Kendileri de git- sinler, bu gece rahat etsinler. Diye haber gönderdi. * Saat dörtte akşam yemeği gelmişti. Abdülhamit; beş tane maydanozlu köfte, bir tane kot- let, biraz balık, iki böbrek' ve ve bir miktar pirinç unu ile ya- yapılmış hamur tatlısı yedi. Ye- mekte, Naciye Kadınefendi: — Afiyet olsun efendimiz, Maşallah biraz fazlaca yediniz. sakın rhaatızs olmıyasınız. Dedi. Abdülhazmit. gülerek: İnşat- gazeteleri — Selâm — Bugün iştahım var. lah birşey olmaz. Cevabını verdi. * « Akşam Saat beşe doğru Abdülhamit birdenbire midesinde büyük bir ıstırap hissetti. Bir müsbil ile bu rahasızlığı geçiştirmek - için bir miktar mağnezi ile sinameki içti. Fakat bu ilâç hiçbir tesir kamaaaer semaramna — ll ee n MEHMET ALİ EF. hâsıl etmedi, Midesini demir bir pençe içinde sıkan ağrılar, sol tarafına doğru ileriliyerek arka- sına vuruyor ve artık ona nefes aldırmıyordu. Şezlonga uzanara t Doktora haber Dakikalar artıyor geçtikçe — ıstırabı ve yavaş yavaş lâkırdı oluyordu. Derhal muhafızlığa malümat ve- rildi. Doktor Ata Beyin evine telefon edildi. Doktor, henüz evine gelmemişti. Fakat Abdülhamidin gittikçe fenalaşan vaziyeti de beklemiye müsait değildi. Bunun için bir taraftan Dokmr Atıf Beyin Ka- diköyündeki evine araba gönde- rilerek eve gelir gelmez derhal saraya dönmesi temin edilirken diğer taraftan Beylerbeyi hasta- nesine haber gönderilerek nöbet- çi doktoru ihtiyat yüzbaşısı Niko- laki Paraskevidis Ef. ile (Veliaht) saltanat Vahdettin Ef. nin hususi tabibi Alkivyadis Ef, celbedildi. Abdülhamit, yabancı doktor- lara görünmekten pek ziyade iç- tinap ederdi. Fakat şimdi, o ka- dar muztarıpti ki bunların derhal yatak odasına getirilmesine m'i- sande etti. Doktorlar, Rasim Beyin refakatinde olarak geldi- ler, yatak odasına girdiler. Ab(ııılh.ım.l kervnl sını örten söylemesine de mani Resminizi paravanın — haricindeki şezlonga uzanmıştı. Rasim Beyle doktorları görür görmez, kalkmak istedi, mu- | Çünki ıstırabı, | Doktorlar | vaffak — olamadı. gittikçe — artıyordu. Abdülhbamidi muayene ettiler ve bir köşeye çekilerek kısaca gö- rüştüler. Doktor Nikolaki Ef. bir reçete yazdı ve hastaneye yolladı. Harem dairesinde, derin bir sükün vardı. Fakat odalarına kapanan kadınlar, için için ağlı- yorlardı. Lâmbaların tolgun zıyası, bu elemli çehreleri daha zi- yade solduruyor ve her tarafı bir matem gölgesile — dolduru- yordu. Beylerbeyi sarayının üstüne birdenbire bir hüzün ve melâl çökmüştü. Acaba, ne oluyor?.. Yoksa Abdülhamit, son günlerini mi yaşıyor?.. ( Arkası var ) Sinema Ve Tı'yaalro(arı ALKAZAR —— — Şehir ışıldan ALEMDAR — — ?7 Na Casus ARTİSTİK — Kıral eğleniyor ASR! — Bahriyeli şarkısı ELHAMRA — Daha ölmedin mi? ETUVAL — Göl Cehennemi GLORYA — Aşkı ve lsabet HİLÂL — İlühlana sevgille KEMAL &. — Volga sahillerinde MAJİK — Saliy MELEK — Solmuş güller MİLLİ — Âşıklar klubu OPERA — Çingene harsı Şık — Prenses emriniz Kadıköy Süreyya — Büyük ihtiras Üsküdar Hale — Esir Melike Bize Gönderiniz, x x Size Tabiatinizi Söyliyelim... Füil bareket| erile kendini dirir. sev- Şıklığı sever ve bu hususta —mu- vaffak olmak ister. Fili mü- cadeleden çe- || kinir, eğlen- ceden hoşla- nır. Bu işte önayak olmaz, Teşviklere uysal- lık gösterir. M. N. BEY, Hasastır. İntiza- mı ve temizli- ği sever, hayal ve — heyecan mevzularına lâkayt kalmaz. Filt mücade- leden gürültü kavgadan hoş- lanmaz. Mad- & ve yörütu işlerden ziya- de fikri mesaide muvaffak - olur. Kendisini beğenir, ve şahsiyetine ehemmiyet verilmesini ister. İemez, benli- İ ğine ehemmi- yet ve kıymet verir. Küçük görülmiye ta- hammül ede- mez, mesuli- yetten, — göz altında — kal- maktan çeki- nir. Şık ve temiz giyinmek ister, kadın mev- zularile meşgul olur. Parayı İsraf etmez, menfaatlerini nefsine has- retmiye mütemayildir. 686 ALAEDDİN EFENDİ: (Fo- toğrafının dercini istemiyor) Ya- ramazlığı muhit Üzüntü ve —usanç vermez, eli ayağı rahat durmaz. Arkadaşla- rına fazla muziplik yapar. Zeki olmakla beraber derslerini ihmal eder. Üzücü ve yorucu meşgale- lerden ziyade zevk ve arzusuna tabi olmak ister. disini sevdirmesini bilir. Fotoğraf Tahlil Kuponunu 11 inci Sayfamızda bulacaksınız. İZZET ÖMER EF: Çok söy- | ve mubhatabına | Maahaza kem- | | basık | hiç kimseye | gun apartıman | mürekkep, oldukça kalabalık bir Bugünün Romanı Ne suretle ödeyeceğim bil- mem ki.. Bize birçok kitaplar almış. Dolgun ücretli bir muallim gibi, | bizimle meşgul oluyor. Beş ders- te, adeta kafam değişti. Neclâ, derslere karşı lâhayt. Daima ha- vailik ediyor. Amca Bey buna fena halde kızıyor. Fakat, nazik adam. Kızın kal- bini de kırmak istemiyor. Artık bütün dikkatini bana sarfediyor. Ayni zamanda dansımı da ıslah etti. Her dersten sonra ya- mm saat kadar dansla meşgul | oluyoruz. Tangonun o iki güzel figürünü de tamamen öğrendim. İki seri ayak hareketinden sonra birdenbire geri çekilerek dönü- wermekten ibaret şeyler.. Halbuki | Neclânın bunu nasıl beceremedi- ğgine bayrette kalıyorum. Yalnız, vaktim pek daraldı. Bakalorya geçirecek bir mektep talebesi gibi her akşam derse çalışıyorum... Bu — vaziyetimden, annem de memnun. yavaş ona da bir emniyet geli- yor. Geç kalsam da, pek okadar | özülmüyor. * Bugün akşama kadar, yılbaşı | gecesi için davetname yazmakla meşgul olduk. $0 Künunuevvel 1918 Bugün — fabrikaya — gitmedik, | Geç vakte kadar Neclâların ve Amca beyin nazareti altında bazırlıkla — iştigal ettik. Geçme salonların kapısını açtık. Üç bü- yük salonu birleştirdik. Mobilya- ların — vaziyetlerini — değiştirdik. Piyanoyu orta salona naklettir- dik. Büfenin hazırlığını da bitir- dik. Fakat.. heplmiz yorgun düş- tük... 1 Künunusani 1929 Uzak va'yakın akrabalardan samimi dostlardan, birbirine uy- komşularından zümre içinde, derin bir hayran- bida geçirdiğim bu gecenin, ben- de kalan tesirlerini tahlil eder- ken şu neticeye vâsıl oluyorum: Dolambaçlı bir çıkmaz soka- ğın en köşesini teşki eden evimizin yıkık duvarlarımı, ve kararmış tavanlarını, yürükdükçe bir şikâyet iniltisi gibi boğuk bir gıcırtı ile ses veren döşeme tahtalarımı.. ve bu manzaranın — sefaletini artıran, ot minderlerden, boyalı sandıklardan, kırık dolaplardan mürekkep — dekorlarını.. Çatlak cıgara — kâğıdı — yapış- tınlmış bir Tâmba — şişesinden sızan Mmüteaffin petrol ışığının altında, annemin hiç gülmiyen çehresile karşı karşıya geçirdiğim zamanları.. Ruhumu ve hislerimi dar ve zalim bir çerçeve içinde sıkan bu pejmürde hayatımla; dün gecenin çılğın renk ve ziya tufanları.. bahtiyar insanların en şakrak musikiye meydan okuyan coşğun kahkahaları arasında ge- çirdiğim hayatı kıyas sonra derin derin içimi çekerek — Zavallı Kevs: Dedim... mafih. kalbimin gizli isyanlarından taşan bu söz- leri söylerken: Hiç kimseyi kıskanmıyorum, haset etmiyorum. meşhur yerine ettim; ve Artık yavaş | büsbütün 54 EENKERAAAN Yazan: Sadece, zaruret ve sefaletin zalim pençesinde tebah ömrüme acıyoryon... olan — zavallı Ah yarabbi ! Meğer insanlara mukadder olan ne tatlı bir hayat varmış. * Diyebilirim — ki zevkini bu gece büyük dersini de yine bu aldım. Burada, uzun uzan tasvir- lerle bu gecenin bütün tafsilâtını kaydetmeye lüzum görmüyorum. Sadece beni hayatın — ilk tatlım ve en gece Mhiyetle ben de sına kârıştığım kadar misafirlerimizi istikbal ve onlara ayrı ayrı ikramlarla gül — olmuştum. Saat geliyordu. Bü kontroi ten sonra, leri mutfaktan hizmetçilere lettiriyordum. meş- on bi Anıca Bey — Canım neredesiniz yeter... Zannedersem, akşamdan- beri dans Lile etmedini: Dedi. Amca beyin gösterdiği bu şefik alâkaya oldum; pek memonun — Teşekkür ederim efendim. Dir “taraftâan' möşgül “oluyu: bir taraftan da eğlenenle yorum. Bu, daha hoş değ Diye mukabele ettim. Bey itiraz elti; <— Hiç öyle şey olur mu? Geli- niz bakayım.. Sizi birkaç tanıştırayım. um, kmca kişile (Arkası zar) | Pirandello Hak - kında Konferans Şöhrimizde gazeteci bulunan — İtalyan ve muharriri Dr. Prf. Aldo — Fi sızca ile meş- hur edibin hâ- yatından bahs, sonra eserlerini tahlil etmişlir. Gençlikte cs- yapan Pe, Franceskini tetik —muallimliği dellonun — kırk muharrirliğe Pran- yaşından — sonra başladığını eserleri meyanında Paskal mındaki — şab, bilâhare bütün ret — alan dilerini de k mıştır. Hatip Pren lerinin Avrup ve Amerikanın © diğer va- heserini — yazdığ dünyada facia — ve leme büyük tiy son zaman leketlere gitt e istikbal niştir. Bu edil | mile Dar | sil edilmiştir.