" T UNO SON POSTA GS * e » HARUNÜRREŞİT e Bu cepheden tetkik olunduğu za- man Türklerin ona“Behlülü dânâ- Bilyiç Behlö!, demeleri doğrudur. Lakin arap bikâyelerinden Beh- lülün kadıa düşkünü bir adam olduğu da apaçık anlaşılmaktadır. Halbuki Nasrettin koca eteğine temizdir, namus — meselelerinde titizdir ve her türlü fenalıklardan uzak yaşamıştır. Behlâlü, Haru- nürreşit devrini; Nasrettin hoca- yı da sekizinci asır türklüğünü temsil eden birer tip olarak ka- bul etmek te mümkündür. O wakit her iki devrin birçok te- mayüllerini ve cereyanlarını on- ların simasında görebiliriz. Maamafih Behiüle Harunürre- şididin kardeşi diyenler de var- dır. Bu kardaşlık, resmen kabul edilmiş veya kat'iyen tahakkuk etmiş değildir. Fakat Üzerinde çok küvvetle israr olunan bir riva- yet olduğuna göre ihmali de ka- bil olmaz. O halde Behlül, bir piç oluyor, yani Harunun. babasi tarafından gçayri meşur bir da- kikada hber hangi bir kadına sunulmuş ve sonra unudulmuş bir " yadigâr!.. Malüm olduğu Özere İlk İslâm deövrinde de tarihe geçen meş- hur bir piç vardır. Zeyyat İbni Ebih! Fakat o, mesut piçlerdendi zekâsına binaen Maviye tarafın- dan kardaşlığa kabul edilmişti. Fakat Harun, Maviye, gibi bare- ket etmedi, çünki Behlül Zeyyat gibi zekâsından İstifade olunur bir adam değildi ve Harun da Muaviye gibi taht Içinde entrika çevirmek mecburiyetinde bulun- muyordu. Şu kadar ki o kudretli tacıdarm Behlüle yüz verdiği, şefkat gösterdiği de muhakkaktır. Bu, alelâde bir acıyıştan mi, yoksa Harunun © alık zekiyi kardeş telâkki etmesinden mi ileri gelmiştir, bilinmez. İşte Zübeyde, bu karışık hü- viyetli adamı, kendine nedim ittihaz etmek İstiyordu. Bu arzı- yu, o meclislerde bir erkek bu- lundurmak ihtiyacı doğuruyordu ve Behlül, herşeyden evvel er- kek olduğu ıçin Zübeydenin ha- fırına gelmişti. Sonra o tuhaf bir adamdı. Şiir uydururdu, saz çalar- dı, raksederdi, bazır cevaplıkta teferrüt etmişti. Fakat en büyük meziyyeti unutkanlığı idi. Yedi- ğini unuturdu, içtiğini unuturdu. ağzından çıkanı ve kulâğına gi reni unuturdu. Zübeydenin ya- şatmak istediği eğlence Alemleri için bu meziyeti haiz bir erkekten aha âlâşı da bulunamazdı! SON POSTA Yevmi, Siyasi, Havaldis ve Halix gazetesi « İstanbul: Eski Zapti: İdare: Çülürüi aA Tolefon İstanbul - 20203 Posta kutusu: İstanbal - 141 Telgrah İstanbul SONPOSTA ABONE FIİATİ TÜRKİYE ECNEBİ Tjİ400 Ka — 1.Sene — 2700 Kr. 750 » 6 Ay 1400 , 400 » $. s00 » 150 » 1, » — Gelen evrak göri - verilmez. İlanlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 6 kuruşluk pol iâvesi Tâzındır. Adres değiştisimesi (2)) kuraştır. Maymun ve Behlöl!.. Zübeyde iki mesşate (Kuvafür) tarafından saçları taranıp zülüfleri kıvn- hrken — bunları — düşünüyordu. Onun narzarında maymun ve Beh- lül, biribirini itmam eden iki vücut oluyordu. Maymunda söylemiyen bir zekâ, sessiz bir hassasiyet, PARİS PANAYIRI 4 - 18 Mayıs 1932 PASAPORT —Ecnebi zairler, asulü dairesinde bir pasaport almalıdırlar. Fransa'nın memaliki ecnebiyedeki mümessilleri sergiyi ziyaret edecek olanların pasa- portlarmı derhal yize etmekle mükelleftir. Paris panayırına iştirak ede- cek olan ecnebi bayiler için pesaport vize harcı kararı mah- susla, Fransa'da vae her on beş gönlük ikamet içiz bir altın franga tenzil edilmiştir. İkarmet teshilâtı — Sergide müstemiren ikamet edecek olan kimseler, Paris Panayıtı — koa- mitesine müracaat ilo — se- yahat tarifeleri, otel ve oda Hfiatleri hakkında istedikleri ma- Jöümatı — alabileceklerdir. — Arzu edildiği takdirde sergi heyeti ikametgâh teminini dahi deruhde eder. Her türlü tafsilât için Beyoğ- la'nda Kabristan sokak No, 41 ( Şambr dö Komers Fransez ) Cemiyetine müracaat olunur. THE ENGLİSH FLAYER$ beyelinin voda temsilleei Buzlla lam anat 15 te Fransız Tiyatrosunda nn Yezan X X Tarihin Esrarengiz Sayfaları husust bir zarafet vardı. Behlül de ses ve kahkaha bulunuyordu. Biri diğerini tamamlıyacaktı. (Arkamı var) Borsa Fı:ıeri İngiliz lirası Pezata Mark Zlotü (Üİ Pengo E Ley Dinar B Çervonets Tahvilât L Dahili D. Muvahhide A. Demiryolu Bugün akşam | Ka aa0 ee İSTANBUL GELEDİYESİ Z y 15 Tablo Yazan; mektep talebesiaa mahsuse matine olarak | Naâzım Hikmet CANDiİDA Bu akşam Enlebi umüml Üzerine RAYEMENT DEFFERED GRETA GARBO SOLMUŞ GÜLLER ( Romance ) tamamen sözlü filminde Yarın akşam MELEK sinemasında Binlerce dolar sarfile vücuda bir gııîki Ba | Yarın akşam ELHAMRA SİNEMASINDA ANDRE DAHL'in eğlenceli eserinden alınmış DAHA ÖLMEDİN Mi i ( Ouand te tues tu? ) filmi, herkesi eğlendirecektir etirilen muazcam bır tomaşa, emsulsiz yüzlerce dilber rakkase ve WHE LER ve ROBERT WOOLSEY namındaki çifte komikler yarın akşam OPERA SİNEMASINDA ÇİNGENE HIRSI * Jalcosle — Tülgane , Büyük renkli filminde görüneceklerdir Talebe gecesi l. ““m l ı Y Ve İkinci musikili l """" komedi. Yazan ve besteliyen CELÂL ESAT 22 Mart Salı günü akşam büyük ihtifalı Göte gecesl. 100 üncü senesi tes'idi. Temsile tam saat 21 de baş- lanacaktır. h Şehzadebaşı Raşit Rıza Tiyatrosunda Bu akşam saat 21,30 da OÖOTELLO $ perde 2 tablo Şakıprin şaheseri 15 Ruh Hastası Kime Derler? Bazı Hastalıkların Mahi- yetleri Anlaşılmamıştır *“Sözün sütunu muharriri- miz, delilerin ve sinirliterin evlenmesi meselesinde, Dektor Fahreddin Kerlm Beya aormuştu: “Ruh hastası kime ?. Fahreddin Kerim Beyin gönder- diği cevabı aynen neşrediyoruz : 2 ve B mart tarihli “sözün ke- gası, sütunundaki yazıları alâka ile okudum. “Türkiye akıl bıfzıs- sılıhası cemiyeti,, nin diğer memle- ketlerdeki müşabih teşekküllere ittibaen ve fert ile mensup oldu- gu cemiyelin — içtimai huzur ve selâmetini temin ile, sağlam se- ciye ve iradeli nesil yetiştirmek gayesine matuf teşebbüslme kar- şı gösterilen alâka beni bilhassa mülehassis etti. Fakat görüyorum ki, “ruh has- tası kime derler?,, bendinizde, ikinci mektup ta bizi tatmin etmedi, diyorsunuz. Müsaraatle tasrih vö tavzih edeyim ki, mev- zubahs ikinci mektup size bir cevap değildi. İşte daha fazla gecikmemiş olmak için birinei ve ikinci yaz- mizin cevabını takdim ediyorum: Evvelâ ruh hastası dediğimiz. zaman neyi kastediyoruz, onu | teşrih edelim. İşin felsefi müna- kaşasını bir tarafa bırakalım, biz akliye mütehassısları ruh ve akıl kelimelerini müteradif olarak te- lâkki ederiz. Roh ve ruhun ma- hiyeti hem felsefecileri ve hem ilimcileri alâkadar eden bir mevzudur. Fakat şimdi onunla meşgul olacak değiliz. Biz, kısa- ca dimağın vezaifi fiziyolociyaiye- si heyeti umumiyesini ruh diye telâkki ediyoruz. Felsefecilerin buna itiraz edeceklerini biliyorum. İlimciler nazarında ruhl hâ- diseler dimağ kışrının ve bilhassa fussu cephinin mahsulüdür. Binas enaley akıl! bastalığı, dimağ veza- ifi fiziyolojiyesinde bir teşevvüş. tür. Bu teşevvüş neticesi olarak ruh hastalığı meydana çıkar. Bu hastalar tabil muhtelif şekil- dedir. İçtimai mubite ve şeniyete tetabuk edemezler. Şahsi ve mu- hiti itticahları bozulur, müşevveş bir balde olur. Bir kısmı kendini bilen, fa- | kat bir fikri hezeyaniye saplan- mıştır. Herne süretle olursa o sun içtimaf muhite tetabuktan mahzomiyet nazarı dikkati ceb- beder, Bugün umumi emrazın mühim bir kısmı teşrihi marazi ilmile tespit edilmiştir. Fakat henüz mahbiyeti anlaş- lamıyan - bir kısım hastalıklar da mevcuttur. Bunun gibi ruh has talıklarının mühim bir kısmında tefekkür hücrelerimizde — teşri- hi tagayyür yörülmektedir. Genç- lik bunaması, ihtiyarlık bunaması frengi — deliliği sara ve saire gibi birtakım ruh bastalıklarında maddi değişiklik aynen görülü- 'or. ünün mb hekimliği imyayı bayali, seroloji, tecrübi ruhiyat, psikanaliz seririyat, teş- rihi marazi, _verııeö tecrübevi ve saire gibi esaslar üzerite bina ediliyor. Ruh hastalarının bir kısmını ana- dan doâmı. âı;.= î'h:)ınıın Anadan asmın zekânım neşvüneması geri kalmış- tır: Bir kısmının ise zekâsı inki- f fakat seciye ve irade- :rîmh. Bunlara psikopt is- mini veriyoruz. Yarı akıllılar di- yebiliriz. Soradan kazanılanlarda bir kısmında uzvi olarak bozuk- luk görüyor, bir kısmında henüz dimağda bu gibi — değişiklikler görmüyoruz. Fakat onlarda da ruh! ahen- gin bozulduğunu ayanen görüyo- ruz. Bugün için patojenisi karan- hk olmakla beraber yarın bir ifrazı dahilf bozukluğu neticesi olduğunun meydana çıkmıyaca- ğını Kim temin edebilir? Nitekim bu dahilt guddelerin kana verdikleri mahsullerin azlık * veya çokluğu cümlei ruhiyemizde mühim tesirler hâsıl ediyor. Tabil bir adamın his, fikir, irade gibi ruhi melekeleriarasında bir ıglenl ve irtibat - coordination - vardır. Tabit bir adam muhite karşı Jikkatisi sarfeder, mahsusatıni idrak eder, idrak ettiğini kafası- na yerleştirir, — tedali efkâr ile aralarında — irtibat temin eder. İcap edince meydana çıkarir, mübitten —aldığı herhangi bir tenbihi fikir değirmeninde öğü- tür, bir taamül verir. — Halbuakl ruh hastalarında — bu rabıta ve ahbenk bozulmuştur, hatta bazan kendine dahi vâkıf değildir, bir kısmı ise — şahsına ve mubitine karşı lâkayttır. Ancak otomatik bir hayat geçirir, bir kismıise yanlış ve batalı — fikirlerin — tahtı tesirinde fesadı mubakeme ile malüldür. Binaenaleyh tabil bir. adamın ruhi melekelerinde — gördüğümüz teşevvüşleri biz. bugün ölçebili. yoruz. Meselâ şu adamın dikkati zayıflamış veya çoğalmış, tedail efkârı seri veya bati veya bozuk, idraki bati veya sori, muhake- mesi hatalı veya salim, teessüri- yeti « Alfectivit6 » si — azalmış veya çoğalmış veya muhafaza hafızası zayıflamış yahut fazlalaş. mıiş, iradesi azalmış, artmış, re- aksion kuüdreti bozulmüş veya azalmış, zokâsı geri veya ileri diye ölçebiliyoruz. Psikanaliz sayesinde hastanin umku ruhuna girerek tahteşşuu- runda gizli ve muhtebes sademele- ri, travmaları bulup ç karıyoruz. Yani bir adam için tabiüt veya gayritabit —hasta — diyebiliyoruz, hatta bununla da iktifa etmiyo- ruz, müplelâ hastahğın İyi olup olmuyacağını hatta istiks balde —nüksedip etmiyeceğinl, hastanın ailesine ufak bir müşa- hededen sonra baber verebiliyo- ruz. Bunları mübalâğa telâkki etmiyeceğinize eminim. Zira sizin gibi şubemize mu- hip ve hakikati arıyan bir mü- dekkik mesaimizi bizzat görür, ve — yazdıklarımızın — mahiyetini bizcat müşahede edebilir, şu halde ruh hastasını teşhis ediyoruz. Anar dan doğma mı, yoksa sonradan mı olmuş meydana çıkarıyoruz. Hastalığı teşhiste müşkülât yok.. Yalnız henüz tamamile tenevvür etmemiş bir cihet var ki o da sehep meselesidir. Bu bizim için vikaye noktai nazarından bilhassa mühimdir. İş- te bu sebepler arasında irsiyet en başta gelmektedir, bayvanla- rın, nebatların bile cinsini ıslaha uğraşırken nasıl olur da insan oğlunu ihmal ederiz. Akıl hastalıklarından bir kıs- minin sebebi anlaşılmcıştır. Bir zamanlar — “ Paralysie generale , dediğimiz bastalığın sebebi belli de=-n Fakat bugün frengi ll olduğu — anlaşılmıştır. Yalrız ber frengili felci umum! olmuyor, o halde hangileri oluyor oııı(ı;ııı bilmiyoruz. ispat eder. Münihte tababeti ruhiye seririyatında çalıştığım za- “ Meggendorfer ,, ile urn uza- dıya görüştüm, bu hususta kü- tüphanemde de zengin materyele malikim, hem hudut — haricine itmiye hacet yok, Fakülte ve Öy materyelleri arasında irsiyelin canlı tesirlerini gösterecek müşahedelerimiz hiçte az değil... Dr. Fahreddin Kerim ( İkinci makale yarınki nüshamıda neşredilecektir ) -