SON POSTA HAINLERIN IÇ YÜZÜ Yüz ElliliklerNasıl Gıttıler, NeYaptılar RIZA TEVFİK MISIRLILAR HAKKINDAKİ KANAATİNİ ŞİMDİ DEĞİŞTİRMİŞTİ LAİ YŞ Şaban ağa, fıkrayı bitirdik- ten şonra ilâve etti: —Sizin hikmetfuruşluğunuz da kurdun sözüne benziyor. Saçınız- da tutam tutam pislik, bıyığınız- da tel tel kir var. Onları silme- ilemeden bize hikmet Rıza ev(ık ihtiyarsız bir hareketle saçını ve bıyığını yok- lamakla beraber cevap verdi: —Ben kurt sen tilki oluyorsun, öyle mi? Vay sevsinler kuyruksuzu mu ! Kürt Zeynelâbidin, münaka- büyümesine mani olmak karıştı. oluyorum, şanm için söz — Yahu, ne tuhaf adamlarsı- nız. Bu felâketli günde bile bir- birinizle dalaşıyorsunuz. Fıkrayı, tefrikayı bırakın da bahse geçin. Yine gevezeliğe yol bulmak zevkile Rıza Tevfik, kavgadan vaz geçti, sözüne devam etti. — Evet, — müteselli — olalım. bunlar, bu gibi şeyler olagandır. Her devirde ve her yerde de olmuştur. Ben, Gümüleünede adam akıllı dayak ta Kelle yerinde durduktan sonra herşöy “unütülüyor. Yalmız dü- şüneceğimiz bir nokta var! Bu baldırıçıplakları — östümüze kim saldırdı? Bana kalırsa bunlar, para ile satın alınmış adamlardır. Bizim memleket haricinde haka- ret gördüğümüzü söyliyebilmek için muhakkak bir plân kuruk muştur. Ve bu donsuzlar, o plâ- tin figürnalarıdır. Zaten Mısırı ve Mısırlıları biliyoruz. Bilgisiz, görgüsüz insanlar ! yemiştim. Diğerleri dinliyorlardı, lâkin cevap vermiyorlardı. — Vapurda Mısırlıların siyasi seviyyelerindeki yükseklikten derin bir hayrani- yetle bahseden sersem - filozof, kendilerini istikbal için geldikle- rine zabhip olduğu halka konfe- ranslar vererek şükranlarımı ar- zetmeği tasarlıyan o alık adam, şimdi kanaatını değiştirmişti. Mısı- rın ve Mısırlıların aleyhinde bu- lunuyordu. Halbuki o sırada dün- yanın neresine gitseler, Türkiye- deki milli cidali işitmiş clan herhanği — milletin — taprağına adım atsalar ayni istikbali ve hiç olmazsa ayni istiskalı gö- receklerdi. Çünki o cidalin küre üzerinde — uyandırdığı — akisler, çok mühimdi. Sersem filozof, işte bu hakikati görmek istemiyordu, yahut güremiyordu. Saçına bıyı- ğgına bulaşan kirlerin ve bilhassa kürklü paltosunu berbatlaştıran lekelerin, hıncını şimdi ©o temiz ruhlu ve mert hamleli İskende- riyelilere atıp tutmakla çıkarmak istiyordu. Riza Tevfik, arkadaşlarının bir hüküm vermediklerini görünce tekrar bıyıklarımı büktü : — Nasil, dedi, görüşüm doğru değil mi? Burada bizi incitmek, bizi kötülemek, bi küçük düşürmek için çalışan bir teşkilât var. Ayağımızı müvazeneli atmalıyız | Çünki o, karşılarına çıkan halkı kendilerini istikbal için gelmiş sanı- yor, onlara şükranlarını arzetmek için konferans vermiye hazırlanıyordu. Halbuki iş aksi çık- mıştı. Fakat düşünemi- yorlardı ki Anadolu cen- gini duyup işitmiş hangi memlekete gitseler ayni istikbali, hiç değilse ayni istiskali göreceklerdi. ve bu teşkilâtı tepelemek için hükümet nezdinde şiddetli teşeb- büsatta bulunmalıyız. Hükümet kelimesi, firariler kümesinde yeni bir yakaza uyan- dırdı ve Hoca Zeynelâbidin ağ- zını açtı: — Hükümet denilince hatı- rıma geldi. Bizi burada da ara- yıp sormıyacaklar mı? Bir mem- lekete kuvvetli bir tacir gelse hükümetin alâkadar olması icap eder. Buraya siyasi mülteciler geliyor da aldıran yok. Vallahi şaşıyorum, şaşmak ta değil, fena mü!lâhazalara kapılıyorum: Mısırla Ankara arasında gizli bir mua- hede, bizim aleyhimize mütevec- cih bir anlaşma olmasın ! Şaban Ağa dayanamadı : — Be hocam, dedi, gizli mu- ahedeye ne hacet? İşte Mısırlılar hislerini apaçık gösterdiler, bizi parlakça karşıladılar. Daha ne istiyorsunuz? Taş, çamur, yumur- ta kâfi değil de üstümüze bir de top mu atsınlardı? — Ağa, bu dir, senin bildiğin ince —manadır. Yalmız şu kadarını söyleyim: Halk başkadır, hükümet başkadir. — Bu diyarın hükümeti, halk gibi düşünse gerek. Polislerin bakışından ben öyle anladım. kuruntundur. — Bu, senin bizler buraya dost elile ve dost | pasaportile geldik. Dost muame- lesi göreceğimize şüphe yok. — Ne şerefle geldik, ne par- lak gehnldıkt’ Allah, tekrarmı nasip etmesin! Yine kavga, yine gürültü baş- lamıştı. Şimdi Şaban Ağayı ters görmekle — ittiham — ediyorlardı. O da, bütün arkadaşlarını kör- lükle, hakikate karşı göz yum- makla müttehim tutarak mütema- diyen atıp tutuyordu. Artık Mısır höükümeti — tarafından — hatırları sorulacak mı, — sorulmıyacak mi, bahsi unudulmuştu. Sen ve ben davasına girişilmişti. BŞ ( Arkamı var ) Bu senenin en talihli Kumbara sahipleri... 2500 lira mükâfatlı 932 birinci kurası 1 nisanda Birinci mükâfat İkinci mükâfat çekiliyor. 750 lira 250 10 kişiye “100,, erden 1000 ,, 10 kişiye “50,,erden 500 Türkiye İş Bankası i | 19,55 Bu Akşam : Radyodd Nel Dinliyeceksiniz 22 Mart 932 Salı Istanbul — (1200 metre 5 kilovat) | 18 gramofon, 19,5 Hafır Burhan Bey heyeti tarafından konser, 20,5 gra- mofon ile opera parçaları, 21 Hafız Burhan Bey heyeti. 22 orkestra. Heilsberg — (276 metre 75 kilovat) 19,5 Faustun ikinci perdesi. Mühlaker — (360 metre 75 kilo- vat) 19,5 Faustun ikinel perdesi, 22,50 dört kişilik konser: Şubert. Bükreş — (394 metre 16 kilovat) 19,5 milli tiyatrodan naklen Göthe bayramı, Belgrat — (429 metre 2,5 kilovat) gramofon, — 20415 —Göthenin şiirleri, 22,50 Çigan orkestrası. Roma — (441 metre 75 kilovat ) | 20,45 salon orkestrası Brams, Lekau, 21 muhtelif sayha, Prag — ( 488 metre 120 kilovat ) 19Götheden bir komedi Egamon. Viyana -— (S17 metre 20 kilovat) 19.28 Arlen şarkıları, 20,28 Göthe hakkında bir konferans. 20,50 sen- foni Beethovenden parçalar, dans — havaları. Peşte — (550 metre 23 kilovat) 19,45Hlalk sanatı,20,15Göthe hakkında konferans, 22,30 piyano konser. Varşova — (141l metre 156 kilo- vat) 19,35 gramofon, 19,45 radyo gazetesi, 20,10 Şopen komedi. Berlin — (1933 metre 75 kilovat) 19,30 Favstun ikinci kısmı. könser, 22 komedi, ilk Dercetmekte olduğumuz programların 22,35 | 23 Mart 932 Çarşamba Istanbul-— (1200 metre, S & 18 gramofon, 19,5 Cennet Yesari A, Bey, 20,5 fon ile opera, 21 Bedayi heyeti, 22 cazbant. Heilsberg — (276 metre, 7 wat) 20 ikbahar, bavaları, 21,10 kon- ser, musiki kile. Mühlaker — (360 metre, 75 ki'avat) 19,55 hafif musiki, 21 konferanı, 21130 keman könseri, A. Molden sonatlar. Bükreş — ( 394 meire 16 kil Scarlatte, vat ) 20,445 keman solo, Suber List, Belgrat — ( 429 metre 2,5 kilovat 20 Çek konseri, 21 Göthenin milli Sarp şüirlerine tesiri, 21,90 Rus mu- l Prens İgar Roma — (441 metre, 75 kilovat) 20,45 operadan nakil. Prag — (488 metre, 120 kilovat) 21 askeri banda. Viyana— (517 metre, 20 kilovat) 20 klasik op Peşte — 20,15 Haydenden numara 28. metre, 23 kilovat ) parçalar, — senfoni Varşova—( 1411 metre, 158 kilovat 19,15 Şopen konseri, 21,30 komedi. Berlin — (1635 metre, 75 kilovat) 20 klâsik operellerden parçalar. Avrupaya —ait olan kasını vasati Avrupa saatine göre tanzim edilmiştir. İstanbul saatine tatbikı için Avrupada saat (12) olduğu zaman — İstanbulda () « geldiği farzedilmelidi. [ HİKÂYE | “Otello,, nun Pastırması (Baş tarafı 10 uncu sayfada) deline tesadüf — edilemiyeceğini zannederdi, İkinci perdeden sonra kem- dinde bir halsizlik hissetti ve makyaj masasının başına çökerek pastırmasını — yemiye — başladı. Dışarda gürültüye tempo tutan sandalye - takırtıları — tahammâl edilmez bir hale gelmişti. Fakat, Kâzım Ziya hiçbir şeye ebemmi- yet vermiyordu. Ne zamandan- beri uyuşan açlığı ilk lokmalarla uyanınış midesini tazyik ediyordu. Dere kahve müsteciri içer- den sıkı sıkı sörmelenmiş olan kapımın önünde yalvarıp duruyor fakat, bir cevap alamıyordu. Küâ- zım Ziya yemeğini tamamen bi- tirdikten ve üstüne de iki bardak soğuk su içtikten sonra kapıyı açtı. Dudaklarının anlaşılmaz bir mırıltı, gözlerinde mecnun bir | tebevvürün kızıllığı vardı. Müste- cir korktu ve sessizce yol verdi. * Üçüncü perde başlamıştı. Sahneden büyülü bir buhar balinde taşan dolu ve tanan cüm- leler, kanatlanmış tufeyli gibi sa- lonu esrarengiz bir hava ile dol- duruyor, ruhlara dehanm müte- hakkim ve sürükleyici zincirini vuruyordu. Dördüncü —perde açılıncıya kadar alkış kesilmedi. Halk, Kâzım Ziyayi, komikleri, göbek | atan kızları unutmuş, sahnedeki Arabın — etrafını saran — tilisima dalmıştı. Belediye Reisi okadar eziyet çektirdiği artistin - elini sıkmak için hazırlanıyor, Muta- sarnıf, ciddi eserlerin himayesi icap ettiğini yanındaki “ eşrafa ,, anlatmıya çalışyordu. Fakat, ne Belediye reisi Kâ- zım Ziyanın elini sıkabildi, ne dı mutasarrıf ciddi piyesler - te lini himaye etmek fırsatını Çünki; Kâzim Ziya dördü perdeye sancılar içinde kıvra- narak çıktı. Ve, bir şey ister gibi halka doğru uzanan kolunun Üstüne, boylu boyunca cansız uzandı. Halka ışığını açan artist açlıktan ölmüştü. dehaların Bir Kongre Anadolu kulübü heyeti miye azasına: 25 mart 932 cuma günü saat 11 de fevkalâde bir kongre akti mukarrer olduğun- dan kulübümüze mensup umum azanın mezi günde behemchal kulüp bina; teşrifleri ehem- miyetle rica olunur. İrtihal Eskişehirde Ebe zade Ebe Naciye Hanımın vefat ettiği ha- ber alınmıştır. Cenabı Hak ailesi efradına sabrı cemil ihsan etsin.|İ umu- Fotoğraf Tahlili Kuponı Tablatlaki öğrenmek letiyoravur fotoğralınım 5 adet kapon e »e Wkte gönderinliz. Fotoğrahası srıyı kabidir ve iade edilmes. İslm, meslet veya san'a. * . ecek mi! Foroğratıa — Hişesi JOkuzay! makabilimde göndür ebir.